Yalçın Küçük işte bu yüzden cezaevinde

ABD Başkanı Dwight David Eisenhower 6 Aralık 1959’da Türkiye’ye gelmeden bir gün önce SBF yurduna giden...

ABD Başkanı Dwight David Eisenhower 6 Aralık 1959’da Türkiye’ye gelmeden bir gün önce SBF yurduna giden Birinci Şube polisleri, öğrenci lideri Yalçın Küçük’ü gözaltına aldı, Birinci Şube’ye götürdü ve Eisenhower Türkiye’den ayrılıncaya kadar gözaltında tuttu.

Ankara Üniversitesi Siyasî Bilgiler Fakültesi, Eisenhower’a “Siyasî İlimler Doktoru” unvanı vermeye karar vermişti. Başkana verilecek olan fahri doktorluk unvanı beratının yazılacağı kâğıt Japonya’dan uçakla getirtildi. Beyaz cübbenin atkısı Ankara Kız Teknik Öğretim Okulu öğrencileri tarafından hazırlanmaktaydı. Ankara’da Hariciye Köşkü’nde yapılan özel bir törenle SBF tarafından verilmesi kararlaştırılan “Fahri Siyasî İlimler Doktoru” unvanı diploması Ankara Üniversitesi Rektör Vekili Prof.Dr. Ekrem Akurgal vasıtasıyla Eisenhower’a verildi. Yalçın Küçük’ün öğrencileri örgütleyip bir ABD karşıtı eylem yapmasından korkmuş, gözaltına almışlardı.

Dwight David Eisenhower, 19 Aralık 1950’de NATO (Atlantik Paktı) üyesi ülkelerin temsilcileri tarafından NATO’nun ilk Başkomutanı seçilmişti. Eisenhower, NATO Başkomutanı sıfatıyla NATO’nun yeni üyeleri Türkiye ve Yunanistan’ı Mart 1952’de ziyaret etmişti. Eisenhower, ABD’nin 34. Başkanı sıfatıyla Türkiye Cumhuriyeti’ni ziyaret eden ilk ABD Başkanı olmuştu. Yalçın Küçük, 27 Mayıs 1960’a doğru yol alındığı o günlerde, “subayların bile irtibat için peşinde olduğu” bir öğrenci lideriydi.

Yalçın Küçük, bu olayları özetle şöyle anlatıyor:

“27 Mayıs’ın üç sütunundan biri, gençlik hareketidir. Büyük öğrenci eylemlerinin başında idim. O dönemde Nurettin Sözen, Memduh Eren, Nuri Yazıcı (Kastro Nuri), Kemal Alemdaroğlu, Erol Ünal, Tuğrul Erkin bizim takımda idi. Ankara’daki gençlik eylemlerinde bizimle beraber hareket eden, ama bizim takımdandı diyemeyeceğim Deniz Baykal vardı… 28-29 Nisan’da, ihtilâli hazırlayan iki öğrenci eylemi vardır. 28 Nisan’daki İstanbul Üniversitesi’nde oldu. Biz irtibat halinde idik onlarla. 29 Nisan’da da Ankara Hukuk ve Siyasal Bilgiler fakültelerinde oldu. 29 Nisan’da silah da patlayınca ilk aranan ben oldum. Ankara’daki öğrenci eylemlerinden sonra Meclis’te kurulan Tahkikat Komisyonu beni arıyordu. Saklanmıştım. Ankara’da hiç bir yerde beni saklayamıyorlardı, Güney’e kaçtım. Dayım Orhan Yanuçoğlu, o sırada CHP İskenderun ilçe başkanı idi. Beni Suriye sınırında dağlara kaçırdılar. Sonra ben dayanamadım tekrar döndüm.”

28-29 Nisan öğrenci eylemlerinin üzerine kurşun sıkıldı. İstanbul Üniversitesi öğrencisi Turan Emeksiz öldürüldü. Kurtuluş Savaşı’na katılmak için 19 yaşında Ankara’ya giden ve daha sonra “Kurtuluş Savaşı Destanı” adlı kitabını yazan Nazım Hikmet de DP’ye karşıt öğrenci eylemlerini yürekten destekliyordu. “Beyazıt Meydanı’ndaki ölü” başlıklı şiirini yazdı.

“Bir ölü yatıyor

on dokuz yaşında bir delikanlı

gündüzleri güneşte

geceleri yıldızların altında

İstanbul'da, Beyazıt Meydanı'nda.

Bir ölü yatıyor

ders kitabı bir elinde

bir elinde başlamadan biten rüyası

bin dokuz yüz altmış yılı Nisanında

İstanbul'da, Beyazıt Meydanı'nda.

Bir ölü yatıyor

vurdular

kurşun yarası

kızıl karanfil gibi açmış alnında

İstanbul'da, Beyazıt Meydanı'nda.

Bir ölü yatacak

Toprağa şıp şıp damlayacak kanı

silâhlı milletimin hürriyet türküleriyle gelip

zaptedene kadar

büyük meydanı.”

