Eşegin kuyruğu kesildi

Gezi Parkı gösterileriyle eşeğin kuyruğu kesilmiştir, şimdi yandaşlar yeniden ekranlarına kurulup panikle ‘eşeğin kuyruğunu yerine nasıl koyarız’...

Gezi Parkı gösterileriyle eşeğin kuyruğu kesilmiştir, şimdi yandaşlar yeniden ekranlarına kurulup panikle ‘eşeğin kuyruğunu yerine nasıl koyarız’ derdine düşmüştür. Ve hiç ders çıkartmadan yalanlarını iftiralarını kaldıkları yerden bu şekilde sürdürdükleri takdirde eylül-ekim ayında tıpkı hikayedeki gibi bu sefer eşeğin kulakları da kesilecek gibi görünüyor.

Fransız ihtilalı 1789’de başladı Marie Antoinetti 1893’de idam edildi, bu dört yıl boyunca Marie Antoinetti sarayının cennet bahçesinde elmaslarını şıkırdatıp ‘sokaktan gürültüler geliyor, birazdan geçer’ diye bekledi..

Bir yüzyıl önce Marksizm tarihin yürütücüsü değiştiricisi lokomotifi yani tarihin ‘öznesi’ olarak işçi sınıfını görüp tarih sahnesine sürdü, bugün bu özne tam anlamıyla gelişip zenginleşti ve okumuş kültürlü bilgili ve insanlık beklentileri çok yüksek siyasi duyarlılıkları olan yepyeni bir sınıfa doğru evrildi. Dünyalılar bugünden itibaren meydanlardan yola çıkan bu yeni ‘özne’nin siyasi maceralarını takip edecek, gücünü anlamaya, teorize etmeye, sahici ütopyalar kurmaya başladı bile..

Bu yepyeni özne yepyeni bir karışım ve Gezi Olayları’yla çok uzun sürecek büyük insanlık yürüyüşüne başlamıştır, doktorlar, avukatlar, mühendisler, öğrenciler, öğretmenler, emekliler, aklınıza gelen her kesimden insanlar artık başka bir tarih yazmak istiyorlar, tıpkı işçi sınıfının ütopyaları gibi ırk dil din demeden herkesi kardeşleyen ama çok zekice ve hesaplanamaz gücüyle yepyeni siyasi sosyal açılımlarla, yani ezberler bozuluyor yeni bir literatür yazılıyor..

Mesela şöyle, satranç oyunu bir savaş simülasyonudur, kale, vezir, şah, piyonlar ama en önemlisi karşı bir hamle zorunluluğu. Ne kadar insancıl barışçıl fikirleriniz olursa olsun satranç masasına bir kere oturduğunuzda kaleyi, veziri, piyon’u ve karşı hamle’yi kabulleniyorsunuz demektir.

İşte bu yeni ‘özne’, içinde kale vezir şah ve piyonları olan bu satranç oyununu red ediyor ve satranç masasında herhangi bir ‘karşı hamle’de bulunmak istemiyor, Gezi eylemlerinin duran adamından mizahi çıkışlarına barışçıl tarzına kadar kendini apaçık gösterdiği en hakiki başlangıç yeri burasıdır.

Henüz iki ay önce Halk TV ekranından Amerikan elçisine şöyle seslenmiştim; siz bu ülkeyi bir Pakistan bir Afganistan bir Irak bir orta-doğu ülkesi gibi algılamışsınız, yanılıyorsunuz, bu toprağın yüzde otuzu okumuş bilgili kültürlü insanlar ve bu insanların sayısı hiçbir seçimde hiçbir ankette zırnık azalmıyor. Hesabınızı borsa gibi sıcak havalar gibi inip çıkan azalıp çoğalan popülist siyasi değerler üzerine değil hiç değişmeyen bu geniş kararlı duyarlı kitleler üzerinden yapmalısınız, diyen bir meydan okuma..

Ve henüz bir ay kadar önce de Tayyip Bey’e şöyle seslenmiştik, Tayyip Bey, bakanlık tabelalarından bayrakları silip atıyorsun, seçim arifesinde göreceğiz seni.

Seçim arifesine kalmadan Gezi Parkı sonrası Tayyip Bey’in ilk işi kendi seçmenine ‘bayrak’ dağıtmak ve herkesin evine bayrak asması talimatı oldu..

