Geçmişten günümüze 21. Peron, 42 yıllık Eurovision öyküsü ve tüm bilinmeyenleri

Kaan Çağlayangöl yazdı

21.Peron, 1973 yılında kurulmuş olan önemli bir grup. Birçok müzik sever 21.Peron’u, 1979 yılındaki Eurovision Şarkı Yarışması nedeniyle hatırlayacaktır. 21.Peron, günümüzde varlığını halen sürdüren başarılı bir grup olma özelliğine sahip. Eurovision’a bazı siyasi nedenlerden dolayı katılamamaları o günden bugüne kadar 21. Peron’un müziğini sekteye uğratmadı. Üretime sürekli olarak devam ettiler. Grubun “1973” adlı yeni albümünün kayıtları bitmiş durumda ve piyasaya çıkmak üzere… Takipte kalmanızı öneririm.

Geçmişten günümüze 21. Peron, 42 yıllık Eurovision öyküsü ve tüm bilinmeyenleri - Resim : 1

21 Aralık 1974 İhsan Alyanak ile birlikte...

1970’li yıllardan bu yana müzik yaşamına devam eden grup sayısı bugünlerde Türkiye’de bir hayli az sayıda. Yeni nesil müzisyenlerin geçmiş dönem müzikleri iyi bilmediklerini görüyorum ve bu durumun müzik adına pek de iyi olmadığını düşünüyorum. Ben de grup üyelerine hem 21. Peron’un baştan sona müzik öyküsüne dair hem de Eurovision’dan, Türkiye’de yapılan grup müziğine kadar geniş bir yelpazede sorular sordum ve kapsamlı bir röportaj gerçekleştirdim. Keyifle okumanız dileğiyle…

Geçmişten günümüze 21. Peron, 42 yıllık Eurovision öyküsü ve tüm bilinmeyenleri - Resim : 2

(21. Peron Albüm 2003)

21. Peron, Türkiye’deki rock müziği için önemli bir kilometre taşı niteliğinde. “Seviyorum”, “Tanışma”, “21. Peron”, “Tapon”, “Sanki Hep Buradaydık” albümlerinizi meraklıları yakından biliyor. 21. Peron 1973 yılından bu yana(bir dönem ara verse bile) müzik hayatına devam ediyor. Bu kadar uzun bir süreden sonra geçmişe baktığınızda neler düşünüyorsunuz?

Geçmişten günümüze 21. Peron, 42 yıllık Eurovision öyküsü ve tüm bilinmeyenleri - Resim : 3

Alp Gültekin: Evet, vermek zorunda kaldığımız ara uzun oldu, ancak hiçbirimiz yaşamın içinde onca uğraşa rağmen müzikten kopmadık. Çok şey değişti doğal olarak…Uyum sağlamayı sürdürüp teknolojinin ve yeni müziğin gerisinde kalmadık. Böylece merakımız ve müziğe olan sevgi yeniden buluşmamıza neden oldu… Ve kaldığımız yerden devam yerine beş adım atlayarak devam ettik.

Geçmişten günümüze 21. Peron, 42 yıllık Eurovision öyküsü ve tüm bilinmeyenleri - Resim : 4

Haluk Öztekin: Aslında bu uzun ara, bizim için bir avantaj oldu. Hem teknoloji gelişti, hem de dinleyici profili değişti. Biz de, buna ayak uydurmak için zevkle uğraştık ve çok keyif aldık.