Yalçın Küçük işte bu yüzden cezaevinde - Resim : 1

27 Mayıs sabahında Ankara’ya gelen Yalçın Küçük, anılarına şöyle devam ediyor:

“Döndüğümde Hikmet Çetin’den bana bir haber geldi, ‘bazı subaylar seninle görüşmek istiyor’ diye. Daha sonra Hikmet’in bana söylediği, o subay Alpaslan Türkeş’ti. Türkeş’in Hikmet vasıtasıyla benden istediği, bir cuma günü Kızılay’da bu sefer çok daha büyük bir öğrenci eylemi yapılması… Dolayısıyla kendimi 27 Mayıs’ı yapanlardan biri olarak görüyorum.”

27 Mayıs ihtilali, 1963’te bayram ilan edildi ve “27 Mayıs Hürriyet ve Anayasa Bayramı” olarak 1982 yılına kadar kutlandı.

1961 ANAYASASI

Genç subayların yaptığı 27 Mayıs ihtilalinin ardından, ekonomik yaşamın ve çok partili siyasi ortamın gereksinimlerine daha iyi yanıt verebilecek bir anayasaya gerek olduğu düşünülmüştü. 6 Ocak 1961'de MBK ve Temsilciler Meclisi'nden oluşan Kurucu Meclis kuruldu. Daha sonra Prof. Enver Ziya Karal ve Prof. Turhan Feyzioğlu başkanlığında Kurucu Meclis'e bağlı 20 kişilik bir anayasa komitesi kurularak yeni anayasa için çalışmalara başlandı. 20 kişilik Komisyon'da Emin Paksüt, Muammer Aksoy, Turan Güneş, Tarık Zafer Tunaya, Coşkun Kırca, Amil Artus, Doğan Avcıoğlu, Münci Kapani, Mümin Küley, Ragıp Sarıca, Bahri Savcı, Celal Sait Siren, Mümtaz Soysal, Cafer Tüzel, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Abdülhak Kemal Yörük, Sadık Aldoğan, Nurettin Ardıçoğlu, Hazım Dağlı vardı. 9 Temmuz 1961'de halkın oyuna sunularak oylamaya katılanların %60.4'ü tarafından kabul edilmişti. 1982 Anayasası'na kadar yürürlükte kaldı.

DEVLET PLANLAMA TEŞKİLATI (DPT)

1960’da SBF’den birincilikle mezun olduktan sonra Yalçın Küçük, ABD’ye gitti Yale Üniversitesi’nde, İngiltere’ye gitti Birminghan Üniversitesi’nde çalışma-araştırma yaptı, Dünya Bankası’nda dört ay staj yaptı.

Yalçın Küçük, 1961’de evliliğini de bir asker kızı ile yaptı. Küçük’ün 1961 yılında evlendiği Temren Hanım, 1960 yılında Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni kuşatan alayın komutanı Albay Sabri Süer’in kızıydı. Çiftin 1962’de doğan, Ömer, Mızrak ve Devrim gibi üç adı bulunan, ama en çok “Devrim”i kullanan bir çocukları oldu. 27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonra kurulan Devlet Planlama Teşkilatı (DPT)’nda çalışmaya başladı.

Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) Türkiye'nin ekonomik ve sosyal kalkınmasını hızlandırmak için 30 Eylül 1960’da 91 sayılı kânunla kurulan başbakana bağlı bir kuruluştu. Devletin ekonomik, sosyal ve kültürel amaçlarının belirlenmesinde hükümete danışmanlık yapardı. Hükümetçe belirlenen amaçları gerçekleştirmek için kalkınma planları ve yıllık planlar hazırlardı.

Yalçın Küçük, bir süre sonra Uzun Vadeli Planlar Dairesi Müdürlüğü’ne getirildi; Hikmet Çetin de yardımcısıydı.

Süleyman Demirel, 28 Kasım 1964 tarihinde Adalet Partisi (AP)’ne genel başkan seçilmesinin ardından, kurulmasını sağladığı ve Şubat-Ekim 1965 tarihleri arasında görev yapan koalisyon hükûmetinde meclis dışından Başbakan Yardımcısı olarak görev aldı. Süleyman Demirel başbakan yardımcısı olunca, Küçük de DPT’de ona bağlı olarak çalışmaya başladı. 14 Ekim 1965 seçimlerinde Süleyman Demirel Başbakan oldu, DPT’nın başına Turgut Özal’ı atayınca istifa etti gitti ODTÜ’de öğretim üyesi oldu.

BİLİM KURULLARI

Yalçın Küçük, hem öğrenci liderliği yaptığı hem de öğretim görevlisi olarak çalıştığı dönemlerde “Bilim Kurulları”nda çalıştı. Bunlar 1950’li, 1960’lı, 1970’li yıllardı. Yalçın Küçük bu bilim kurullarını sırasıyla şöyle açıklıyor:

“CHP Araştırma Bürosu: Cehepe'nin, Kızılay'da, bugünkü Gama'nın arkasında, Karanfil Sokak'ta, dört katlı merkezi vardı. Ellili yılların ikinci yansında ‘Araştırma Bürosu’ kurdular, Fethi Okyarlar'ın oğlu, ‘ünlü’ iktisatçı Osman Okyar, ancak esas olarak Doğan Avcıoğlu ve Coşkun Kırca çalıştılar. Ben mi, her yerde ve her zaman gönüllü asistan, üniversite öğrencisiydim. Birden, iktisat önce çıktı; altın meselesi tartışılıyordu, Genel Başkan İsmet İnönü bilmiyordu ve peki ne yaptı, Paşa çabuk adımlarla dördüncü kata çıkmaya başladı, araştırma bürosuna, Doğan ile iktisat çalışırlardı. Her ders dört saat sürerdi; ben ‘kulak asistanı’ idim, kaçırmamaya çalıştığımı hatırlıyorum. Paşa'nın bu ciddi yanına bayılırdım ve hep örnek aldım.

