Nihat Genç: İslamcı ilim adamları oyunu ne zaman keşfedecek

Üç aylık bebekler mizahtan nasıl anlıyor, cee oyunu, yüzünüzü kapatıp birden ceee deyip açarsınız, bebek bunun oyun olduğunu anlar ve güler. Bebeğin...

Üç aylık bebekler mizahtan nasıl anlıyor, cee oyunu, yüzünüzü kapatıp birden ceee deyip açarsınız, bebek bunun oyun olduğunu anlar ve güler. Bebeğin gülmesini sağlayan güvenli ortamdır, güvenli ortam yoksa bebek gülmez, bizler gülmeyiz.

Başkalarıyla dost olabilmemiz için mizah şarttır, yaşadığımız ortama bakın hiçbirimiz güvende değiliz, şaka nerdeyse yasaklandı. TV dizilerinde şaka kaldı mı, şebek ve soytarı ve dalkavuk mizahı otoritenin mizahıdır, soytarı mizahının çoğalmasının sebebi hepimiz korkuyoruz demektir.

Mizahın doğasında beklenmedik bir şey vardır, şaşırtıcı, kontrolsuz bir şey olur, beklenmedik-şaşırtıcı-kontrolsüz bir şeye bir diktatör tahammül edemez izin veremez. İnsan evladı beklenmedik-şaşırtıcı-kontrolsüz şeyleri merak edip düşünmedikçe de önce oyunculuğunu sonra yaratıcılığını geliştiremez.

Oyun, hayvan ve insanların uyum kazanma becerilerini geliştirir, insanlar birbirleriyle ancak çatışmasız oyun ortamında kaynaşır. Bilimsel bir gerçek, oyun oynayan oyuncu hayvanların ömürleri uzuyor ve oyuncu hayvanlar avlanırken de başarılı oluyor.

Oyunda soluklarımız terlerimiz birbirine karışır, bir stadyumda yüzbinlerce insanın nefesleri birbirine karışır, şaka yapmak gülmek için birbirimize sokuluruz. Girip gibi bulaşıcı hastalıklar kaparız ama bağışıklık da kazanırız nefeslerimizle tanışırız.

Çoktandır bir ülke enerji fazlasını oyunda değil çatışmada zalimlikte kullanmaya başladı.

Oyun, öğrenme becerisini geliştirir, şu anda hayatta kalan aramızda yaşayan kuşlar, örümcekler, insanlar, oyun becerisini geliştirdiği için türlerini sürdürüyor.

Diyelim bir örümcek bir diken parçası bulup delikten sokup larvayı çıkarıp yiyor. Peki dikeni bir çubuk gibi kullanmayı bilmeyen örümcekler, onlar bu aklı geliştirmediği için türleri yok olup gittiler.

Geleneksel eğitim terbiye ahlak düzeni oyun’un neden düşmanı?

OYUNSUZ BAHÇENİN BÜYÜMÜŞ ÇOCUKLARI

Türkiye’ye insanlığa hepimize kan kusturan İslamcılar’ın yetişme öğrenme tarzlarına bir daha bakalım, hayatın ideoloji dışında hiçbir oyununa katılmayarak, kaskatı gergin bastırılmış enerjilerini sadece siyasi alanda patlatarak ülkeleri infilak ettirip onulmaz acılar yaratıyorlar.

Hayvanlar dahi oyun oynamadan duramaz, İslamcı mahfillerde oyunsuz bahçesiz büyümüş çocuklar bu soruları kendilerine ne zaman soracak? Oyun, iş ve ciddiliğin karşıtıdır, asıl ayırıcı yanı, oyun, zindelik ister. Oyun insan ilişkilerinde sıcaklık ve esneklik ister, neşe, cıvıl cıvıl, şen şakrak bir sevinç ister.

Hiç tanımadığınız bir insanla yarışmak, tatlı bir çekişme, ‘eğlenirken’ sizi sosyal bir insan, bir hayat adamı yapıverir, insan evladı kavga etmeden dalaşmadan gırtlağına sarılmadan da galip gelebilir, her halde demokrasi önce bunu ister.

En mahrem yatak odasını bir ülkenin her şeyi hukuk kurumlarını kısaca elindeki devlet kurumlarını ajanlara kaptırmış bir insan diktatör değil şapşal bir insandır.

Kime güvenip güvenemeyeceğini bilmiyor, kiminle oynanır kiminle eğlenilir kiminle dostluk kurulur hiç bilmiyor.

Şapşal insan kime denir öğrenmek için oyun içinde onu tanımamız gerekir.

Bugün kendini yazar siyasetçi gibi gösteren yüzlerce şapşal insanın oyunsuz bahçesiz geçmişi eğitimi suçludur, en yakınındaki insanları tanıyacak tartacak şansları rahat serbest kuş gibi özgür bir ortamları oldu mu?