Andreas Wildermann: 1969 -1979 arası tüm dünyada müziğin uç noktalarda salınım gösterdiği yıllardır. Bir tarafta 68’lerin özgürlükçü, muhalif mirası… Keman, flüt ve başka sazları kullanan grupların yerel folklorik tınılarla harmanlayıp evrensel mesajları paylaşması…Otantik ve ham soundların zamanla cilalı stadyum rock sound’una dejenere olması ve gücünü yitirmesi. Öte yanda yetmişlerin ortasında yükselmeye başlayan disko ve ana akım bol makyajlı pop ikonlarıyla sahnenin değişmesi, sıradışı müzikler üreten grupların gündemden düşmesi, kısa süreliğine de olsa muhalefeti punk akımının üstlenmesi… 1980’ler ve sonrasında apolitik boyalı saçlı popçuların tüm dünyada ana akımı oluşturması, moda ikonu tiplerin müzikal içeriğe baskın çıkması, müzik endüstrisinin büyük şirketlerde tekelleşmesi, grup soundunun yerini prodüktör sounduna terketmesi, bu döngüde caz,prog,rock,metal,gothic,saykodelik,punk gibi türlerin festivaller dışında azalan sayıda dinleyiciyle buluşması… Geçmişe baktığımda, 1980‘ lerden, özellikle de 2000’ lerden sonra üretilen şarkıların giderayak vasatlaştığını ve klon şarkılara evrimleştiğini görüyorum. Şarkısının iki haftada 300 milyon dinleyiciye ulaştığını övünerek dile getiren moronların Hindistan veya Rusya’dan paket paket “like” ve “tık” satın aldırıp ego şişkini rüyalara daldığını yorumsuz izliyorum. Takipçilerini de… 21.Peron sitemize de her gün çuval dolusu like ve tık teklifleri yağıyor. Pazarlamaymış, promosyonmuş efendim… 21.Peron üyeleri işinde gücünde, kimi emekli oldu. Duruşumuz belli… Bu tür hile hurda ticarete bizim ihtiyacımız yok. Neyse, dijital platformlarda ana sayfada dayatılan “yeni” şarkıların çoğu değil hiçbiri beni kesmiyor. İlk beş saniye sonrasında o “eseri” kapatıyorum. Evimdeki 4500 LP’lik koleksiyonum (1968-1970 arası psychedelia, 1958 sonrası caz, klasik rock, metal, avant-garde, noise, progresif, krautrock , etnik, modern klasik vs vs) beni hala cezbediyor, huzur veriyor , dinlerken de müthiş keyif alıyorum. “Eski Türkiye” ’de yaşamış olmanın gururunu taşıyorum. Yetmişli yılların ilk yarısını çok özlüyorum. Elli yıllık geçmişe bakınca, kayıt teknolojisi, miks, edit, mastering, prodüksiyon alanlarında çağ atladık. Yine de iyi çalınmış, iyi kaydedilmiş analog yapıtlar her zaman dijital ürünlerle boy ölçüşür kanısındayım. Örneğin, Living Stereo 1958 kayıtları efsanedir, dijital 48-kanal kayıtları çırak çıkartır. Yapıtların içeriğine gelirsek, zevkler tabii ki bir seviyeyi aşabilirse tartışılmaz. Yeter ki ne dinlediğini , nerede ve nasıl dinlediğini düşün. Şu sıralar albüm yapacak kadar konsepti, birikimi ve bestesi olmayanların tekli furyası ise genel gidişata uygun gibi.

Geçmişten günümüze 21. Peron, 42 yıllık Eurovision öyküsü ve tüm bilinmeyenleri - Resim : 5

21. Peron’un müziğini tam olarak nasıl tanımlıyorsunuz? Progressive rock, salt bir rock müzik ve pop-rock türleri bugünlerde pek bilinmiyor. Sizin tanımınız bu anlamda çok önemli.

Haluk Öztekin: Ben hep söylediğim gibi aynı şekilde yorumlayacağım: Bizim eserlerimizde “beklenti” yoktur. Aksine şaşırtmalar ve köşe kapmacalarla donatılmış ezgiler mevcuttur. Bazen, bir eserimizin içinden 2 hatta 3 ayrı eser çıkar diye düşünürüm. Eserlerimiz zaman zaman klasik müzik, rock, rap, saykodelik ve Anadolu ezgileri içerir.

