Kaçacak deliği kalmamış Şam yolundaki fare

Önce tarihi iyi okuyalım, Osmanlı’nın parçalanışı ve bitişi ‘tükenmişliğin zaferidir’! Gün gelir çatışan taraflar bitkin düşer ve tükenmişlik gelir..

Önce tarihi iyi okuyalım, Osmanlı’nın parçalanışı ve bitişi ‘tükenmişliğin zaferidir’!

Gün gelir çatışan taraflar bitkin düşer ve tükenmişlik gelir..

Tükenmişlik topraklarımızda çanlarını çalmaya başlamıştır.

İslamcıların lüksten hiç tiksinmemesiyle patlayan bombalar ve şehit sayıları arasında muhteşem uyum, Roma’yı anımsatan tükenmişliğin sadece sosyal göstergesidir.

Başlayalım, İslamcılar, iktidara gelene kadar suyunu içip ekmeğini yedikleri bu toprakları ‘darülharp’ (savaş hali) görüyorlardı..

İktidara geldiler ve onbeş yıl sonra topraklarımız onlar için hala ‘darülharp’..

Sadece patlayan bombalar değil, ‘kamusal düzeninin’ allak bullak oluşunun tek sebebi ideolojik cihat’tan o Osmanlı’nın ünlü cihatından bir türlü kurtulamayışları.

Onbeş yıllık devlet tecrübesine rağmen hala bir cihat hala bir dünyaya nizam vermedir gırla gidiyor.

Ancak ilk on yıllarında hiç değilse bu büyük cihat’ı ‘ticaret modellerinin’ dışında tutuyorlardı, çünkü önce zenginliğe ihtiyaçları vardı.. Ve herkesle ticari ittifak kurdular.. Ve bu ticari modelleri de çok geçmeden ‘cihat’ın kurbanı oldu ve bugün Irak’a Rusya’ya Suriye’ye karşı bu ticari model cihatları yüzünden tıkandı.

Çok geçmeden İslamcı iktidarı Orta-Doğu’da dine dayalı bir emperyalist saldırının ortasında ve faili ve istihbarat raporlarına bakarsak figüranı olarak bulduk.

Ve çok geçmeden bu dine dayalı emperyalist savaş dışarıda hezimet üstüne hezimet yaşasa da, içerde, bu hezimete rağmen, dini mutlakiyetçi bir rejime doğru dönüştüğümüze şahit olduk.

İslamiyet’in ilk fetih yıllarında dahi Müslümanlar hiç değilse yeterince silahlanana yeterince güçlenene kadar sabırla bekler düşmana saldırmazdı.. Günümüz İslamcı iktidarı ya yeterince güçlendiği zannına kapıldı ya da ideolojik rüyaların sürüklenmesiyle ‘kontrolden çıktılar..’

Bugün artık İslamcı iktidara dünyayla dengeli yaşayıp birlikte zenginleşmeye mi yoksa ‘bütün dünyayla savaşmaya mı geldiklerini’ sormanın vakti geçmiştir.

Çünkü an itibariyle, bu dünyayla savaşı, bütün yazarları ve siyasetçileriyle bizlere de kabul ettirmeye çalışan, milli yerel masum nefsi müdafa ya da tarihsel gerekçeler devşirmekle meşguller..

Yıllar önceki analizlerimizde İslamcı iktidarı kendi içindeki ‘çürümüşlük’ bitirecek yorumları yapmıştık, bu yorumumuzu, güncelleştirmemiz şarttır. Çünkü çürümeyi hukuku zaptü rapt altına alarak zahirden gizlemeyi bakan hırsızlıkları ve Davutoğlu darbesinde olduğu gibi bir şekilde başarıyorlar.

İstedikleri kadar örtbas edilsin İslamcı iktidar ‘tükenmişlik’ sürecine girmiştir.

Tükenmişlik şu, dışarıda ve içerde ağır saldırılara karşı hali mecali kalmayışı..

Ve sonuç, demedi demeyin, tükenmişliğe giren her toplum (kavim) anında ilahi hayali kahramanlar üretir, sahte peygamberler gibi.

Tayyip Erdoğan’ın karizmasının gittikçe mesihvari bir hal alması tükenmişliğin en büyük göstergesi.

İslamcı iktidar ayakta kalabilmek için peygamberani güç atfetdikleri liderlerinden başka hiçbir şansları kalmadığını sabah akşam yazılarında bangır bangır bağırıyorlar..

İslamcı yazarların halifelik padişahlık hukukun üstünde tek mutlak bir gücün inşasına çalışmalarının altında yatan büyük ‘korku’, tükenmişliğin çaresizliğidir.

Çünkü Tayyip Erdoğan’ı peygamberi güçlerle donatmadan İslamcı ideolojiyi artık ayakta tutma şansı kalmamıştır.

Bu ‘korkularla’ sürüklendikleri mutlak güç arayışları onlar için artık labirentte başka tür bir yol bulamayışlarıdır..

Ve bu tükenmişlik ve çıkışsızlık artık siyasi değil ancak ‘ruhani’ bir güçle aşılabilir..

Eski milli eğitim bakanı Nabi Avcı’nın bu ruhani gücü tamamlamak için laik eğitimi parçalayıp okulları hızla imam hatipleştirmedeki telaşı işte bu korkudur.

Ve bu ruhani gücün tanzimi için casus ağı cemaatle, kanlı örgüt PKK’yla planlı bir iyi ‘geçinilen’ ‘zaman’ kazanmaya çalışmaları sadece geçici yanıltıcı bir sessizlikti..

İşte felaketler göze alınarak kazanılan o ‘zaman’ın sonuna geldik.

