Güvenli seçim için ne yapmalı

Mevcut siyasi partiler ve seçim yasasının CHP değiştirilmesini istiyor. Ancak iktidar partisi AKP yan çiziyor. En azından barajın kaldırılmasına...

Mevcut siyasi partiler ve seçim yasasının CHP değiştirilmesini istiyor. Ancak iktidar partisi AKP yan çiziyor. En azından barajın kaldırılmasına dönük kamuoyu talebi bile AKP’nin umurunda değil. İktidar tam tersine, “Nasıl yaparım da seçim yasasında lehine durum yaratacak bazı değişiklikleri yaparım?” derdinde… Nalıncı keserini kendine doğru daha da yontacak cinlikler peşinde…

ÖNCELİKLE GÜVENİLİR BİR SEÇİM

Öte yandan, AKP ile arası iyi olmayan seçmen şimdiden yerel seçimlere yedi aydan fazla bir süre olmasına karşın “güvensizlik” içinde. Gün geçmiyor ki “saf seçmen”den bu konuda herhangi bir yolla bir talep gelmesin… Yani, seçmen sandık güvenliği ve hilesizlik arayışında… Demek ki kamuoyunda bu yönde bir negatif algı var. Dile getirilen önlemlerden ikisi, ne pahasına olursa olsun her seçim sandığında muhalefetin ıslak imzalı seçim sonucu elde etmesi ve oy kullananlara parmak boyasının yeniden getirilmesi…

Seçimle gelip seçimle gitmeye teşne ve demokrasiyi tramvaya benzetmeyen bir anlayış, adil ve eşit bir seçim için neden endişe etsin? Neden kaldırmasın barajı? Neden en azından bir kısım yurttaşı seçimin dürüst geçmeyebileceği konusunda kuşkuya düşürsün?

AKP söz konusu olunca ister istemez sorular çoğalarak devam edebiliyor… Bu sorulara ilişkin kamuoyunu temin edecek olan da tabii yine AKP’nin kendisi…

ADİL VE EŞİT BİR SEÇİM

Seçim barajının indirilmesi yetmez; sıfırlanması gerekir. Böylelikle her görüş, her parti parlamentoda temsil olanağı bulacak ve “milli irade”nin “tam temsiliyet”i sağlanacaktır. Zaten amaç da bu değil midir?

Ülkemizde uygulanan seçim sistemi “Nisbi temsil ağırlıklı karma sistem”in iyice iğdiş olmuş ve neredeyse her seçimde biraz daha üzerinde oynanan bir sistem… Bu sistem adaletsiz ve milli iradeyi tam olarak meclise yansıtmaktan uzaktır. Milyonlarca seçmenin oyu boşa gidiyor bu sistemde. Ayrıca, bölge ve ülke barajı nedeniyle de pek çok seçmen inandığı partinin baraja takılacağı varsayımıyla sandığa bile gitmiyor.

Son seçimdeki yüzde 83’lük katılım her şeyi anlatıyor. İstenirse, seçim sistemi yasası ve siyasal partiler yasasındaki demokrasiye uygun değişikliklerle bu oran yüzde 90 küsurları rahatlıkla geçer. Zaten amaç da katılımı azamiye çekmek değil midir? Oysa, son seçimlerde oyları yüzde ¼ civarında olan hiçbir sosyalist parti (TKP, ÖDP, İP) meclise girememiş; DP, DSP, SP gibi önemli partiler temsil edilememiş; barajın altında kalarak BDP yüzde 6 civarındaki oyuyla hile-i şeriyeye başvurarak mecliste temsil yoluna gitmiş; mecliste sadece dört partinin temsili söz konusu olabilmiştir. Grup kuramasalar da meclis dışında kalan ve en az bir, hatta birkaç milletvekilliği çıkarma şansı olan partiler de mecliste olsa istikrarsızlığa mı yol açar, yoksa istikrara katkıda mı bulunurlar? AKP’ye kalsa, bırakın meclisteki çeşitliliği, yasama-yürütme-yargıdan oluşan kuvvetler ayrılığına bile gerek yok!

Peki, belli bir oranda da oy alan siyasal partilerin mecliste temsiliyeti için hangi seçim sistemine gereksinim var? Hangi sistem tam temsiliyete olanak tanır?

TAM NİSPİ TEMSİL-MİLLİ BAKİYE

Yakın siyasal tarihimizde, 1965 seçimlerinde uygulanan ve AP’nin tek başına iktidara geldiği sistem, tam temsiliyet için biçilmiş kaftan… Bu sistem, “Tam Nispi Temsil-Milli Bakiye” olarak adlandırılabilir. Böylelikle 1965 seçimlerinde hem en adil sonuç ortaya çıkmış hem de partilerin aldıkları oyla çıkardıkları milletvekili sayısı arasında doğru bir orantı oluşmuştur. (Şimdiki sistemde en son seçimde AKP’nin aldığı oy oranıyla çıkardığı milletvekili sayısı arasındaki makas hazin değil midir demokrasi kantarına vurulduğunda?)

Milli bakiyede tüm renkler, partiler mecliste temsil edilebildiği için katılım ve çoğulculuk, dolayısıyla demokrasinin işleyişi açısından fevkalade elverişli bir tablo ortaya çıkabilmektedir. 1965’te yaklaşık oyların yarısını alan AP’nin yanında TİP de yüzde 3 oy alarak 15 milletvekiliyle meclise girmişti. (Bir sonraki seçimde, 1969’da seçim sistemi AP tarafından değiştirilince TİP bu kez sadece 3 milletvekiliyle meclise girmiş; böylelikle toplumsal muhalefetin parlamentoya ve demokrasiye inancı zayıflamış; bunu fırsat olarak gören askerci eğilimler sol muhalefete egemen olmuş; Deniz Gezmiş gibi gençlik önderleri TİP üyesi olmalarına karşın çareyi parlamento dışındaki hareketlerde aramaya başlamışlardır. Bu süreç, AP’nin başındaki Süleyman Demirel’e askeri muhtıra verilmesine, 12 Mart’a kadar ilerlemiştir.)

SONUÇ

Demek istiyorum ki, siyasal istikrarın yolu aşırı kısıtlamalarla katılıma ve çoğulculuğa darbe üstüne darbe yapmaktan geçmiyor. Tam tersine katılımı ve çoğulculuğu üst düzeye çıkaracak yasal değişikliklerden geçiyor. Meclisteki muhalefetin bunu daha çok anlatması, toplumsal muhalefetin de sesini daha çok çıkarması ve AKP’yi hizaya getirmesi ülkemizin demokrasiye yaklaşması için kaçınılmaz.

Muzaffer Ayhan Kaya

Odatv.com

seçim Muzaffer Ayhan Kara arşiv