Geçmişten günümüze 21. Peron, 42 yıllık Eurovision öyküsü ve tüm bilinmeyenleri - Resim : 6

Andreas Wildermann: 11 Temmuz 1973 yılında 21.Peron olarak bir araya geldiğimizde, o yıllarda ticari ve popüler anlamda moda olan aranjman ve Anadolu-Pop ‘un çoğunlukla üç akorlu şemalarından sıyrılmayı amaçladık. Rock, senfonik tınılar, çok seslilik ve peronize Anadolu motiflerini daha karmaşık ve ticari klişelerden uzak enstrümantal yapıtlar şeklinde harmanlayarak kendi tarzımızı oluşturmaya çalıştık. Ortaya, dinleyicilerimizin de tanımlamasıyla, Progresif-Anadolu-Türkçe eklektik rock tarzında yapıtlar çıktı. Progresiften bizim ne anladığımız ve genelde ne anlaşıldığı konusuna gelince: ilerleyen, başka müzik türlerini de içine alarak alanını genişleten, eserlerde birtakım şemalara, dayatılan ticari sürelere ve eserin pazarlanmasına yarayan klişelere bağlı kalmayan, dinleyiciye uyumsuz/dissonant gelebilen tınılardan çekinmeyen eserler… Müzik tarihine baktığımızda Frank Zappa, Genesis, Gentle Giant, Universe Zero, Art Bears, Henry Cow gibi çok farklı tınılarda müzik yapanların ortak paydası progresif müzik kulvarında olmalarıdır. Bir eserin progresif olup olmadığı, çoğu zaman icra eden tarafından değil, dinleyici ve izleyici tarafından yapılan değerlendirmedir. 21.Peron’un parçalarında doğaçlama sololar enderdir, aranjmanlar bellidir, yazılıdır. Kullandığımız notasyon programı sayesinde artık partisyonlarımızı rahatça arşivliyoruz. 2013‘te yeniden bir araya gelince crunch gitar ve distorsiyonlu tınıları, loop ve çeşitli efektleri de keyfimize göre soundumuza eklemledik. Sözlü parçalarımızı çok sesli vokallerle donatıp müzikal yelpazemizi genişlettik, içimizdekileri söz yazarak doğrudan yansıtmaya başladık.

Yeni dinleyicilerimiz için 21.Peron’a giriş kılavuzu önerim:

1- Anlatamıyorum (1977)

2- Sanki Hep Buradaydık ( klip ) (2017)

3- Mani (2018)

4- Çatalkaya Valsi (2020)

5- 18400 TL(1975)

6- Sessizlik Ürkütür (2018)

Alp Gültekin: Müziğimiz sanki çeşitli kültürlerin birleşimi gibi…Fikir çok…İstek çok…Yeniliğe açık..Beklenti yok…Kabullenme ve eleştiriye açıklık var….Bu nedenle kavgasız dövüşsüz mutlu mesut geçen provalar ve sonuçta yenilikçi müzik.

Geçmişten günümüze 21. Peron, 42 yıllık Eurovision öyküsü ve tüm bilinmeyenleri - Resim : 7

Son yıllarda Türkiye’nin Eurovision’a katılmama kararı alması bir hayli gündem oldu. 21. Peron’un Maria Rita Epik ile çok önemli bir Eurovision macerası var. Bilmeyenler için anlatmakta fayda olduğunu düşünüyorum. 1979 yılında Maria Rita Epik’in bestesi olan "Seviyorum” adlı şarkı ile Eurovision Türkiye Finaline katılmıştınız. O yıl, Türkiye finalinde “Seviyorum”, on üç şarkıyı geride bırakarak birinci seçilmişti. 1978 yılında düzenlenen yarışmayı İsrail’in kazanması, 1979 yılındaki yarışmanın Kudüs’te yapılması anlamına geliyordu. Fakat 21. Peron ve Maria Rita Epik yarışmaya katılamadı. Yarışmaya neden katılamamıştınız ve o günlerde tam olarak neler yaşanmıştı?

