Fransa bu cüreti nereden mi alıyor anlatayım

Adamlar, her cepheden ve her türlü silahla saldırırken, biz meydanlarda sadece sözle, “Eyy’le, esefle” karşılık veriyoruz. Yetti gari!..

Gündemimiz, Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un terör örgütü temsilcilerini Sarayında ağırlayıp, terör örgütüne destek sözü verdiklerini açıklaması, üstüne “Türkiye ile terör örgütü arasında arabuluculuk yapma” teklifinde bulunması.

Şaşırdık mı? Tabii ki, hayır. Fransa’nın “Kürdistan/Ermenistan”, haliyle terör örgütü sevdası değişmez ve tarihi bir gerçek.

Şaşırmadık, ama öfkeliyiz. Haklıyız da bir soluklanıp, sadece son 2 ayda olanları hatırlayarak, dünkü çocuğun bu cüreti nereden bulduğunu görelim.

Ülkemizde gözaltında olan Fransız vatandaşları için neredeyse her hafta Ankara’yı aramak zorunda kalmasının kendisi için “En zor görev” olduğunu söyledi, vatandaşları tahliye oldukça Erdoğan’a teşekkür etti. Hiç üzerimize alınmadığımız gibi, Ocak başında Fransa’ya görkemli bir ziyaret düzenledik. O, tutuklu gazeteciler ve basın özgürlüğü konusunu gündeme getirip, “diktatörlük” imasında bulunurken, biz ona “Dostum” diye hitap ettik.

Bu ziyaretten bir hafta sonra Washington’da ABD, İngiltere, Suudi Arabistan ve Ürdün’ün yanısıra Fransa temsisinden oluşan bir grubun “Yeni Ortadoğu stratejisi” konulu gizli bir toplantı yaptığı, toplantıda, ana omurgasını YPG’nin oluşturduğu sözde “Demokratik Suriye Güçleri”ni Cenevre görüşmelerine dahil etmenin yollarının arandığı ayrıca, “Türkler ve Kürtler arasındaki çatışmalar, grubun kararlarına olumsuz etki edebilir” denildiği ortaya çıktı.

Yine kulağımızın üstüne yattık!..

LAFARGE KİMİN?

Mart başıydı; Afrika ziyaretine çıkan Erdoğan, Afrin’deki tünellerle ilgili şunları söyledi:

“Şu anda bütün tüneller tamam. Oralara gelen o mikserler çok ilginçtir. Mikserler kimin? Lafarge. Lafarge kimin? Fabrikaları var orada. O tünellerin halini gördük. Bu tünellerin içinden değişik yerlere giden yaşam alanları var. Bütün bunlar ortadayken Batı, bize hâlâ neyin hesabını soruyor?”

Erdoğan, Lafarge’ın Fransız şirketi olduğunu bilmez mi? Bilir de ülke adını telaffuz etmemesi herhalde “dostluğun” gereğiydi!..

Aynı yaklaşımı, geçenlerde YÖK’te rektörlere konferans veren Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’da da gördük. Akar, Afrin’deki koruganlar, hendekler ve yer altındaki inşaalara dikkat çekerken, “Bu koruganlar, teröristlerin yapacağı iş değil. Bir devlet aklı olmadan, bir mühendislik hizmeti olmadan, bir projelendirme olmadan bunların tek başlarına böyle bir şey yapmalarının imkân ve ihtimali yok” dedi.

Aynen öyleyken ve o “devlet aklı”nın önde geleni Fransa iken, gözlerimizi kapatmaya devam ettik.

Bununla kalsa iyi; Fransa, Afrin operasyonunu eleştirirken, Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu, Erdoğan’ın sürekli Macron’u arayıp, bilgi verdiğini duyurdu.

Aralarında Fransa’nın da olduğu AB Konseyi, Türkiye’nin Kıbrıs açıkları ve Ege Denizi’ndeki faaliyetlerini “yasa dışı” olarak niteleyip kınadığında, “Kabul etmemiz mümkün değil… Esefle kınıyoruz” diye tepki gösterdik, ama hemen ardından yine Macron’u arayıp, “bilgi” verdik. Üstüne bir de AB liderleri “Bunları yüzümüze söylesin” diye koşa koşa Varna’ya gittik.

MACRON’A BU GÖREVİ KİM VERDİ?

Her yaptıkları yanlarına kâr kalanlar, daha neler söylemez, hangi ahlâksız tekliflerde bulunmaz ki?!.

Peki Macron, AB’nin dışında başka kimden bu denli cüret aldı?

Türkiye’nin iki baş düşmanı “FETÖ” ile PKK ve uzantılarının arkasında olduğu ayan beyan ortadayken, “Dost/Müttefik” saymaya devam ettiğimiz, hatta daha 5 gün önce Erdoğan’ın, “Biz elbette müttefiklerimize silah doğrultmayız” diye işaret ettiği ABD’den.

Birkaç gün önceydi; Trump, Macron’la bir telefon görüşmesi yaptı. Görüşmede, iki liderin Türkiye hakkında da fikir alışverişinde bulunduğu ve “Başkan Trump’ın, Suriye’deki ortak stratejik zorluklara karşı Türkiye’yle işbirliğinin yoğunlaştırılması gerekliliğini vurguladığını” Beyaz Saray açıkladı.

İşte Trump’ın verdiği “ödevi” gayet iyi anlayan Macron da hemen peşinden YPG temsilcilerini Sarayında kabul etti… YPG’ye destek ve Türkiye’ye karşı Menbiç’e asker gönderme sözü verdi… Ve asıl baklayı ağzından çıkarıp, “Fransa ve uluslararası toplumun yardımıyla Türkiye ile SDG arasında diyalog sağlanabileceğini” söyledi.

Macron’un bu “açılımına” ilk tepki Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’dan geldi. “Ciddiyetten uzak bu yaklaşımları reddettiğimizi” belirten Kalın, “Dost ve müttefik kabul ettiğimiz ülkeler, terörün her türüne karşı açık ve net bir tavır sergilemelidir” dedi.

Hâlâ “Dost ve müttefik ülkeler”, öyle mi?

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da bir yandan Fransız mevkidaşı ile konuyu görüştüğünü bildirdi. Öte yandan, “Sen kimsin ki arabuluculuk yapacaksın? Bir terör örgütüyle Türkiye arasında arabuluculuk yapma cüretini nereden buluyorsun?” diye sordu.

Erdoğan ise, “Boyunu aşan işlere girme” uyarısında bulundu.

Tamam, ABD’ye “müzik notası” bile veremiyoruz… İncirlik’ten gidecekler diye aklımız çıkıyor… 11 milyar dolarlık Boeing anlaşmasını bile iptal edemediğimiz gibi, F-35 pazarlığına oturduk…

Buyurun; Fransa’nın “boyunu” ölçmek için önce bir nota verelim… Ardından şu Fransa ziyaretinde Macron’la imzaladığımız 25 Airbus, Uzun Menzilli Bölge Hava ve Füze Savunma Sistemi anlaşmalarını iptal edelim… O da olmadı, 5 bin 700 ton et alımından vazgeçelim…

Adamlar, her cepheden ve her türlü silahla saldırırken, biz meydanlarda sadece sözle, “Eyy’le, esefle” karşılık veriyoruz. Yetti gari!..

Müyesser Yıldız

Odatv.com

tünel Fransa afrin Erdoğan çavuşoğlu ypg pyd macron arşiv