Hahamlar ziyaretinin sırrı

Rafael Sadi yazdı...

Öncelikle bu ziyaretin ne işe yaradığını veya yaramadığını net bir şekilde görebilmek için toplantının mimarı olan Rav Mendy Chitrik ve bağlı olduğu HABAD tarikatını tanımak lazım.

Evet, döndük dolaştık yine tarikatlara geldik.

Şayet dini bağlamda bir faaliyet yapılacaksa içinde mutlaka tarikatlar olacaktır.

Aslında laik ve demokratik bir sistemin içinde tarikatların ve dini faaliyetlerin esas olduğu işlemler pek de kabul edilir bir şey değildir.

Değil de şayet laik ve demokratik sistemin gereği olan diplomatik yollar tıkanıyorsa barış için her yol mubahtır ve dost ülkenin dini bağlamından da olumlu şekilde yararlanmak gerekmektedir. Hoş, İsrail de aslında laik olmadığından bu dini yakınlaşmaya itici bakmamak lazımdır.

Kaldı ki HABAD tarikatı İsrail devletinin bir parçası veya unsuru da değildir.

TOPLANTI NEDEN YAPILDI

Türk Müsevi (Yahudi) cemaatinin bu tarikat ile ilişkisi yoktur ve sadece Ashkenaz Sinagogu'nun hahamı olan Bay Mendy bu tarikat mürididir.

HABAD tarikatı bütün dünyada mevcut şubeleri olan ve ihtiyaç sahibi Yahudilere gerek dini gerekse insanı yardımlar yapan bir kurumdur. Benim bildiğim kadarı ile Uzak Doğu'daki her şehirde bedava "kosher" yemek dağıtan evleri vardır. Kesinlikle zorlayıcı bir tutum sergilemezler ama bu yardımlardan etkilenenleri de bünyelerine almaktan eksik kalmazlar.

Gelelim bu toplantı neden yapıldı ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti nasıl bir tutum içinde bu ziyareti kabullendi...

Bilinmektedir ki, AKP hükümeti çok da İsrail sempatizanı olmayıp, hatta komşu Filistin yüzünden de İsrail ile kapışmaktadır, neredeyse son 15 senedir. Bu vesile ile İsrail'e de fırsat buldukça "katil İsrail", "bebek katili İsrail" ve "terör devleti" yakıştırmaları son 15 senede eksik olmamıştır.

Bu ziyaretin akabinde gerek Türk Yahudi toplumundan gerekse İsrail vatandaşlarından "şimdi bu ne böyle" sesleri eksik olmamıştır.

İsrail demokrasisi bu seslere alışık olduğundan kimseyi fazla ırgalamamıştır. Olağan tepkilerdir. Ama gerçek şudur ki, bu eleştirisel sesler ne hükümet kanadından ne de İsrail muhalefetinden gelmemiştir.

Arafat'la bile barış yapan bir ülke olan İsrail, barışmak isteyen herkesle barışmaya, uzlaşmaya hazır olduğunu bu hareketi ile ortaya koymaktadır.

Türkiye'nin bu toplantı ve toplantıda 7 dakikalık bir konuşma yapan Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'ın uzlaşma mesajları oldukça yararlı olmakla beraber, Filistin konusundaki iddialarından da taviz vermediğini dikkate almak gerekir.

İsrail devleti bu konuşma sonrası bile sessizliğini korumuş ve bu konuda olumlu veya olumsuz bir beyanatta bulunmamıştır.

Kuşkusuz, sayın Erdoğan'ın en önemli mesajı "Antisemitizm" ile mücadele edeceğinin altını çizmesi idi. Ki, bunu İsrail'i ziyaret ettiği 2005 yılında kendi el yazısı ile yazıp altını da imzaladığını "Yad Vashem" soykırım müzesi anı defterinden kendim resimleyip saklamıştım.

Samimiyetle diyebilirim ki, İsrail ve Yahudilik aynı şeydir. Bunu anlamamak ve ayrı şeyler saymak sadece takiyyedir.

"KURTARMA OPERASYONU"

Türkiye'nin son aylarda ekonomik ve de siyasi açıdan bir yalnızlık içinde olduğu ve nerdeyse çevresinde pek dost kalmadığı gerçeği, ne yazık ki bilinen bir durumdur. Bu davet ile gerek ABD Yahudileri gerekse dünya devletleri nezdinde az da olsa bir zevahiri kurtarma operasyonu olabileceğini varsayabiliriz.

Kaldı ki, Türkiye İsrail ile yakınlaşmak ve belki de evvelki yıllarda İsrail'in denemiş olduğu doğal gaz taşımacılığı ortaklığını yeniden gündeme getirmek olduğunu da varsayabiliriz. Tabii ki, sadece varsayımdır. Hem Libya MEB anlaşması ve yeni Libya seçimleri sonuçları ile mevcut MEB anlaşmasının ne olacağı endişesi de henüz belli değildir.

İsrail BAE aracılığı ile İran'la birtakım ilişkiler arayışı içindedir. İran ve İsrail'in "ben seni vururum, sen beni vurursun" kayıkçı kavgasına inanmıyorum. İsrail olası bir savaş için kendini hazırlamak durumunda olsa da esas hedefi savaşsızlıktır. Eh işin Yahudiliği bunu gerektirir. Savaş çok pahalıdır. Savaşmamak daha ucuz. İranlılar da Yahudilerden daha hovarda değillerdir. Kısaca hepimizin tek hedefi olmalıdır: Savaşsızlık ve toplumlara daha güzel bir yaşam temin etmek, daha mükellef bir refah seviyesi verebilmek.

Yani hem İsrail'in hem de Türkiye'nin birbirleri ile uzlaşmalarının menfaati müşterektir. Türkiye gayet iyi bilmektedir ki, Filistin'e yardım etmenin en basit yolu İsrail ile iyi geçinmektir. Bunu temin edebilmek için de iki ülkem yöneticileri de lafla peynir gemisi yürümeyeceğini anlamaları ve konuşmaktan ötesine adımlar atmaları ve Ankara'ya ve Tel-Aviv'e birer Büyükelçi atamalarının gerekli ve ön şart olduğunu idrak etmeleri gerekir. Bu uzlaşma prosedürün ilk adımı olacaktır. Onlar da, yani Büyükelçiler, geri kalan işlemleri diplomasi kuralları içerisinde yürüteceklerdir. Bu elçilerin de iki ülkem arasındaki ilişkileri kale almaları gerekir. Filistin önyargısı ile işin içine girerlerse sonunda kavga çıkar ve bütün çaba boşa gider. Hedef İsrail ve Türkiye ilişkilerini daha doğru bir yola sokmaktır. Filistin konusu ve Filisin sorunları İsrail ile Filistin arasındaki bir meseledir ve Türkiye bu konuda taraf değildir ama dost ülke olarak yardımcı olabilir kuşkusuz.

Bol barışlı günler...

Rafael Sadi

Odatv.com