TİP Bilim Kurulu; sonra 1960'lı yıllar, Türkiye'nin en parlak aydın ve uzmanları, Türkiye İşçi Partisi'nin ‘bilim kurulu’ olduk, milletvekillerine bütün soru önergelerini biz hazırladık, raporlar ve raporlar, düzenlerdik. Adalet Partisi'ni ve Demirel'i bilimle ve politikayla boğduğumuz zamandır. Bir katta, salonda, Aybar'ın odasının önünde çalışırdık. Mehmet Ali Bey tuvalete giderken, salondan geçerdi; rap ayağa kalkardık, dönerdi, rap kalkardık ve devam ederdik. Mehmet Ali Bey'den biz saygı ile çalışmayı öğrendik.

Beş Yıllık Plan; sonra İkinci Türkiye İşçi Partisi'nde ‘Beş Yıllık Plan’ yaptık, 65 en parlak uzman toplanmıştık, Behice Boran'ın başkanlığında ve ben yönetiyordum. Basılıdır ve müthiştir; sol parti, bilim ve araştırma demektir. Plan'ın matematik modelini Algan Hacaloğlu çözmüştü ve sonra CHP'ye ihraç ettik, bakan oldu, biliyoruz.”

DÖNÜŞÜM: 1964’TE İLK ABD KARŞITI EYLEMLER

Elen faşistleri, 1963 yılında Kıbrıs’ta Tük köylerine baskın yapıp katliam yaptı. Bu katliamlar 1964 yılında da devam etti. Başbakan İsmet İnönü, katliamları durdurmak amacıyla Kıbrıs’a müdahale etmek istedi. ABD, “Benim verdiğim silahları kullanamazsın” diye baskı yaptı. Başbakan İsmet İnönü de, “Yeni bir dünya kurulur, Türkiye de orda yerini alır” yanıtını verdi.

Türkiye’de ilk ABD karşıtı gösteriler onbinlerce gencin katılımıyla 27-28-29-30-31 Ağustos ve 1 Eylül 1964 tarihlerinde Ankara, İstanbul, İzmir, Adana’da yapıldı.

Yalçın Küçük işte bu yüzden cezaevinde - Resim : 2

Yalçın Küçük işte bu yüzden cezaevinde - Resim : 3

1974’te Kıbrıs “Barış Hareketi” yapıldı Yalçın Küçük de asteğmendi bu harekette. “Kıbrıs Gazisi” oldu.

Yalçın Küçük işte bu yüzden cezaevinde - Resim : 4

Yalçın Küçük, 1966’da ODTÜ İdari İlimler Fakültesi’nde hoca olduğunda ODTÜ’de gençlerin çoğunluğu TİP eğilimliydi. Öğrenci derneklerinde, fikir kulüplerinde, TİP Gençlik Kolları’nda örgütlü olarak çalışıyor, sadece eğitim-öğretim sorunlarıyla değil yaşamın her alanındaki sorunlarla ilgileniyor, “Devrim” istiyorlardı.

Devrimciler, 1965’de “Dönüşüm” adlı dergiyi çıkartıp caddelerde “Bugün yarına çıkar” şiarıyla satmaya başladı. Kendilerine “Milliyetçi” adını veren gençler de “Kuvay-ı Milliye” dergisini satmaya ve “Dönüşüm” dergisini satanlara saldırmaya başladı. Saldırıyı yapanlar “İkinci Kuvayı Milliye Derneği” kurucuları ve taraftarlarıydı. 1965’te kurulmuş olan bu derneğin 15 ilde örgütü vardı. Saldırılar durmayıp şiddetini gittikçe artıracak sonucu ölümlere varan olaylara neden olacaktı.

Yalçın Küçük işte bu yüzden cezaevinde - Resim : 5

Yalçın Küçük işte bu yüzden cezaevinde - Resim : 6

Yalçın Küçük işte bu yüzden cezaevinde - Resim : 7

TİP, 8 Temmuz 1966’da yayımladığı bildiride; “İkinci milli kurtuluş mücadelesi içindeyiz”, 12 Temmuz 1966 tarihinde yayımladığı genelgeyle de “ABD’ye karşı pasif direnme kampanyası başlattığı” açıklamasını yaptı.

TİP, “Antiemperyalist savaşım” konusunda hazırladığı raporu 24 Aralık 1966’da açıkladı. Raporun bir yerinde; “Yurdumuzda sosyalizmin kurulması ile antiemperyalist savaşın birbirinden ayrılmaz hususlar olduğunu ve bunların birlikte yürütülmesi lazım geldiği” belirtiliyordu.

