KİM İYİ POLİS KİM KÖTÜ POLİS?

Doğan Yurdakul'un kaleminden

İşkence gören veya onlardan dinleyenler bilirler. Bilmeyenler de Amerikan polisiyelerinde görmüşlerdir. İşkence mahalline önce vahşi bir polis adamlarıyla gelir, gözaltındaki kişinin üzerinden silindir gibi geçer. Zanlı konuşmazsa o çıkar, başka biri gelir. “Vah zavallı kardeşim, sana neler yapmışlar” deyip çay, sigara ikram eder, tatlı dille konuşturmaya çalışır. Oyunun amacı tam bir “ölümü gösterip sıtmaya razı etme” gösterisi içinde kişiyi şaşırtmak ve istenileni yapmasını sağlamaktır.

İkinci Cumhuriyetçi sözde liberaller son zamanlarda bizlere böyle bir “iyi polis-kötü polis” oyununu oynatmaya çalışıyorlar.

Kürt sorununda Tayyip Erdoğan’ı “şahinleşen”, Abdullah Gül’ü “güvercinleşen” bir görünüm içinde sunmaya gayret ediyorlar.

Ve bugüne kadar AKP’nin maddi manevi himayesinden yararlanmış olan bu liberal fareler, şimdi de efendilerini gemiyi terk etmekle tehdit ediyorlar.

Üstelik bir yandan da kafaları karıştıracak laflar üretmekten de geri durmuyorlar: “Erdoğan’ın son söylemleri AKP içinde çalkantılar yaratmış… AKP demokratik potansiyelinin sınırına gelmiş… Dir Mengir Mehmet Fırat’ın görevinden uzaklaştırılması AKP’li Kürt milletvekilleri arasında infiale yol açmış… Vs.”

Acaba Kürt sorununda durum gerçekten de onların göstermeye çalıştıkları gibi mi?

Yoksa bu göstermelik sahnenin arkasında bambaşka işler mi dönüyor?

AKP’nin Güneydoğu’da DTP’nin elinde olan belediyeleri alma çabası içinde olduğunu artık herhalde bilmeyen kalmamıştır. Peki, doğalgaz zammı için “ben seçime üç ay kala intihar etmek ister miyim?” diyen Erdoğan, Güneydoğu’da neden intihar etsin? Bir bildiği, güvendiği olmasa bu tür söylemlerde bulunacağına inanmak için çok saf olmak gerekir.

O yüzden şu liberal palavraları biraz deşelim.

Kürt kökenli milletvekilleri infial içinde” diye sıkarken isim veren var mı? Yok. Bu milletvekillerinden ne kadarının Barzani yanlısı, kaçının PKK/DTP sempatizanı olduğunu acaba bilen var mı? Yok. Ya DTP’li belediyelerin aldığı oyların ne kadarını Barzani desteğine borçlu olduğunu araştıran? O da yok.

Güneydoğu’da bugüne kadar hangi seçim aşiret desteği olmadan kazanılmış? Yoksa bölgede demokratik devrim oldu, feodalite ortadan kalktı, aşiretlerin, tarikatların kökü kazındı da bizim haberimiz mi olmadı?

Sadece kömür ve sadaka dağıtma işine takılıp kaldık. Bu aşiretlerin ve bölgenin güçlü adamlarının Kuzey Irak Kürt yönetimiyle hangi ticaret ve müteahhitlik işleri içinde olduğunu yazıp çizen yok. Barzani’nin şirketlerinin kimlerle ortak olduğundan, bu şirketlerin sınırın iki yakasında ne işler çevirdiğinden söz eden yok. Hele hele akaryakıt kaçakçılığının tatlı kârlarının nerelere aktığını hiç bilen yok.

Somut veriler üzerinden değil de, “o dedi, bu dedi” üzerinden konuşacaksak, son günlerde kimin ne dediği hakkında birkaç örnek de ben vereyim.

Avrupa Birliği Güvenlik Çalışmaları Birliği’nin Kuzey Irak Kürt yetkililerine dayanarak hazırladığı rapor basında yer aldı. Raporda, DTP'ye karşı Kuzey Irak'ta büyük bir antipati olduğuna dikkat çekiliyor. Bölgesel yönetimin, PKK ile arasının iyi olmadığı vurgulanıyor. Rapora göre Mesud Barzani'nin oğlu İstihbarat Başkanı Mesrur Barzani "İmralı'da tutulan Öcalan'ın da Türkiye tarafından kontrol edildiğini ve Kemalist propaganda yaptığını" iddia ediyor (Zaman).

Başka bir habere göre Türkiye ile Barzani arasında bir süredir devam eden görüşmelerden çıkan sonuç PKK'yı çıldırtmış. Örgüt anlaşmaya dair ayrıntıları kendi haber ajansında duyururken hem Talabani ve Barzani'yi hem de Amerika'yı hedef almış (Habertürk).

Son olarak da ABD Başkanı Bush ile görüşen Barzani “Yeni bir dönem başlıyor” dedi (bütün gazeteler).

İkinci Cumhuriyetçilerin tez canlı olan bazıları ise artık köşe yazılarında şu soruları sormaya başladılar: “Bölgenin geleceğine kim şekil veriyor? Asker mi? Erdoğan mı? Öcalan mı? Barzani mi? ABD mi? Son gelişmeler inisiyatifin el değiştirdiğinin göstergesi mi?”

Aslında tüm bu gelişmeler, Odatv.com’un bu konuda bugüne kadar yazdıklarını doğruluyor. İzleyenler bilirler: AKP ile Barzani arasında bir süredir giderek gelişen ilişkilerin artık neredeyse bir seçim ittifakı eğilimine girmiş olduğunu söylüyoruz.

Yani, PKK/DTP cephesini çileden çıkaran ana neden Erdoğan’ın “sert” söylemleri falan değil, bu ittifakın gerçekleşmesi tehlikesidir. Böyle bir ittifakın DTP’li belediyeleri onların elinden alması olasılığıdır.

Liberal farelerin gemiyi terk etme tehditlerinin altında yatan da PKK/DTP figürünün bölgede güç kaybetmesinden korkmalarıdır. Kısa vadede, yani yerel seçimlere kadar bu pozisyonlarda daha birçok değişiklikler görmemiz olasıdır.

Şimdilik sadece İkinci Cumhuriyetçiler bu oyunda gayet kıvrak dans edebildiklerini gösterdiler.

Doğan Yurdakul

Odatv.com

kürtler dtp PKK barzani recep tayyip erdoğan arşiv