Erken seçim tartışmaları lakırdıdan mı ibaret... İşte altı maddede yanıtı

Muzaffer Ayhan Kara yazdı...

Cumhurbaşkanı ve Ak Parti Genel Başkanı Erdoğan parti örgütlerine hareketlendirme çağrısı yapıp arkasından da CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun bir erken seçim durumunda iktidarın önünü kesmesi halinde yeni kurulan DEVA ve Gelecek Partisi’ne de seçime girme hususunda yardımcı olacaklarını açıklaması, Türkiye’yi bir “erken seçim” tartışmasına soktu. Bu noktada bir itki de iktidarın ve özellikle MHP kanadının siyasi partiler ve seçim kanununda değişikliğe ilişkin kamuoyu önünde yaptığı zihin egzersizi.

ERKEN SEÇİM BAHSİ NEDEN GÜNDEME GELDİ

Biraz açalım… 1) Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hamlesini salgın sürecinde içe kapanan örgütünü kademeli ve kontrollü normale geçişle beraber 1 Haziran’dan itibaren üyeleriyle ve seçmenle buluşturma motivasyonu olarak okumak gerekiyor. Bu hamlenin bir yan amacı da örgütlenme çalışmalarına geçme eşiğindeki içinden çıkan iki partiye tabanda blokaj uygulamak. 2) Kılıçdaroğlu’nun yeni partilerin seçime girebilmesiyle ilgili ayaküzeri samimi, iyi niyetli açıklaması ve bunun ister istemez İyi Parti’nin seçime girebilmesinin önünü açan vekil transferini çağrıştırması kanımca CHP açısından doğru olmadı. Kılıçdaroğlu ve CHP gerekirse bunu iktidarın oyun planına karşı gündemine alabilir tabii ama zamanlama yanlış oldu. Bugünden de bunu dile getirmek gerekmiyordu ki, DEVA’ya seçim desteği verilmesi CHP açısından çok zor; bunun nedenini ve olanaksızlığını bir başka yazıda anlatacağım. 3) Kılıçdaroğlu’nun açıklaması sonrasında iktidarın MHP kanadı vekil transferlerinin önünü kesmek; bir yerde bir erken seçim olması durumunda yeni kurulan iki partinin seçime katılma koşullarının önünü kesmek için siyasi partiler ve seçim kanununda değişiklik yapılabileceğine ilişkin yeşil ışık yaktı.

NEDEN ERKEN SEÇİM BEKLEMİYORUM

Evet, şimdi “darbe” lakırdıları bitmeye yüz tutarken nur topu gibi “erken seçim lakırdıları” gündemi işgal etmeye başladı. En son söyleyeceğimi en başta söyleyip nedenlerini irdeleyeyim. Erken seçim beklemiyorum. Yani kısa vadede bir seçim yok gündemde kanımca.

Birincisi, zaten böyle bir niyet olsa bile bir “alan temizliği” anlamına gelecek meclisteki yasal düzenlemeler sonrasında bile seçim için bir “süre” olacak. Bütün bunlar, “2021 sonbaharı” demek. Yani yaklaşık bir buçuk yıl.

İkincisi, genel seçime daha üç yıl yerel seçimlere ise yaklaşık dört yıl var. Cumhurbaşkanı Erdoğan, iktidar süresini neden kısaltsın? Üç yıldan sonra bir beş yıl daha alıp süresini sekiz yıla çıkarmak isteyecektir.

Üçüncüsü, bir erken seçim durumunda kaybederse otomatikman altı buçuk-yedi yıl kaybetmiş olur ki bu riske neden girsin?

Dördüncüsü, rüzgar 31 Mart yerel seçimleriyle muhalefetin arkasına geçti. CHP’nin Millet İttifakı ile ve diğer zımni desteklerle Türkiye’nin yarısı demek olan 11 büyükşehiri kazanması iktidar için dezavantaj, muhalefet için ise avantaj. Zaten Kılıçdaroğlu’nun iktidar için oyun planı da özellikle 11 Büyükşehir ve genel olarak belediyeler üzerinden başarı hikayesi oluşturmaya dayanıyor. 11 Büyükşehir Belediyesi belli bir periyotla toplanıyor, ortak kararlar alıp birlikte çalışmalara imza atıyorlar. Kılıçdaroğlu, bununla birlikte 11 başkanla sıkı bir istişare halinde. İktidar bloku ise makul bir sürede 11 Büyükşehiri “başarısız” göstererek seçimde rüzgarı arkasına almak isteyecektir. Şimdiden de belediyelerin elini kolunu bağlayacak ne varsa yapıyor ve art arda kararlar alıyor. Son olarak yatırımları zorlaştıracak kriterlere başvurmanın yanında İstanbul ve Ankara’daki meclis çoğunluğunu dikkate alarak meclisi belediye başkanlarına; İmamoğlu ve Yavaş’a yönettirmemek için TBMM’de yasal düzenlemeye başvurulacağı sinyali geldi. İktidar açısından “makul süre” nedir? Herhalde elindeki bütün kozları ve olanakları kullanıp CHP’li belediyeleri yıpratarak seçime gitmek gitmek ister.