1967 başında, 1961 Anayasasının sağladığı bazı özgürlükleri sınırlamak amacıyla AP Hükümeti tarafından “Temel Hak ve Hürriyetleri Koruma Kanunu Tasarısı” TBMM’ne sunuldu.

Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, 27 Mayıs 1967’de yaptığı açıklamada, “Anayasa sosyalizme kapalıdır”, dedi. Bu söz büyük tartışma yarattı.

TİP, “Anayasa ve Milli Bağımsızlığımızı Savunma” toplantıları, eylemleri yapmaya başladı.

8-9 Temmuz tarihlerinde İstanbul, Adana’da gösteriler yapıldı, bu gösteriler değişik şehirlerde de aralıklarla devam etti.

30 Eylül 1967’de İstanbul’da ABD 6. Filo’ya karşı eylemler yapıldı. ABD askerleri karaya çıkamadı.

Yalçın Küçük işte bu yüzden cezaevinde - Resim : 8

Londra’da bulunan Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, 2 Kasım 1967’de bir gazeteye verdiği söyleşide, “Anayasanın sosyalizme kapalı olduğunu” bir kez daha açıkladı.

Anayasa tartışması yeniden gündeme oturdu. TİP Milletvekili Behice Boran, 21 Aralık 1967’de ODTÜ Fikir Kulübü’nde “Türkiye’de Sosyalist Hareket” konulu bir açık oturum yaptı. TİP Genel Başkanı, 1 Ocak 1968’de yaptığı açıklamada, “Sosyalizmin geçen yıl köylere kadar girdiğini, işçi sınıfının da sosyalizmi iyice benimsemeye başladığını” belirtti.

İstanbul Yüksek Teknik Okulu Talebe Birliği tarafından düzenlenen “Türk Devriminin Stratejisi Ne Olmalıdır?” konulu panelde TİP Milletvekili Behice Boran 6 Ocak 1968’de konuştu, “Türkiye şimdi ikinci bir milli kuruluş mücadelesi içindedir” dedi.

TBMM’de 5 Şubat 1968’de konuşan İçişleri Bakanı Faruk Sükan, “Solcuların nefes alışlarını bile izliyoruz”dedi.

19 Şubatı 20 Şubata bağlayan gece AP milletvekilleri, TİP milletvekillerine TBMM’de saldırdı ve linç etmeye kalktı.

TİP ve ilerici devrimci örgütler, 24 Şubat 1968’de Ankara’da, 25 Şubat 1968’de İstanbul’da “Anayasayı Savunma” gösterileri yaptı.

1968 Haziran. “Üniversitede Devrim” şiarıyla bütün üniversite ve yüksekokullarda yaklaşık bir ay sürecek olan boykot-işgal başladı.

Yalçın Küçük işte bu yüzden cezaevinde - Resim : 9

ODTÜ’de öğretim üyesi olan Yalçın Küçük, 25.6.1968 tarihli Ant Dergisi’nin 78. Sayısında öğrenci olayları konusunda yazdığı yazının sonunda şunu belirtiyordu: “Unutmasınlar ki henüz ortada fırtına yok, sadece fırtınanın habercisi bir patlama var.”

Temmuz 1968. ABD 6. Filosunu kınama eylemlerinde İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi Vedat Demircioğlu öldü.

Yalçın Küçük işte bu yüzden cezaevinde - Resim : 10

CIA ajanı Kommer’in otomobili 6 Ocak 1969’da ODTÜ’de devrimci öğrenciler tarafından yakıldı.

Yalçın Küçük işte bu yüzden cezaevinde - Resim : 11

ABD 6. Filosunu kınamak için 16 Şubat 1969’da yapılan gösteriye dinci faşistler saldırdı Duran Erdoğan ve Ali Turgut Aytaç adlı devrimci gençler öldürüldü.

Yalçın Küçük işte bu yüzden cezaevinde - Resim : 12

13 Nisan 1969 (Eski tarihle 31 Mart) tarihli Tercüman Gazetesi’nde yayımlanan başyazıda şu görüşlere yer veriliyordu:

“Savaş günlerinde, tavizsiz, çıkarsız ve tam imanla silah başına koşar gibi bütün vatandaşların, partilerin, üniversiteler ve diğer kuruluşların mesuliyet başına koşacakları günler gelmiştir. Ciddi olunuz, sağlam durunuz sayın devletliler, liderler, rektörler, profesörler ve gençler! İç savaş başlamıştır.”

Tercüman gazetesi başyazısında; “İç savaş başlamıştır” diyor.

Komando kamplarında yetiştirilen gençler, solcu gençlerin düzenlediği yasal toplantılara-gösterilere saldırarak öldürmelere başlamıştır.

19 Eylül’de Mehmet Cantekin, 23 Eylülde Mustafa Taylan Özgür, 8 Aralıkta Mehmet Büyüksevinç, 14 Aralık’ta Battal Mehetoğlu adlı devrimci gençler öldürüldü. Can güvenliği sağlanmamakta faili meçhul cinayetler artmaktadır.

Yalçın Küçük işte bu yüzden cezaevinde - Resim : 13

Sağcı gençler komando kamplarında yetiştirilmeye başlanınca bir kısım devrimci gençte Filistin’deki kamplara gidip gerilla eğimi almaya başladı.

