Nihat Genç: Goonlum savaş istiyooo neredesin Esed

Meclis’ten savaş izni yetkisinin çıkmasını alkışlayıp çıkınca da ‘korkmayın savaş çıkmayacak’ diye güya bizi sakinleştirmeye çalışan şu çekirdek...

Meclis’ten savaş izni yetkisinin çıkmasını alkışlayıp çıkınca da ‘korkmayın savaş çıkmayacak’ diye güya bizi sakinleştirmeye çalışan şu çekirdek beyinli yazarlar, yetti be, bir bitmediniz gitti.

Zekamızla oynayan bizleri muhakemesiz, hafızasız ve bilgisiz yığınlar gibi gören bu hayvanlara birkaç lafım var.

1) Savaş izni çıkmasından korkmamızın sebebi, savaş çıktı çıkıyor değil, sıkıysa çıkarsın, yiğidim aslanım diyorsa sıkıysa alsın ordusunu yürüsün, dünya topraklarının belediye ihalelerindeki gibi babasının malı olmadığını anlar yer dayağı oturur aşağı. Savaş izninin siyasi iktidarın eline geçmesinden korkmamızın sebebi, denetimi kontrolü olmayan maceracı birilerine bir büyük yetki verilmesinin yarattığı paniktir.

İnsanlığın tek tutunduğu nokta da savaşa karşı bu fazlasıyla abartılı endişeleri ve korkuları’dır.

Ahlaksız terbiyesiz hayvan yazarlar, ‘insanlık korkularıyla’ dalga geçmeyin.

Şu anda dünyada önü alınmaz savaşları durduracak tek şey bu abartılı korkularımız ve her şeyden nem kapan paniğimizdir.

2) Siyasi iktidarın savaş iznini eline alma sebebini dünya alem biliyor, Esat, isyancı çapulcuları yerle bir etti dağıttı tuz etti, bu farelerin kaçacağı delik netice alacakları hiçbir imkan kalmadı, şu anda yapabilecekleri tek şey, Türkiye’nin top atışlarını arkalarına almaları ve top atışı desteğiyle mikro alanlarda belirsizliğe doğru varlıklarını bir umut belki diye korumaları. Bu farelerin altı aya kalmaz netice alacaklarını dünyaya bildiren büyük siyasetçilerimiz şimdi yavaş yavaş bu büyük belirsizliğin batağına son birkaç bomba atalım belki denge değişir diye hepimizle dünyayla bizlerle meclisle oynuyorlar.

Korkumuz budur, çekirdek beyinliler.

3) Üstelik savaş iznini alan siyasetçilerin bölgesel siyaset üzerinde kontrolleri güçleri ve etkileri hatta itibarları sıfırdır. Ve hatta İran bas bas bağırıyor bu savaş İsrail’in haçlıların savaşıdır diye artık Orta-Doğu’da herkes tarih boyu batıya karşı Müslümanları korumuş Müslüman bir ülkenin şimdi Haçlılar’la yan yana ne yaptığının şaşkınlığını yaşıyor.

4) Türkiye güçlü bir ülke diye zırvalayanlara da. Doğalgaz ve petrolü olmayan bir ülkeye habire güçlü sıfatı verenler ya gerçekten ‘hayalci’ ya da kasıtlı şekilde romantik bir kışkırtmaya soyunmuşlar.

5) Savaş iznini alan siyasi iktidarın kendi halkına hukuksuzluk’un fütursuzluğunu dünya alem biliyor. Şimdi uluslar arası bir alanda aynı hukuksuzluklarla netice alma hevesi iştahı taşıdıkları hiçbir dünyalı için sürpriz değil. Yani iç hukukta yüzlerce sabıkası olan bir siyasi hükümetin ciddiyeti saygınlığı sözünün geçerliliği yani tam bir ‘güven’ sorunu çıkmazı vardır. Unutmayın hem halkının dahi güvenmediği destek vermediği ve dünyalılar’ın kuşkuyla izlediği bir siyasi hükümet bu savaş iznini eline geçirdi.

6) Üstelik hem dindaşımız hem akrabamız olan Suriyeliler’e karşı Suud ve mezhep kaynaklı çıkışlar olduğu bir gerçektir. Ulusal bir nefsi müdafa haklılığı tam anlamıyla bir mezhep savaşında kullanılmayacak diye bu saatten sonra kimse garanti edemez. Etse de boşuna, inandırıcılığı kalmamıştır. Modern orta-doğu savaşlarının hepsinin altındaki birinci sebep ‘petrol’ iken bu savaşta ‘mezhepçilik’in ön planda olduğu gerçeği sabit bir fikir olarak yerleşmiştir.

