HÜKÜMETİN GEMİSİ SU ALMAYA BAŞLADI

Mümtaz İdil yazdı

Bilinen son olayları ayrıntılarıyla tekrar etmenin yararı yok.
İşler, AKP’nin istediği gibi gitmez oldu. Sanki biri rahmetli Bülent Ecevit’in yakındığı gibi, “düğmeye bastı” her şey allak bullak oldu.
Hükümetin icraatlarını her koşulda destekleyen basın mensupları da şaşkın. Artık yanıtlayamayacakları sorularla karşılaşıyorlar.
Diyorlar ki, “Yargıya müdahale etmeyin, saygı duyun. 3. Ordu Komutanı Saldıray Berk, terör örgütüyle bağlantısı nedeniyle sanık olarak mahkemeye çağrıldı. Hemen onun açığa alınması ve yargı kararının beklenmesi gerek.”
Hemen ardından, “Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nin Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner ve aynı davada yargılanan 8 kişi hakkında verdiği karar hukuk dışıdır...”
Artık siyah ve beyaz tamamen ortada. Artık saflar iyice netleşmiş durumda. Eskiden suskun olan “mağdurlar”, seslerini yükseltmeye başladı.
Ülkeyi sel basmasın diye Hollanda tipi inşa edilen baraj duvarları çatlak vermeye başladı. Su sızıyor...
Başbakan telaşlı, “bakın bu son karar örnek oluşturacak, o zaman ne yapacaksınız,” diye sorabiliyor fütursuzca ve telaş içinde.
Silivri duvarları da su almaya başladı artık.
Yıkıldı yıkılacak.

Dışarıya çıkan “muhalefet grubunu” düşünebiliyor musunuz?
Dışarıda bulunanları kontrol edemezken hükümet, bir de içerideki “bilenmiş” bir muhalefet bavulları hazırlıyor.
Bizim gibiler yedi sekiz yıldır panikte.
Sıradan bir “hal hatır” konuşması, üç gün sonra önünüze “Ümraniye” sorgulaması olarak konabiliyordu. Hala da konabiliyor.
Ama şimdi içeri her girenin, dışarı çıkma umudu bir ay öncesine göre daha farklı.
Şimdi Silivri ve Hasdal, Zonguldak’ta çöken maden ocağı kadar derin ve karanlık değil artık.
Ulaşılamayacak kadar dibe gömme şansları kalmadı insanları.
Durumun özeti bu.
İlhan Cihaner, Çetin Doğan ve bu insanlarla anılan 23 kişi tutuksuz olarak yargılanma gibi, hukuğun temel haklarından birini kullanmak üzere “salıverildiler”.
İlk şok atlatıldı. Artık Silivri ve Hasdal’dan çıkanlar, Sinan Aygün gibi “kabuklarına” çekilip, sus pus da olmayacaktır.
İçeri girmenin bu kadar kolay olduğu hukuk ortamında, dışarı çıkmanın da kolay olduğu kanıtlandı.
Ağır aksak çalışan hukuk, kendini korumaya geçti.
Hukukçular değil, hukuk sistemi kendini koruyor. Yoksa, kanser hücreleri gibi var oldukları ve ortak yaşadıkları “bedenle” birlikte yok olacaklar.
Artık olaylar öylesine çıplak ve saklanamaz hale geldi ki, küçük bir bakkal hesabı bile olayların çözümüne yetiyor.
“Masumiyet karinesi”nin hiçe sayıldığı ve daha mahkeme sonuçlanmadan suçluluğu hükümet ve yakınları tarafından kararlaştırılan, buna karşı çıkmaya çalışanlara da Silivri’yi tehdit olarak gösteren “sistemden” çıkılabileceği görüldü.
Ve panik başladı...
Artık olayların kontrolü “Meclis çoğunluğunda” değil. Bu belli oldu.
Hükümete yakın görüşler de yalnızca “Meclis çoğunluğunun” kendileri için bir güvence olmadığını fark ettiler.
Hukuğun paslanmış dişlilerini gözüpek hukukçular yağladı ve çalıştırdı.
Gelen öyle mal taşıyan kaptıkaçtı değil, gelen dev bir adalet kamyonu...
Ya kenara çekilecek buna karşı duran ya da ezilecek.

Durum budur.

Mümtaz İdil
Odatv.com

arşiv