İslam Üniversiteleri geliyor

İstanbul’da bir “Uluslararası İslam, Bilim ve Teknoloji Üniversitesi” kurulmasına ilişkin yasa tasarısının TBMM’ne gönderildiği basında yer...

İstanbul’da bir “Uluslararası İslam, Bilim ve Teknoloji Üniversitesi” kurulmasına ilişkin yasa tasarısının TBMM’ne gönderildiği basında yer almıştır. Üniversitenin adındaki “Bilim ve Teknoloji” alalama (kamuflaj) için konulmuştur. Üniversitenin yalnızca “İslam Üniversitesi” olmadığı ve sözde Anayasa’ya uygun davranıldığı görüntüsü vermek için bu bölümlerin de üniversite bünyesinde bulunacağı iletisi verilmeye çalışılmaktadır.

Oysa gerçek amaç, İstanbul’da bir “Uluslararası İslam Üniversitesi” kurmaktır. Çünkü bunun kararı, “Gelenekten Geleceğe Avrasya’nın İslam Ufku” ana teması üzerine İstanbul’da düzenlenen 8. Avrasya İslam Şurası’nda alınmıştır. Şura’nın Sonuç Bildirgesi’ni Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez okumuştur. Sonuç Bildirgesi’nde, “Müslüman ülke ve toplulukların dini, milli ve kültürel sorunlarını çözmek üzere İstanbul’da bir İslam üniversitesi kurulmasının kararlaştırıldığı”na yer verilmiştir.[1]

İSLAM ÜNİVERSİTELERİ Mİ KURULUYOR

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez yaptığı konuşmada, “Fetret günleri geride kalmıştır. Fetret günlerinden kalma kargaşalardan, o günlerden kalma tartışmalardan hızla uzaklaşmamız gerekir. Tarihte büyük bir heyecanla müesseseleştirdiğimiz, kurumsallaştırdığımız yapılara yeniden hayat vermek zorundayız. Bu vesile ile Avrasya coğrafyasında tarih boyunca egemen olan kadim bilgi ve hikmeti yeniden ihya için İstanbul’da bir Uluslararası İslam Üniversitesi’nin kurulmasını elzem gördüğümü ve bunu şura üyelerimizin yıllardır her fırsatta dile getirdiğini belirtmek isterim” demiştir.[2]

Hükümetin kabul ettiği yasa tasarısıyla, İslam Şurası kararının gereği yapılmaktadır.

Anayasamıza göre böyle bir üniversitenin kurulup kurulamayacağını irdelemeye çalışalım. Yapılan açıklamaların anlaşılabilmesi için üniversite kurulmasındaki asıl amacın ve yasa tasarısının dayanağının gözden uzak bulundurulmaması gerektiğini anımsatmak isterim.

ANAYASA NE DİYOR

Anayasa’ya göre üniversite

Eğitim ve öğretimin genel ilkeleri, Anayasa’nın 42. maddesinde kurala bağlanmıştır. Maddede ilk, orta ve yüksek öğretim ayrımı yapılmadığından bu ilkeler yükseköğretim yönünden de bağlayıcıdır. Maddede yer verilen genel ilkelere göre, eğitim ve öğretim;

-Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda,

-Çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre,

-Devletin gözetim ve denetimi altında, yapılmalıdır.

Maddede bir de yasak getirilmiş; bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim kurumları açılamayacağı buyruklanmıştır.

Anayasa’nın 130 ve 131. maddelerinde ise, ayrıca yükseköğretimle ilgili özel kurallara yer verilmiştir. Bu maddelere göre; üniversite,

-Çağdaş yükseköğretimin esaslarına dayalı olarak,

-Ulusun ve ülkenin gereksinmesi olan insan gücünü yetiştirmek amacıyla,

-YÖK’ün hazırlayacağı yükseköğretim planlaması çerçevesinde,

-Ülke geneline dengeli biçimde yayılması gözetilerek,

-Yasayla, kurulabilir.

Yine aynı maddeye göre üniversiteler, “bilimsel özerkliğe” ve “kamu tüzelkişiliğine” sahiptirler. Bilimsel özerkliğin gereği olarak “kendi organları eliyle” yönetilirler.

Üniversitelerin devlet tarafından kurulması asıldır; bunun tek istisnası vakıflar tarafından kurulan üniversitelerdir.

