Nihat Genç: Kafayı sıyırmışlar

Gelmiş geçmiş dünyalarda Jüpiterlerde galaksilerde bu kadar saçmasapan insanlar var mıdır, bir daha olacak mıdır, nesiniz oğlum siz, bela mısınız...

Gelmiş geçmiş dünyalarda Jüpiterlerde galaksilerde bu kadar saçmasapan insanlar var mıdır, bir daha olacak mıdır, nesiniz oğlum siz, bela mısınız, manyak mısınız, delisi misiniz, bir insan evladı bir canlı yaratık bu kadar kafayı sıyırır mı?

Tarihte eşi görülmedik hırsızlıklar ortada, rezil kepaze olmuşlar, din kitap Allah kalmamış, öyle üç-beş milyon değil milyarlar yürütürken yakalanmışlar, bir de yazarmış hala yüzsüzce edepsizce bağırıyor, siz halkı aşağılıyorsunuz, aşağılıyorsunuz, aşağılıyorsunuz, diye.

Sen deli misin evladım, asıl halkı enayi yerine dangalak yerine koymak, hırsızlıklar karşısında susmak değil mi, halkın parasını çalmak değil mi?

Asıl halkı aşağılamak hırsızlıklar karşısında susmak halkı köpek yerine koymak değil mi?

Delirmişçesine, halk bizi seçti, halk bizden, halk sizi istemiyor diye yırtınıyor, halk, halk, halk. Evladım sen bela mısın, aldığın oy kırkbeş, karşında CHP ve MHP’nin oyu da kırk iki kırk üç, bunlar halk değil mi, iki puan yükseksin diye, halk halk diye eline çivili sopa alıp tepinme hakkına nasıl sahip oluyorsun, şundan, başka çareniz kalmamış, yıllardır dünyaya rezil kepaze olmuşsunuz hazır sandıklar açılmışken baskın çıkıp şunları bir sopalayalım mı diyorsunuz, her tarafınızı bok püsürük götürüyor halk halk diye tepinmekten başka iler tutar tarafınız kalmamış.

BİR İNSAN EVLADI BU KADAR MI SIYIRIR KAFAYI

Halk halk halk diye bağırarak ahlakdışı yüzsüzlük ve kayıtsızlığınızı mı örteceksiniz, hukukdışı zorbalıkla darbeyle halen iktidarsınız, kapınıza dayanan savcıları kovan siz değil misiniz, sayıştayı yıllardır meclise sokmayan siz değil misiniz, savcıya hesap verme, sayıştaya hesap verme, hayvani bir dehşetle halk halk halk diye deliler gibi bağır, bir insan evladı bu kadar mı sıyırır kafayı.

Suriye’de müslümanı müslümanı kırdırtan siz değil misiniz, halkı aşağılamaksa bundan daha vahşice aşağılamak ne olabilir?

Yabancı işbirlikçilerle el ele verip yazarınıza askerinize kumpas düzenleyip yedi sene susmuşsunuz, halkı aşağılamaksa bundan daha rezil nasıl olur?

Halkın paralarını bankalardan çalıp gazeteler çıkartıp halktan çaldığınız paralarla TV’lere kurulmuş gestapolar gibi halk halk halk diye bağırıyorsunuz, halkı aşağılamak daha nasıl olur?

Liderinizin paso yalanlarından hiç mi utanmıyor musunuz, bu yalanları iyi inceleyin, hepsi düpedüz yalan ve daha ötesi ‘duygusal yalan’, bana bunu yaptılar, size şunu yaptılar, camiye girdiler, cebinde bombalar vardı. Yalanlarla duygusal bir galeyan oluşturmak ancak şeytanların işidir, iktidar sahibi olanlar geçin sorumlu olmayı, bir de dünyanın gözü önünde iç savaşı tutuşturacak galeyanlara duygusal yalanlarla benzin döküyor, hiç mi utanmıyorsunuz, hiç mi, toplum memleket vatan toprağı düşünmüyorsunuz?

Kendinize gelin, siz nihayetinde eli kalem tutan insanlarsınız, dininiz kitabınız mezhebiniz ülkeniz ne olursa olsun, hırsızlıklara karşı savaşa karşı durmalısınız, ülkeyi soyanlara karşı müslümanı müslümana kırdıranlara karşı durmalısınız, siz hangi tür yaratıklarsınız.

HALKI İNİM İNİM İNLETİR

Yarışı her zaman güçlüler kazanır ve siz her zaman bahsinizi güçlülerden yana koyuyorsunuz, ve güçlüler hukuk’u iktidarı ele geçirir halkı inim inim inletir, paralı yazarlar bulur, işte sizin gibi deli gömleği giydirir.

