Kaşıkçı cinayetinde sorulacak çok soru var

Muzaffer Ayhan Kara yazdı

7 Ekim’de Odatv’de kaleme aldığım Kaşıkçı olayıyla ilgili ikinci yazıda şöyle demiştim:

“İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ve Emniyeti’nin olayı soruştururken neden Başkonsolosluğa girerek arama yapmadığı sorusu ise boşlukta sallanıyor. Çünkü, Türk Dışişleri Suudi Arabistan Büyükelçiliği’ne bir nota vererek konsolosluğa girebilir, Kaşıkçı’nın akıbetini kontrol edebilirdi.”

Dediklerimi şöyle gerekçelendirmiştim:

24 Nisan 1963’te Konsolosluk İlişkilerinin Düzenlenmesi ile ilgili sözleşmeye göre, konsolosluk evrakı ve kasası dışında konsoloslukların dokunulmazlığı diplomatik misyonlardan farklıdır ve daha sınırlıdır. Hatta bazı devletler konsolosluk mensuplarına diplomatik pasaport dahi vermezler. Bu çerçevede görevdeki meslekten diplomat olan konsolosluk mensupları dahi adli koğuşturmaya uğrayabilir, hatta tutuklanabilirler. Kaşıkçı olayı İstanbul’daki konsoloslukta değil de Ankara’daki büyükelçilikte olsaydı durum farklı olacaktı. Türk yetkilileri o zaman kati surette ilgili devlet izin vermedikçe büyükelçiliğe giremeyecekti. Özetle, Kaşıkçı olayında, kolluk kuvvetlerinin talebiyle ve Suudi Büyükelçiliği’ne notayla bilgi vermek suretiyle; Dışişleri Bakanlığı Protokol Genel Müdürlüğü’nden bir görevlinin gözetiminde zabıt tutularak konsolosluğa ve konsolosluk konutuna girilerek arama işlemi gerçekleştirilmeliydi.”

Değerlendirmemin ardından da Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’na şöyle seslenmiştim:

“Boşluktaki soruyu yanıtlaması gereken Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’dur. Soru şudur: Türk makamları Kaşıkçı’nın akıbetini kontrol için neden Suudi Arabistan Büyükelçiliği’ni bilgilendiren bir nota sonrasında protokol dairesinden bir görevli eşliğinde Türk kolluk güçlerinin İstanbul’daki konsolosluğuna girerek arama yapmasını, kontrolunu sağlamamıştır?”

26 GÜN GEÇTİ...

28 Eylül’de Kaşıkçı nişanlısını dışarıda bırakarak evlilik işlemleri için İstanbul’daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’na giriyor… Aradan sadece 4,5 saat geçtikten sonra nişanlısı endişelenerek Türk makamlarına başvuruda bulunuyor…

28 Eylül’den bugüne (24 Ekim) tam 26 gün geçti. Ortada diplomasi tarihinin en ilginç ve çarpıcı cinayeti var. Suudi yönetimi Kaşıkçı’nın ölümünü kabul etti ama ceset hakkında hala rivayet muhtelif.

SORULACAK ÇOK SORU VAR

Ve şimdi aklımda deli sorular… 7 Ekim’de sorduğum sorudan başlayayım: 1) Kaşıkçı’nın Başkonsolosluğa girmesinden takriben 4,5 saat sonra nişanlısı Türk makamlarına endişesini aktarmasına karşın neden hemen harekete geçilmemiştir? Viyana Sözleşmesi’ne dayanarak Türk kolluk güçleri neden Büyükelçiliğe ilgililerce bilgi notası verilmek suretiyle Başkonsolosluğa çabucak girmemiştir?

Devam edelim…

2) Kaşıkçı, neden ABD’de değil de İstanbul’da evlilik işlemlerini yapma yoluna gitmiştir?

3) Kaşıkçı neden işlemler için nişanlısıyla birlikte değil de yalnız girmiştir Başkonsolosluğa? Yoksa endişe mi taşımaktadır? Kolundaki dışarıya bilgi veren saat de bu yüzden mi kolundadır?

4) MİT, havalimanındaki birimi vasıtasıyla inip kalkan Suudi uçaklarını takip etmiş midir? Bu olağanüstü hareket, adli tıpçı, general, istihbaratçı gibi 15 kişilik kitle MİT’in dikkatini çekmemiş midir?

5) Türk makamları, ortada kuşkulu bir ciddi adli vaka varken Suudi konsolosun ülkesine gitmesine neden izin vermiştir? Oysa ihtiyaten gözaltına alınıp sorgulanması gerekmiyor muydu? En azından soruşturma tamamlanana kadar yurtdışına çıkış yasağı konulamaz mıydı?

6) Suudi Kralı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a neden teşekkür etmiştir?

7) Suudiler, Türkiye’deki konsoloslukta cinayet işleme cesaretini nereden almıştır? Türkiye’nin caydırıcılığının aşınması bunda etken olabilir mi?

8) Bir soruda en büyük muhalefet partisi olan CHP yönetimine: Olayla ilgili genel başkan yardımcısı E. Büyükelçi Çeviköz’ün ciddi tepkisi için neden genel başkanın Londra’ya gideceği günün arifesine kadar günlerce beklenmiştir? Kılıçdaroğlu’nun konuyla ilgili ciddi tepkisi için ise neden olayın üstünden geçen üçüncü grup toplantısına kadar beklenmiştir?

CİNAYETİ KABUL ETTİRMEK BAŞARI DA…

Türk makamlarının cinayeti Suudilere kabul ettirme (arbedede öldüğünü kabul ederek de olsa -çelişkili bir şekilde 18 kişiyi tutukladığını belirterek-) konusunda başarısı ortada. Muhtemelen Türk Emniyeti bir süre sonra cesede de ulaşacaktır ki, bu da başarı hanesine yazılacaktır.

Ancak aklımda o deli sorular hep olacak. Çünkü, mesele cinayeti ortaya çıkarmak ve maktul ile katili bulmaktan önce cinayetin olmamasını sağlamak. Meseleye böyle bakmak gerekiyor. Bu cinayeti Suudiler hangi cesaretle Türkiye’de işlemeyi göze alabiliyor? Ve Türk makamları bunu nasıl oluyor da istihbarat ve emniyet süzgecinden sektirererek ıskalayabiliyor? Bu zafiyet nedir? Kalemizde daha ne kadar gol göreceğiz?

Muzaffer Ayhan Kara

Odatv.com

Muzaffer Ayhan Kara odatv arşiv