Geçmişten günümüze 21. Peron, 42 yıllık Eurovision öyküsü ve tüm bilinmeyenleri - Resim : 8

(Hey kapağı: 1979)

Andreas Wildermann: 21.Peron üyelerinin yarışmalara katılma geleneği 1970 yılına , 51 yıl öncesine kadar dayanıyor. Ben dört yıl üstüste Milliyet Müzik yarışmalarına İzmir Koleji ekibiyle katılmıştım. 1970’te icra birincisi olup 45’lik plak kaydetmiştik.Sonraki yıllarda “Tommy” rock operası, Suite Judy Blue Eyes çalıp derece almıştık. Yarışmada bizim gruba rakip okullarda kimler yoktu kimler: Melih Kibar, Stephan Umutyan, Galip Kayıhan, Saruhan Erim, Halit Kakınç, Muhtar Turan, Ohannes Kemer, Nur Moray, Setrak Bakırel, Ayhan Sicimoğlu…Yarışma bir okuldu adeta, Türk müziğine katkısı büyüktür. Milliyet Müzik yarışmalarının mimarı sevgili Doğan Şener’i bu vesileyle bir kez daha rahmetle anıyorum. Haluk Öztekin , Gökhan Akçay , Erden Erdem de ikişer yıl yarışmaya katılıp dereceye girdiler. Peron’un ilk kadrosundan Halil Yıldırım ve Aron Şerez de Milliyet yarışmalarına Namık Kemal Lisesi grubuyla katılmıştı, oradan tanışıyorduk… 1976 Denizli Altın Horoz yarışmasına katılan 21.Peron, değişik tarzıyla Şanar Yurdatapan’ın ilgisini çekmişti. ŞAT Yapım’da ilk stüdyo kayıtlarımızı yapmıştık. Yarışma geleneğimiz bir tarafa, Eurovision’a katılma fikri Maria Rita Epik’in gruba katılımıyla doğdu. 1979 Eurovision Türkiye finaline amatör bir grup olarak katılıp, halk oylamasıyla birinci seçilmiştik. Sanırım kazanan şarkının halk oylamasıyla belirlendiği ilk ve son yarışmaydı. Petrol krizi dönemiydi, OPEC ( Petrol ihraç eden ülkeler, yani S.Arabistan, Libya, Katar vs.) petrol fiyatlarını ikiye katlayınca ve de İran’da işbaşına gelen molla rejimi ABD’ye uzanan vanaları kısınca kriz patlamıştı. Yarışmanın İsrail’de yapılması vanaların başındaki Arap ülkelerinin tepki göstermesine yol açtı, başbakan Bülent Ecevit’ti, bu hükümete Kudüs’teki finale katılmaması yönünde baskı yaptılar. İki satırlık, gerekçe bile içermeyen matbu bir yazıyla finale katılmaktan vazgeçildiği gruba bildirildi, bulaşık bezi gibi kenara atıldık. Tarih tekerrürden ibarettir, Arabın gücü sadece Türkiye’ ye yetti, diğer ülkelerin finalistleri Kudüs’e gidip çatır çatır yarıştılar, şarkılarını söylediler. Moralimiz bayağı bozulmuştu, amatör bir grubun yarışma katılımını politik omurgasızlıkla silmek çok kolaycı ve ucuz bir hamleydi … Akabinde 21.Peron, Tanışma adlı albümü kaydetti, album Hey Dergisi albüm listelerinde 8.ciliğe kadar yükseldi, 1979 yazına girerken üyeler yaklaşan mezuniyet sınavlarına hazırlanmak üzere müzik çalışmalarına noktayı koydu.

Geçmişten günümüze 21. Peron, 42 yıllık Eurovision öyküsü ve tüm bilinmeyenleri - Resim : 9

Haluk Öztekin: O dönemlerin Kaddafi ve OPEC’ e bağımlı bir petrol politikasıdır esas neden. Sayın Ecevit, Eurovizyon finali Kudüs’ te yapılacağından Kaddafi’ nin yanında yer aldı ve bizi yarışmadan çekti.