İnsanlık bilim ahlak yazarlık bu mudur, eli kalem tutan insanlar tarihin her çağında her ülkesinde ‘haklılardan’ yana duracak, hırsızlıklara ve savaşa karşı olacak.

Her çağda her dinde ahlak bu değil midir. Kansız ruhsuz şerefsiz gestapolar, hadi medya gücüyle susturdunuz, Allah’a ne diyeceksiniz, Allahım çaldık ama halk bize oy verdi, Allah’ım Müslümanları Müslümanlara kırdırttık ama halk bize oy verdi.

Evladım, tımarhanelik deliliğin de bir çıtası vardır, siz aşmışsınız, yüzde kırkbeş oy aldık diye zebaniler gibi ortalığa fırlamış sizi keseceğim sizi atacağım sizi kovacağım sizi öldüreceğim sizi süreceğim diye hala utanmazca batakhane keşleri gibi nara atıyorsunuz.

Evladım bu manyak deliliğinize psikoloji ne yapsın, kur’an kitap ne yapsın, bir türlü temiz bir müslüman olmayı becerememek sizi çıldırttıysa din değiştirin Hristiyan olun, sizi ne çıldırtıyor biliyoruz, bu kadar rezillik hırsızlık zorbalık vahşetiniz dolmuş patlayarak taşıyor işte.

Bu kadar hırsızlık müslüman kanı dökmeyi insan bedeni kaldırmaz çıldırır, olabilir, olsun hiç değilse hokkabaz olmayın, ne yani halk halk halk diye bağırınca hırsızlık ve müslüman katili olmaktan kurtulacağınızı mı sanıyorsunuz…

Sizin bir iç dünyanız hiç olmadı mı evladım, gençliğinizde hiç mi romantik bir bakışınız olmadı, yahu bir kerecik de mi ekmek yerken şu ekmek ne güzel şeydir demediniz, yahu siz hangi sulardan içtiniz, hayatınızda piyaz köfte mutluluğu hiç mi yaşamadınız, bir tarlanın yanından da mı geçmediniz, annesi babası ölmüş bir insanla birkaç saat omuz omuza hiç mi kalmadınız, bir insanı mayalayan bir hatıra bir jest bir söz hayatınızda hiç mi olmadı, evladım, dürüstlük çok basit bir şeydir, hiç de yaratıcı bir zorluğu yoktur, korkularınızı bağırarak dile getirirsiniz ama üstünüzden ruhunuzdan atamazsınız, yok edemezsiniz, kendinize gelin, bir insan bedeni taşıyorsunuz.

Hem hırsız hem müslüman öldüren hükümetin emri altına girmişsiniz, bedavadan üretmeden alıyorsunuz maaşları. Banka soyarak kurduğunuz TV’lerden gestapolar gibi bağırıyorsunuz. Oğlum siz iyi misiniz, deliliğin de bu kadarı da olur mu, bu artık, vahim bir piskopatlık vakasını da aştı. Başka bir ucube yaratıklar olmuşsunuz. Kulakları balgam gibi sarkık, dudakları dana böğründen, oğlum evladım siz nasıl mutlu olacaksınız, siz nasıl ekmek yiyeceksiniz, siz nasıl çocuk seveceksiniz, çıldırmak dediğimiz bir an’dır, siz hep uzatmalı bitmeyen bir bir çıldırma hali içindesiniz.

Allah işte böyle çarpar insanı, hırsızlıklar ve müslüman öldüren vahşete susarsanız, o derya içinize salar içinize çapari bir korku.

Çektikçe misinayı yırtınarak deliler gibi bağırırsınız, çektikçe çapariyi ciğerlerinizden uçurumlar nihilist çığlıklar sonsuz ve hiç çözülmeyecek bir kargaşa korkusuyla durmaksızın basarsınız feryatı.

BU KADAR MÜSLÜMAN KANI DÖKMEYECEKTİNİZ

Biliyorum, içiniz parça parça, bu kadar köpekliğe, bu kadar hırsızlığa bu kadar müslüman kanı dökmeye susmayacaktınız. Allah böyle yapar işte, adaletsizliğe hukuksuzluğa hırsızlığa merhametsizliğe bu kadar maşa olmayacaktınız. Ağzınızın yüreğinizin ciğerinizin içinde her an el bombaları patlıyor gibi vaveylanız göklere yükseliyor. Keşke uçurumun dibine düşecek bir ceset parçanız kalabilse, hırsızlıklara ve müslüman vahşetine el ayak oldunuz ve şimdi havada infilak halindeniz.