Çünkü ülkenin tek sahibi sarayın ruhani inşası için ortaya çıkan sonuç şudur: aşırı bir silahlanma ve içerde ve dışarıda topyekün savaş dışında, ellerinde seçenek kalmamıştır.

İslamcı ideolojiyi bu toprakları parçalamak için planlı bir program dahilinde bugüne kadar kullanan batılı güçlerin de istediği ve Tayyip Erdoğan’ı çekmek istedikleri yer de tam burasıydı: Hafız Esat, Saddam gibi Baas diktatörlüğünün içine..

Tükenmişlik hali iltihaplarıyla kendini gösteriyor, işte Rus uçağı düşürüldükten sonra uçaklarınızı kaldıramıyorsunuz, Kilis’e taşak geçer gibi atılan bombalar karşısında eli kolu çaresiz oturuyorsunuz, ülkenin başşehirleri ve ana caddelerinde patlatılan bombaları sadece seyrediyorsunuz, bu, savunma gücümüzün bir ayağının kırıldığını gösteriyor..

Çünkü!

İslamcı iktidarın ideolojik rüyaları jeopolitik zorunlulukları göz ardı etti..

Jeopolitik konumunuz yaşamsal ihtiyaçlarınızdır..

Ve bugün Rusya ve Suriye’yle kilitlenen kanalları manevratik bir diplomasi becerisiyle bir türlü aşamayışları ‘tükenmişliğin’ ta kendisidir..

İslamcı iktidarın bu diplomatik kanalları açabilecek ideolojik esneklikten uzak oluşu, tıpkı Abdülhamit gibi, Osmanlı’nın son günleri gibi ağır maliyetlere gebedir..

Tükenmişlik içindeki Abdülhamit kendi kaderini kendi belirleyecek siyasi askeri diplomatik gücünü çoktan yitirmişti..

İslamcı iktidar an itibariyle kaderini artık kendinin belirleyemeyeceği bir uçuruma doğru sürüklendiğinin bilincinde, ilahi güçlere ve mesihe ihtiyaçları bu çaresizliğin kaçınılmaz sonucudur.

Artık ipleri dengeyi kaybeden her iktidar gibi, içerde ve dışarıda büyük bir kutsal savaştan başka şansları kalmadığını biliyor ve işte hep bunları yazıyorlar..

Unutmayın, kutsal savaş, ulus ve devlet çıkarları için değil ‘ruhani lideri’ korumak için verilir.

Ki, İslamcı yazarlar aylardır Mesihlerini savunan Mesihlerine tapınan bir rejime girdiklerini kongreleriyle deklare edip üstelik şişinerek yola çıktılar..

(Heyhat, oysa inançları gereği Mesih bekleyen İran rejimiydi.. Oysa şimdi batılı olmadan dünya devletleri arasında yer bulan bir İran dahi olamadılar..)

İslamcı yazarların gezi korkusundan kurtulamayışlarının sebebi de bu ‘tükenmişlik’dir, artık halkı sert polisiye tedbirler dışında kontrol altında tutmaktan başka şansları da kalmadı..

Dünyadan ve siyasi süreçlerden dışlanmış bir ‘devlet’le ve onun mesihi ve polisi ve onun hukukuyla artık baş başayız, işte bunun adı: ‘tükenmiş devlet’tir.

Onbeş yıla rağmen hala popülist naralar atan bir iktidar ‘tükenmiş’ devlettir.

Hala muhalefeti sindirmek için öfke ve kızgınlık ve hukuk dışı iftiralar atmasının sebebi tükenmişliktir..

Hala kavgacı hala kurnaz ve hala dini vizyonla konuşmaları ‘tükenmişlik’tir..

Oysa ta baştan İslamcı iktidar medyayı hukuku ve laik eğitimi gasp etmeden halkın gönlünü katılımını yanına alabilmeliydi..

Artık her aşırılıkları bir yeni başarısızlık getirdiğini hiç göremeyecek mesihvari bir gözleri var..

Hala suçlayıcı hala cumhuriyeti ve hukuku parçalayıcı deccal gibi zehirli dilleri var..

Ve tarihin mazlumları olarak yola çıkan ideolojilerine, sonunda, tıpkı Hafız Esat tıpkı Saddam gibi mutlak diktatörlükten başka girecek bir dünya kapısı bulamadılar..

Müslüman denilen muazzam bir medeniyet birikimini kirletip, hem ülkeye ve devlete, hem bölgeye, hem insanlığa ve insanlık değerlerine ‘musallat’ oldular.

Ve milyonlarca insan evlerinde kahvelerinde ve yüzbinlerce bürokrat işyerlerinde, hergün ama hergün, güne işe başlamadan, MESİHLERİNİN çıkıp konuşmasını ve bütün dünyayı haklamasını ve bütün düşmanları kılıçtan geçiren meydan okumalarda bulunmasını, bir ibadet gibi BEKLİYOR!

Kaderlerinin artık kendi ellerinde olmadıklarını hepsi cin gibi biliyor..

Mesih, tutkulu bir dini iradeyi kalabalıklaştırarak hem ülkeyi hem kendini kurtaracağını sanıyor!

Çok kuvvetli peygamberi bir güçle donatılırsa düşmanları ve talihimizi yeneceğini sanıyor!

Oysa acı gerçek, kaçacak deliliği kalmamış, acımış gözlerle sıkıştığı dolabın altından yüzümüze bakan bir fare!

Ne düşünüyordur şimdi o fare, bir gecede yol aldığı o Şam Yolu!

Ah o farenin telaşlı yorgun gözleri, ibadetle kendini seyreden bu kitlelere kaç zaman daha bakalım hangi avutucu masallar anlatacak!

Nihat Genç

Odatv.com

Kaçacak deliği kalmamış Şam yolundaki fare - Resim : 1

nihat genç tükenmişlik osmanlı darülharp İslamcılar arşiv