YALÇIN KÜÇÜK, DİYARBAKIR CEZAEVİNDE HÜSEYİN İNAN ve ARKADAŞLARIYLA GÖRÜŞTÜ

ODTÜ öğrencisi Hüseyin İnan ve arkadaşları da Filistin’deki kamplarına gidenler arasındaydı. El-Fetih kamplarında yaptıkları eğitimden sonra Hüseyin İnan ve 15 arkadaşı, kaçakçılar tarafından, 1 Şubat 1970 Pazar günü, Suriye sınırından Türkiye’ye geçirildi. Hüseyin İnan ve on arkadaşı yakalandı ve Diyarbakır Cezaevine kondu.

Yalçın Küçük işte bu yüzden cezaevinde - Resim : 14

Devrimci Avukatlar Derneği Başkanı Niyazi Ağırnaslı, Diyarbakır'da tutuklu gençleri ziyaret ettikten sonra Ankara'da yaptığı basın toplantısında özetle şu açıklamayı yaptı:

"Gençler bize, biz feyz aldığımız bir üniversiteyi sabote etmek değil gerekirse onu emperyalizme maşalık yapan irtica kuvvetlerine karşı kanı pahasına korumayı düşünen devrimcileriz, dediler ve kendilerine yüklenen bu suçu reddettiler. Onlar imkân bulabilselerdi Vietnam'a bile gidip emperyalizme karşı savaşacaklardı. Türkiye'deki bir mihrakın emperyalizmle birlikte savaşmayı meşru, emperyalizme karşı savaşmayı ise suç saymaktadır. Diyarbakır olayı CIA ile İsrail entellijansının bizdeki bazı kimselerle birleşerek birlikte düzenledikleri bir siyasi oyundur."

Serbest bırakılana kadar Hüseyin ve arkadaşlarını akrabalarının dışında da Türkiye’nin her tarafından ziyaretçileri oldu. Hüseyin ile arkadaşlarını cezaevinde ziyaret edenler arasında o dönem ODTÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim üyesi olan Yalçın Küçük de vardı.

Yalçın Küçük’ün anne tarafından dedesi Osman Bey, 1918’de Anadolu’nun işgal döneminde Fransızlara karşı mücadele veren “Dörtyol Çetesi” olarak direnişin ihtilalci lideriydi. İskenderun’u Fransızların İşgalinden kurtarılmasında önemli görevler yapmıştı.

İhtilalci bir dedenin torunu olan Yalçın Küçük, Diyarbakır'a giderek, ihtilalci Hüseyin İnan ve arkadaşlarıyla cezaevinde bir gün boyunca görüştü, konuştu.

Yalçın Küçük, 1968-70 yılları arasında Birmingham Üniversitesi Rus ve Doğu Avrupa Araştırmaları Merkezi'nde bulunmuş, Türkiye’ye yeni dönmüştü.

Yalçın Küçük, bu konuda şunları yazıyordu:

“1968 yılında ise Batı’da, “Mayıs Devrimi” çıktı, büyük öğrenci hareketidir, o tarihte İngiltere’de idim, Londra sokaklarında “Ho-ho, şi-şi, ho-şi-min”, diyerek Vietnam için yürüyorduk. Viet Kong, Amerikan emperyalizmini dize getiriyordu.”

15-16 HAZİRAN OLAYLARI: ‘SOSYAL HAK ARAMA EYLEMLERİ EKONOMİK GELİŞMENİN ÇOK ÖNÜNE GEÇMİŞTİR’

15-16 Haziran 1970 tarihlerinde Türkiye’yi sarsan işçi eylemleri oldu. Olaylarda Hüseyin Kahraman, Yaşar Yıldırım, Abdurrahman Bozkurt ve Mustafa Baylan öldü, yüzlerce kişi yaralandı. Sıkıyönetim ilan edildi. 12 Mart 1971 muhtırasının verilmesine yaklaşık dokuz ay kalmıştır. Türkiye doğum sancısı çekmektedir.

İçişleri Bakanı Haldun Menteşeoğlu, 23 Haziran 1970 Salı günü, Meclis'te yaptığı konuşmada, "TİP'i kapatmak için Savcılığa başvuracağını" söyledi.

Milli Güvenlik Kurulu (MGK), 12 Temmuz 1970 Pazar günü, saat 10.00’da İstanbul Valiliğinde Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın başkanlığında topladı. Toplantıya, Başbakan Süleyman Demirel, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nazmi Karakoç, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Celal Eyicioğlu, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Muhsin Batur, Maliye Bakanı Mesut Erez ile diğer ilgili bakanlar, MİT Başkanı Korgeneral Fuat Doğu, Emniyet Genel Müdürü Naci Bozkurt, Cumhurbaşkanlığı İrtibat Subayı Kurmay Albay Recep Bayrak ile İstanbul Valisi Vefa Poyraz ve İstanbul Sıkıyönetim Komutanı Orgeneral Kemal Atalay katılmışlardı.

5 saat aralıksız süren toplantıdan sonra Başbakan Demirel, “Milli Güvenlik Kurulunun gündemindeki maddeleri görüştüğünü, gelecek toplantının 29 Ağustos 1970’te olacağını” bildirmiş, başkaca bir açıklama yapmamıştı.