Madde gerekçesinde, açık biçimde, üniversitelerin “Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda, Türk Ulusu’nun ulusal değerleri ile çağdaş bilim ve teknolojinin gereklerine uygun eğitim ve öğretime hizmet eden” kurumlar olarak öngörüldüğü vurgulanmıştır. Bununla da yetinilmemiş, üniversiteler ile “özgür, bilimsel düşünme yeteneğine ve geniş dünya görüşüne sahip” kuşaklar yetiştirilmesinin amaçlandığı belirtilmiştir.

BİLİMSEL ÖZERKLİĞİ OLMAYAN BİR ÜNİVERSİTE...

Anayasa Mahkemesi, 1990/10 sayılı kararında, Anayasa’nın 130. maddesini irdeleyerek şu yargıya varmıştır:

“Anayasa’nın 130. maddesi, üniversite çalışmalarının, eğitim ve öğretimin, her türlü dış etkiden uzak, bilimin gerektirdiği yansız ve baskısız bir ortam içinde yapılmasını sağlayacak biçimde düzenlenmiştir. Anayasa’da, üniversiteler konusunda yasama organını bağlayan ilkeler ve hükümler 130. maddede özel olarak belirtilmiştir. Bu ilkelere dayanılarak kurulan ve Devlet yapısıyla bilim kuruluşları içinde yer alan üniversiteye, Devletin herhangi bir yönetim kademesinin bu kurallarla bağdaşmayacak müdahaleler yapmasına ve böyle bir karışmaya olanak verecek yasal düzenlemelerde bulunulmasına yer yoktur.”[3]

Öte yandan Anayasa’nın 131. maddesinde de, yükseköğretimin planlanması, düzenlenmesi, yönetilmesi ve denetlenmesi görev ve yetkisi Yükseköğretim Kurulu’na verilmiştir. Bu kurala göre, Türkiye’de yükseköğretim kurumu kurulmadan önce YÖK tarafından bir yükseköğretim planlaması yapılması zorunludur.

İslam üniversitesine gelince

İslam Üniversitesi yukarıda açıklanan anayasal koşullardan hangisine uygundur? Uygun olabilir mi?

YÖK, yükseköğretim planlaması ve ulusun ve ülkenin gereksinmesi olan insangücü planlaması yapmamıştır. Planlama yapılmadan üniversite kurulması anayasal olmayacağı gibi, bu koşul “uluslararası” bir üniversite kurulmasına da elvermemektedir.

Bu planlar yapılmadan üniversite açılması, kaynakların büyük ölçüde boşa harcanması ve aynı zamanda anayasal gereğin yerine getirilmemesi demektir. Ne var ki, özellikle son 11 yılda Türkiye’deki tüm üniversiteler bu gereğe uyulmadan, hemen hemen yalnızca siyasal isterler dikkate alınarak kurulmuştur.

İslam üniversitesinin, Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre eğitim ve öğretim vereceği söylenebilir mi?

“Bilimsel özerkliğe” sahip olmayan bir üniversite Anayasa’ya uygun olabilir mi? İslam üniversitesinin “bilimsel özerkliğe” sahip olacağından söz edilebilir mi?

Bu üniversite, Mısır’daki El Ezher’in Türkiye’deki versiyonu olacaktır. Yani İslam hukuku, şeriat öğretilen bir üniversiteye sahip olacağız. Başta da vurguladığımız gibi, üniversitede “bilim ve teknoloji” bölümlerinin de bulunması bizi aldatmamalıdır.

Bakınız Mısırlı aydınlar El Ezher konusunda ne diyorlar: “Ezher hurafelere boğulmuştur. Hâlâ dimağları yıpratmaktadır. Memleket evladını genç yaşta almakta, verimsiz metotlar içinde, anlamsız ve devri geçmiş bir takım safsatalarla çocuk yaşta Kuran’ı ezberlemeye mecbur tutmakla körpe beynini buruşturarak, özünü kurutarak emeklilik çağına getirdikten sonra kapısından dışarı salmaktadır. Bu hüviyetiyle Ezher, ilme de dine de hizmet edemez.”[4]

Mısır’daki El Ezher bu sözlerle eleştirilirken, Türkiye’de bir İslam üniversitesi kurmanın, Anayasa’ya aykırılık bir yana, akıl ve mantığa dayalı bir açıklaması olabilir mi?

Bırakınız İslam üniversitesini, Türkiye Cumhuriyeti’nin üniversitelerinde Atatürk ilke ve devrimlerine yer var mı?

Türk Devrim Tarihi dersi yükseköğretimden kaldırılmadı mı?

