İstediğiniz kadar bağırın çağırın takan yok

İstediğiniz kadar ciyaklayın, istediğiniz kadar bağırın, protesto gösterileri yapın, önünde yatın, çadır kurun… Farketmiyor… AKP gözü dönmüş biçimde...

İstediğiniz kadar ciyaklayın, istediğiniz kadar bağırın, protesto gösterileri yapın, önünde yatın, çadır kurun…

Farketmiyor… AKP gözü dönmüş biçimde ve bir buldozer gibi hayalindeki Malezya yönetimini hayata geçiriyor.

Rant ekonomisinin patronları İstanbul’u San Dieogo’ya çevirmeye kararlı.

Tarihi binalara düşmanlar, her şeyi yenileştirmek istiyorlar. Örnekleri saymakla bitmez. Ne demişlerdi? Taksim’deki tarihi Topçu Kışlası’nı birebir yeniden inşa edeceğiz.

Biz de inanmıştık. Ardından bizzat Başbakan, “benim belediye başkanım” diye seslendiği Kadri Topbaş’ın tükürdüğünü yalatırcasına Taksim’deki Topçu Kışlası’nın AVM ve rezidans olacağını açıklayıverdi.

Sarı öküz her yerde artık… Muhsin Ertuğrul sahnesi yıkılıp da yerine “ucube” dikildiğinde, başta Eyüp Can olmak üzere bir çok köşe yazarı “eskisinden daha iyi oldu” türünden yazılar yazmışlardı.

O zaman da karşı koymuştuk Odatv olarak. Muhsin Ertuğrul tiyatrosu bir tarihtir, ilk sahneye koyuştur, bir nostaljidir diye…

Parisliller Eyfel kulesini yıkıyorlar mı, bu kule artık kısa kaldı diye de sormuştuk.

Bu nasıl bir gözü karalıktır anlayan beri gelsin. Yıkım kararının durdurulması için Danıştay’a başvuruda bulunulmuştu. Dava dosyası orada bekliyor, ama yıkım gerçekleşti.

Hani olmaz ya, diyelim ki Danıştay Emek Sineması’nın yıkımı için yürütmeyi durdurma kararı verdi, o zaman ne olacak?

Ama herşey çok önceden hazırlandı ve planlandı zaten. Ne demişti Başbakan Erdoğan, "Danıştay, Yargıtay, idari mahkemeler ayak bağı oluyor bize…”

Şimdi artık Danıştay’dan yürütmeyi durdurma kararı çıkmayacağından eminler, o yüzden de yerle bir ettiler Emek Sinaması’nı.

Tesellisi hazır ve kültürü iyice hazmetmiş ülkem insanı da “ne istiyorsunuz, daha yenisi ve güzeli yapılıyor. Dördüncü kat ‘tıpkı basım’ Emek Sineması olacak,” diye savunuyor yıkımları.

Osmanlı’dan kalmamış olsa, Yıldız Sarayı’nı da yerle bir eder bunlar. Kim bilir, belki ileriki projelerinde o da vardır, bilinmez. 2023’e daha çok var.

Kültür politikaları yalnızca AKP hükümeti için değil, geçmiş hükümetler içinde hep göstermelik ve dışa bağımlı oldu. Aslında, ekonomik emperyalist baskılar kadar kültürel baskılar da bir ülkeyi hallaç pamuğu gibi dağıtabilecek politikalardı. Nitekim okuma yazma oranı düştü, mücevhere sıfır KDV uygulanırken, kağıda ve kitaba yüzde 18 KDV uygulanmaya devam etti ve bunu kimse değiştirmeye kalkışmadı. Bu “uygun” politikanın üzerine oturan AKP ise, kültürsüzlüğün devamından yana karar aldı.

Şimdi yeni bir AVM daha kazanıyoruz. Grand Pera hepimize hayırlı olsun. Yeri güzel, ayak üzeri, çok da kâr getireceği belli. İstanbul Film Festivali’ni Pendik dolaylarında yapıverin, ne olur ki? Nasıl kitap fuarını Beylikdüzü’ne taşıdıysanız, Film Festivali salonlarını da Pendik’e taşımanızda hiç sakınca yok.

28 yıl İstanbul Film Festivali’ne ev sahipliği yapmış, ne gam? İstanbul Film Festivali de neci oluyor? Sinema bu ülke için başlı başına sorun ve külliyen yasaklanmalı.

İnterneti kontrol altına alabilen bir siyasal iktidar, sinemayı, tiyatroyu, operayı, baleyi, klasik müzik konserlerini hayda hayda kontrol altına alabilir, almaktadır da.

Unutmayın, AKM binası da “restorasyon” nedeniyle uzun süredir kapalı. Grand Pera on katıyla heyullah gibi altı ayda İstiklal Caddesi’nde yükselir de AKM hala restorasyonda kalır ya da bir gece ansızın oraya da buldozerler “yanlışlıkla” giriverir.

Danıştay’ı unutun. En ufak bir yürütmeyi durdurma kararı ihtimali olsaydı, Grand Pera’nın temellerini atmaya kimse cesaret edemezdi.

Yüce Divanlık’tır çünkü olay.

Bugün kültür erezyonuna uğruyorsa bu ülke, bu ülkenin diplomalı aydınlarının çoğu uydu kalmaya razı olmuş tiplerdir. Onlar kendi düşüncelerini ileri sürme yeteneklerini tamamen yitirmişlerdir. Şu ölümlü dünyada Lizbon’da kahvaltı etmeyi ya da bir şişe Petrus şarabını Piza Kulesi’nin altında yudumlamayı kültür savaşına yeğlerler.

İtalyanlar da bekliyorlar mı acaba, Piza Kulesi yıkılsa da yerine AVM yapsak diye?

İspanyol Merdivenleri yerine yürüyen merdiven yapmayı düşünüyor mu aynı İtalyanlar?

Budapeşte’de, Prag’da adım başı yükselen dev tiyatro ve opera binaları neden AVM yapılmıyor, bu Çekler, Macarlar salak mı?

Cumhuriyet dönemine ait tek bir bina bırakmamaya kararlılar bunlar, cumuhuriyete bir şekilde bulaşmış olanlar da dahil olmak üzere yer ile yeksan edecekler, ediyorlar.

İstediğimiz kadar ciyaklayalım, ağlayalım, bağıralım…

Dinlediği yok kimsenin. Başvuracağınız bir makam da yok haksızlıklar için. Mahkeme kararları önceden verilmiş sanki… Ne sankisi, önceden verilmiş. Değilse cesaret edebilerler miydi?

İşte böyle zamanlarda kızıyorum muhalefet partilerine.

İşte böyle zamanlarda aklımın bir ucuna anarşizm takılıp kalıyor.

Niyeyse…

Mümtaz İdil

Odatv.com

emek CHP AKP arşiv