Erdoğan'ın "vur emri var" sözünün satır arasında neler gizli

Müyesser Yıldız yazdı

Geçen Pazar Hakkari Şemdinli'de şehit olan Başkomiser Ahmet Çamur'un Trabzon'daki cenaze törenine katılan Erdoğan'a şehit yakınları, “Polise ve askere vur emri verilsin” şeklinde tepki gösterdi. Erdoğan'ın cevabışu oldu:

“Bazı şeyler biliniyor, bazışeyler bilinmiyor. Şunu bilmenizi istiyorum, kendisine silah doğrultan kim olursa olsun her teröristi, polisimizin de askerimizin de vurma hakkı, yetkisi vardır, bu kesindir. Bunu bilmenizi istiyorum.”

Bildiğimiz ve anladığımız; Evet, askerin de polisin de vurma hakkı var... Ama bir şartla; Kendisine silah doğrultulduğunda.

Yani, terörist silah doğrultmazsa, vurma yetkisi yok... Elinde silah, hatta roketatarla askerin, polisin yanından geçip gidebilir... Arınç'ın ifadesiyle, “alay etmeye” devam edebilirler...

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç geçenlerde itiraf etmemiş miydi; “Bizim prensibimiz zaten bugüne kadar onlar ateş etmedikçe, eylem yapmadıkça biz yapmayacağız idi. Bunu biz son güne kadar, 10-15 gün evveline kadar hep uyguladık. O yüzden bizi halk da eleştirmiş olabilir, 'Bunlar silahlarıyla her gün köylerde ama siz bunlara bir şey yapmıyorsunuz. Halkın şöyle söylediğini biliyorum, 'Üzerinde silah olan PKK'lı teröristler karakolun önünden geçiyorlar, onlara el sallıyorlardı. Asker de onlara hiçbir şey yapmıyordu'. Durum biraz böyleydi. Ama bunun bir tek sebebi vardı, tekrar terörün hortlamaması, siyasi görüşmelerin, müzakerelerin sonuca ulaşması. Meğer onlar alay ediyorlarmış” diye?

İktidarın ve TSK'nın bu defa PKK'yla mücadele etmeye ve bölücü terörü bitirmeye kesinlikle kararlı olduğuna inanmaya başlayan epey kesim var.

Ne oldu? Valilerin yeniden operasyonları durdurmaya başladığı, operasyon izni vermediği, dahası savcıların “ilk kurşunu atan” asker olduğu takdirde soruşturma başlattığı haberleri gelmeye başladı. Bu iddiaları yalanlayan var mı; Yok!..

Geçen yıl bu zamanlar tartışılan bir konu vardı. TSK, terörle mücadelede MİT personeline verilen hukuki güvencenin benzerini istiyordu. Bu talebin Başbakanlığa iletilmesinin üzerinden tam 22 ay geçmişti. Konu Bakanlar Kurulu'nda görüşüldü. Dönemin Milli Savunma Bakanıİsmet Yılmaz bir sunum yaptı. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “Bundan sonra benim başkanlığımda bazı bakan ve bürokratlarla bir araya gelerek taslağın üzerinde acilen bir çalışma yapacağız" dedi. Başbakan Davutoğlu'nun, “Bunu süratle çıkaralım” talimatı verdiği duyuruldu.

TSK, bu güvenceyi niye istiyordu? Ülkenin Genelkurmay Başkanı dahi, “terör örgütü yöneticiliğinden” Silivri'ye tıkıldığı için... Ergenekon, Balyoz adı altında terörle mücadele edenler müebbet cezalara çarptırıldığı için... Engin Alan'ın paketleyip, Cemal Temizöz'ün sorguladığıŞemdin Sakık gibi bir teröristbaşı bu davalarda “tanık” yapıldığı için...

Diyeceğim şu; Sadece askere değil, polise de terörle mücadelede yasal güvence sağlamadıktan sonra, gerçek anlamda “vur emri” versen ne olur ki?

Engin Alan, Cemal Temizöz, Levent Göktaş, Mustafa Önsel, Hasan Atilla Uğur, Cengiz Köylü, Hulusi Gülbahar, Hanifi Yıldırım, Mehmet Ali Çelebi gibi yüzlerce askerin akıbeti, “vur”makla görevlendirilenlerin gözlerinin önünden bir film şeridi gibi geçmez mi?

