Herkesin dilindeki film… Çok tanıdık geldi mi

Elif Aktuğ yazdı...

Hikaye şu; altı ay 14 gün sonra dünyaya çarpacağı ve dünyayı yok edeceği belirlenen 5 ila 10 kilometre çapında bir kuyruklu yıldız keşfeden bilim insanları, durumu ABD başkanına ve medyaya iletirler, karşılarında kuyruklu yıldızdan daha tehlikeli bir sistem olduğunu görürler, kimse onları umursamaz. Filmi izlemeyen de vardır diye pek ipucu vermeden anlatayım herkesin dilindeki filmi...

Sansürcü salak medya, sosyal medya manyaklığı, bilim insanlarından ekran figürü çıkarmaya çalışan sistem, felakete inanmayan ve paçasını toplamaya odaklı iktidar ve filmin sonlarında, Adana'da güneşe ateş eden dayıları hatırlatan sahnede gördüğümüz, kuyruklu yıldıza ateş eden general... Çok tanıdık geldi değil mi?

Tanıdık, çünkü dünyanın geldiği noktada delilikler de ülkeler arası farklılık gözetmiyor.

Tıpkı filmin altını çizdiği şey yaşandı film gösterime girdikten sonra, beğenenler ve filmi göklere çıkaranlar ve elbette filmi beş para etmez diyerek yerin dibine sokanlar.

BİLİMDE BİLE BULUŞULAMIYOR

Bir siyasi hiciv, bir kara komedi insanları ikiye böldü, şaka gibi; filmin en can alıcı anında bilim insanının çıldırarak söyledi şey oldu sanki, "Bilim, insanları neden bir ortak noktada buluşturamıyor, elimizde veriler var, veriler gerçek ve hala buna inanmayanlar var"...

Bilim ve gerçek veriler insanları bir araya getiremiyor, ne acı bir mesajdı... Ne çarpıcı...

Şunu düşündürdü izleyiciye, belki bugün için bir kuyruklu yıldız ve dünyanın altı ayda yok olacağı gibi bir tehlike yok ama küresel ısınma gibi kapıdaki ciddi felaketler için ne yapılıyor, neden kimse dünyanın sonunu umursamıyor?

Kadrosunda 5 Oscar ödüllü oyuncu (Leonardo, Meryl, Cate, Jennifer, Mark), 2 Oscar adayı oyuncu (Jonah, Timothee) ve 2 Grammy'li şarkıcı (Ariana Grande, Kid Cudi) olunca beklenti yüksekti haliyle.

Film ha, alt tarafı film...

Konusu, anlatmak istedikleri, alt metni ve mesajlarıyla kimilerini memnun etti, kimileri çok rahatsız oldu; ben yayıla yayıla bayıla bayıla izledim.

DREAM TEAM/EFSANE KADRO

Bilim insanını canlandıran ve alışkın olduğumuz üzere neredeyse her filmin sonunda olduğu gibi burada da ölen Leonardo DiCaprio, doktora öğrencisini canladıran, kuyruklu yıldızı keşfeden ve dünyaya çarpacağını söyleyen Jennifer Lawrence, hem Clinton'u hem Trump'ı çağrıştıran ABD başkanı rolüyle Meryl Streep, ünlü televizyon programcısını oynayan ama oynarken döktüren Cate Blanchett, kısacık rolüyle, son akşam yemeği vurgusu yapılan sahnedeki dua sahnesinde devleşen Timothee Chamalet, az önce bahsettiğim ateş etme sahnesindeki generali canlandıran Ron Perlman, iş adamı rolüyle günümüzün bir çok işadamına gönderme yapan Mark Rylance, başkanın özel kalem müdürü yaptığı oğlunu canladıran Jonah Hill, herkes harikaydı...

NELERE GÜLDÜM, NELERİ BEĞENDİM

*Beyaz Saray'a çağrılan iki bilim insanından parasız olduğu halde çerez ve su parası diye 10'ar dolar alan generale ve yediği kazığı unutamayıp defalarca dile getiren doktora öğrencisini canlandıran Jennifer'a.

*Jennifer'a çok güldüm zaten, dünyanın sonu altı ay sonra gelecek ve erkek arkadaşının annesiyle buluşmak için 7 ay sonraya randevu verdi.

*Filmin sonunda bir kahramanın çıkıp da dünyayı kurtarmamasına bayıldım, gerçi Hollywood da Washington da kahraman sever, filmde bunun da altı çiziliyor.

*Başkanın masasındaki fotoğraflardan biri Clinton ile birlikte olandı. Filmde de tıpkı Clinton'ın yaşadığı Oval Ofis skandalı gibi bir seks skandalı yaşayan başkan, sırf kendi durumunu kurtarmak için kuyruklu yıldız konusuna el atıyor. Yoksa umurunda değil...

*Medyanın tutumu baştan sona ağlanacak gibiydi, dünya yansa ekrana yansıyanlar mesela, ekrandaki yalan dünya, reyting odaklı sistem!

*Final nefisti, ikinci final daha nefisti.

*Başkan'ın oğluyla ilişkisi harika değil miydi ama, annesinin çantası elinde dünyada kalakalan evlat çok komikti, filmi izleyip bitince hemen kapatmayın, ikinci jenerikten sonra bir final daha var.

*Gerçekte de varmış meğer Gezegen Savunma Koordinasyon Merkezi ve filmde buranın başkanın oynayan Rob Morgan, FBI/polis tarafından yakalanınca ellerini havaya kaldırıp "Derimin pigmentleri sizinkinden daha fazla olabilir" diyor ve Afro Amerikalıların polis tarafından yaşadığı zulme dair nefis bir gönderme yapıyor.

*ABD Başkanına "Seni bir bronteroc yiyecek, öyle öleceksin ama bronteroc nedir bilmiyoruz henüz" diyor telekominikasyon devinin sahibi iş insanı; filmin sonunda anlıyoruz ne demek istediğini.

*Meryl Streep'in arkadan da olsa çırılçıplak görünmesine ne demeli; elbette dublördür o sahnedeki ama kimi izleyici eleştirmiş sahneyi, bana göre nefisti.

*Ve asıl mesaj, "insan huzur içinde ve sevdikleri yanındayken ölmeli", az sonra öleceğini bilen ve ailesiyle huzur içinde ölümü kucaklayan bilim insanı şöyle diyor "Aslında her şeyimiz varmış"...

*Ah tabii, karısını aldattıktan sonra büyük pişmanlıkla eve dönen bilim insanını karısı affedip eve alıyor ve sarılırken "ben de seni aldatmıştım" diyor; severim kazanılan rövanşları.

*Netflix'in en iyi işlerinden biri olmuş, yönetmen ve senarist Adam McKay'in upuzun ve gayet sıkı bir geçmişi var sektörde. Adam yapmış işte...

Elif Aktuğ

Odatv.com