Gezi Parkı eylemcilerine manifesto

164 yıl önce, sanki bugün için söyledi: Thoreau: “Yasalara duyulan saygı, doğrulara duyulan...

164 yıl önce, sanki bugün için söyledi:

Thoreau: “Yasalara duyulan saygı,

doğrulara duyulan saygıyı geçemez!”

Gençlerle filizlenen Taksim Gezi Hareketi, yepyeni bir anlayışın habercisi. Henüz adı konmamış. Çerçevesi çizilmemiş. Sınırları belirsiz. Hedefleri şimdilik muğlak. Olsun. Zaman içinde mutlaka yerli yerine oturacak, sosyal talep karşılığını bulacak.

Bit pazarına nur yağdıranlardan, geçmiş reçetelerden medet umanlardan değilim. Fakat, zincire yeni bir halka ilave edebilmek için eskileri bilmek de yarar var.

Henry David Thoreau (Tora diye okumak doğru olur, 1817-1862), Amerikalı bir düşünür. Daha o zamanlar, sonrakilere örnek teşkil edecek kadar çevreci. İnanılmaz bir bireyci ve bireysel özgürlük savunucusu.

O kadar ki, en ünlü eserinin adı: Sivil İtaatsizlik (Civil Disobedience, 1849) Mahatma Gandhi’nin en büyük ilham kaynağı. Yine Martin Luther King’in de en çok önem verdiği başucu eserlerden biri.

Bu mutlaka bilinmesi ve okunması gereken düşünürün ünlü çalışmasından bazı pasajlar aktarmak istiyorum:

Gezi Parkı eylemcilerine manifesto - Resim : 1

“SİVİL İTAATSİZLİK”[1]

·“En iyi hükümet, en az hükmedendir!”

·“Hükümetlerin en iyisi, hiç hükmetmeyendir. İnsanlar hazır olduklarında, hükümetler bu tipte hükümetler haline gelecektir.”

·“Sürekli ordu, yalnızca sürekli hükümetin silahıdır.”

· “Bir kurumun vicdanı olamaz ama, vicdanlı kimselerden oluşan bir kuruluş, vicdanlı bir kuruluştur.”

·“İnsanlar, devlete hizmet etmekte ama, insan olarak değil, bedenleri olan makineler olarak. Onlar: sürekli ordu, asker, gardiyan, memur ve yasa uygulayıcılarıdır… Aslında bu hizmetlere koşmak için, belki de taştan ve topraktan insanlar üretilmelidir…”

·“Yalnızca çok az insan – kahramanlar, yurtseverler, şehitler, devrimciler – devlete vicdanları ile hizmet ederler ve bu sebepledir ki çoğunlukla direnişle karşılaşır ve düşman gibi görülürler.”

·“Herkes, hükümetin zulmü ve yetersizliği dayanılmaz olduğunda, devrim yapma: direniş ve biat etmeyi reddetme hakkı olduğu konusunda hemfikirdir.”

·“Asıl kavgam, uzaktaki düşmanla değil, en yakında uzaktaki düşman ile birlik olan ve fırsat sunan düşmanladır. Bu kimseler olmasa, zaten uzaktaki düşmanın hiçbir zararı olamayacaktır.”

·“Adam gibi adamlarda, kemikten bir omurga olmalıdır!”

·“Kendini büyük ya da küçük bir yanlışı düzeltmeye adamak. Temelde kimsenin görevi değildir. Bundan daha önemli saydığı meşguliyetleri olabilir. Ama en azından görevi, kötülüğün içinde bulunmamak ve kötülüğe hiçbir şekilde destek vermemektir.”

“DEVLET, BİREY’İ

TANIYANA KADAR…”

·“Düzen ve Sivil Yönetim adı altında kendi ettiğimiz kötülüğü desteklemek ve ona saygı duymak zorunda bırakılırız. Günah yüzünüzü bir kez kızarttıktan sonra, alışkanlık yapar… Ahlâksızlıktan kayıtsızlığa dönüşür…”

·“Neden yönetimler, çözüm sunan azınlığı dikkate almazlar? Neden daha canları bile yanmadan ağlamaya başlarlar? Neden vatandaşları, yönetimin hatalarını bulmaya ve düzeltmeye teşvik etmezler? Neden İsa her zaman çarmıha gerilir?”

