"Hatırlamayan" itirafçı

FETÖ bağlantısı ortaya çıkan Tuğgeneral Serdar Atasoy'un "itirafları" günlerdir konuşuluyor. Peki, Atasoy gerçekten "itiraf" etti mi? Yoksa "Yakalandım" diyerek bilinenleri mi anlattı? Can Özçelik yazdı...

FETÖ’nün çözülmesi ve çökertilmesinde en önemli yollardan biri de “itirafçılık.”

Zaten soruşturma ve davalarda “etkin pişmanlıktan” yararlanan şüpheliler, genelde adli kontrol uygulanarak serbest bırakılıyor. Bu durum örgüt içerisinde çözülmeyi de hızlandırıyor.

Peki, “etkin pişmanlık” nedir?

Türk Ceza Kanunun 221’inci maddesi şöyle tarif ediyor:

“… örgüte üye olan ya da üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişinin, gönüllü olarak teslim olup bilgi vermesi halinde cezaya hükmolunmaz. Kişi bu bilgileri yakalandıktan sonra anlatırsa verilecek cezada üçte birden dörtte üçe kadar indirim yapılır.”

Kısacası “yargılama sonunda ya ceza almaz ya da hapiste yatmayacak şekilde hüküm verilir” deniliyor.

Etkin pişmanlık kanunu ortada.

Şimdi gelelim esas konumuza…

Türkiye günlerdir önemli bir “itirafçıyı” konuşuyor: 2020 yılındaki Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararıyla Tuğgeneral yapılan ve Kara Kuvvetleri İstihbarat Başkanlığı’na atanan Serdar Atasoy.

İddiaya göre; Atasoy o kadar önemli ki “tek imama bağlı özel mahrem!

Gerçekte öyle mi?

Bunun için “derin ilişkiler” içinde olmanın, ağdalı cümleler kurarak “gizem” yaratmanın bir anlamı yok!

Atasoy’un 1 Şubat 2021 tarihinde verdiği ifadeye bakarsanız, anlarsınız.

Yıllarca adliyelerde muhabirlik yapmış ve FETÖ davalarını yakından takip etmiş biri olarak, kimin önemli bilgi verip vermediğini az çok kestirebiliyorum.

Anlatayım…

Bir FETÖ şüphelisi ifadesinde çok önemli isimler açıklıyor, adı daha önce soruşturmalara dahil olmamış, devletin bile bilmediği ilişkilere ve kişilere ışık tutuyorsa, zaten o ifadeyi haber sitelerinde ve gazetelerde okuyamazsınız.

Hatta savcılıklar genelde böyle ifadelerin sızabileceğini öngörerek o isimleri gizleyerek özel bir önlem de alır. Zaten gazeteciler de kaynaklarını zora sokmamak ve yazdığı haberden dolayı “gizliliği ihlal” gibi suçlamalarla karşılaşmamak için bu tür haberlerde daha özenli ve dikkatli bir dil kullanır.

İfadede adı geçen isimler kim, daha önce adı çıkmış mı, tutuklu mu, firari mi? Adliye muhabirleri işte tüm bu soruların yanıtlarını doğrulatarak haber yazar.

“HATIRLAMAYAN” İTİRAFÇI

Peki , “özel mahrem” diye söylenen Atasoy’un ifadesinde ne var?

Şöyle devam edeyim:

Atasoy, 13 sayfalık ifadesinde liseden itibaren FETÖ ile irtibatlı olduğunu anlatıyor.

Ancak...

Verdiği isimler açık kaynaklardan tarandığında çoğunluğunun tutuklu veya firari olduğu görülüyor.

Yani bilinmeyeni anlatmıyor.

Bilmediğimiz kişilerin de sadece kod adını veriyor, ismini hatırlamıyor.

O zaman da akıllara “bu nasıl itirafçı” sorusu geliyor.

Söylediğim şeyi somutlaştırmak adına Atasoy’un ifadesinden birkaç örnek vermek istiyorum.

Atasoy’un ifadesinde verdiği isimlerin hepsi gazetelerde yayımlandı.

Şimdi ben “yazılmayanları” yazacağım!

Atasoy, kendisine “Servet” kod adını veren kişinin adını veriyor: “Yavuz.” Ama bu kod isim. “Yavuz”, Serdar Atasoy’dan sorumlu olan ilahiyat öğrencisi. Atasoy bu kişiyle 1988 yılında tanışıyor. 1991 yılına kadar görüşüyor. Hatta Askeri Lise Sınavı için sorular getiriyor. Ama ifade içerisinde “Yavuz”un gerçek adı geçmiyor!

1996 yılında “Yavuz”, Serdar Atasoy’u başka bir örgüt “imamı” ile tanıştırıyor. O kişin yanında da “ismini hatırlayamadığı” örgüt “abisi” yer alıyor.

1999 yılında kullandığı telefon hattının numarasını hatırlayan Serdar Atasoy, şimdi firari olan İskender G.’nin kendisini arayarak Ali İhsan isimli bir kişiyle buluşmasını sağlıyor.

Ali İhsan, Serdar Atasoy’a “bundan sonra seninle ben ilgileneceğim” diyor.

Bu kişi de daha sonra Serdar Atasoy’u örgüt elebaşı Fetullah Gülen'in doktoru Kudret Ünal'ın damadına devrediyor.

İfadesinde “ismini hatırlayamadığım uzun boylu bir kişi 2003 yılında FETÖ içinde sorumlumuz olan şahıstır. Bu kişi daha sonra bizi ‘İsmet’ kod isimli şahsa devretmiştir. Onunla bir iki kez görüştük. Daha sonra ‘Çetin’ kod isimli kişi 2003-2005 yılları arasında örgütte bizden sorumlu olan ‘abi’ idi” diyor.

“İsmet” kod isimli kişi Serdar Atasoy’u daha sonra “Ahmet” kod isimli örgüt “abisi” ile tanıştırıyor. 2008 yılında da bu kez “Ahmet” kod isimli kişi başka birine devrediyor. Serdar Atasoy, kendisinden sorumlu olan bu örgüt abisinin adını hatırlamıyor.

Ve, hatırlamadığı tek şey bu değil!

Atasoy, kendisine telefon ve operasyonel hat (patates hat) veren kişinin adını da anımsamıyor. İsmini hatırlayamadığı bu örgüt “abisi”, Serdar Atasoy’u yine ismini hatırlayamadığı üst yöneticilerle de tanıştırıyor.

Bu örnekler çoğaltılır.

Yani Serdar Atasoy’un “bir imama bağlı mahrem” diyerek bu güne kadar açığa çıkmadan gizlenebildiği iddiası da kendi ifadeleriyle çöküyor.

Şimdi akıllara iki soru geliyor:

Birincisi; Serdar Atasoy, Kasım 2020’de emekliye ayrılıyor. Atasoy neden emekliye ayrıldığı gün ifadeye çağrılmıyor ve Şubat ayına kadar bekliyor veya bekletiliyor?

İkinci soru ise daha basit: Serdar Atasoy, örgüt içindeki “abilerinin” gerçek ismini vermeden nasıl itirafçı oluyor?

Bu sorulara yanıt verilmeden Serdar Atasoy’un anlattıkları “Evet, yakalandım. Ben FETÖ’cüyüm” demesinin ötesine geçmiyor!

Maalesef...

Can Özçelik

Odatv.com

"Hatırlamayan" itirafçı - Resim : 1

Serdar Atasoy itiraf FETÖ arşiv