Erdoğan’ın “Ben dört dörtlük bir Aleviyim” sözlerinin gerçek anlamı ne

“Eğer Alevilik Hz.Ali’yi sevmekse Ben dört dörtlük bir Aleviyim. Çünkü Hz. Ali efendimizi çok seviyorum” Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından dile getirilen bu söz Aleviliği Hz.Ali üzerinden tanımlarken aslında...

“Eğer Alevilik Hz.Ali’yi sevmekse Ben dört dörtlük bir Aleviyim. Çünkü Hz. Ali efendimizi çok seviyorum” Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından dile getirilen bu söz Aleviliği Hz.Ali üzerinden tanımlarken aslında, anılan inancı değil Hz.Ali ismini bir kez daha öne çıkarıyordu. Ali kuşkusuz bütün Müslümanlar tarafından seviliyordu. Lakin soru şu ki; herkes aynı Ali’yi mi seviyordu? Ya da herkesin Ali’si aynı mıydı?

Bu sorular kadar Ali’nin neden bu kadar sevildiği, uğruna neden cenknameler, destanlar yazıldığı da sorusu da ayrıca önemlidir. Nitekim Ali, öldükten sonra daha çok yaşatılmış, sözle, şiirle, methiyelerle neredeyse her devirde bir kez daha diriltilmiş bir kez daha yüceltilip, belki de İslam tarihinde kimseye nasip olmayan hürmete layık görülmüştür.[1]Bu bağlamda o kendi tarihinin çok ötesinde bir zamana uzanan “kutsallaştırılmış” bir önder, bilge, halifedir.

Bu anlamda Ali diğer İslam önderlerinden ayrıştırılmış ve adeta günümüzde yeniden baştan yaratılarak var edilmiştir. Nitekim özellikle Alevi toplumunda Ali aynı zamanda sevginin, dertleşmenin, yüceliğin ve aşkın adıdır. Geçtiğimiz yıllarda kaybettiğimiz halk aşığı Ali Kızıltuğ’un “Sen Gittin Gideli Deliye Döndüm” türküsü bu anlamda çarpıcıdır. Şöyle ki Kızıltuğ, bir yerde Ali’yle dertleşir, ona yarasını, sızısını açarken, öte yandan ona sitemini, kızgınlığı dile getirir ve en sonda da yine Ali’den özür diler. İşte o böyle bir Ali’dir. AşıkTurabibelki de yaşanılan ve inanılan Ali gerçeğini, başka bir gerçeklik olan resmi yazından ayırmak için demiştir “Ali çoktur Şah-ı Merdan bulunmaz” diye.

SEVGİSİZ BİR TARİHLE ANLAŞILABİLECEK BİRİ DEĞİL

Anadolu’nun taşının toprağının Ali iziyle dolu olduğunu görmek de yine o “Şah-ı Merdan”inancı ile ilgilidir. Çünkü Ali memleket toprağının pek çok köşesine gelmiş ve oralarda iz sürmüştür. O kadar ki Ali’nin atının ayak izleri bile hala durmaktadır. Beşikdüzüne bağlı Dolanlı köyü bu yerlerden biridir. Trabzon’daki Azdehrin gölünde yaşayan canavarların Ali tarafından bağlanması, Samsun’daki Göçeli caminin Ali tarafından yaptırıldığına inanılması, Kayseri Pınarbaşı’ndaki Ali’nin el izleri, yine Turhal’daki Kesikbaş Camisine Ali’nin geldiğine olan inancın kabul görmesi, Ali’nin kalbe nakşedilen destansı kimliği ile anlaşılabilir.[2]

Neyzen bir şiirinde Ali’ye şöyle seslenir: “Merhamet et herşeye agahım Ali/ Var mı senden başka söyle irticagahım Ali”Neyzen’in hayatını bütün olarak göz önüne getirdiğimizde, Ali kişiliğinin ne kadar güçlü olduğunu bir kez daha görebiliriz sanırım. Bu anlamda Kul Himmet, Yemini, Derviş Ali ve Pir Sultan Abdal’ın Ali hakkında kaleme aldığı dizelere değinmiyorum bile. Sanırım Hatai’nin şu dizeleri bu noktada anlatmak istediğim meramı ortaya koyacaktır: “Evvel sensin ahir sensin cümle sana bağlıdır/Tevellayım sana ezel ya Aliyü’l Murtaza”

Başta sorduğumuz sorulara geri dönersek şunu ifade edebiliriz ki, herkesin sevdiği Ali aynı değildir ve onun içindir ki tarihe bakıldığında herkes aynı Ali’yi görmez, göremez ya da görmek istemez. Elbet resmi yazının anlattığı bir Ali kaydı vardır lakin o kayıt çoktan miadını doldurmuştur; çünkü güvenirliği bağlamında pek çok soru işareti taşır. Öte taraftan o tarihin en bariz özelliği de sevgisizliğidir ki, Ali, sevgisiz bir tarihle anlaşılabilecek biri değildir.

