Eylül hep efkar kokar

“Kendini bildiysen işte yol dedi/ Git garibim can yoldaşını bul dedi/ Kendini bilene malum hal dedi/ Bunları hep bana duyuran ana...”

Anadolu toprak gönüllü insanların yurduydu. Maveraünnehr’den, Horasan’a, Rey’den Doğu Anadolu platolarına süren uzun yürüyüşün soluklandığı Orta Anadolu toprakları, Asya’nın kor ateş kızıl güllerinin de yeniden yeşerdiği bir coğrafya oldu…

İhtişam tutkunu Selçuklu sultanları, soylu Türkmen Beyleri, hırslı Moğol hakanlarını gördü Abdallar. Yalan dünyaya vermedikleri yüzlerini, yaradanın, yaradılanın sırlarına döndüler.

Zahiridekine bel bağlamayıp, batınidekine açtılar özlerini. Kendini yermeyi, ‘yar’ aşkının bir gereği bildiler. Melami olup, hırkalarını kendileri giydiler…

Yürüdüler…

Günü geceye, geceyi sabaha ulayıp bu coğrafyanın her karışını tezeneleriyle sürdüler…

Şimdi gebedir bu toprak, Çiçekdağı, Konya Ovası, Afyon bozkırları gebedir ağıt'a bozlağa.

‘Haymeana’ Ovasına gölgesi düşen turnalar yoldaşı kara leylekler…Seyyid Battal’ı, Üryan Baba’yı selamlayıp duran kara kartallar… Frig dervişlerini, Amorium’u, Hoca Nasreddin’i anlatıp duran tarla kuşları… Augustus’u Hacı Bayram’a, Tanrı Men’i Aziz Paul’a ulayan o ulu akış…

Ve zaman, Horasan’dan getirip bozkırın üstüne yaydı Kırtılları. Davulu zurnaya, düğünü bayrama bağladı. Bir telden bir gönüle, bir gönülden koca dünyaya yol eyledi Anadolu’nun orta yerini. Yürüdüler, acıyı bal, balı zehreyleyerek. Boz eşekleri, ala ‘habeleri’, kara gövdeleriyle ayın aydınlığında Anadolu’yu bozlak tarlasına çevirdiler. Son nefeslerine kadar, nefessiz kalıncaya kadar hep bir türkü havalandırdılar.

Bu yüzden bu topraklar Eylül’de hep efkar kokar…

Dünyanın üzerinde asalak gibi yaşayanların birbirini yediği zamanın ırmağında, dünyayı sırtına alıp dolaşan o Abdallardan biri de Neşet Ertaş’tı…

İnsanın topraktan geldiği, toprağın insandan öldüğü bu yalan dünyanın tek gerçeği olan sonsuz enerjiyi, ruhu bir çırpıda anlatıp gitti: “Aslı toprak bütün canlar hak dedi/ Canlar aynı candır ruhlar çok dedi/ Suçlu ruhtur canın suçu yok dedi/ Şu beni yanına çağıran ana…”

Toprak, heybesine alıp götürdü büyük ustayı. Götürüp sırlar deryasına kardı.

Gönül coğrafyamızın en güzel dağlarından beslenen ırmaklar gibi ruhumuza akıp duracak, zaman durdukça.

Hakka yürüyüşünün 7. yıl dönümünde bozkırın tezenesini saygı ve özlemle anıyoruz...

Yusuf Yavuz

Odatv.com

neşet ertaş arşiv