Yarın PKK'yla yeniden masaya oturulduğunda, kendilerinden de hesap sorulabileceğini düşünmezler mi?

Sahi, o yasa Davutoğlu'nun talimatına rağmen neden çıkarılmadı?

ÇÖZÜM: KATİLLERİN ŞEHİTLERE EL SALLAMASI MI

Ülkenin içine düşürüldüğü hale bakın; Sadece TSK değil, PKK da “yasal güvence” istiyordu. Neyin yasal güvencesi olduğunu geçenlerde “çözüm süreci”nden sorumlu Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan şöyle anlattı:

“Şimdi diyorsun ki, 'Ben yurt dışına çıkacağım. Bana yasa çıkar da güvenlik güçleri beni gördüğünde zorlanmasınlar. Ne yapacak adamlar?' Onu düşünmek sana mı kaldı? Yani onu düşünmesi gereken devlettir. 'Güvenlik güçleri ne yapacak?' Bu yüzden bu anlamı olan bir şey değildir. Bu nedir biliyor musunuz? Bu, Meclis'te bir şekilde PKK'nın muhatap olarak alınması ve meşrulaşması için bir çabadır. Yani bu kadar anlamsız bir yasa talebi olur mu? Bir şekilde gündeme gelsin, 'PKK muhatap alınsın, meşrulaşsın' için bir zorlama çabasıdır. Elbette Hükümet böyle bir zorlamaya boyun eğmez ve bunu kabul etmez. Nasıl geldilerse öyle giderler. Yani yasa dışı bir şekilde dolaşıyorlar, yasa ile orada cirit atmıyorlar? Aynışekilde de Türkiye'yi terk ederler."

İşte “çözüm süreci” dedikleri ucubenin tıkanma sebebi de aslında buydu. TSK'dan esirgedikleri “yasal güvenceyi”, PKK'ya nasıl vereceklerdi?

Teröristler “çözüm süreci” adı altında güvenlik kuvvetleriyle “alay edip” ellerini kollarını sallayarak, ülkeye yerleşti, şehirlerin altını bombayla doldurdu, katliam üstüne katliam yapıyor, ama Erdoğan “çözüm”den hâlâ aynışeyi anlıyor:

“PKK, silahlarını gömmeli veya ülkemizi terk etmeli."

Yıl 2009; Dönemin CHP Lideri Deniz Baykal'ın, “Teröristler dağdan insin, teslim olsun” çağrısına, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçşöyle karşılık veriyordu:

“Karikatür gibi bir şey... O zaman söyleyin bunu siz. Bizi dinlemiyorlar. Sizi belki dinlerler. Yani, Sayın Baykal grup toplantısında bir mesaj göndersin, 'Ey teröristler, ertesi gün dağdan inin, silahlarınızı teslim edin, yargıya gidin, içerde 30 sene yatın ve terör meselesi böylece bitmiş olsun...' Buna kaç kişinin uyacağını, hani gülmenin ötesinde kaç kişinin buna cevap vereceğini düşünüyorsunuz? Bu, dağlardaki kargaları bile güldürür.”

Erdoğan'ın “çözüm” mantığına dönersek;

Dikkat edin; Hâlâ, “Teslim olun, hesap verin” diyen yok... Silahlarını gömecek veya ülkeyi terk edecek...

Dağlara piknik yapmaya mı çıkmışlardı veya şehirlere fener alayı geçidi için mi geldiler ki, bunu yapacaklar?

Sadece son 46 günde 56 şehit verdik.

Velev ki, Erdoğan'ı dinlediler.

Ne yani; Binbaşı Arslan Kulaksız, Teğmen Hubeyib Turan, Yüzbaşı Ali Alkan, Astsubay Kıdemli Başçavuş Nurettin Öztürk, Uzman Çavuşlar Haşim Dirik, Veli Ateş, Hakan Aktürk, Muhammed Tufan, Latif Adıgüzel, Uzman Erbaşlar Ferdi Gerekli, Barış Akan, erler Ömer Erüstün, Bahadır Aydın, Recep Bekçi, M. Ali Barkın ve Emre Kaan Arlı, Başkomiser Ahmet Çamur, polis memurları Feyyaz Yumuşak, Okan Uçar, Salih Hüseyin Parça ve diğer şehitlerin katillerine de “güle güle” mi denecek?

Müyesser Yıldız

Odatv.com

Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı şehit vur emri arşiv