4 Ağustos 1970 tarihli Bizim Anadolu gazetesinde, “Ordu Anayasa Değişsin Diyor” başlıklı bir haber yayınlandı. Haber özetle şöyle:

“Genelkurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç’ın ekonomik gelişmenin çok ilerisine geçen sosyal hak arama cereyanları karşısında milliyetçi nizamın demokratik usullerle sağlanabilmesi için Anayasada değişiklik istediği, milli Güvenlik Kurulu toplantılarında, Başbakan Süleyman Demirel’e, ‘Her düzensizliğin içine asker sokmayınız. Bunun doğuracağı menfi neticeleri dikkate alınız’ dediği öğrenilmiştir. 1961 Anayasasının getirdiği temel demokratik hürriyetlerle ilgili ilkelere dokunulmaksızın, sadece Türkiye’nin ekonomik gelişimi ile nisbetsiz olarak kuvvetlenmiş bulunan sosyal gelişmenin doğurduğu karışıklığın önlenmesini isteyen Org. Tağmaç’ın bu gerekçe ile Anayasa değişikliği taraftarı olduğunu ifade eden yüksek seviyeden askeri kaynak, ‘Bugün Türkiye’de en açık suç işleyenler bile bir yolunu bulup cezasız kalmaktadırlar. Bu da gelişmeleri anarşi ortamına doğru itmektedir’, demiştir.”

15-16 Haziran 1970 günleri meydana gelen işçi olaylarından sonra günümüze kadar çok daha önemli devrimci işçi eylemleri meydana gelmiştir. Fakat, 15-16 Haziran 1970 günü meydana gelen olaylar, Türkiye’nin toplumsal mücadeleler tarihinde bir dönüm noktası yaratmıştır.

1970 son baharında THKO, THKP-C, TİİKP gibi gerilla örgütleri kuruldu. Banka soygunları yapıldı, ABD askerleri kaçırıldı.

12 Mart 1971’de askeri muhtıra verildi, Süleyman Demirel hükümeti istifa etti yerine Nihat Erim başbakan oldu.

Başbakan Nihat Erim, 23 Nisan “Milli Egemenlik Bayramı” nedeniyle yayımladığı bildiride, “Tedbirler balyoz gibi kafalarına inecektir. Anayasa değiştirilecektir” açıklamasını yaptı.

26 Nisan 1971’de on bir ilde sıkıyönetim ilan edildi. Yüzlerce kişi gözaltına alındı, tutuklandı. Partiler, örgütler kapatıldı.

Yalçın Küçük işte bu yüzden cezaevinde - Resim : 15

Başbakan Erim, 1 Mayıs 1971’de yaptığı açıklamada, “Bugünkü anayasa Türkiye için lükstür. Değiştirilecektir” dedi.

1961 Anayasası “Türkiye için lüks” bulunarak 2 Temmuz 1971, 22 Eylül 1971 ve 20 Mart 1973’te olmak üzere üç kez değiştirildi.

ANAYASANIN DEĞİŞTİRİLMESİNİ KINAMAK İÇİN AÇLIK GREVİ YAPILIYOR

“Anayasayı değiştirme” suçundan yargılanan Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının duruşması 16 Temmuz 1971’de Ankara Sıkıyönetim Mahkemesi’nde başladı.

12 Ağustos 1971 tarihinde yapılan duruşmada söz alan Deniz Gezmiş, “1961 Anayasasının değiştirilmesini kınamak için açlık grevine başladıklarını” söylemiş, bu konuda şöyle demiştir:

“İstanbul ve Ankara’da tutuklu bulunan tüm devrimci arkadaşlarımız şu andan itibaren 1961 Anayasasının değiştirilmesini protesto için açlık grevine başlamış bulunuyoruz. Bu konuda hazırlanmış bir bildirimiz mevcuttur. Onun mahkemede okunmasını talep ediyoruz.”

Duruşma Yargıcı Yarbay Ahmet Tetik, “Bu, Parlamento çalışmalarıyla ilgilidir. Okunmasına gerek yoktur” yanıtını verdi.

Ankara Sıkıyönetim Mahkemesinin verdiği idam kararları onandı. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idam kararları kesinleşti.

Yalçın Küçük işte bu yüzden cezaevinde - Resim : 16

ANAYASA DEĞİŞİKLİKLERİNİ KINAMAK AMACIYLA 12 GÜN SÜRDÜRÜLEN ÖLÜM ORUCU

Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan ve Hüseyin İnan, 18 Nisan 1972 Salı günü Mamak 1 Numaralı Askeri Cezaevi’nde 12 gün süren bir ölüm orucuna başladı.

Yusuf Arslan, Deniz Gezmiş ve Hüseyin İnan, işkenceleri, yasa-dışı uygulamaları, basına konulan sansürü, yapılan Anayasa değişikliklerini ve zamları kınamak için ölüm orucuna başladı.

Ölüm orucu nedenlerini şöyle açıkladılar:

“1- Son getirilen zamlar ve hayat pahalılığı fakir emekçi halkımızın, zaten son derece güç olan hayat şartlarını, çıkarcıların menfaati uğruna daha da dayanılmaz hale getirmiştir.

