Kılıçdaroğlu Hollande’a neler söyledi

Türkiye’ye 22 yıl aradan sonra ocak ayı sonlarında bir Fransız Cumhurbaşkanı geldi. Son ziyaretçi Mitterand olmuştu. İlk ziyaretçi ise bendeniz...

Türkiye’ye 22 yıl aradan sonra ocak ayı sonlarında bir Fransız Cumhurbaşkanı geldi. Son ziyaretçi Mitterand olmuştu. İlk ziyaretçi ise bendeniz henüz ilkokul sondayken gelen asker kökenli Cumhurbaşkanı, 5. Cumhuriyet’in kurucusu De Gaulle’dü.

Sarkozy döneminde Fransa’nın hasmane denebilecek tutumu yüzünden ilişkiler kötüye gitmiş iki ülke arasında ve Fransız sanayisinin Türkiye’deki payı yarı yarıya azalmıştı. Demek oluyor ki, Hollande ekonomide düşüşü durdurmak ve yeniden yükseltmek için geldi.

Ziyaretin üzerinden iki hafta geçse de bu tarihsel ziyaretin bir başka boyutunu kaleme almak istedim.

HOLLANDE’IN TÜRKİYE ZİYARETİNDE ALIŞILMADIK BİR ADIM

Hollande’ın Türkiye’ye yaptığı resmi ziyaretin bir başka boyutu da vardı. Fransız Cumhurbaşkanı, teamülleri bir yana bırakarak CHP’nin yaklaşımını geri çevirmedi ve Kılıçdaroğlu ile iki dış politika kurmayı Loğoğlu ve Korutürk’ü Fransız Büyükelçiliği’nde kabul etti. Normalde, bu tip ziyaretlerde muhalefet partileriyle görüşme yapılmaz. (Bu noktada Cumhurbaşkanı Gül’ün resmi davete Kılıçdaroğlu ve iki kurmayını çağırması oldukça anlamlı; böylelikle her iki cumhurbaşkanı da Türkiye’nin “AKP’den ibaret” olmadığını vurgulamış oldu kanımca.)

Peki, basına yansıyan diyalog bir yana, kapalı görüşmede Kılıçdaroğlu, Hollande’a neler söyledi?

KILIÇDAROĞLU, FRANSIZ CUMHURBAŞKANINA NELER ANLATTI?

CHP’nin geçtiğimiz eylülde 90. Yaşını kutladığını ve Türkiye Cumhuriyeti’nin yaşayan en eski partisi olduğunu; bizzat Atatürk tarafından kurularak Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna da öncülük ettiğini belirten Kılıçdaroğlu, Hollande’a CHP’nin birçok kez iktidar olduğunu ve önemli yapısal reformları gerçekleştirdiğini de söyledi. CHP’nin 1930’larda henüz birçok Avrupa ülkesinde söz konusu olmayan kadınlara seçme ve seçilme hakkını tanıdığını ve 1946’da çok partili demokratik rejime kapı açtığını vurgulayan Kılıçdaroğlu’nun konuk cumhurbaşkanına anlatımını şöyle sürdürdü:

CHP DEMOKRATİK MODERNLEŞMENİN LOKOMOTİFİ

-1960’larda CHP, temel hak ve özgürlüklerin demokratik anlamda kullanılmasını öngören çağdaş siyasi sistemin yerleşmesine öncülük etmiş, sosyal demokrasinin Türkiye’deki temsilcisi olmuştur.

-Bugün Cumhuriyet Halk Partisi, temel hak ve özgürlüklere, hukukun üstünlüğüne, kuvvetler ayrılığına, yargının bağımsızlığına, cinsiyet eşitliğine, sosyal devlete, refahın hakça paylaşılmasına ve barışçı, istikrara, ve dostane işbirliğine dayalı, ülkeler arasındaki ilişkilerin eşitlik, karşılıklı saygı ve birbirinin meşru çıkarlarını gözetme temelinde yürütülmesine özen gösteren bir dış politika anlayışına sahip, batı yönelimli çağdaş değerlere dayalı, modern ve ilerici bir siyasi partidir.