Şapşal eşyayı insanı neler oluyor’u şakayı anlamaz, tanımaz. Şapşal yazarlar 10 yıl cemaatle düşüp kalkmış şimdi cemaat’e karşı. Çünkü ideolojik talimat komut yoğunluğundan kimseyle oynamamışlar. Çünkü ilahi emir talimat komut destur bolluğundan küçük eğlenceli müsabakalara hiç girmemişler. Oyunsuz bahçesiz büyümüş insanların körelmiş ideolojileri yüzünden birer canavara ajana dönüşeceğini hiç hesaba katmamışlar.

BU İBİŞLER HİÇ Mİ OYUN OYNAMAMIŞ

Oysa hepimiz ilkokuldan beri etrafımızdaki insanları tanırız. Henüz ilkokul bahçesinde kim mızıkçı kim kazma kim yumuşak huylu kim oyuncu biliriz, ve o ilkokul bahçesinden beri arkadaşlarımızı eleye eleye öğreniyor büyüyoruz.

Hepiniz ilk gençlik yıllarından beri geriye dönüp o küçük şakalı oyunlara bir daha bakın. Niçin kimler dostumuz olmuş kimler zaman içinde elenmiş, bir sorun. Oynaya şakalaşa çekişe çekişe birçok çocukla yakınlaştık dost olduk aile olduk tanıştık huyunu suyunu öğrendik, ağlaştık hırslandık, çekiştik, bir çok sıkıcı ve mızıkçı çocukla da ayrıştık.

Top oynamamız ip atlamamız tavla kağıt oynamamız şakalaşmamız birlikte eğlenmemiz, bir çok insanı huyuyla suyuyla bize tanıttı, her insan evladı hayatını çevresini bu küçük şaka ve oyunlarla böyle kurar.

Şapşal’ın Osmanlıcası İbiş’tir.

Bu ibişler hiç mi oyun oynamamış.

Geleneksel bir aile düzeni, büyük küçük, sonra, bir laf etsem o bozulur bu kırılır diyen bir suskun terbiye düzeni, susmak en iyisi diyen bir sosyal kültür var. İbişliği çoğaltan suskunluğu sözsüzlüğü kımıltısızlığı öven bir geleneksel hiyerarşik düzen ve bu hiyerarşik düzeni İslamcı ideolojiyle baş tacı edip hayatı sıkıcılaştıran bir körlük var.

Söyleyin ey güngörmüş bilgeler, gezip tozdunuz, yediniz içtiniz, hadi bilin bakalım, dünyanın en güzel yeri neresidir?

Dünyanın en güzel yeri ilkokul bahçesidir!

Çocuklar orda oynar, orda tanışır, orda güçlü yarışlara girer, orda arkadaş grupları edinir, orda kendi rızaları ve zorlama olmadan ‘oyun’ içine girerler.

Bebek için ana kucağı neyse ‘hayat’ için okul bahçesi o’dur.

Hepimiz ‘teneffüslerde’ büyüdük.

Hepimiz hayatı ‘teneffüslerde’ öğrendik, ırksız mezhepsiz kimliksiz cinssiz hepimiz dünyaya o ilkokul bahçelerinde uçarak karıştık.

İnsanların birbirini sınama deneme tartma tanıma yerleri oyun bahçeleridir.

Şimdi hepimiz bahçesiz oyunsuz şakasız bir hayata düştük.

Ülkemiz koskocaman bir mahkeme salonu, hepimiz HAPİSHANEYE düştük.

10 yıldır operasyon, tutuklama, ifade alma, dinleme, geriye hayat diye ne kaldı?

Oyunu en çok seven Yunusların hepimizin dostu olması boşuna değil.

Yapılan bir çalışmada çocukların yedikleri yemekle oynadıkları oyun arasında ilişki bulundu. Başka sosyolojik çalışmalarda geleneksel aile yapısı geleneksel eğitim düzeniyle oyun arasında da sıkı ilişkiler bulundu. Az yiyen çocuk stresli, oyuna uzak kalıyor, susturulmuş çocuk içe kapalı oyun dışı kalıyor.

Hayvan davranışı üzerine çalışan bilim adamları, memeden erken kesilen hayvanların daha çok oyun oynadığını, memeden geç kesilenlerin daha az oynadığını, söylüyor.

Ülkemizde sağcı İslamcı muhafazakar yapının oyunu sevmemesi bundan mı, henüz memeden kesilmemişler, memeden kesilmedikleri için doğayı çevreyi hayatı merak etmemişler, akılları fikirleri memede.

DÜNYAYA REZİL, KEPAZE OLDULAR

On yılın İslamcı iktidarıyla İslamcıları tanıdık yazarlarını cemaatlerini tanıdık hacıları hocalarını tanıdık, gaddarlıklarına cehaletlerine akıl sır ermiyor, ve hala bunlar ne tür bir insan evladıdır diye anlamaya çalışıyoruz.