2- Halka dönük olan 1961 Anayasası, elbise değiştirir gibi değiştirilmiş, bununla da yetinilmeyerek, halkımıza anayasamızca tanınan hakları tamamen ortadan kaldırmak için yeni Anayasa değişikliğine gidilmek istenmektedir.

3- Sıkıyönetim mahkemelerinde, MİT ajanlarına mahkemelerin temsilcileri görüntüsü verilmek istenmiş ve (Anarşist) deyimi ile devrimcilerin katline gidilmiş ve aynı nedenle siyasi cinayetler işlenmiştir.

4- Bugün bizim hücrelerinde kaldığımız Mamak Askeri Cezaevi’nde bulunan diğer tutuklu arkadaşlarımızdan bir veya bir kaçı her gün ‘mahkemeye götürüyoruz’ denilerek MİT’in işkence odalarına götürülüp çağ ve insanlık dışı işkenceye tabi tutularak yapılan işkencenin bütün belirtileri üstlerinde olarak geri getirilmektedir.

5- Bütün bu yasa-dışı, çağ-dışı ve insanlık-dışı uygulamaların halkımız ve ilerici aydınlar tarafından bilinmesi ve duyulmaması için basına sansür konulmuş, basın ancak sıkıyönetimin izin verdiği haberleri verebilecek duruma getirilmiştir.

Bütün bu nedenlerle 18.4.1972 tarihinden itibaren (Ölüm Orucu)’na başladık. Bu davranışımızın, kötülükleri sona erdirmeyeceğini biliyoruz. Ancak, halkımıza ve onun haklarına cezaevi hücrelerinde sahip çıkıp onu savunacak tek hareketimiz (Ölüm Orucu)’nu sürdürmek olacaktır.”

29 Nisan 1972 Cumartesi günü Ölüm Orucu’na son veren Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan, Ankara Gülhane Askeri Tıp Fakültesi’nden cezaevine gelen üç profesör tabip tarafından muayene edildi.

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan, 6 Mayıs 1972’de idam edildi.

Yalçın Küçük işte bu yüzden cezaevinde - Resim : 17

Olağanüstü koşullar 14 Ekim 1973 seçimine kadar devam etti. Hiçbir parti tek başına hükümet kurabilme çoğunluğunu sağlayamadı. CHP ile MSP, ortak koalisyon hükümeti kurdu. 1974’te çıkartılan af ile siyasi tutukluların büyük çoğunluğu serbest bırakıldı.

Toplumsal sorunlar artarak devam etti. 1974 ile 1980 arasında yaklaşık 5500 siyasi cinayet işlendi. Ekonomi “70 sente muhtaç duruma” gelmişti.

24 OCAK KARARLARI, 12 EYLÜL ve ANA-YASA İÇİN ‘AK’ OY İSTENMESİ

Başbakan Süleyman Demirel, Halil Turgut Özal'ı başbakanlık müsteşarlığına atadı ve IMF ile bu kapsamda bir anlaşma imzalandı. Tarih 24 Ocak 1980’di. 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra, bu politikaları devam ettirmek amacıyla Özal ekonomiden sorumlu Başbakan yardımcılığı görevine getirildi. Bu göreve getirildikten 22 ay sonra, 14 Temmuz 1982 yılında istifa etti. 20 Mayıs 1983'de Anavatan Partisi’ni kurdu. 6 Kasım 1983'deki seçimlerde 400 kişiden oluşan parlamentoda 211 milletvekili çıkararak tek başına iktidar ve 45. Hükümetin Başbakanı oldu Halil Turgut Özal. 1983-1991 döneminde başbakanlık yapan Özal, daha sonra cumhurbaşkanı oldu.

12 Eylül 1980 askeri darbesiyle Parlamento ve tüm partiler kapatıldı, 1961 Anayasası tamamen ortadan kaldırıldı. Anayasa değişiklikleri ya var olan düzenin kendi içinde yeniden yapılandırılması ya da yeni bir düzeni temelden kurulmasıdır. Yeni anayasa hazırlandı.

Oy kullanırken iki renk hakimdi: “Mavi” renk hayır, “beyaz-ak” renk evet demekti.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren yaptığı konuşmalarla halkı mavi oy vermemesi konusunda telkin ediyor ve çeşitli gazetelere mavi renkle ilgili sansür uygulanıyordu. 7 Kasım 1982 yılında yapılan Halkoylamasıyla %91.37 evet oyuna karşılık, %8.63 hayır oyuyla kabul edildi.

Prof. Yalçın Küçük, 12 Eylül gelip çattığında, Ankara’da Gazi Üniversitesi’nde doçent unvanı ile öğretim üyesiydi. 12 Eylül 1980’den sonra ise 1402’liklerden biri olarak üniversiteden uzaklaştırılan Küçük, Bir Yeni Cumhuriyet kitabı dolayısıyla da tutuklandı, 8 yıla mahkûm edildi ve 1983’te İlk öce Selimiye Kışlası’nda daha sonra Sultanahmet Cezaevi’nde yattı. Yargıtay, Prof. Küçük hakkındaki hükmü bozunca bir yılın sonunda cezaevinden çıktı. Halkın yeniden örgütlenmesi için çalışmalara başladı.

