İki İsmail de kurbandı

3 Haziran geceye doğru… Eskişehir’de, istasyona yakın bir mahallede polis şiddetinden kaçan İsmail… Yine bir haziran günü, bir başka İsmail, daha...

3 Haziran geceye doğru… Eskişehir’de, istasyona yakın bir mahallede polis şiddetinden kaçan İsmail…

Yine bir haziran günü, bir başka İsmail, daha yeni yürümeyi öğrenmiş ortalıkta dolaşıp duruyor…

İki İsmail arasında dört bin yıl var…

İki İsmail de “kurban”…

Birine karanlık Eskişehir sokağında fırıncı çelme takıyor… Çelmeden kurtulabilse, hayatı kurtulacak İsmail’lerden şanssız olanı.

BU BİR SINAVDI

Ötekinin peşinde babası İbrahim… Hem Tevrat’ta adı geçiyor, hem İncil’de, hem Kuran’da… Peygamber… Oğlunu yakalayıp tanrıya kurban edecek.

Hıristiyan öyküsünde adı İshak, Müslüman hikayesinde adı İsmail… Tevrat’ta ise adı Avram.

Yani bilinen ve kitabı olan dört dinden üçünde var, Zebur’da var mı, bilemiyorum. Zaten konu da o değil.

Konu İbrahim’in tanrıya kurban etmek üzere bıçağını bilediği ve yere yüzükoyun yatırdığı İsmail. “Oğlum, rüyamda senin tanrıya kurban ediyordum. Bu rüya neye alamet? Boğazımda düğümleniyor, ne yapacağımı bilemiyorum,” diyor İbrahim peygamber.

Üç kutsal kitapta da yazan şey aynı: “Babacığım, sana emredileni yap. Eminim bunun mükafatını göreceksin!”

Çocuk daha yeni yürümeye başlamış. Kullandığı cümleye bakar mısınız? Sanırsınız Imannuel Kant konuşuyor.

Zavallı İsmail yüzükoyun yatıyor ve babasının bıçağı ensesine vurmasını bekliyor. Derken yer yarılıyor, gök gürlüyor ve tepeden bir koyun iniyor yer yüzüne. Tanrı insafa geliyor ve oğlunu kurban etmeye hazırlanan İbrahim’e, “Bu açık bir sınavdı ey İbrahim,” diyor. “Sen bu sınavı geçtin. Oğlunu sana bağışlıyorum.”

Bu müthiş bir bağışlama, sonsuzluğu çözülememiş artı ve eksinin bittiği nokta. Bir gücün varlığını iliklerine kadar hissetme. Dini inancın insanlığa armağan ettiği en büyük bağışlama biçimi.

İbrahim’in oğlu İsmail tanrının onu bağışlamasıyla canını kurtardı.

Eskişehir’de polislerle fırıncıların sıkıştırdığı Ali İsmail Korkmaz’ın ise yardımına koşacak kimse yoktu. Daha yirmisini bile göremeden can veren İsmail’e çelme takan ve insanlar doysun diye güya ekmek üreten bir cellat şimdi artık günümüzün tanrıları sayılan hakimin karşısında indirim yalvarmasına girecek. “Pişmanım,” diyecek, boynunu bükecek ve kesinlikle de kravat takacak.

Ali İsmail’i kurtaracak bir koyun inemedi gökten, inemezdi de zaten. Kutsal kitaplar insanlara nasıl olmaları gerektiğini öğretir, mucizeleri değil.

Birazcık dini bilgisi olsaydı o katillerin, “öldüm artık vurmayın” diyen İsmail’in kafasına son darbeyi vurmazlardı. Hastaneye gittiğinde kendini doktor sanan Hasan Gülcü’nün intikamına hedef olmazdı.

Kurban Bayramı. Kutsal günlerin en kutsallarından biri. Müslümanlar birbirini kurban ederek bayramı karşılıyor Suriye’de, Irak’ta ve has dostumuz El Beşir’in vatanı Sudan’da. Batının yerli temsilcileri ellerini ovuşturup, piyasaya “palalı” canilerini salıyor.

HİÇ DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ

Diyor ki Kuran, “İbrahim ne Yahudi idi ne de Hıristiyan. O hakka yönelmiş bir Müslüman’dı. Allah’a ortak koşanlardan da değildi.”

Diyor ki İncil, “O bir Yahudi değildi, hakka yönelmiş bir Hıristiyandı.”

Diyor ki Tevrat, “O Musa tarafından kutsanmış hakkın kendisiydi.”

Böylesine bağışlayıcı, koruyucu ve yüceltici dinsel ideolojilerden herhangi birinin mensubu olduğunu sanan üç beş “dinsiz”, annesinin göz yaşlarını bile düşünmeden gencecik bir delikanlıyı kurban etti. İnanın bana, bunlar ne Kuran’ı bilirler, ne insanlığı ne de insana kıymamayı öğreten diğer dinleri. Bunlar kasap olarak doğmuş ve kan görmeden yaşayamayan tek hücreli yaratıklardır. Sırf bu yüzdendir sokaklarda kurban kanı dökmeleri, döktükleri kana parmak basıp çocuklarının alınlarına sürmeleri.

Ve bilmezler ki, İbrahim peygamberin en büyük düşmanı Nemrut’tu. Nemrut’u bela sanan bu sözde Müslümanlar da bilmez ki, Nemrut kendisini tanrı sayardı ve yine bilmezler ki, oğlunu kurban etmeyen İbrahim’i Nemrut odun ateşinde yakmıştır (Enbiyâ suresi. 68-69. Ayet).

Elinizi vicdanınıza koyun ve kendinizi sorgulayın. Müslüman dediğiniz bir yığın insan neden yalnızca “Bakara Suresi”ni bilir ve ona sığınır. Kaldı ki isim vermeden Bakara Suresi 258. Ayet’te Nemrut’tan söz eder.

Hiç düşündünüz mü?

Neden tanrının İbrahim’e, Avram’a, İshak’a bir kereye mahsus oğlu yerine koyun gönderdiğini?

Putların kendisine kurban istediği bir evrende Alllah’ın neden kurban istediğini?

Neden İbrahim’e oğlunu bağışlayan yüce gücün, İsmail Korkmaz’ı bağışlamadığını?

Ve bilir misiniz Müslüman geçinenler, Kuran’da Nemrut’un adının bir kez bile geçmediğini?

Yanıldığımız nokta bu zaten: İnsanın insanı bağışlamadığı bir kaosta yaşıyoruz, tanrı ne yapsın?

Mümtaz İdil

Odatv.com

İsmai lKorkmaz arşiv