Hukuk değil yıpratma savaşı

Arkadaşlarımızın tutuklandığı günden beri Oda Tv’de görevi üstlenen genç gazeteciler Şahin, Fethi, Hakan ve ben, hadi itiraf edelim, ağlamak için...

Arkadaşlarımızın tutuklandığı günden beri Oda Tv’de görevi üstlenen genç gazeteciler Şahin, Fethi, Hakan ve ben, hadi itiraf edelim, ağlamak için hep geceleri seçtik.

Ergenekon tutuklamalarının ilk gününden beri en vahşi ölümün ‘küçük küçük ölümler’ olduğunu yaşayarak öğrendik, her gün biraz daha, ertesi gün bir küçük ölüm daha.

Ağzımıza geleni söylemekten çekinmeyeceğiz dedik ama bu lafın çoğu yalan, işte son bir aydır kaç yazı yazdık ama arkadaşlarımıza bir zarar gelir endişesiyle yayınlayamadık. Yine de yana yakıla yazılar yazdık ama inanın çoğu içimizde kaldı.

Oysa ben ölmeden içimde hiçbir şey kalmasın diye yazarlığa başlamıştım, bazen böyle oluyor, arkadaşların zindandayken içini içine tıkıyorsun.

Şimdi bir yarım, buruk sevinç yaşıyoruz, gerçekten ‘yarım’, duydunuz kararı ciğerimizi dilim dilim kuşbaşı sote etmekten zevk alıyorlar.

Yaşadığımız toprakların en eski kültürü Hititler’den kalma bir atasözüdür, tuzun tohumu olmaz, fırında çim yeşermez, görüyorsunuz böyle bir garip hukukun eline düştük ki, fırında çim bitiyormuş.

İçimizdeki isyanı nasıl dindiririz bilmem, Hitit’den kalma bir bedduadır, duvar çatlaklarınızda dahi ot bitmesin…

Oysa ne yazılar hazırlamıştık, başlığı: ‘müjdeler olsun yurdumun toprağına taşına’, diye başlayan, bir diğeri şöyle, Tahliye, Bu ne güzellik Allahım, diye. Olmadı işte.

İçimdeki isyanı durduramıyorum, aşkımız rehin anladık da hukukun tehdidinden bıktık, bu uzun hasretin varsa sevabı, sevabı batsın.

Bunun adı hukuk mu savaşta esir mübadelesi mi, ikisi çıksın iki kalsın, neyin hesabı bu.

Uzatmayalım, Barışlar yolda geliyor, derler ki ilahi sırra hiç kimse vasıl olamaz, peki söyleyin bebekler neyi görüp de gülerler, işte yolda Barışlar, onları dünya gözüyle görünce, üç-beş aylık bebekler gibi nedensiz güleceğiz yeniden başlayacağız büyümeye.

Ey okuyucu size de nasihatımdır; aşkı uzaklarda, ufuklarda aramayın. Tek bir kerameti vardır aşkın, o da kavgada yorulmamaktır, unutmayın.

Çoktandır hepimiz susuz ağaçlara benziyoruz, ama gölgemiz bu gece iki boy daha büyüdü, Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan artık aramızda. Hoş geldiniz Barışlar. Bizler dışarıda her gün şok boğulma duygularıyla boğuşurken, siz, iki genç adam, korkularımızı yenmek için hepimize güven heyecan verdiniz, mahkeme salonunda sizler konuşurken, ben, işte ‘kusursuz yürek, kusursuz vicdan, kusursuz insan’ böyle bir şey olmalı, dedim.
Nihat Genç

Odatv.com

arşiv