-Türkiye’de biraz önce kısaca özetlediğim yapısal reformları gerçekleştirmiş olan CHP’nin önünde bugün ülkede yeni bir reformu gerçekleştirme görevi bulunmaktadır. Bu da, Türkiye’de, çağdaş değerlere dayalı şeffaf ve herkes için geçerli bir özgürlük ve demokrasi ortamını kurumsallaştırmaktır.

CHP, SOSYALİST ENTERNASYONAL’DE AKTİF

-CHP’nin, Sosyalist Enternasyonal başta, dünyada kendisiyle aynı çizgideki siyasi partilerin mensup bulunduğu oluşumların tümüne üye veya gözlemcidir. Ben de bu bağlamda, içinde bulunduğumuz dönemde Sosyalist Enternasyonal’in Başkan Yardımcısı ve bu sıfatla da Prezidyum üyesiyim. Geçtiğimiz yıl 11–12 Kasım tarihlerinde Sosyalist Enternasyonal Konsey toplantısına CHP olarak İstanbul’da ev sahipliği yaptık. Bu toplantıda Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki demokrasi mücadeleleri, barış ve güvenliği tehdit eden kriz ve çatışmalar, küresel ekonomi için demokratik sol vizyonun yeniden teyidi konuları ele alındı. Bu bağlamda, Türkiye’de özellikle gençlerin öncülük ettikleri büyük bir kitlenin demokrasi ve özgürlüklerle çağdaş değerlere bağlılığını ortaya koyan Taksim Gezi Eylemleri etraflı şekilde ele alındı.

CHP VE FRANSIZ SOSYALİSTLERİ ARASINDAKİ İLİŞKİYİ GÜÇLENDİRELİM

-Fransız Sosyalist Partisi ile, aynı Avrupa siyasi ailesine mensup iki parti olarak ilişkilerimizi daha da geliştirmekte kararlıyız. Avrupa’da sosyalist partilerin iktidara gelmesinin yarattığı olumlu yansımanın önümüzdeki seçimlerde Türkiye’yi de etkileyeceğini ve partimizin gerek yerel gerek genel seçimlerde ciddi bir atılım yapmasına katkıda bulunacağını umuyoruz.

TÜRKİYE BİR BAĞLANTILI SEÇİM SÜRECİNE GİRİYOR

-Önümüzdeki kısa dönemde Türkiye tam anlamıyla bir seçim ortamı içerisine girecektir. 30 Mart’ta yurt çapında yerel seçimler gerçekleştirilecektir. Bu seçimlerde halihazırda CHP’nin yönetmekte olduğu belediyeleri katlamayı ve bunlara Ankara, İstanbul başta olmak üzere stratejik önem taşıyan büyükşehirleri ilave etmeyi öngörüyoruz.

-Yerel seçimlerin hemen akabinde bu yıl içerisinde halk oylamasıyla Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacaktır. Türkiye’de Cumhurbaşkanının konumu Fransa’dakinden farklı olmakla ve yönetim esas itibariyle Başbakanın uhdesinde bulunmakla birlikte Cumhurbaşkanlığı seçimi de Türk siyasi hayatı açısından büyük önem taşımaktadır. Bu seçime de güçlü bir şekilde hazırlanıyoruz.

-Normal takvim izlendiği takdirde 2015 yılında ise genel seçimler yapılacaktır. İçinde bulunduğumuz siyasi ortam bu seçimlerde CHP’nin iktidara gelmesi için çok ciddi fırsatlar içermektedir.

YIPRANAN VE YOLSUZLUKLARLA ANILAN AKP’YE KARŞI ALTERNATİFİZ

-Halihazır iktidar, 12 yıla yaklaşan bir yönetimin ardından yıpranmış olup ciddi bir siyasi yorgunluk yaşamaktadır. Bunun yanısıra çok ciddi yolsuzluk iddiaları ve usulsüzlüklerle karşı karşıyadır. Öte yandan iktidarının başlangıcında Kopenhag Kriterlerine bağlılık ve AB ile yakınlık içinde gözüken Hükümet, özellikle 2011 yılında yapılan son genel seçimleri izleyen dönemde bu yönelimden giderek uzaklaşmaya, hem batı ve batılı değerlerle arasına mesafe koymaya, hem de mezhepçi bir İslami yönelim içine girmeye başlamıştır.