Çatpat çatapat çatlıyorsunuz, çatpat bilir misiniz oynadınız mı çocuksu renkleri vardır, Berkin’in cebindeki çatpatlar, keşke zamanında sizin de cebinizde olsaydı, şimdi bedeninizi delirten bu büyük infilakları, bu girdapta boğulmaları, bu kadar feci ve rezilce değil, bir insanın kaldırabileceği yumuşaklıkta yaşardınız.

Bak evladım, kimsecikler sana söylemedi mi, insan olmak çok zevkli bir şeydir, bölüşürsünüz zevk duyarsınız, dostlarınız olur zevk duyarsınız, mücadele edersiniz zevk duyarsınız. Güzellik, bir renk bir resim değil, tutuşan bir şeydir her şeyinizi her yerinizi sarar. Nefesiniz gözleriniz gülüşünüz dört yanınızı günboyu meltem gibi sarar. Bazen sinemaya da gidersiniz, ne bileyim güzeldir insan olmak, geri dönün. Sizden hiç umudum kalmasa da insan olmanın coşkun tadı hatırına, hepinize her defasında ‘insan’ olmayı hatırlatmak insanlık görevimiz. Hayatınızın sonlanmasına daha çok var, yaşlanmaya doğru yüzünüze bakmaya utanacağınız bu aşağılık köpekliklere son verin.

Kendinize bir soru sorun, köpekler bu dünyada yaşamış olduklarının ne kadar farkında diye. Şimdi hırsızlıkları halkınızı dangalak yerine koyup göz göre göre savunacaksınız, hem de Müslümanları Müslümanlara öldürteceksiniz, hem de bir zaman olur bir gezintide bir tepeye çıktığınız zaman buranın ne güzel manzarası var diyeceksiniz.

Bak kardeşim, bir insan evladı, kudurmuş kurbağalar gibi halk halk halk diye bağırıp bütün bu pislikleri örteceğinizi düşünecek kadar zavallı olamaz.

Bu kadar hırsızlık yapmışsınız bu kadar müslümanı müslümana öldürtmüşsünüz, oğlum evladım, Allah hiç yok mu, hiç mi insanlık yok, sinirlerinizi bu kadar geren şey nedir, arada bir de karşıdan nasıl göründüğünüze bakın, ruhunuz dalda.ak cıyıltılar içinde cıscıplak ortada.

Ruhunuza fazla eziyet etmeyin, bakın Hasan Cemaller, Ahmet, Mehmet Altanlar, Cengiz Çandarlar, Mehmet Barlaslar nicesi insan içine çıkacak suratları kalmadı, onlar gibi siz de zombileşmeyin, sade ve basit olun, iktidarınıza ve kendinize güveni halk halk halk diye bağırarak elde edemezsiniz, halkınıza gerçekleri söyleyin halkınızla gerçekten kardeş insanlar olun.

HEM KAHKAHALAR ATIP HEM DE KORKUYORSUNUZ

Hem sandıktan biz çıktık diye kahkahalar atıyorsunuz hem korku ve panik içerisinde kendinize ve halkınıza, kovarım asarım yok ederim şiddetiyle vahşi hayvanlar gibi terbiye etmeye çalışıyorsunuz.

Evladım, tarihte hiçbir zeka hiçbir düşünen insan bu zırvalardan korkmadı, korkmaz, sizden ancak ilkel zekalar ilkel yaratıklar korkar. Yaşadığınız iç dehşeti muhaliflere şiddete dönüştürerek kurtulamazsınız, ters teper, anlıyorum, hayvani bir şaşkınlık içindesiniz, hırsızlık ve müslüman öldüren bir siyasi kasırganın tam ortasında yapayalnız kaldınız.

Yokolma korkusuyla çığlık çığlık ürperti içindesiniz.

Unutmayın hiçbir iktidarın gücü kalesi sizi koruyamaz, ancak bir insana, kendinize sığınmayı deneyin.

Mantığın ve aklın ve sağduyunun cephaneleriyle yeniden buluşun. Biliyorum, bu kadar rezil kepaze mi öleceğiz düşüncesi sizi sabırsız artık herkesin teşhis ettiği açık seçik bir deli haline getiriyor.

Evladım, kurtar kendini, yalvarırım, kendine bir şans ver, bir kerecik bir dene, bir gün tek başına sokağa çık, bilmediğin ara sokaklardan yürü, önüne çıkan bir çay ocağına otur, çayını söyle, geniş daha geniş, göğün rengine ışığına bak.

Bunu sık sık yap, Allah’tan umudunu kesme, bir ara beklenmedik bir neşe çıkıp gelir bir köşeden, kimbilir bir sokak arasında Tanrıça gibi bir kadın yürüyüp geçer önünden, kimbilir, bir dükkan içinden acı içinde bir türkü yükünü hafifletir, kimbilir, bir dahaki sefer memnun dönersin bu sokak seferinden.