Daha birkaç gün önce İstanbul Üniversitesi Senatosu’nun, öğrencilerin mezuniyet törenlerin ettikleri yemin metninden “Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı kalacağıma” ibaresinin çıkarıldığını okumadık mı?

Bağımsızlık Savaşı’nın eşsiz Kahramanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, Türk Devrimi’nin yaratıcısı Atatürk’e duyulan saygı ve minneti, düşünce sistemine sahip çıkmayı, ilke ve devrimlerini savunmayı “putlaştırma” olarak algılayan İstanbul Üniversitesi Rektörü’nün yeni yemin metninde sorun görmediğini açıklaması sürpriz midir?

Öğrencilerine, “Siz görevi Atatürk’ten değil ancak benden alabilirsiniz” diyen rektörlerin olduğu bir Türkiye’de yaşamıyor muyuz? YÖK Başkan ve üyelikleri ile rektör ve dekan atamalarında aranan koşullar, tıpkı diğer kamu görevlilerinde olduğu gibi, İslam cumhuriyetine hizmet edecek biçimde değiştirilmedi mi?

Atatürk ilke ve devrimleri Milli Eğitim’in tüm mevzuatından, ders kitaplarından çıkarılmadı mı? Okullarda her sabah büyük bir coşkuyla okuduğumuz “Andımız”ın ve Yüce Önder’in “Gençliğe Hitabesi”nin kaldırılması tartışılmıyor mu?

Tüm okullar imam hatibe dönüştürülmedi mi? İlk, orta ve yükseköğretimde “çağdaş bilim ve eğitim esaslarından” eser kaldı mı?

“T.C.”yi kamu kurum ve kuruluşlarının tabelalarından; “Ne mutlu Türküm diyene” sözünü” dağlardan taşlardan silmedik mi?

Anayasa’da ve Anayasa Mahkemesi kararında belirtildiği gibi, üniversitelerin bilimsel özerklik gereği ancak “kendi organları eliyle yönetilmesi” gerekirken, yeni kurulacak İslam üniversitesinde Danışma Kurulu adı altında bir kurul icat edilip, bu kurulda “Milli Eğitim Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, YÖK, Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı”nın yer alması kabul edilebilir mi?

Yine İslam Üniversitesi yurtdışından öğrenci kabul ettiği öğrencileri, yapılacak protokollere dayanarak Türkiye’deki diğer üniversitelere yerleştirilmesi gençlerimiz yönünden adil olur mu?

İslam Üniversitesi’ne bağlı olarak yurtiçinde fakülte, enstitü, yüksekokul, okulöncesi eğitim, ilköğretim, ortaöğretim ve lise düzeyinde özel eğitim okulları açabilecek olması, İslami kurallara bağlı eğitim öğretim kurumlarının yaygınlaştırılması anlamına gelmiyor mu?

Daha fazla uzatmayalım. Ne var ki, tüm bu anayasaya aykırılıkların yaşanması suç iken, “Ne olacak canım bir de Anayasa’ya aykırı biçimde İslam üniversitesi kurulsun” diyemezsiniz.

Anayasa’ya göre Devlet “uluslararası bir üniversite” ve/veya bir “İslam üniversitesi” kuramaz.

İlahiyat fakültelerinin yaygınlaştırılmış olması da örnek oluşturmaz. Çünkü bu fakültelerin okul ve öğrenci sayısı olarak ulaştığı düzey, Öğretim Birliği Yasası’na ve Anayasa’ya aykırıdır. Çünkü Anayasa’nın 174. maddesi gereği anayasa kapsamında bulunan Öğretim Birliği Yasası’nın 4. maddesinde, ilahiyat fakültelerinin ancak “yüksek diyanet uzmanları” yetiştirmek üzere kurulacağı yazılıdır. Oysa bu fakülteler AKP iktidarı döneminde “iş bulmanın” tek yolu durumuna getirilmiştir.

İlahiyat fakülteleri ve imam hatip okullarının durumları böyleyken, bir de İslam üniversitesi kurulmaya çalışılması, Anayasa’nın nasıl yok sayıldığını göstermesi yönünden önemlidir.

Bülent Serim

Odatv.com

[1] Cumhuriyet, 23.11.2012

[2] Yeni Şafak, 20.11.2012

[3] 30.05.1990 günlü, E.1990/2, K.1990/10 sayılı karar

[4] İsviçre Bölgesi Öğrenci Müfettişi Ziya Karamuk’un Milli Eğitim Bakanlığı’na sunduğu rapor; aktaran Prof. Dr. Mahmut Adem, Cumhuriyet, 14.01.2013

islam üniversitesi arşiv