-Türk halkının büyük çoğunluğunun bu yönelimle mutabık olmadığı biraz önce sözünü ettiğim ve Taksim Gezi olarak anılmakla birlikte Türkiye’nin 81 ilinden 78’ine yayılmış olan yaygın kitle protestolarıyla ortaya çıkmıştır.

-Hükümet, giderek otoriterleşme eğilimleri göstermekte Başbakan beyanatlarında kuvvetler ayrılığını açıkça ayakbağı olarak nitelemekte, yolsuzluk ve rüşvet suçlamalarını « Türkiye’ye karşı girişilmiş batı kaynaklı darbe teşebbüsleri » şeklinde tanımlamaya çalışmakta ve Türkiye’de AKP’ye yöneltilen tüm olumsuzlukları, adeta paranoya belirtisi gösteren komplo teorileriyle izah etmeye çalışmaktadır.

-Son olarak 21 Ocak tarihinde AB makamları ile görüşmek üzere yaptığı Brüksel seyahatinde de bu tutumu sergilemiş, Türkiye’ye dönüşünde temaslarını ‘AB’ye karşı karşıya bulunduğumuz komploları anlattım ve beni anladılar’ şeklinde yansıtmıştır.

-Avrupalı dostlarımızın ve Avrupa kurumlarının Türkiye’de olup biteni çok yakından izlemeleri ve gözlemleriyle uyarılarını sadece AKP Hükümeti ile kapalı kapılar ardında paylaşmakla yetinmeyip bunları kamuoyu önünde en geniş şekilde seslendirmelerini bekliyoruz.

-Nüfusunun çok büyük çoğunluğu Müslüman olan tek demokratik batılı ülke Türkiye’nin batı yönelimini muhafaza etmesine dostlarımız ancak bu şekilde katkıda bulunabilirler.

CHP, « YURTTA SULH CİHANDA SULH » İLKESİYLE HAREKET EDECEKTİR

-Hükümetin kısaca özetlediğim siyasi yönelimi son dört beş yıldır dış politikasında da kendini göstermiş ve eskiden barışçı, istikrar oluşturucu, komşularının içişlerine doğrudan müdahale etmeyen, bölgesel (ki bölge deyince sadece Ortadoğu’yu değil Kafkasya’yı, Karadeniz’i, Balkanlar’ı, Ege ve Akdeniz’i de kastediyorum) ihtilaflara taraf olmayan, siyasi – ekonomik işbirliklerine önem veren ve yumuşak güce inanan Türk dış politikasını, bölgedeki tüm çatışmalara karışan, bunların çoğuna taraf olan, açıkça yeni-Osmanlıcı eğilimlerini dillendiren, başka ülkelere tepeden bakan, komşularının rejimlerini BM’nin tüm kural ve ilkelerine aykırı şekilde değiştirmeye girişebilen güvenilmez ve tehlikeli bir çizgiye getirmiştir.

-CHP olarak Cumhuriyetimizin kuruluşundan beri dış siyaset ilkemiz olan «Yurtta Barış Cihanda Barış » ilkesi doğrultusunda Hükümetin dış politikasına tamamen karşıyız.

-‘Komşularla Sıfır Sorun’ şeklinde afaki bir ilkeyle işe başlayan ancak bugün tüm komşularıyla ihtilaf içine düşen, Suriye, İsrail ve Mısır’da büyükelçisi olmayan, İran, Irak hatta Azerbaycan ile ilişkileri güvenden yoksun bulunan bu dış politikanın yarattığı boşlukları CHP olarak biz hem Türkiye’nin sadece AKP tarafından temsil edilmediğini göstermek hem de Türk halkının menfaatlerini korumak için kendi temaslarımızla doldurmaya çalışıyoruz. Bu çerçevede çok sayıda bölge içi ve dışı ülkeye ikili ziyaretlerde bulunuyoruz.

-Fransa ile aramızda mevcut tarihi ilişkileri, AKP Hükümetinin zaman zaman başka ülkeler arasında Fransa’ya da yönelttiği ithamlardan arındırılmış bir şekilde eşitlik, karşılıklı saygı ve birbirinin meşru çıkarlarını gözetme esasına dayalı şekilde geliştirmekte kararlıyız. Bunun için sizin de katkılarınızı bekliyoruz.

Muzaffer Ayhan Kara

Odatv.com

arşiv