Bir önceki soru ile bağlantılı olarak size şunu sormak istiyorum; Türkiye, tekrar Eurovision’a katılmalı mı? Bu yarışmaya katılmamak bize, müzik olarak ne kazandırır? Ne kaybettirir?

Geçmişten günümüze 21. Peron, 42 yıllık Eurovision öyküsü ve tüm bilinmeyenleri - Resim : 10

Haluk Öztekin: Eurovision kült bir yarışmadır. Tabii ki katılmalıyız.

Andreas Wildermann: “Eurovision Song Contest” bir müzik yarışması, aynı zamanda da yarışma simülasyonu. Uluslararası karakter taşıyan bombastik bir eğlence programı. Çoğunlukla banyoda söylenebilecek basitlikte, ana akım kulvarında sığ yapıtların yarıştığı, bazı ülkelerde boy gösterip filizlenmiş “milli duygu” reflekslerine de sübliminal veya açıkça dokunduran bir şov. Ülkelerin coğrafi olarak Avrupa’da bulunması şartı yoktur, Avrupa Konseyi’nde yer alması yeterlidir. Komşuda pişer bize de düşer oyları, etnik diaspora oyları, etnik/ırksal akrabalık duygularına bağlı oylar, tarihi ve güncel ortak politik çıkarlar temelinde oy paslaşması yıllardır itici bir gelenek haline evrilmiştir.Jürilerin yapısı da bu gerçeği değiştirememektedir. Tabii ki ABBA, Celine Dion, Sandie Shaw, Johnny Logan, Domenico Modugno gibi yarışmayla kült olmuş, başyapıtlar üretmiş sanatçıların da hakkını fazlasıyla teslim etmek gerek.

Geçmişten günümüze 21. Peron, 42 yıllık Eurovision öyküsü ve tüm bilinmeyenleri - Resim : 11

(1975 prova evi)

Sevgili Kaan, girizgahtan soruya geçiyorum: Evet, Türkiye Eurovision’a katılmalı. Başka yarışmalara da katılmalı. Katılacak şarkıyı popstar, süperstar, organizatör, prodüktör, menajer, Kültür Bakanlığı ve plak şirketleri döngüsü içinden değil, kimseye eyvallahı olmayan müzisyen/müzik programı yapımcısı/müzik yazarlarından oluşan bir jüri, halkın da izleyeceği eleme yarışması ile belirlemeli. Yarışmaya katılıp iyi sonuç almak tabii ki katılan sanatçıya artı yazar, sanatçının en geniş kitlelerle buluşmasını sağlar. Yarışmanın müziğe birşey kazandırması ve kalıcı değer taşıması için katılan şarkının özgün, ait olduğu coğrafyadan da beslenmiş, klişelerden uzak olması gerektiği kanısındayım. Yarışmaya katılmamak kaybettirmez, senelerdir kaybettirmedi de. Çok somut sorunlarla mücadele eden, açlık sınırındaki halkımız bu eğlenceyi umursamaz bile, böyle bir gündem yok…

Alp Gültekin: Eurovizyon önemli …bütün dünyanın gözünün üzerinde olduğu bir yarışma…dahası yeni sanatçıların ve toplulukların tanınmasına neden olabilecek büyük ödüllü bir yarışma…çok iyi bir hedef ..bu ve bunun gibi uluslararası yarışmalar yapılmalı ve Türkiye’den sanatçılar kesinlikle katılmalı…katılmak ilerlemek icin bir kazançtır..bir yoldur..var olanın bir başka yolu. Geri çekilmek ...Adı üzerinde geri kalmak!

21. Peron günümüzde üretimine devam eden aktif bir grup. Geleceğe dair 21. Peron’un planları nedir? Albümler ve konserler(pandemi sonrası) devam edecek mi? Sizleri çok iyi takip eden bir dinleyiciniz olduğunu yakından biliyorum.

Haluk Öztekin: Fiziki şartlar elverdiği ölçüde hem provalara, hem stüdyo kayıtlarına hem de konserlere devam etmek istiyoruz.