Beşincisi, bir erken seçim için iktidar blokunun meclisteki oyu yeterli değil. Çünkü salt çoğunluk değil, nitelikli çoğunluk, beşte üç çoğunluk gerekiyor. Kısaca muhalefet isterse erken seçim olur, istemezse olmaz. Bu kadar basit bir denklem söz konusu. Bunun bir istisnası, Cumhurbaşkanının ülkeyi seçime götürme yetkisi var ama yukarıda değindim, neden buna başvurup müstakbel süresini kısaltmak istesin? Üstelik partisinin ve ittifakını tahkim etmeden, rüzgarı arkasına almadan…

Altıncısı ve en önemlisi, iktidar 31 Mart yerel seçimini İstanbul’da tekrar ettirerek büyük prestij kaybetti ve kendi oyunuyla kündeye gelerek tuş oldu! 2015’teki 7 Haziran genel seçimlerini tekrar ettirdiğinde olduğu gibi kazanacağını sandı. O yüzden iktidarın böylesi büyük bir sarsıntıyı atlatmadan seçmenin önüne sandık koyacağını beklemek safdillik olur.

12 EYLÜL YADİGARI SİYASİ PARTİLER VE SEÇİM KANUNU

Ve şimdi notlar… CHP ve İyi Parti de ister istemez iktidar cenahından erken seçim lakırdıları gelince “hazırız, varız” mesajı veriyorlar, çünkü tersi seçimden kaçmak olarak algılanabileceği için buna bir yerde mecburlar. Yoksa çok istediklerinden değil… Ak Parti’ye bir not ki, bu not MHP’yi de ilgilendirir müttefik olarak; 18 yıldır iktidardasınız ve 12 Eylül yönetimi döneminin ürünü olan Siyasi Partiler ve Seçim Kanunu'nu değiştirmediniz? Demokratik bir siyasi parti işleyişi ve demokratik bir seçim ve adil dağılım, temsil için düğmeye basmadınız? Elinizi kolunuzu bağlayan neydi?

ÜLKE VE DEMOKRASİ ÇIKARI MI PARTİ ÇIKARI MI

Bir iktidar yönettiği ülkenin gereksinimleri için mi kanun çıkarır, yoksa kendi gereksinimleri için mi? Şimdi bakıyorum Ak Parti içinden çıkan partilerin telaşıyla Siyasi Partiler ve Seçim Kanunu’nda değişiklik yapabilir miyim arayışında. Tabii, söz konusu kanunundaki değişikliklerin Anayasa Mahkemesi’nden dönme olasılığı çok yüksek olduğu için de kılı kırk yarmak durumunda değişikliğe gitse bile! Örneğin, Anayasa Mahkemesi, parti değiştirmeyle ilgili bir kanunu kesinlikle reddeder! Yani hülleyi engellemek olanaksız gibi bir şey. Aslında en doğrusu demokratik olgunlukla karşılayıp yeni partileri yarışmak ama bu olgunluk nerede? Seçim Kanununa gelince… 12 Eylül ürünü yüzde 10 baraj yönetimde istikrarı da temsilde adaleti getirmedi. Bir tek adam rejimine dönüşen güya Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde bile bir parti tek başına parlamentoda çoğunluğu sağlayamadı eğer istikrardan kasıt buysa! Yani parlamenter sistemde seçimden sonra sonuçlara göre koalisyon kurulabiliyordu bir parti tek başına çoğunluğu sağlayamazsa, şimdi de “seçim öncesi koalisyon” anlamına gelen “ittifak” söz konusu. Ki, şu anda mecliste Ak Parti-MHP ortak çoğunluğu söz konusu. Örneğin, yakında meclis açılacak ve meclis başkanı seçilecek. MHP’nin onaylamadığı Ak Partili bir başkan adayı seçilemez. MHP “başkan benden olacak” derse, Ak Parti’nin boynu kıldan ince olacak. Keza MHP isterse bir CHP’liyi bile başkan seçebilir (Geçmişte, 1970’lerde Türkeş’in CHP’li Cahit Karakaş’ın TBMM Başkanlığına kapı açmasını hatırlayalım).