Yetmiş yılın sağ iktidarları için Türk Bayrağı ‘seçim bayrağıdır’.. Evet Türk bayrağı yine ‘seçmen bayrağı’ olarak yine sağcılar tarafından taşınmaya başlamıştır.

Sihirbazlar sizi sahneye çıkartır ve bir kolunuzu sıkıp baskı uygulayıp beyninizi bu kolunuza odaklayıp diğer kolunuzdan saatinizi çalarlar, yetmiş yılın sağ iktidarları, dinimize bayrağımıza hakaret ediliyor camilerimize saldırı var diye hep aynı sihirbaz oyununu oynayıp halkın özgürlüklerini ekmeğini bayrak peygamber gösterip çalmaya devam ediyorlar.

Değişen bir şey yok, işte halkı dinle bayrakla oyalayıp kandıran bu tiksindirici tarih değişecek..

Şimdi tanışmakta olduğumuz yeni özne, işte bu satranç masasına oturmak istemiyor, bu satranç masasında kurulan dili, mezhepmiş ırkmış etnikmiş kesinlikle red ediyor ve bu savaşçı hileci tarihin kapılarını bir daha açmamak üzere sonsuz bir direniş yürüyüşüne başlamıştır, HABERİNİZ OLSUN..

HEPİNİZ TELAŞTASINIZ

Ergenekon’u Balyoz’u OdaTV’yi geçtim, kürtaj yasağı, beş yaşındaki çocukların giyimi, ÖSS sorularının çalınması, HES’ler, bunları da geçtim, daha iki ay önce Fazıl Say’ı bir cümlesi yüzünden engizisyon mahkemesine aşağılayarak oturtan sizler değil miydiniz?

Ünlü Amerikan romancı Upton Sınclar söyledi, rant sağlayanlara anlatmak mümkün değildir, yine de söyleyelim bu bir ‘sokak gürültüsü’ değil..

İsrail Amerika ve Suudlar ve El Kaide’yle keşiş eşeğine binip Müslüman kardeşlerini öldürmek için Suriye’ye savaş açan sizler değil misiniz?

Halen bu savaş lobisini tek satır eleştiren yok aranızda, üstelik hala Lawrence taktiğiyle bir kısım Araplar’a para vererek Araplar’ı Araplar’la savaştırıyorsunuz..

Direniş işte bu kanlı mezhepçi etnikçi kışkırtıcı tarih kapanana kadar sürecek..

Dışarıda orada burada ‘lobi’ arayan zekanız bütün komiklik ve şarlatanlıklarıyla ebediyen tarihten silinene kadar bu direniş sürecek..

Lobi aramayın daha kolay anlatayım olup biteni, eski Yunan mitolojisinde Gorgon diye korkunç çirkin suratlı saçları yılan bir kahraman vardır ve korkunç yüzlü Gorgon aynı zamanda narsistir..

Düşman general Gorgon’u yenmek için ona kalkan ve kılıcıyla saldırmaz, onun narsistliğini bildiği için kalkanını ayna gibi parlatıp Gorgon’un önüne çıkar. Gorgon aynayı görünce dayanamaz, aynaya bakarken general Gorgon’u kellesini uçurur.

Amerika secde ettiğiniz liderinize işte tam da böyle bir aynalı kalkan kullandı, lideriniz, aynalı kalkana bakarken, Osmanlı rüyaları kurdu, tahtını çoktan kurup oturdu, öyle sinsi harita pazarlıkları yapacak kadar delirtti ki sizi, Selahattin Demirtaş Lazkiye’yi bize verin, dahi dedi..

Ayna, insanı köreltir, çünkü kendinize yüzünüze egonuza odaklandırır sizi..

Artık hepiniz telaştasınız, çünkü ‘çoban giderse sürü dağılır’ diye korkuyorsunuz..

Bu atasözünün Afrikacası da var: Ağaç yıkılırsa maymunlar kaçışır..

Oysa Peygamberimiz dahi öldü ve din iman Allah inancı namaz herşey devam etti, peki sizin korkunuz nedir?

