Kağıttan kurtarıcı

Adına Yunanca şarkı yaptılar: “Etsi bu les, Riga Feraio.”Sadece Yunan değil, Arnavutlar ve Romenler de onu...

Adına Yunanca şarkı yaptılar: “Etsi bu les, Riga Feraio.”

Sadece Yunan değil, Arnavutlar ve Romenler de onu kendilerinden sayar. Osmanlı vatandaşıydı; Teselya/Velestino Köyü'nde 1757 yılında doğdu: Velestinli Rigas

1789 Fransız İhtilali döneminde Viyana'daydı. Devrimci siyasal atmosferden etkilendi. Monarşiye karşı cumhuriyetçilerin yanında yer alacaktı.

“Bosna'dan Arabistan'a” kadar Osmanlı'nın tüm tebaasının özgürleşmesi için harekete geçti. 1797 yılında yeni ülkenin/rejimin anayasasını da hazırlayıp bastırdı. “Rigas Anayasası” 1793 tarihli Fransız anayasası benzeri idi.

Rigas'ın anayasası iki bölümden oluşuyordu.

Birinci bölüm 35 maddelik “İnsan Hakları.”

İkinci bölüm ise 124 maddelik “Anayasa İlkeleri.”

-“Bir tek ferdin ezildiği yerde toplumun bütünü ezilmektedir.”

-“Devlet, mutsuz yurttaşlarına geçim araçları sağlar.”

-“Meclis toplantıları halka açıktır.”

– “Memuriyet ancak yeteneğe göre verilmelidir; soylu oldukları için değil.”

– “Tüm yurttaşlar kanun yapma, seçme, seçilme hakkına sahiptir.”

-“Kimse yasalara aykırı olarak tutuklanamaz.”

-“Dinler engellenmemelidir.”

-“Kölelik yasaktır.” Vs.

225 yıl önceden bahsediyorum…

Sonuç ne mi oldu? Rigas ve yedi arkadaşı fermanla boğularak öldürüldü, cesetleri Tuna Nehri'ne atıldı…

Velestinli Rigas'ı anımsatmamın sebebi, 6'lı Millet Masası'nın Anayasa değişikliği önerisi oldu…

Günümüz Türk siyasileri-aydınları ile, Osmanlı Jön Türkleri-münevverleri arasında anayasaya bakış konusunda fark yok. Anayasa hep “kurtarıcı” olarak görülüyor.

Ne diyordu Yeni Osmanlılar/Jön Türkler, “Ah bir Kanun-i Esasi ilan edilsin; görün bakın her şey ne güzel olacak!”

Bu özlem hiç bitmedi/ pek bitecek gibi de gözükmüyor!

İkinci Abdülhamit'i iktidara getirenlerin tek talebi vardı:

-Kanun-i Esasi ilan edilmelidir.

Yeni padişah kabul etti. 28 üyeli anayasa komisyonu (Cemiyet-i Mahsusa) kuruldu. Komisyonda Namık Kemal, Ziya Paşa gibi “ihtilalci” Jön Türkler; Mithat Paşa, Cevdet Paşa gibi üst düzey Osmanlı bürokratları vardı. Sadece iki asker vardı komisyonda; Sultan Abdülaziz'i darbeyle indirenlerden Süleyman Paşa ve Redif Paşa. (Bizde Anayasaların darbeyle yapılma geleneği vardır!)

Mithat Paşa'nın etkisiyle hazırlanan 57 maddelik anayasa taslağını, İkinci Abdülhamit kabul etmedi. Has adamı Sait Paşa'ya yeni taslak hazırlattı, yetkilerini güçlendirdi.

Ve, Kanun-i Esasi 23 Aralık 1876'da yürürlüğe girdi.

Sonra… İkinci Abdülhamit Rusya'yla yapılan “93 Harbi”ni bahane edip anayasayı rafa kaldırdı.

İttihatçılar 1908 Devrimi'yle yönetime gelince Kanun-i Esasi'yi tekrar yürürlüğe koydu. 1876 Anayasası'nda parlamenter rejimi güçlendirmek için değişiklikler yaptı.

Sonra… 1921, 1924, 1961, 1982 Anayasaları yürürlüğe sokuldu. Ki, her bir anayasa maddelerinde de değişiklikler yapıldı. Mesela, 1924 Anayasası yedi defa değişikliğe uğradı. 1982 Anayasası 19 kez değiştirildi!

Demem şu ki:

Anayasa gündemimizden hiç düşmüyor, tartışmaları bitmek bilmiyor! Sanılıyor ki, kağıt üzerine yazılan metinle egemenlik hakları sağlanıyor.

Her geçen yıl, -özellikle temel hak ve özgürlükler konusunda- anayasayı ihlal rekorları kırılmadı mı?

Anayasa, bizi iktidarlardan koruyor mu?

Hiçbir kanun ve yapı anayasaya aykırı olamaz değil mi? Güldürmeyin beni. Geçelim.

Kağıtta yazılanla olmadığını görüyoruz! Çünkü: Anayasayı yaşatan sözcükler değil, dışarı hayattaki toplumsal sözleşmelerdir. Bu da sizlerin toplumsal hayatı nasıl yaşadığınız ile ilgilidir.

Bizim de türkümüz yok mu:

-“Angara'da Anayasso/ Ellerinden öpiy Hasso/ Yap bize de bir iltimaso/ Bu işin mumkini yoh mi hoy babo…”

Soner Yalçın
Odatv.com

Kağıttan kurtarıcı - Resim : 1