GÜL VE ERDOĞAN FAİLİ MEÇHULLER KONUSUNDA AYRI MI DÜŞTÜ

Hapishanede yazı yazmanın kendine göre zorlukları var. Kitaplara, dergilere erişebiliyorsunuz. Günlük gazeteleri takip edebiliyorsunuz. Ancak...

Hapishanede yazı yazmanın kendine göre zorlukları var. Kitaplara, dergilere erişebiliyorsunuz. Günlük gazeteleri takip edebiliyorsunuz. Ancak dışarıda birkaç saniyede ulaşabileceğiniz bir arşivden mahrumsunuz. Bu sebeple kimi zaman durup bir olayın tarihini ya da bir konuşmanın içeriğini hatırlamaya çalışıyorsunuz. Neleri götürüyor malum ancak sadece bu mahrumiyet arşivciliği geliştiriyor. Tehlikeli terör sanıklarının tutulduğu üç kişilik koğuşlarda ranzanın bir katını arşiv bölümü olarak düzenleyebilirsiniz. Yarın yaparımcıysanız durum fena. Dosyalamadığınız bir gazete yığınının içinde debelenebilirsiniz.

Şimdi size o yığının içinden bazı haberleri yanyana getireceğim. İlginç bir tablo ortaya çıktığı açık.

ANA KUMANDA KİMDE

Geçtiğimiz Ocak ayında Başbakan Erdoğan, Ukrayna'nın başkenti Kiev'e gitti. Uçakta şanslı gazeteciler vardı. Gazetecilerden biri, yazdığı “Bi Ermeni Var” kitabını Başbakan'a hediye etti.
Sohbetin içeriği, kitabın konusu olan Hrant Dink cinayeti etrafında döndü. Başbakan, uçakta şu ilginç açıklamayı yaptı: “Biz 36 saatte tetikçiyi ve etrafındakileri yakaladık. Adalete teslim ettik. Bundan sonrası adaletin işi. Ama onlar 4 yılda duruşmayı bitiremediler. Son olarak da tetikçi, çocuk mahkemesine gitti. Bizden ne talep edilirse hepsini sağladık. Yargının talep etmesi lazım.” Başbakanın “ne talep edilirse hepsini sağladık” dediği, kuşkusuz başta Başbakanlık Teftiş Kurulu'nun hazırladığı rapordu. Özellikle Emniyet içerisinde cinayetin azmettiricileriyle irtibatlı olan kamu görevlilerini, devlet istihbaratını ortadan kaldıran polisleri ortaya koyan raporun gereğinin yapıldığı kuşkulu. Cinayette ihmali olan Trabzon Jandarma Komutanı Ali Öz dahil askerler yargı önüne çıkarıldı ve hüküm giydi. Ama emniyetçiler yargılanmadı.

Başbakan, konuşmasının devamında şunları da söyledi: “Biz tetikçiyi yakaladık ama arkası aydınlatılamadı. Ana kumanda kimde bulunamadı. Ana kumanda kimde? Esas mesele bu.” Başbakan Ergenekon'u mu kastediyor? Bence şüpheli. Zira Ergenekon davasında savcılar dokunulmazlık sınırı olmadığını gösterdi. Görev başındaki orgeneraller bile bugün yargı önünde. Başbakan acaba başkalarını mı kastediyor?

CİNAYETİ İŞLEYENLERİ BİLİYORUM

Tarih 26 Ocak 2011. Başbakan'ın Kiev ziyaretinden sayılı günler sonra. Yine uçaktayız. Ama bu sefer Cumhurbaşkanının uçağında. Cumhurbaşkanı, Avrupa konseyi toplantısı için gittiği Strasbourg'dan dönüyor. AİHM'nin H. Dink cinayeti nedeniyle Türkiye'yi mahkum etmesi üzerine Gül, “vatandaşımızı koruyamadık, büyük mahcubiyetin içindeyim. Bu durumu hazmedemem” ifadelerini kullandı. 11 Mayıs 2011 tarihli Milliyet Gazetesi'nde Serpil Çevikcan, Cumhurbaşkanı'nın kendisine bağlı Devlet Denetleme Kurulu'nu harekete geçirdiğini, kurulun Rakel Dink ile uzun bir görüşme yaptığını, özellikle cinayete dair delilleri kararttığı iddia edilen kamu görevlilerini not aldığını yazdı.

