Nihat Genç: Kan denizinde bıcı bıcı yapanlar

1) Halep’te Türkiye, ABD, Avrupalılar, Katar, Suudlar silahladıkları kanlı teröristlerle kan denizinde bıcı bıcı yapıyorlar, pek keyifli olmalı, ölü...

1) Halep’te Türkiye, ABD, Avrupalılar, Katar, Suudlar silahladıkları kanlı teröristlerle kan denizinde bıcı bıcı yapıyorlar, pek keyifli olmalı, ölü sayısı rekor düzeye çıkıncaya kadar sürdüreceğe benziyorlar.

Eski Japon tiyatrosunda oyuncular dışında set görevlileri de (oyun dışı oldukları halde) sahnededirler. Batılı gözlemci, bunların oyuna katkıları olmadığını görünce yanındaki Japon’a sorar, bunlar kim, sahnede ne yapıyorlar, niçin oradalar, Japon: biz onları görmeyiz, der.

Yani bir takım adamlar sahnede oyunun alt yapısını hazırlamaktalar ama seyirci oyun gereği onları görmez.

Bakıp da görmemek çoğu zaman sosyal bir gelenektir, mesela mahrem yerleri görmemek ilkel toplumlarda da ‘edeptendi’. Uygar batılıların vahşi ilkellerin utanma duygusu yoktur tezi yalandır, ilkeller de senin benim her insan gibi mahrem yerlerine bakılmasından büyük rahatsızlık duyardı, görüldüğünde hatta intihar edenler olurdu. Çünkü ilkeller dünyasında gözlerin önünde hayali duvarlar vardı, hayali bir perde, kimse kimsenin mahrem yerine odaklanamazdı.

Tıpkı günümüzün doktorları gibi muayehanesinde hastası önünde çıplak dahi olsa asla gözlerini konu dışı yerlere dikemez, bir Tıp ahlağıdır bu, doktorun gözleri önünde de hayali bir duvar oluşur, aile hayatımızda da böyledir, ev içinde anne ve kız çocuklarının mahrem eşyalarını bir ömür iç içe yaşadığımız halde ‘görmezden’ gelinir.

Çünkü bu çok ağır bir terbiyesizliktir, ilkel toplumlarda dahi ‘bakma cezası’ vardı. Mesela ‘bakmamayı’ bir eğitim disiplini haline getiren şaşıracaksınız ‘nudistlerdir (çıplaklar). Çıplaklar kampında kimse kimsenin mahrem yerine gözlerini dikemez, gözlerine hayali duvarlar örter birbirlerini görmezler, bakanlar çıkarsa cezalandırılır ve kamptan çıkartılır.

Uzatmayalım, İslamcı iktidar ve İslamcı yandaş medyamız çok çok terbiyeli bir kültür aldıkları için olmalı (şimdilik) onbinlerce müslümanın ölümünü görmüyor.

Üstelik sahnede Suudlar’ın finanse ettiği CIA’yla ilişkili el-kaide teröristlerini de görmüyorlar, özgür Suriye ordusu dedikleri kendi silahlandırdıkları katillerin masum insanları katleden insanlık dışı katliamlarını da hiç görmüyorlar.

ABD, Suud, Katar, Türkiye, Avrupalı dostları ortak bir ‘aile terbiyesi’ olmalı, Suriye çölünde katledilen yüzbinleri görmüyorlar.

Eski bir laftır, osurmayı alışkanlık haline getirenler bari ‘esintili yerlerde’ gezinsinler, bu sözden ders çıkartmış olmalı batılılar, artık ‘esintili yerlerde’ geziniyorlar, esintili yer: İslamcı medya, İslamcı yazarlar, İslamcı güya düşünürler.

2) Kaç zamandır Amerikan basını Tayyip Erdoğan ile Obama arasındaki gizli telefon konuşmalarını açıkça yazıyor, öyle ki başka bir gazete, bir ülke Başbakanının Obama’yla yaptığı her konuşmayı medyaya sızdırmanın ayıp olduğunu ikaz etmeye bile başladı.

Yetmedi, Beyaz Saray sonunda Obama Tayyip Bey’le görüşürken elinde beyzbol sopasıyla görüntüsünü medyaya sızdırdı.

Basınımız da bugünlerde bu beyzbol sopasının anlamını çıkartmaya çalışıyor. Pek zahmet etmesinler, birçok kültürde bizde de olduğu gibi yetişkinler osurduğunda hemen yakınlarındaki çocuklardan birinin üstüne suçu atıp azarlarlardı, ki beyzbol sopası görüntüsünden hemen sonra Beyaz Saray’dan resmi açıklama geldi, bizim sınırdaki tank top gösterilerini işaret edip fazla ileri gitmeyin, uyarısında bulundular.

Şu çok açık ki Suriye savaşı nereye evrilir henüz bilinmez iken Amerika resmi olarak bu büyük insanlık suçunu kimin üstüne yıkacağının sinyallerini şimdiden açıkça işaret etmeye başladı.

3) Bu arada, Kurtuluş Savaşı’ndan bugüne ülkemiz görülmemiş büyük bir felaketin ortasına çoktan sokulmuşken, meclisimiz acaba ne yapıyor diye soruyor insan, ne yapıyor meclisimiz?