·“Her değişim, daha iyisi içindir.”

·“Adâletsiz cezalar dağıtan bir yönetimde, adâleti savunan birinin yeri, hapishanedir!”

·“Çoğunluğun isteklerine uyan bir azınlık, güçsüzdür. Ama tüm güçleri ile durduklarında, karşı konulmaz olurlar.”

·“Ne zaman ki insanlar bağlılığı redderse ve memurlar istifa ederse, o zaman devrim tamamlanmış olur.”

·“Devletin yalnızca fiziksel güç olarak üstünlüğü vardır. Ben bu dünyaya zorlanmak için gelmedim. Kendi ritmimle nefes alabilmeliyim. Beni, kendileri gibi olmaya zorlayamazlar!”

·“Eğer bir bitki, doğaya uygun yaşayamıyorsa, ölür: tıpkı insanlarda olduğu gibi.”

·“Devlet, bireyi: yüksek ve bağımsız bir güç olarak tanıyana ve buna göre davranana kadar, gerçek özgürlük ve aydınlanma tamamlanmış olmayacaktır!”

İNTERAKTİF SOHBETLER:

Ochychernye: Sevgili Dostum. Mesajınıza üzüldüm. Kendimi adeta radikal bir TV kanalında bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan bir muhatabın salvosu karşısında hissettim. İzninizle, mesnetsiz göndermelerinize cevap vermeye çalışayım.

Struma adlı belgesel roman, üzüleceksiniz ama İshak Alaton’un sponsorluğunda çıkmadı. Destek Yayınları ile Turar Rıskulov ve Türkistan’da Millî Komünizm araştırmamla ilgili olarak anlaştım. Arada, Struma ile ilgili de çalışmalarım da olduğunu söyleyince, bu kitaba öncelik vermeyi tercih ettiler. Bu konuda dünyadaki basılı bütün Türkçe, İngilizce ve Almanca yayınlardan yararlandım. Kitap bittikten sonra, o güne kadar bir kere bile karşı karşıya gelmediğimiz İshak Bey’e - o günleri 15-16 yaşında yaşamış ve konuyla ilgilenen biri olduğu için, önsöz yazmasını teklif ettik. Kabul etti.

Ben, bir bilim adamıyım. Hiçbir görüşün propagandasını yapmam. Struma, bir belgesel romandır. Belgesel roman (Documentary Novel veya Docu-Drama) taraf tutmadan sadece ve sadece o günün gerçeklerini yansıtır.

Nobel diye bir derdim yok. Herhalde beni Orhan Pamuk ve benzerleri ile karıştırdınız. Türk’üm. Objektif analizler dışında, Türklüğü karalamak gibi bir niyetim de hiç olmadı, olamaz da...

Son sorunuz hüzün verici. Adeta faşizan bir saldırı gibi... Bakın dostum, katıldığım bütün TV programlarında ve gazete röportajlarında söyledim. Ama herhalde takip edemediniz. Sanırım, siz kitabı da okumadınız.

Ben, Yahudi değilim. Selanik kökenli de değilim. Eşim, Çerkes. Yahudi akrabam da yok. Ticaretten hiç anlamam. İsrail veya Yahudi Diasporası ile ithalat-ihracat gibi bir bağlantım olmadı. Bundan sonra olacağı da yok. Ömrüm boyunca gazetecilik yaptım. Ve akademisyen olarak hayatımı kazandım. İsrail’e gitmedim, konsolosluğunun yerini bile bilmem.

Bana kimse cesaret madalyası vermedi bugüne kadar… Ama benim elimde olsa, bir cehalet madalyası ihdas eder ve hak edenlere dağıtırdım…

Umarım, günün birinde bir rakı sofrasında buluşur, halleşiriz.

Sevgiler.

Figul: Figül Kardeşim… Bu öğütler demeti, zaten uygulananların ironik bir özeti. Polar-Kutuplar sistemi, zıtların birbirini çekmesi açısından doğru bir yaklaşım…

Halit Kakınç

Odatv.com

[1] Melis Olçum tarafından Türkçe’ye çevrildi. KAFEKÜLTÜR / Zeplin Yayıncılık tarafından yayınlandı.

Gezi Parkı arşiv