Ancak Gül, uçakta çok daha kritik bir açıklama yaptı. Cengiz Çandar'ın 27 Ocak tarihli köşeyazısından aktaralım: “Hablemitoğlu'nun eşiyle defalarca başbaşa görüştüğünü, Hablemitoğlu'nun eşinin kimseyle paylaşmadığı bazı bilgileri kendisiyle paylaştığını ifade eden Gül, cinayetin nasıl, neden ve kimler tarafından işlendiğini kendisinin 'anladığını' söylemekle birlikte, soruşturmanın gerçek faillere ulaşamadığını, o yüzden somut sonuç vermemiş gibi göründüğünü de açıklamasına ekledi.” Cumhurbaşkanı, Necip Hablemitoğlu'nun eşi Şengül Hablemitoğlu'ndan cinayeti kimlerin işlediğini öğrendiğini açıkça söylüyordu. Ama yine de ser verip sır vermiyordu.

Cumhurbaşkanının açıklamasının ardından, hemen Şengül Hablemitoğlu'nu aradım. Tanıyanlar bilir, Şengül Hanım dünyanın en nazik hanımefendilerinden biridir. Cumhurbaşkanının söyledikleri hakkında bir açıklama yapmak istemedi. Polemikten uzak durma niyetindeydi. Ama o da şaşkındı. Cumhurbaşkanı ile biri cinayetin ardındandan biri de daha yakın bir zamanda iki kez görüşmüştü. Ama görüşmenin içeriği kesinlikle Cumhurbaşkanı Gül'ün yansıttığı gibi değildi. Odatv iddianame eklerinde okursunuz diyeceğim; ancak herhalde ilgililer, o konuşmayı özel hayata dair konuşmalardan daha önemsiz bularak elemişlerdi. Ya da ben bulamadım.

Keçiler Sökmedi

Gelelim üçüncü uçak yolculuğuna. Bu sefer uçaktan indik. Cumhurbaşkanının Almanya ziyaretinde kaldığı otelin lobisindeyiz. Tarih 19 Eylül 2011. Cumhurbaşkanı Gül, Muhsin Yazıcıoğlu'nun öldüğü helikopter kazası hakkında gazetecilerle konuştu. Düşen helikopterin beyninin söküldüğünü söyleyerek “keçiler gelip söküp götürmedi” ifadelerini kullanıyor. Kendisine gönderilen bir videodan yola çıkan Gül, Beyni sökenlerin bunu art niyetle yaptığı iddiasinda bulundu. Sökenlerin kim olduğu konusunda sorulan soruya ise aynı tavrı takındı ve daha fazla konuşmak istemediğini söyledi.

Gül'ün sözleri çok ses getirdi. Oysa Meclis Araştırma Komisyonu'nda cihazın kaybolması gündeme gelmişti. CHP'li Yılmaz Ateş, hafıza kartının yok olduğunu dahi tutanağa geçirmişti. Ancak Gül'ün sözleri, Yazıcıoğlu Cinayetine dair gelişmeleri hızlandırdı. İlginçtir, Gül'ün konuşmasının ertesi günü cemaate yakın Zaman Gazetesi söz konusu videoyu yayınladı. Malatya savcılığı, görüntülerin ardından 11'i muvazaf asker 16 kişiyi gözaltına aldı. Daha da ilginç olanı, kazadan iki buçuk yıl sonra AKP Maraş Milletvekili ve Yazıcıoğlu Araştırma Komisyonu Başkanı Veysi kaynak, kazanın ardından polisin haritayı herkesten sakladığını açıkladı. Kaynak'ın Erdoğan'a yakın olduğunu söylemeye gerek yok. Açıklamaların savcılık soruşturmasını kastettiğini de. Zira Kaynak, Yazıcıoğlu'nun ölümünün kaza olduğuna dair kesin ifadeler kullandı. Sözleri, cemaati pek memnun etmedi.

Toplamdan çıkan tablo bu şekilde... Hepsi yurtdışında yapılan bu açıklamalar ve ardından yaşananlar acaba tesadüf mü? Daha da önemlisi faili meçhuller konusunda Gül ile Erdoğan arasında bir fikir ayrılığı mı var? Bir kırılma mı yaşıyoruz?
Bu soruları düşünmeden edemiyoruz...

Barış Terkoğlu
Odatv.com

faili meçhul cinayetler zaman gazetesi fethullah gülen başbakan erdoğan arşiv