Bence ‘anayasa çalışmalarıyla’ boşa vakit harcamasınlar, meclisimize şu eski tuğla fabrikalarından daha büyük Atakule benzeri bir büyük soba bacası inşa etmeliler, çünkü, bu kadar sıkışmış kötü gaz kokusunu defetmek için el kaldır el indir artık kokuyu kolayca defetmek için asla yeterli olmayacak. Henüz işgalden kurtulamamış Irak dahi büyük devlet adamımız büyük dünya devleti liderimiz Davutoğlu’nu ‘fazla ayak altında dolaşmasın tutuklarız’ diye dalgasını geçiyor, bu ayıp değil bu rezillik hiç değil bu bir ‘iflas’tır.

4) Ortaçağ bilindiği üzere ‘sınıflı’ bir toplumdu, soylu hanımlar yüksek sınıftan uşakları ise aşağı sınıftandı. Ancak öyle zamanlar olur ki soylu hanımla uşağı kapalı mahrem odasında baş başa kalırdı ve bazen alevlenmeler de olurdu. Soylu hanım dayanamaz poposunu domalarak uşağına doğru açar. Uşak da gereken neyse yapar. Soylu hanım uşağına şöyle seslenir: Bu cesareti nerden aldınız?

Bu cesareti nereden aldınız diyerek domalmış ama güya onurunu da kurtarmış olur.

Hepimiz heyecanla bekliyoruz insanlığın affetmeyeceği bu denli rezillikten sonra bakalım Türkiye onurunu kurtarmak için hangi lafları hazırlıyor.

5) Eskiler böyle bilir, hamamcı, gümrükçü, çalgıcı gibi bu üç mesleği namusla anmazlar, şimdi bu sıralamaya ‘dışişlerini’ de eklemenin zamanı. Dün Müyesser (Yıldız) kulağıma söyledi, Davutoğlu Osmanlı hayallerinden kurtulamıyorsa Türkiye’nin değil Barzani’nin Dışişleri Bakanlığı’nı yapmalı, çünkü Osmanlı hayallerine uygun en iyi ilerleyen Barzani, düşünün Söğüt’teki küçük beyliği ve şimdi düşünün dört ayrı ülkenin sınırları içine ilerleyen Barzani’yi.

Çok eski İspanya’dan kalma bir fıkra, Müslüman ahali duvar dibine hem işiyor hem de dinin temizliği gereği taharet için duvara sürtüp temizliyorlarmış. Sonra hristiyanlar Müslümanların işediği duvarlara İspanyol biberi sürmeye başlamış.

Daha şimdiden ‘oluşum’ dediğiniz Kuzey Irak Kuzey Suriye’deki ‘varlıklar’ sınır duvarlarınıza bu sefer Urfa biberi sürmeye çoktan başladı, biz büyük devletiz, canımızın çektiği her yere işeriz diyenler bakalım ‘taharetlerini’ artık kimin duvarlarına sürtüp dinen temizlenecekler.

Şüpheniz olmasın onlar yine taharetlerini Silivri mahkemeleri ve darbe hezeyanlarının yani hukuk’un duvarlarında yapmayı sürdüreceklerdir.

6) Oda hizmetçisi köle kız hizmet ettiği hanımefendisinin çıplak bedenini ilk defa onu banyoya sokarken görür ve kendine şu soruyu sorar: Benim neyim eksik?

Kardeşlerim, bizim halkı ve kendimizi kandırmak için İslam’ımız eksik.

7) Eski cellatlar anlatır, çoğu zaman darağacında asılan erkeğin penisi asılma anı sertleşir ve su tabancası gibi boşalır.

Bakın şu manzaraya, Kızılay ne hale geldi, ajan yetiştirme merkezi, görevini çadır kamplarda çoktan tamamladı. Bakın, Anadolu Ajansı ne hale geldi, Özgür Suriye denilen teröristlerin götünden ayrılmıyorlar aynı cephede kol kolalar. Bakın Özel hareket birliklerine. Yurt Gazetesi’nin yayınladığı bir videoda katledilen Suriyeliler’in yanı başında Türkçe aksanlı konuşan silahlı gruplar, üstelik bu vahşet insanlık suçları için çoktan belgelenmiş ve faillerin kim olduğu ortada.

Ve hala hepsi başı dik cevaplar veriyor bize, ama gerçek, su tabancasından kan fışkırıyor.

8) İnsanlığın bir cezalandırma sistemi olmalı, yıllar sonra kurulacak insanlık suçu mahkemeleri iş işten geçtikten sonra ne işe yarar, kimin işine yaradı. Benim aklıma gelen tek ceza şekli, şimdi kan döktükleri çölün ortasında bir yere bizim İslamcıları tek başlarına koyup gelelim.