Andreas Wildermann: Pandemi nedeniyle tam birbuçuk yıldır prova yapamadık, konsere çıkamadık. Bilime kafası basmayanların uygulamalarıyla saat 14’ten sonra evlerimizde mahpus olduk, duman olduk. Amatör kafayı bozmadığımızdan, menajer ve organizatörle çalışmadığımızdan -yerel dinleyicilerimiz olsa da - geniş kitlelere erişemiyorduk, bu saatten sonra daha da zor gibi. 1973 adını taşıyacak yeni albümümüzün miksleri bitmek üzere. Çok sesli vokallerle süslenmiş, yaşadığımız coğrafyanın köklerinden bolca beslenmiş bu progrock albümünde senfonik düzenlemeler, saykodelik enstrümantaller, Orhan Veli sözlerine bestelenmiş melodik şarkılar, İzmir’in Kavakları’nın peronize rock yorumu dinleyicisine kavuşacak. Albümün çekmecesinde onüç şarkımız var. 2021 Kasım ayından sonra, pandemi ve aşılama gidişatına bağlı, konserlere başlayabileceğimizi umuyorum. Festivaller veya belediye etkinliklerine katılabiliriz, hayatımızın son çeyreğinde genç kuşaklarla buluşmak ve şarkılarımızı paylaşmak istiyoruz.

Alp Gültekin: Yaşlar ilerliyor... el ayak tutsun, kafa çalışsın…yaşam el verdiğince devam…

Bir diğer sorum ise mesleğiniz doktorlukla ilgili... Covid-19 ve beraberinde tüm dünyada ilan edilen pandemi aynı zamanda bir müzisyen olarak müziğin geleceği hakkında neler düşündürüyor ve hissettiriyor?

Andreas Wildermann: Sürekli güncellenen aşılama programları ile salgını ancak dizginleyebileceğiz. İnsan sağlığına yönelik komplocu saldırılara, paranoyak aşı karşıtlarına asla taviz vermemeliyiz. Önlemler tecrite kadar gidebilmeli. Pandemiyi bitirecek tek yol bilimsel düşünceden, tıbbi prosedürlerin etkin ve yaygın uygulanmasından geçer. Pandemi uzarsa müzisyenlerin ve dolayısıyla müziğin geleceği sekteye uğrar, evlerde hapis tek kale maç yaparak bir yere varamayacağız.

Alp Gültekin: Bu şartlarda yeni arayışlar var elbet…genel olarak halka ulaşmak farklı yollardan olacak…konserler şimdi yapılıyor olsa bile neler getireceği belli değil pandemi açısından , hala tehlikeli…öncelikle medya kanalları ile iletişim sağlanacak ve ona göre değişiklikler olacaktır..

Haluk Öztekin: Bence üretim son hızla devam ediyor ama performans ister istemez tam kısıtlı.

Türkiye’de, 1960’lı yıllardan itibaren sizin gibi birçok grup (Moğollar, Kurtalan Ekspres, Kardaşlar, Dadaşlar gibi) ortaya çıktı ve bir döneme damgasını vurdu. Bugün rock grupları yine var fakat üretimleri sizin döneminizdeki gibi değil. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Haluk Öztekin: Türkiyede fikir ve sanat eserleri tam korunamadığı için bu işten ekmek yemek ancak ticari müzikle mümkün. O nedenle son zamanlarda müzik kalitesi sorgulanır olmuştur. Ancak unutmayalım, eğitim ile doğru orantılıdır bir ülkedeki müzik kalitesi!

Andreas Wildermann: Dillendirdiğin 70’lerin imza ve mihenktaşı gruplarını dinlemekten hala büyük haz alıyorum. Özgün, köklerine bağlı ve tutarlı işlere imza attılar. Sonraki nesillere yol gösterdiler. Bülent Ortaçgil’in Benimle Oynarmısın albümü de o dönemde üretilmiş bir başyapıttır. 80‘ lerden sonra popçular sığ sulara tüy dikti. Diğer yandan Mozaik, Replikas, MFÖ, Nekropsi, İhtiyaç Molası, Zuğaşi Berepe, Taner Öngür , Mor ve Ötesi, Gevende, Timuçin Şahin ve şu an aklıma gelmeyen niceleri iyi müzik ürettiler.