İdeolojik mahfillerde oyunsuz bahçesiz büyümüşler, pençelerini dostça yumuşakça kullanmayı hiç öğrenmemiş törpülenmemiş.

Sinema tiyatro şenlik oyun yarışma müsabaka şaka, büyürken yetişirken hayatlarında hiç olmamış.

Bahçesiz ve oyunsuz büyümüş insanlar şimdi bir ülke yönetiyor ve durmaksızın feryatla onu kaptırdık buna yanıldık, kumpas’a geldik, çığlıkları atıyorlar.

En mahrem yatak odaları en mahrem özel ilişkileri ifşa olup dünyaya rezil kepaze oldular.

Kumpas da bir oyundur, bir çocuk hileli bir oyunu başbakanlık yaparken değil, üç-beş yaşında babasıyla evde kanepe altlarında şakalaşırken öğrenir. Bir çocuk oyuncu kimdir şakacı kimdir arkadaş kimdir gözlerinizden anlar, çok geç kaldılar.

Öğretmenden oyun arkadaşınızdan hep aynı cevabı hep aynı karşılığı alacağınızı bilmek, sıkıntının başlangıcı, yolların ayrılmasıdır, bu oyunsuz bahçesiz ve hep aynı cevabı veren insanlardan bir altmış yıl hiç mi sıkılmadınız?

Asıl kumpas sizi oyunsuz bahçesiz bırakan yoksul hayatımızdı, yoksulluktan bir din ve müslümanım diyen herkesi aynı ideolojik gözle gören bir şapşallık, o gün bugün bu büyük oyunda, dost arkadaş casus ajan ayet Allah Kur’an şeytan CIA haşhaşi hepsi birbirine karıştı.

Ve hala çocuklarınız için aynı hiyerarşik eğitim aynı suskun aynı şakasız aynı sıkıcı geleneksel hiyerarşik İslami Eğitim için talimat üstüne talimat yazıları yazmaktan usanmadınız, dünya aleme hem bir dini hem kendinizi rezil kepaze etmenize rağmen.

İnsanı aşağılatan bu kadar siyasi sosyal yanılgı ve hezimet ve rezilliklerden sonra… insan ‘bari çocuklarımız kurtulsun’ der…

Benim şapşal kardeşlerim, her biri ideolojik mahfile döndürülmüş güya Osmanlı’ya özenen şu tekkeleşen okullarınızın kapılarını kırın, salın çocuklarınızı bahçeye!

Kimle konuşur kiminle ip atlar kimle şakalaşır kiminle çekişir kiminle küser kiminle kucaklaşır kiminle takım kurar kimi seyreder kimi tutar, bırakın hayat deneyimleri olsun, kırılacak yanılacak aldatılacaklarsa henüz o ilk çocuk günlerinde tadsınlar.

Bırakın, çocuklarınızın saçları terleri solukları heyecanları şakaları birbirine değsin karışsın…

En vahşi hayvanların bile, başlarına okşanmak için uzanan bir insan eli değmesin, o el başına değince vahşi hayvan birden kokunuzu dostluğunuzu anlar, vahşiliği gider, bu da Allah’ın bir hikmet işte, dost olur size.

Ve birgün okul bahçelerinde birbirine sarılmamış düşmemiş çekişmemiş küsmemiş sevinmemiş çocukların başlarını CIA’nın eli okşar ve dokunursa…

O sıkıcı o küskün o yalnız o kimsesiz o hiç oynamamış o hiç kimseyle tanışmamış çocuklarımız ülkenizi haysiyetinizi onurunuzu yiyen hain canavarlara…

Ve bu oyunsuz bahçesiz çocukların ruhları el testeresi gibi bir makineye dönüşür, işte son yedi yılda, oyunsuz bahçesiz çocukların CIA ve devlet eliyle hukuk kurumlarının yazarların soylu subayların kellelerini uçurduğu acı rezil gaddar vahşi günler yaşadık.

Ey her boku bilen İslam alimleri, bu gaddarlığın sırrını merak ediyorsanız söyleyeyim: oyunsuz bahçesiz büyümüş bir çocuğun acısını içimizde hiç kimse bilemez.

Ey her boku bilen İslam alimleri, bir bisiklet, bir top, bir ip, bir oyuncak tahta at, bir körebe, bir saklambaç, bir minyatür kale, bir yakan top, bir okul kaçamağı, bir teneffüs cıvıltısı, bir arkadaş boğuşması, bir arkadaş şakası, bir mızıkçılık, bir küslük.. Söyleyin.

Şu dünyaya nizam veren talimatlarınızın ideolojinizin neresinde?

Nihat Genç

Odatv.com

nihat genç arşiv