Filmin sonunda yalnız kalacaklara öğütler

Nihat Genç yazdı

Şu anda Putin, deliyi üstüne gönderen Amerika ve Nato’nun ‘sinsi’ ikinci planlarını düşünüyor olmalı.

Delinin üstüne gönderilmesi sadece Suriye’nin değil Gürcistan ve Ukrayna’nın da intikamı.

Yakın tarih dolmuşa getirilmiş çok deliler tanıdı, biri Enver Paşa’dır, filmin sonunda kaçtı.

Diğeri Saddam’dır, filmin sonunda asıldı.

Saddam’ı hatırlayın, on yıl İran’ın üstüne sürüldü, sonra parasız kalınca, zengin Araplara, savaşan benim niye para vermiyorsunuz deyip Kuveyt’i işgal etti.

‘Saddamlaştırma’ dediğimiz bir diktatöre kurulan hazin son budur, önce pişpişle, sonra kullan, sonra ipini çek.

Rus uçağını Nato’nun ve Amerika’nın zımnen bilgisi ve onayını alındıktan sonra düşürdüğümüz çok açık.

Nato’nun ve Pentagon’un ‘kör rehberleri’ bu sefer Türkiye’nin önüne geçti.

Amerika sizinle iş tutar ama sizin gözünüzle size empati kurmaz, bu acı gerçeği artık bu topraklardaki yüzde elliye anlatamazsın.

Rus uçağı düşürüldükten sonra yaptıkları açıklamalara bakarsak, hem Amerika hem Nato ‘işin içinden sıyrılacakmış, kendilerini dışarıda tutacak’ bir tutum sergilediler, yani mevzuya elim yanmasın ‘maşayla’ yanaştıkları çok açık.

Ancak yandaşlara ve yüzde elliye bakarsak ‘narsist’ bir şişinme tavan yapmış durumda.

Düşünün boğulma tehlikesiyle botlara binen Suriyeliler’e hiçbir şekilde empati kurmamış bir yüzde ellimiz var, aksine, ‘biz onlar gibi değiliz’ diyen narsist böbürlenen bir yüzde elli.

Onlar gibi olmayacağınızı nerden biliyorsunuz, on yıl önce de onlar Iraklılar gibi olmayacaklarından yüzde yüz emindiler.

Suriye’de petrolle başlayan, etnik savaş ve mezhep tahammülsüzlükleriyle kaşınıp zirve yaptırılan savaş, şimdi sadece bizi değil tüm dünyayı ‘girdabına’ çekiyor.

Gerilmiş siyasi ortamın başkanlıktan öte ‘resmen’ diktatörlüğün önünü açması artık bir Orta-Doğu ülkesi olan Türkiye için hiç de sürpriz olmaz.

Hatta elinde kılıcı Osmanlı armalarıyla süslü sarayından Ruslar’ı bir türlü yenemeyen ‘Osmanlı’nın Makus Talihini’ nihayet yenmek için nutuklar irad etmesi de sürpriz olmaz.

Gerilmiş siyasi ortamı fırsat bilip her diktatörün korkunç huylarını ortaya döküp istediği her şeyi yasaklamak lağv etmek ‘milli güvenlik gereği’ yapması şaşırtıcı bir gelişme hiç değil.

Bu ‘delilik’ sınırlarına niçin nasıl getirildiğimizi herkes günbegün yaşadı tecrübe etti. Osmanlı ‘hokkabazlarına’ ‘bahşiş’ ödüyordu, bizim yeni Osmanlılar hokkabazlarına bahşiş değil düzenli maaş ödemeye başladılar.

Siyasi diplomatik ortamın gerilip savaş koşullarına sıçranan anlarda ilk tepkiler nefsi müdafaa ve ülke çıkarları çerçevesinde cereyan eder, sorun, ikinci üçüncü tepkilerdir, şöyle devam eder:

Ağzının payını vermek, cesaretini kırmak ve teslim almak.

Ve artık kaderimiz, maşayı tutanların eli yanıp maşayı ne kadar tutacaklar ne zaman bırakacaklar, korkunç sorusunun içinde düğümlenmiştir.

Ve saraydan milli bütünlüğümüz için ‘büyük bir cesaret göstermemiz’in istenmesi an meselesidir.

Zaten kaç zamandır sünnet düğünlerinde bile palabıyık ve pazu gösterip mehter marşı çalan Osmanlı Ocakları göreve çoktan hazırdır.

Bu mehteran bölüğüne ‘ses’ tekniği ve meteorolojiyle ilgili birkaç lafım olacak, malumunuz ses rüzgarın yönüne gider, ülkemizin en sert rüzgarları, bir, akdeniz’den gelen lodos, iki, Balkanlar’dan gelen karayel, üç, Karadeniz’den gelen poyrazdır, köslerin sesini rüzgara karşı göndermek mümkün değildir. Destur yiğitler gaziler, köslerin sesini atalarımız gibi oralara kadar taşıdığımız zafer ve ganimetler yakındır.

Bakanlar kuruluna da itirazım var, bu ‘sefer hazırlığı’ günlerinde kabinede Anadolu Beylerbeyi ve Rumeli Beylerbeyi’ni görmemek ne büyük eksiklik gaflet.

En önde seçkin akıncılarımız Liberal Oğlanlar Bölüğü!

Padişahımıza sarayımıza Allah zeval vermesin, yürüyün Gaziler!

Nihat Genç

Odatv.com

nihat genç arşiv