SEÇİM BARAJI SIFIRLANMALI, OLAMIYORSA DÜŞÜRÜLMELİ

Kısacası, seçim barajı sıfırlanmalı. Seçmende karşılığı olan her parti ve her bağımsız aday mecliste temsil edilebilmeli. En azından ilk etapta Avrupa ortalaması alınmalı; bu da yüzde 4 demektir. Bakın yüzde 6 civarında oyu olan HDP ve öncülü partiler bu baraj nedeniyle nerelere kadar çıktı farkında mısınız? Demek ki baraj yoluyla “ön kesmek” mümkün olmuyor ve bir “seçmen zekası” devreye girebiliyor. Neden bir Saadet Partisi mecliste seçimle doğrudan temsil edilemesin? TKP, ÖDP, DEVA da… VP de, BBP de… Bu arada BBP lideri Destici geçenlerde erken seçim lakırdılarıyla ilgili bir soru üzerine bu defa seçimde yine Cumhur İttifakı ile birlikte olacaklarına ancak kesinlikle partilerinin de bu ittifakta bir unsur olmasını istediklerine kuvvetli vurgu yaptı ve yüzde 3 civarında bir oy potansiyelinden bahsetti. Cumhur İttifakı’nın içinde bir kriz habercisiydi bu açıklama. MHP’nin BBP’nin kurumsal temsiline ittifakta ne diyeceğini bekleyip göreceğiz.

DAR YA DA DARALTILMIŞ BÖLGE DE GELİRSE

Çok uzattık; peki örneğin iktidar dar ya da daraltılmış bölge getirse ne olur? DP döneminde bu tip “numaralara” başvuruldu ve ne olduğunu gördük. Dar Bölge zor belki ama diyelim Daraltılmış Bölge getirildi… O zaman baraj olmasa ya da yüzde 5’e çekilse bile daraltılmış bölge barajı konulacak ve herhangi bir parti yüzde 6-7-11 oy alsa bile belki yüzde 20-25’lik bölge barajanı aşamayacak! Ya da sadece aşabildiği dar bölgelerde sınırlı sayıda milletvekiliyle mecliste temsil edilecek. Yüzde 5’in altında olanlar ise dar bölge barajını aşsalar da mecliste temsil edilemeyecek! Yani hem yüzde 5 ülke barajını hem de dar bölge barajını birlikte aşmak söz konusu olacak. Bu da Anayasa Mahkemesi’nden dönebilir. En iyisi böylesi numaraların akıldan bile geçirilmemesi.

BİR İHTİMAL DAHA VAR

Ve bir ihtimalden söz edelim son olarak… İktidar belki de cumhurbaşkanlığı-genel milletvekili-yerel yönetim seçimlerini 2023’te birleştirmek isteyebilir. Yani belediye ve muhtarlık seçimlerini bir yıl önceye çekmek isteyebilir. Tabii bunun için de muhalefetin oyuna gereksinimi var. Belki o noktada muhalefet bir yeşil ışık yakabilir. O da belki, şartlara, duruma bakıp uygun görürse… Fakat bana şu daha mantıklı geliyor; iktidar muhtemelen genel seçimi zamanında veya en fazla altı ay vb. erkene alıp yapabilir; aynı zamanda Millet İttifakı’nın müstakbel cumhurbaşkanı adaylarından birini de belediye başkanlığından ayrılmaya zorlamış olur ve İstanbul veya Ankara’da böylelikle meclisteki çoğunluğuna dayanarak iktidar partisinden birisini başkan seçtirip buna hem genel seçim hem de yerel seçim için avantaja çevirmek isteyebilir.

BU HAMUR DAHA ÇOK SU KALDIRIR

Sözün özü, bu hamur daha çok su kaldırır. Bekleyip göreceğiz. Ancak şunu söyleyeyim; ufukta bir erken seçim olmasa da önümüzdeki süreçte, özellikle sonbahardan itibaren çok yoğun bir Anayasa ile Siyasi Partiler ve Seçim Kanunu tartışmaları bekliyor Türkiye’yi. “Gözden geçirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter demokrasi” ya da yama yapılsa da tutması zor “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”. Final de bu denklem üzerine kurulacak. Ve belki de Ak Parti cenahındaki içten içe süren şu tartışma da alevlenecek; “Ne güzel eski sistemde rahatça tek başına iktidar gelebiliyorduk, nereden çıktı bu kendimizi zora sokan yeni sistem!” Artık bekleyip göreceğiz. Şimdilik durum bendenizin penceresinden böyle gözüküyor.

Not: Bu yazıyı kaleme alırken MHP Genel Başkanı Dr. Bahçeli’den “erken seçim yok, seçim 2023’te” açıklaması geldi. Bu açıklamayı sürpriz olarak görmedim. Tersi bir açıklama sürpriz olurdu.

Muzaffer Ayhan Kara

Odatv.com

arşiv