Ve dönüşünde gözlerin kimbilir incelir yüreğin kalbin incelir. Şöyle daha bir inceden inceye bakıverme şansı peri gibi çıkıverir önüne. Halk halk halk, kime denir, neymiş, halkın parasını çalarak mı halk bizden oluyormuş, müslümanı müslümana kırdırarak mı halk bizden oluyormuş, ince ince bir düşünever.

Kutsal bir sorgulamadır bu, içinden bir kelebek uçuruverir, ben kimim kimden maaş alıyorum, kimin gestapoluğunu yapıyorum, dinsiz kitapsız Allahsız hukuksuz bu cani adamların maşalığını niye yapıyorum?

Kimbilir içinde kerpiçten köy evi gibi bir güzel kulube bulacaksın, orada dertlenip bir iki damla sızım sızım ağlayacaksın, halk dediğin şeyle, işte orada tanışacaksın, yalnız, üzgün, çaresiz, kimsesiz, kadersiz, zırhsız, tek başına…

Kimbilir, bir kelebek uçuşur içinde, kelimelerin gestapoluktan utanır, kelebek simi gibi kelimelerine duygu iner bir yerlerden göklerden, hiçlik yokluk dersin, biz müslüman öldürdük sustuk, hırsızlık yapıldı sustuk, dersin, bizi kullandılar bizi şeytanlaştırdılar dersin, kimbilir bir umut, belki dersin.

Bak kardeşim, senin yaşındayken, ben işte tam da böyle dedim, bu hırsız siyasiler beni kullanıyor dedim, buradan ebediyen kurtulup başka bir hayat sahici başka bir gerçek bulmalıyım, dedim, onu bunu bilmem, hiç değilse kendime yalan söylemeyeceğim dedim. O an içimde küçücük bir kıvılcım…

Sadece kendine yalan söylememek kurtarır mı seni, dünyayı değiştiremem ama kendime yalan söylememek, işte bu incecik bileklerim bunu becerebilir kimbilir.

Hırsızların hukuksuzların yakınında bir yerlerinde olmanın o büyük azabından, kendimce böyle, sızım sızım bir şey, bir yere ulaşmak değil ama hiç değilse bir pislikten kurtulmalıyım dedim, o azap, yavaş yavaş o büyük dert’le tanıştırdı beni, o derdi yere koydum olmadı, kitaba yazdım almadı, bir Vietnamlı konuştu benimle, Amerikalılar tepemizden o kadar bomba attı ki dağlarımız kısaldı, dedi, şimdi polisleriniz o kadar gaz bombası atıyor ki sokaklara çocukluğumuz kısaldı, o kadar hırsızlık gördük ki gençliğimiz kısaldı, genç dinç dik delikanlı o heybetimiz dümdüz oluverdi, oturduk çalıştık, ağladık, kaçtık, şarkılar öğrendik, müziğin içinde kendimizle insan oluşumuzla komşu bir ahenk bir ritm bulma heyecanı, zevkini anlatamam, bir dilim ekmeği kopartıp yemenin, aşık olmanın, kendine saygının, yaptığın işin ustalığına soyunmanın macerasına ve zevkine, adım adım.

Hem halkın parasını çalmış hem Müslümanları öldürmüş, hem de eline sopayı almış onu kovuyor bunu sürüyor ve ağzında da halk halk halk halk, diye, kudurmuş çığlıklar atan bu genç yazarlar kimler büyüttü…

İçindeki insan olmanın ağırlığıyla hiç güreşmemiş hiç yenilmemiş bu yeniyetme çocuklar hangi ırktan hangi dinden.

Onlara basitliği sadeliği güzelliği hayatı eşitliği bölüşmeyi anlatacak kimsecikleri hiç olmamış mı?

Bulmuşlar bir fırsat bulmuşlar bir kalem, tıkmışlar ağızlarına marul gibi maaşları, kudura kudura, kıyametlerine bir amok koşucusu gibi doludizgin halk halk halk halk diye bağırıp koşuyorlar.

Başkaları için düşünemeyen her insan evladının hazin trajik sonu.

Oysa bir cümle, bir itiraf, bir tövbe, bir kendinize karşı samimi konuşma, sizi kurtarabilir.

Boş kaldığın bir an, kendine ‘ben gerçeği biliyorum’ deyiver, ‘hırsızlıklara ve müslüman vahşetine’ yıllardır susmak zorunda kaldım deyiver.

Bize değil kendi içine usulca söyle, kendine birkaç kelimelik minicik bir samimiyet, seni kurtarır, Allah böyle diyor.

Nihat Genç

Odatv.com

nihat genç AKP arşiv