Çöl, güneş ve gök, murakabeleri gelişsin. İslam’ın nuru çöle inmedi mi, bizim İslamcılara da insin. Hukukmuş uygarlıkmış şehirmiş yasaymış sonra sonra öğrenecekleri iş, önce çölde tek başına aç susuz uzun Mecnun yılları geçirsinler. Ekmek elden su gölden sedire yayılmış Boğaz’da iftar açan İslamcılık, Çöl’de doğdu bu kanlı gidişle tahminim Çöl’de sona erecek, düşünebiliyor musunuz El Kaide’yle Türkiye’nin finansörü aynı el.

9) Yüzyıl öncesine kadar bizim toplumumuzda olduğu gibi eski toplumlarda da silahsız insana ‘çıplak insan’ denirdi. Vergilerimiz vardı devlet vardı ortak bir hukukumuz vardı bu yüzden anlamını bilmezdik.

Şu Ortadoğu coğrafyasına bakın, biz Türkiye’de tutuklanıp içeri tıkılanlar ve çalıştığımız her yer basılıp sansürlenip dışlanan bizler hariç, herkesin silahı var. Cemaatin PKK’nın Amerika’nın, herkes silahlı.

Halep içinde milyonlarca insan Esad’ı da çok tutmuyor ama teröristleri hiç tutmuyor, hepsi silahsız, kaçacak delikleri yok, ortada kalmışlar, bu nasıl bir insanlık yangınıdır, çaresiz elleri kolları bağlanmış milyonlarca insan susuz elektriksiz odalarına kapanmış ölümü bekliyor. Bu insanları çaresiz bırakan silahlı bir gruba dahil olmamaları. Aklıma ‘biz’ geldi, biz. Bu topraklarda yaşayan bizler. Ortada gittikçe genişleyen bir savaş ve silahı olmayan milyonlarca muhalif bizler, bizi kim koruyacak.

Ortaçağ engizisyon mahkemeleri şeytanın mahrem kıllara saklandığına inandığı için cadıların önce kıllarını temizler, yetmez, bir de et benleri vardır vücutta, küçük et benlerine şeytanın memeleri gözüyle bakılır, hepsi kesilirdi. Bitmez işkence, vücutta bir gizli işaret arama devam ederdi, dinsiz, Allahsız, şeytana uymuş diye…

Kesmedikleri aramadıkları yerimiz kalmadı, hala bir ‘darbe’ işareti arıyorlar, ne yapacağız kardeşlerim, söyleyin şeytan bu cemaatin bu iktidarın neresinde? Yoksa rüzgardan bir battaniyeye sarılıp başımıza top mermilerinin düşmesini mi bekleyeceğiz?

Bir düşünün, dünya güzeli dünyanın en huzurlu şehri Hataylı vatandaşlarımızı dahi taciz eden özgür Suriye teröristleri, ekranlarımızda dahi bizden çok söz hakkına sahip.

10) Ama en çok ağrıma Obama’nın Tayyip Erdoğan’la konuşurken elinde tuttuğu beyzbol sopası gidiyor. Kandırmışlar zavallı Başbakanımızı sürmüşler savaşa şimdi de güya aba altından sopa gösteriyorlar.

Ankara ABD elçisi okuyordur bu satırlarımı. Türkiye’yi üç-dört milyonluk bir Orta Amerika ülkesi sandılar. Onbeş ajan on-onbeş gazeteci ve cemaatin savcılarını kandırıp bir gizli tasfiyeyle Türkiye’yi ele geçirdiklerini sanıyorlar.

Ve Irak ve Afganistan’a dahi gücü yetmeyen Amerika Türkiye siyasetiyle dalgasını geçiyor, sömürgelerini döver gibi sömürgelerini savaşa sürer gibi sömürgeleriyle oynar gibi.

ABD elçisi bir daha baksın Türkiye’deki muhaliflerin sayısına, ne orta Amerika’ya benzer ne Afganistan’a, özellikle büyük şehirlerde kaç milyon insanı karşılarına aldıklarını bir daha düşünsünler.

Spekulum bir jinekolog aletidir, çelik halka da denir rahmi genişletmek için kullanılır. Ülkenin uyluklarını açıp uyduruk belgelerle spekulum’u Amerikan servislerinin eline verenler, bugün bu korkunç onursuz pozisyondan zerre utanmıyorlar. Ve belki başbakanı beyzbol sopasıyla adam ederler ama o beyzbol sopası bize işlemez, biz topraklarımızın onurunu Suud parasıyla kurtarmadık.

Ve öğrensinler, Türkiye, başbakan Tayyip Erdoğan değildir, bir daha baksınlar milyonlarca muhalifin gözlerine, o beyzbol sopasını gördüğünde bu halkın ne düşündüğünü vakit çok geçmeden anlamaya çalışsınlar.

Asıl gerçek spekulum işte bu muhalefetin dehşetle açılmış gözlerinde yüreğinde. Bizim inancımız ve sabrımız hukuk’tur, yoksa Afganistan’da dahi yapamadıklarınızı bu topraklarda yapmanıza asla müsaade etmeyeceğiz, tarih dönüyor, o beyzbol sopasının mahrem maceralarını hep birlikte göreceğiz…

Sayın elçi, bu muhalif halk, iftar çadırında yemek ikramında bulunduğunuz dostunuz sömürge halk hiç değildir.

Nihat Genç

Odatv.com

nihat genç arşiv