Rantlarınız, Türkiye’nin dağları yaylaları dereleri sizin elinizde üstüne tereyağ sürülmüş bir ekmek dilimine döndü, Avrupalılar için de borsamız ekonomimiz şu Milka çikolatasındaki ineğe dönüştü..

İspanyol İmparatorluğu ‘altın peşinde’ kuruldu ama aynı imparatorluk altın maceracılığıyla çöktü, Madrid nüfusu dörtyüzbinden yüzbine indi, ancak gittikleri yerlerde ‘yerleşik kültür’ kuramadılar, hep define aradılar hep Kızılderili nehir ve tepelerinde harita peşinde koştular.. Tıpkı köylerimizi boşaltıp şehre gelen yandaş medyanın yazarları gibi, yerleşik olamadılar, hep talan hep yağma peşinde koşuyorlar, düşüşlerinin sebebi, azgın doymak bilmeyen altın rant talan yağma iştahı, vahşiliklerinin sebebi de yerleşik olamayışları..

Bir daha hatırlatayım, Atina demokrasisinde çok ilginç bir siyasi kurum vardı, bu bir oylama ve her yıl şehirden birini sürgüne gönderiyorlar..

Kimleri? Kendi huzursuzluklarını topluma bulaştıranlar, kendi standartlarını topluma dayatanlar ve kendini toplumun üstünde kutsal görenler..

İşte bu sürgüne gönderme oylamasının amacı da buydu, demokrasi, kendini kutsal görenlerle asla çalışamaz…

GİDECEK

Demokrasiyi işlevsiz bırakan, kendi öfkesini huzursuzluğunu topluma bulaştıranlar ve kendi standartlarını dayatıp kendini kutsal görenler..

Geniş kitleler oylamasını yaptı, kendi kutsal görenler, şeyhti liderdi, gidecek, bin türlü zenginliğiyle göz kamaştıran bu uçsuz bucaksız toprakları bir şeyh ve bir liderin tapulu malıymış gibi görenler, gidecek..

O şeyhin o liderin kullandığı dil, gidecek, öfkesi delilikleri salyaları gidecek, ağır ego hastalıkları gidecek, tarihin ağır gölgelerinde kurtlanmış beyinleri gidecek.. Bir lider bir şeyhle oluşmuş ve herkesi köleleştiren vahşi tarihin bu kör siyaseti gidecek..

Halkı ve demokrasiyi sakatlayan ‘geçmiş köhnemiş kıvıl kıvıl kurtçuk dolu’ bu siyasi arızalı karakterlerin vebalı cümleleri ebediyen gidecek, kralı da veziri de kalesi de piyonu da gidecek..

Keşiş eşeğine binmiş bu şeyh bu lider gidecek..

Anasından yapmacık kurulu bebek gibi doğmuş ‘Gezi Parkına bir de bu açıdan bakalım’ diyen ve sabahlara kadar hiçbir işe yaramayan o riyakar çirkin suratlar, o satılmış ucuz kukla gazeteciler, patlatmak için yeniden pislik barajları doldurmaktan başka hiçbir işe yaramıyor artık.

Siz başka yerlerinizden bakmayı sürdürün gelmiş geçmiş dünya tarihinde en rezil şekilde kepazeleşerek tarihlere geçtiniz..

Öfkesiyle halkını düşman ordusuna dönüştüren liderlerini zırnık eleştirmeyi hala göze alamayan, diktatörlük hevesleriyle yerkürede her insan evladını çıldırtan bu sahtekarlar sürüsü, hepsi gidecek..

Arı, maymunun iştahla yediği elindeki armuttan minicik bir ısırık ister, maymun öfkeyle arıya saldırır, arı bir minicik ısırık için bu öfkeye şaşırır ve armutu bırakıp maymuna saldırıp maymunun suratını ısırır ve maymunun suratında iğnesini bırakır.

İzliyorum ekranlarınızı, hepinizin yüzünde arı iğnesinin armut kadar büyümüş şişliliği..

Geniş kitleler milyonlar her akşam o suratınızda armut kadar büyümüş şişliğe davul gibi vurarak eğleniyor, on yıldır şişirdiğiniz adama yeni adıyla tempo tutuyor:

Re-cep Tay-yip Ni-yazi…

Nihat Genç

Odatv.com

nihat genç arşiv