7) Suriye devletine karşı isyancı çapulcuların topraklarımızda beslendiği, silahlandığı, örgütlendiği açık gerçektir, hatta ekranlarımızda konuşturulup, bizim ekranlarımızdan savaş naraları attıkları. Sadece bu isyanı örgütleme silahlama gerçeğinin hiçbir gizlilik endişesi taşımadan bu kadar aleni bir cesurlukla yapılmış olması: a) İnsanlık mahkemelerinin konusudur, b) Uluslar arası siyasetin kayıtlarına düşmüştür, rüzgar döndüğünde bugün yanınızdaki ülkeler dahi hesabını soracaktır, c) İsyancı çapulcuları bu aleni silahlama hesap kitap hiç bilmediğinizi, siyaset aklının almadığı korkunç derece kontrolden çıktığınızı gösterir, d) Ayrıca bu aleni isyancı örgütlemeye şahit olan Orta-Doğu halkları tarafından kanlı nefret ve düşmanlıklara sebep olduğunuz gerçektir.

Yani alışkın olduğunuz yasadışılığı Suriye politikanızla belgeleyip uluslar arası sahnede daha ilk günden yasadışı korsan bir devlet görüntüsü verdiğiniz hem gerçek ve hem diplomatik tutanaklarda yerini almıştır.

8) Tarihte savaşlar için iki kesin bilgimiz vardır: a) Salgın özelliği taşırlar, b) Bir saat sonrası dahi bilinemez. Yani yıllarca hazırlığı yapılmış teori, program, hazırlık üç dakika içinde hüsrana uğrar.

8 yılı aşkın süren İran-Irak savaşı sonrası her iki ülkenin de çıkarttığı dersi yeniden okuyalım: bu ders: ‘hayıflanmadır’, her iki ülke de sekiz yıl sonra ‘biz niye savaştık’ demiştir. İran ve Irak’ta ölen milyonlarca insan bir yana her iki ülkenin tüm ahalisi ‘ampute takımına’ yani karşılıklı iki milyona yakın insanın bir organı kopmuş parçalanmıştır.

9) Ergenekon, Oda Tv ve Balyoz davalarında bir büyük gerçekten habersiz olduğunuz da ortaya çıkmıştır, şunu unutmayın.

Hukuki belgeler yargıçlardan hakimlerden hukuki olarak daha büyük daha önemli daha öndedir.

Ama siz yargıçları ve kararlarını hukuki belgelerin dahi önüne çıkarttınız.

Bu şu demek, ‘adamımız varsa başarırız, yaparız’.

Uluslar arası siyasetten adamlarınız çok Suudlar, Amerikalılar. Suudlar’ı bilmem, ama Amerikalılar iş bok’a sarınca, sizden gizlice aranızdaki konuşmaları değil ‘hukuki belgeleri’ ister.

Tabii taşeron ve kahyaların bu gibi günlerde böyle akıl almaz kazalara bolca düşmeleri normaldir.

Siyasi iktidarın gaz’a gelen sicili çoktur.

Elinde savaş izni olan bir siyasi iktidarın kahyalık ve taşeronluk alışkanlığı gereği ‘hukuki belge, hukuki zemin’ aramaya zahmet etmeyeceği gerçeği hepimizin korkusu ve talihsiz beklentisidir.

10) Ayrıca, savaş ille de top mermi ve askeri saldırı değildir, şu anda mesela Antep ve Hatay gibi büyük şehirlerimiz çoktandır ‘tecrit’ edildi ve hatta bazı ilçe ve köyleri tamamen ‘karantina’ altında, ve bazı bölgeler de ise ‘taşınma, boşaltma’ faaliyetleri başlamıştır, birkaç ay sonra da burası savaş bölgesi deyip zorla sürgün başlatılması sürpriz değildir.

Kardeşlerim, deliğinde kapalı yaşayan fare ve yavrusu, kedi korkusundan dışarı çıkamaz, karınları da açtır, birgün deliğin önünde bir peynir parçası görürler, yavru fare, anne ne güzel çıkıp yiyelim der, anne fare, oğlum, bir düşün, biz bir fareyiz, kediler niçin bize peynir ikramında bulunsun, diye tenbihler, sanırım bu evrensel insanlık fabl’ları imam-hatiplerde hiç anlatılmamış, bu ders çıkartılacak hikayeler yerine, Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın şiirleri okutulmuş. Ancak sayın Tayyip bey Fatih’in İstanbul’u aldığı yaşı çoktan geride bıraktı hatta Abdülhamit’in düştüğü yaşlara daha yakın.

Nihat Genç
Odatv.com

nihat genç savaş arşiv