Alp Gültekin: Nasıl daha kısa zamanda daha çok para kazanırım, daha absürt ne yapayım da ünlü olayım tarzına vardığından öyle oluyor…hani şu ''el yapımı ve sanayi yapımı” farkı. El yapısı daha çok emek ve değer taşır.. diğeri ucuz, seri üretim.

Son sorum ise İzmir’le ilgili... İzmir’in önemli bir müzik geçmişi var. Fakat son yıllarda o geçmişi çok arıyoruz. İzmir’in müzikte geçmişi aratmaması için neler yapması gerekiyor? Yerel yönetimlere ve müzisyenlere düşen görevler sizce nedir?

Haluk Öztekin: Pandemi bitince başta Belediyemiz ve STK’ lar müzisyenleri daha çok desteklemeli, konser teşvikleri arttırılmalı, daha çok sanatçıya el verilmelidir. Belediyenin bağımsız bir Kültür ve Sanat Daire Başkanlığı olmalı, kentin her yerine her türlü müzik ve sanat etkinliğini ücretsiz ulaştırabilmelidir.

Andreas Wildermann: İzmir’de yapımcı şirketler, mekanik çoğaltım ve dağıtımı gerçekleştirecek müzik endüstrisi oluşamadı, hala da yok. Merkez İstanbul. Fuar da bitti. İzmir’li müzisyenler bar, düğün ve cafelere mahkum. Mekan sahiplerinin isteği doğrultusunda düşük paralara cover çalıyorlar, bazen ücretlerini bile alamıyorlar. Tee saat 23’de sahne alma geleneğini de saçma buluyorum, o saatte belli bir kitleye çalıyorsunuz, siz çalarken herkes vırvır konuşuyor, kafalar binbeşyüz. Mekanların sahne saatlerini Avrupa’da olduğu gibi sekizlere,dokuzlara çekmek gerek. Mekanı işleten de, müşteri/dinleyici de buna alışacak. Ertesi günü erken saatte işine gücüne veya okuluna gidecek dinleyiciyi niye dışlayalım. Endüstri yok, sahne yok, sonuçta İzmir’li müzisyen İstanbul’da iş arıyor, şanslı olanları prodüktör ve şirket buluyor. Belediye ve başka kuruluşların sponsorluğunda yerel sanatçılar için festivaller,konserler düzenlenirse, öncelikle İzmir’li sanatçılara sahne açılırsa iyi olur. Endüstri konusunda müzisyenlerin yapabileceği pek bir şeyler yok, iş maddi güce ve idareye kalmış.

Alp Gültekin: Belediyeler, kültür müdürlükleri, dernek ve vakıflar bu işleri daha çok önemsemeli. Maddi ve manevi destek olmalılar…bol yerel, ulusal ve uluslararası yarışmalar, festivaller, konserler…

Andreas Wildermann: Sevgili Kaan Çağlayangöl , bu platformda düşünce ve duygularımızı paylaşabildiğimiz için 21.Peron adına çok teşekkür ederiz.

Ben de 21. Peron’a içten cevapları için teşekkür ederim.

21. Peron güncel kadrosu

Davul : Erden Erdem ( Diş hekimi )

Bas : Gökhan Akçay ( Doktor, genel cerrahi uzmanı )

Gitar : Haluk Öztekin ( Profesör doktor, ortopedi uzmanı )

Tuşlu çalgılar : Andreas Wildermann (Doktor , iç hastalıkları uzmanı )

Keman,viyola : Alp Gültekin (İzmir Devlet Senfoni Orkestrası’ndan emekli, oda müziği gruplarında çalışıyor )

Vokal : Ahmet Safa İkis ( Eczacı teknisyeni )

Kaan Çağlayangöl

Odatv.com

eurovision