GÜL VE DEMİREL NEDEN TERS DÜŞTÜ?

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, türban sorununun çözümünü, 1993 yılında Anayasa değişikliği yapılmadan önce özel televizyonların kurulduğu döneme...

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, türban sorununun çözümünü, 1993 yılında Anayasa değişikliği yapılmadan önce özel televizyonların kurulduğu döneme benzeterek; “Türban sorunu fiilen çözümlendi. Özel televizyon yayınında da böyle olmuştu. Fiili uygulama, hukukî düzenlemeden önce gelmişti” demiş.
Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ise 24.10.2010 günü Cumhuriyet Gazetesi’nin sorularını yanıtlarken, türban konusunda Anayasa Mahkemesi, Danıştay ve İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi kararlarına dikkati çekerek, “Fiili durum yaratmak, kanun ihlâlidir, suçtur. Hiç kimse mevcut kanunları ben tanımıyorum diyemez” şeklinde açıklama yapmış.
İki Cumhurbaşkanının, 14-15 gün arayla yaptıkları bu zıt açıklamalarının ne anlama geldiğini irdelemek bize düşmez. Biz, yaşadığımız devletin “Cumhuriyet” olduğu bilinciyle, Türk Ulusu adına egemenlik yetkisi kullanan yetkili organ temsilcilerinin, siyasetçilerin, genel nitelendirmeyle “devlet büyüklerinin” söylemlerinin “ölçülü” ve “hukuka uygun” olması gerektiğine inanan “Cumhuriyet çocuklarıyız”. Yurttaşlık Bilgisi dersi okuyarak yetiştik. Hele hele, “Devletin başı” olan, “bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Ulusunun birliğini temsil” eden; Anayasa’nın uygulanmasını, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını” gözeten Cumhurbaşkanlarını eleştirmeye terbiyemiz izin vermez. Düşünce özgürlüğüne inanır, farklı düşüncelere saygı duyarız.
Ama biz, insanımızın her söylenene inanmaması gerektiğini; kendisinin, ailesinin, çevresinin ve toplumunun gerçeklerinin ne olduğunu bilmesi gerektiğini; tüm uygar dünyanın insanları gibi hak ve özgürlüklere sahip olduğunu birbirimize anlatma yükümlülüğünü de iyi biliriz. Tarihimiz, emperyalizm mücadelesiyle dolu olduğundan, maddi – manevi her türlü sömürüye de karşıyız. El ele, kol kola yaşarken, haksızlıklara ve adaletsizliklere tahammül edemeyiz. 12 Eylül 1980’den bu yana birçok yaşamsal kavram tersine döndürülmüş olsa da biz, “memleketin insan manzaralarını” iyi izler, iyi gözlemleriz.
“Demokratik, lâik ve sosyal hukuk devleti” ilkeleri içinde yaşamanın, “insan aklı” ile kopmaz bağlantısını da bildiğimizden, ortak yaşamın gerektirdiği temel koşulları insan aklının ötesinde aramayız. Dini ve dince kutsal sayılan şeyleri siyasî çıkarlar amacıyla kullanmanın emperyalizmin önemli sömürü politikaları arasında olduğunu söylemenin “öküz altında buzağı arama” olmadığını da anımsatarak, Cumhurbaşkanlarımızın aynı konudaki farklı açıklamalarını tarihe not düşmekle yetiniriz.

Ali Rıza Aydın
Anayasa Mahkemesi eski Raportörü
Odatv.com

abdullah gül süleyman demirel türban sorunu arşiv