Yalçın Küçük işte bu yüzden cezaevinde - Resim : 18

“Türkiye'de Demokratik Düzene İlişkin Gözlem ve İstemler" başlıklı 5 Mayıs 1984'te Cumhurbaşkanlığı ve Meclis Başkanlığı'na sunulan "Aydınlar Dilekçesi"nde, aydınlar insan hakları için demokratik taleplerini sıraladı.

Bu baskı döneminde, Aydınlar Dilekçesi’ndeki sayıyla 1256, notere zamanında teslim edilemeyen imzalar da katıldığında yaklaşık 2000 civarında aydın 12 Eylül Rejimi ile gelen işkenceleri, antidemokratik uygulamaları, davalardaki keyfilikleri protesto ediyor; örgütlenme hakkını, genel affı, basın özgürlüğünü savunuyordu.

21 Mayıs 1984’te Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı Aydınlar Dilekçesi’yle ilgili dosyayı imzacıların ifadesi alınması için Askeri Savcılığa gönderdi. 59 kişi hakkında soruşturma açıldı. Dava 19 ay sürdü. 7 Şubat 1986 tarihinde bütün sanıklar beraat etti.

Başbakan Özal, 12 Eylül 1984’te yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“10 yıldan önce anayasa değişikliği olmaz.”

1984 yılı, PKK’nin Türk askerine, Ermeni katillerin Türk diplomatlarına saldırıp, öldürmeye başladığı yıldır.

Aydınlar Dilekçesi’nden sonra “Ekmek ve Hak Dilekçesi” hazırlandı, ekmekle hakkın, ekmekle demokrasinin, ekmekle barışın ilişkisi anımsatıldı ve TBMM’ye sunuldu.

2007’de milyonların alana indiği Cumhuriyet mitingleri ve 2013 Haziran’ında tüm Türkiye’de hemen hemen her ilde yapılan direniş eylemleri genel anlamda 1923 Cumhuriyet Devrimleri’ne sahip çıkmak için yapıldı.

Yalçın Küçük, bu dönemde daha çok çalışmaya-araştırmaya, dergi-kitap yayımlamaya, ayrıca parti örgütlenmesine daha çok ağırlık verdi.

12 Haziran 2007’de bir ihbar üzerine Ümraniye’de bir gecekonduda bulunan mühimmatlar sonrasında başlatılan soruşturma kapsamında 7 Ocak 2009 tarihinde, Ankara'da gözaltına alındı. Mahkemeye çıkarılmak üzere İstanbul'a sevk edilen Yalçın Küçük 11 Ocak 2009 tarihinde tutuklandı. 12 gün sonra tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edildi.

Yalçın Küçük işte bu yüzden cezaevinde - Resim : 19

3 Mart 2011 tarihinde aynı soruşturma kapsamında evi arandıktan sonra yeniden gözaltına alındı. 6 Mart 2011 çıkarıldığı nöbetçi mahkemede tutuklandı. 5 Ağustos 2013’de Silivri’de bulunan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 66’sı tutuklu 275 kişinin yargılandığı davada verdiği kararda Prof. Yalçın Küçük’e 22 yıl 6 ay hapis cezası verdi.

Yalçın Küçük işte bu yüzden cezaevinde - Resim : 20

6 Ağustos 2013 tarihli Cumhuriyet gazetesi, mahkemenin verdiği kararları manşetten şöyle duyurdu:

“Ergenekon mahkemesi tarihin mahkum edeceği bir karara imza attı. Adalet eliyle siyasi intikam”.

1990’lı yıllarda tek kutuplu Yeni Dünya Düzeni (YDD) başlamış, bütün dünya buna göre düzenlenmeye başlamıştı. Türkiye’de YDD’nin içindeydi.

Kurulan yeni partilerden AKP, 2002’den beri hükümet görevi yapıyor, Türkiye’yi YDD’ne göre her alanda biçimlendiriyor. Mahkeme kararlarının açıklandığı süreçte de yeni anayasa yapma tartışmaları sürüp gidiyordu.

Aziz Nesin, bir yazısında dediği gibi, “Anayasa yapılması tarihsel bir olaydır. Her Pazartesi-Perşembe anayasa yapılmaz”.

Anayasal düzen oluşturma çabaları-kavgaları yaklaşık 150 yıldan beri devam ediyor. Bu kavga içinde düzen değişikliği 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti’dir. Türkiye Cumhuriyeti, Kurtuluş Savaşı’yla birlikte kuruldu. TBMM’ye “İhtilal Meclisi” deniliyordu.

Kurtuluş Savaşı’nı yapanlar ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranlar ile Kurtuluş Savaşı’na Cumhuriyete karşı olanlar arasındaki çatışma bugün de devam ediyor.

Silivri zindanlarından Prof. Yalçın Küçük yazıyor, “Güzel bu sonuca ulaşmış durumdayız ve şimdi ‘siz anayasa yapamazsınız’ diyorum. O kadar beklediniz, biraz daha bekleyiniz, bunu da ekliyorum. Geliyoruz, gelince yaparız.”

Turhan Feyizoğlu

Odatv.com

Yalçın Küçük turhan feyizoğlu arşiv