Herkese göre olmayan dizi... Çıkış kapısı: Teselli

Elçin Demiröz yazdı...

Bazı kitaplar, filmler veya diziler insanın içine hissettirmeden bir delik açar, ruhuna adeta sondaj yapar. Yaralarımız, acılarımız, kırgınlıklarımız tam da buradan, bu delikten birleşir. Hüzün hüzne değince dinermiş ve umut da aslında “birlikte” bir eylemmiş gibi… İşte 3. sezonu henüz yayımlanmaya başlayan Netflix dizisi After Life tam da böyle duygular bırakarak final yapıyor.

KIRGIN OLMANIN HAKLILIĞI

After Life, aslen The Office dizisinden tanıdığımız 3 Altın Küre, 2 Emmy ödüllü oyuncu Ricky Gervais’in yazdığı, yönettiği, yapımcılığını ve başrolünü üstlendiği yarım saatlik bir İngiliz mini dizisi. İlk kez 2019 yılında Netflix ekranlarında izleyiciyle buluştu ve her sezonu 6 bölümden oluşuyor. 25 yıldır evli olduğu karısı Lisa’yı meme kanseri sebebiyle kaybeden Tony’nin yalnızlığına ve yeni hayatına uyumlanma hikayesini konu alıyor.

İlk iki sezonda kederden aldığı güçle, istediği her şeyi hunharca yapan ama aklının bir yerlerinde hep intihar kıvrımı olan Tony’i izliyoruz. Onu hayata bağlayan iki şey var: Yaşarken karısının çektiği videolar ve köpeği. Kötü olmasa da, artık iyi biri olmaya çabalamayacak olan Tony’ye karşılık çevresinde, gerçek dünyada bulunamayacak derecede “iyi ve absürd” karakterler var. Hatta her biri Tony karakterini daha da cilalayacak şekilde tasarlanmışlar. Travmasına, şikayetine, kaba davranışına öyle anlayışla yaklaşıyorlar ki Tony’nin hayata karşı kırgınlığı bir haklılığa dönüşüyor. Buna da kimseyi kırmadan, hatta kara mizahla paketleyerek izleyiciyi ortak etmeyi başarıyor.

Aslen hiç olmayan bir İngiliz kasabası Tambury’de geçen hikaye, Tony’nin de yazarı olduğu ve absürd olayların konu edildiği bir gazetenin çalışanları çevresinde toplanıyor. Keder zırhını üzerine geçirmiş Tony ikinci sezonda daha farklı bir yere doğru evrilmeye başlıyor. Her sabah bir omzunda melek, diğerinde ise şeytanla uyanan Tony, kederle girdiği sınavdan -kendine rağmen- içindeki iyiliğe tutunarak çıkıyor. Üçüncü sezon da bu dönüşümün, hiç de şaşalı bir gösteriye dönüşmeyen –hatta bazı izleyiciler için sıkıcı bile sayılabilecek- yuvaya dönmek yerine yeni bir yuva yapan kuşun duygusu kadar naif ve lezzetli bir finali niteliğinde…

Herkese göre olmayan dizi... Çıkış kapısı: Teselli - Resim : 1

GERVAİS İLK KEZ 3. SEZONDA

Bugüne kadar yer aldığı yapımlarda (The Office ve Extras) sadece 2 sezon oynayan Gervais, After Life’da 3. sezonu da çekerek aslında bir ilki denedi. İnsanların izlemesi, umut etmesi ve canlanması için daha iyi bir son bulabileceğini sanmadığını söyleyen Gervais, aslında bu sezonda bitirmeye karar vermekte çok zorlandığını belirtiyor. Sanatsal olarak baktığında Tony’nin hikayesini burada noktalama gerekliliğini savunan oyuncu, Netflix’te yayımlanacak olan yeni stand up projesi Super Nature‘ın da şimdiden müjdesini veriyor.

AFTER LIFE'I ÖZEL KILAN NE

Kederin otantik, hatta biraz da sarkastik tasviri şüphesiz bu yapımı ilginç kılan en önemli özellik. Canlı, hayat dolu, sıcacık Lisa’nın hayatından gitmesiyle, yerin adeta ayağının altından kaydığı Tony’nin hikayesi değil 3 sezon, tek sezonda bile sıkıcı olmadan taşınması hassas bir senaryo. Burada Gervais’in sunduğu şey, kalbini söküp atmış bir hayata uyum sağlama gerçeğini son derece “gerçek” yansıttığı için iz bırakıyor. Hayatının en önemli rengi Lisa olmadan, hayatının kalan kısmına devam edebileceği bir geleceği üstlenme sancısını adeta onunla birlikte yaşıyoruz. Tabii ki burada Gervais’in sadece bir komedyen olmadığını çok iyi kanıtlayan oyunculuğunun da üzerimizdeki etkisi büyük.

Herkese göre olmayan dizi... Çıkış kapısı: Teselli - Resim : 2

Yapım finalde ise kendi hayatını yaşayarak Lisa’nın hayatını onurlandırmak gibi bir noktaya odaklanarak kendine çok iyi bir çıkış kapısı buluyor. Öyle ya bu birçoğumuz için, yaşadığı kayıpların ardından denenebilecek kullanışlı bir teselli değil mi?

Bu yüzden After Life için herkesin kendini bulacağı, iddialı bir dizi demek doğru olmaz. Sadece gülmek veya ağlamak isteyenlere hizmet etmiyor, cinsiyet, ırk veya toplum savaşlarını konu edinmiyor, bir aşkın pençesinde eriyip gitmiyor. İnsan türünün beyhudeliği ölüme doğru yalpalarken hala hepimizin mutluluk için bir şansı hak ettiğinin altını çiziyor. Basit, hakiki, abartısız bir insan kalma çabasına tanık ederken içimizdeki yaralardan da bir kabuk kaldırıyor.

Zaten öyle değil mi?

Yaralarımızdan tanışmıyor muyuz?

Elçin Demiröz

Odatv.com