Görün artık: Su çürüyor

Adalet terazisinin satılığa çıkarıldığını yazan “Metastaz” ve “Sarmal” kitabının intikamı mı alınıyor?

Yıl, 1982.

12 Eylül darbe günleri; kıyım-zulüm sürüyor…

Gözaltına alınan Şair Ahmet Telli, 72 gündür hücrededir.

“Yetmiş iki gündür bir dolapta kilitliyim. Yalnızca anahtar deliğinden hava giriyor ve ölü bir ışık sızıyor içeri. (…)

Ağzımı anahtar deliğine dayayıp havayı emiyorum. Böcek

sokması gibi bir yanma duyuyorum boğazımda. Oysa kuru bir yaprağı bile dalından düşürecek gibi değil bu esinti. (…)

Suyum, bir litrelik karton süt kutusu içinde. Yetmiş iki gündür

sakındığım ve her gün ancak bir kere dudaklarımı değdirdiğim. (…)

Kutuda kalan son bir yudum su, bu bile değildi artık. Küstü, öldürdü kendini su… Su çürüdü

Adımdan gayrısını bilmiyorum.”

Bu ülkenin evlatları bu ölümlü dikenli yollardan kaç kez defa geçecek? Acıyla daha ne kadar sınav edilecek?

Yıl, 2020.

Kimse farkında değil mi; su çürüyor…

“Ya tuz kokarsa” aşamasını geçtik maalesef; kokuyor çünkü…

Oysa. Bilinmez mi; su çürürse, tuz kokarsa memleket bozulur, ahlaki çöküntü başlar…

SİZE SESLENİYORUM

Cumhurbaşkanı Erdoğan size seslenmek istiyorum…

Adalet Bakanı Gül size seslenmek istiyorum…

HSYK Başkan Vekili Mehmet Yılmaz size seslenmek istiyorum…

Adalet çürüyor…

Hukuk kokuyor…

Yoksa, şu yapılabilir mi:

Sabah ve Takvim gazetesi ile ahaber televizyonuna sızıntı yapıldı:

“Flaş ayrıntı: MİT şehidi haberinin yapıldığı gün Murat Ağırel, bir yabancı ajans ile 15 dakika sır görüşmesi yaptı!”

Bu tamamı yalan olan…

Bu asılsız, uydurma haberin amacı algı operasyonu yapmak; sizleri kandırmak…

Yabancı ajans denilen Sputnik Radyo…

Dünyanın dört yanında büroları olan 39 dilde yayın yapan Moskova merkezli haber ajansı. “Rossiya Segodnya” denen Rusya devletinin haber ajansına bağlı. Yani, bizim TRT gibi…

Altı yıldır Türkiye'de faaliyette. Ve ne zaman birileri, Erdoğan-Putin ilişkisi bozmak istese Sputnik hedef yapılıyor! Bu sızdırmanın bir amacı da bu mu?

Ses ve görüntü kayıtları ortada: Gazeteci Murat Ağırel, Sputnik Radyo'dan gazeteci Ahu Özyurt ile yeni çıkan “Sarmal” kitabını konuşuyor. Programda MİT şehidi ile ilgili tek söz edilmiyor. Bunlar bilinmesine rağmen Sabah grubuna neden “sır görüşme” diye haber yaptırılıyor?

Böyle bir hukuk anlayışı olmaz/olamaz!

Son bir haftada yaşadıklarımız sadece bu değil…

BULAŞICI HASTALIK

Avukatlara verilmeyen iddianame de on beş gün önce Sabah'a sızdırıldı. Avukatlara dün verildi.

Biz bunu gördük, yaşadık: FETÖ döneminde savcıların, -avukatlar görmeden- sızdırma yaptıkları Zaman ve Taraf gibi gazeteler ve STV gibi televizyonları vardı.

Bugün değişen ne?

Gazetecilerin avukatları, savcıların yürüttüğü soruşturmayı Sabah grubundan öğrenebiliyor?

Hangisini yazayım. Sürekli kurnazlık var.

Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Murat Ağırel ve Hülya Kılınç'ın vekaletnameli sekiz avukatı var. Buna rağmen, İstanbul 2. Sulh Ceza Mahkemesi, 2 Mayıs günü tutukluluğu incelerken gazetecilerin avukatlarını değil, İstanbul Barosu'ndan avukat istedi! Pes artık…

Adalet terazisinin satılığa çıkarıldığını yazan “Metastaz” ve “Sarmal” kitabının intikamı mı alınıyor?

Mesele, salt MİT şehidi haberi olamaz; ahirete kavuşmuş bir devlet görevlisinin haberini yazdılar diye gazeteciler hakkında 19 yıl ceza istenmez.

Biz bu “düşman ceza hukuku” anlayışını iyi biliriz, yargılandık. Görünen o ki, FETÖ gitse de acımasız yöntemleri yok olmuyor. Asıl tehlikeli “bulaşıcı hastalık” bu!

Basın hürriyeti yoksa vicdan da yok.

Sayın Erdoğan…

Sayın Gül…

Sayın Yılmaz…

Daha ne kadar seyredeceksiniz adaletin ölümünü?

Hani yargıya olan inancı tekrar inşa edecektiniz?

Görün artık: Su çürüyor… Gazeteciler Silivri'deki tek kişilik hücrelerinde 64 gündür nefes almaya çalışıyor.

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ.

Odatv.com

soner yalçın arşiv