YAŞANANLAR ALİ ADINA HAZİN BİR SONDUR ADETA

Resmi tarihle devam edelim isterseniz. 60 yılı aşkın bir ömür sürdürmüştür Ali. Peygamberin amcasının oğlu ve damadıdır; bu herkesin malumu. Öte yandan Peygamber anne ve babasını kaybettiğinde bir süre amcası Ebu Talib’in yanında kalır. Akabinde bir süre Ali’nin de -yaşadıkları yoksulluktan dolayı- Peygamberin yanında kaldığı bilinmektedir. Bu durum Ali ve ailesini Peygamberle daha yakınlaştıran bir husustur. Belki de bu yakınlığın yarattığı sonuçlardan biri deAli ile babası arasındaki ayrımda ortaya çıkar. Zira Ali Peygambere iman ederken, babasının kararı bu yönde olmaz. Nitekim Ali bu kararı henüz çocukken verir.

Burası önemli. Şöyle ki Ali bu kararı verirken ne İslam’ın iktidar gücü, otoritesi ne de yığınlar halinde biriken ganimetler vardır. Ali saf bir inançla Müslüman olmuştur. Örneğin Muaviye ya da babası Ebu Süfyan gibi değil. Onun için Muaviye ve Emevi hanedanlığı ganimet ve mülk Müslümanlığını temsil ederken; Ali, inanç, kutsal değerler Müslümanlığını temsil eder.[3]Lakin “kadere” bakın ki, Ali’nin kardeşi Akil bile Sıffın savaşında Ali’ye karşı Muaviye’nin safında yer tutar. Kerbela’da onun çocukları ve torunları katledilir. Yaşananlar Ali adına hazin bir sondur adeta.

İNSAN YAŞAMI NASIL ÜRETİYORSA, KUTSALINI DA ONA GÖRE…

Resmi tarihin Ali’ye dair bize bıraktığı değerli bir belge ise, onun Mısır valisi Mâlik el-Eşter’e gönderdiği Emirnama’de gizlidir. Dileyen bu emirnamaye ayrıca bakabilir. Burada yalnızca şunu belirtelim ki, o emirname bu gün için bile devlet ve siyaset yönetime dair örnek alınması gereken satırlar içermektedir. Sadece bu emirname bile farklılaşan ve ayrışan Ali sevgisinin, hürmetinin nedenini ortaya koymaktadır. Onun için diyoruz ya herkesin Ali'si aynı değildir.

Ali sevgisi ve ona içkin “kutsallaştırma” söylemi elbette bir anda oluşmamıştır. Bu durumun arkasında büyük bir külliyat, yaşanmış koca bir tarih ve acılar vardır. Öte yandan dinler tarihinde “kutsallaştırma” mefhumu salt Hz.Ali’ye özgün bir durum da değildir. Ali ise bu mefhumun İslam tarihindeki en önemli halkasıdır. 21 Mart Nevruz bayramının Ali’nin doğum günü olarak anılması da, bu “kutsal” söylemin bir yansıması olarak okunmalıdır. Nitekim tarihe düşen böyle bir “resmi” kayıt da bulunmamaktadır.

İnsanın yaratıcı ve kutsal ile olan bağı onun yaşam üretimini de etkiler. Elbet tersi de geçerlidir. İnsan yaşamı nasıl üretiyorsa, kutsalını da ona göre yeniden biçimlendirir. Bu bağlamda yaşamı daha çok adaletten, sevgiden, rızalık kültüründen yana okuyanlar, Ali’lerini yıllar boyunca yaşamlarından eksik etmemiştir. Değerli ve önemli olan da bu sanırım.

[1]Hakan YEKBAŞ, Türk Edebiyatında hz. Ali mevlidleri

[2] Necati Demir, Türk Düşünce Dünyasında Hazret-İ Ali

[3] Aydın Tonga , Kapitalİslamın Temeli Muaviye.

Aydın Tonga

Odatv.com

Erdoğan’ın “Ben dört dörtlük bir Aleviyim” sözlerinin gerçek anlamı ne - Resim : 1

Tayyip Erdoğan alevi aydın tonga arşiv