Erdoğan’ın AİHM'e öfkesinin asıl sebebi ne

Teröristbaşı için bile AİHM kararının beklenmesini kabul eden Bahçeli, acaba Erdoğan'ın bugünkü, “Bizi bağlamaz” çıkışı hakkında ne düşünür, bilmiyoruz.

Türkiye'nin kurucu üyesi olduğu Avrupa Konseyi'nin yargı organı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) geçen hafta HDP eski eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'ın makul sürede yargılanmadığı gerekçesiyle serbest bırakılmasına karar verdi.

Erdoğan'ın bu karara ilk tepkisi, “Bizi bağlamaz. Karşı hamlemizi yapar, işi bitiririz” oldu.

Ertesi gün de Muhtarlar Buluşması'nda şunları söyledi:

“AİHM dün ülkemiz aleyhine bir karar açıklamış. Neymiş? Türkiye, terör örgütü PKK ile iltisaklı bir partinin eski genel başkanının yargılandığı davada özgürlük, güvenlik ve seçim hakkını ihlal etmiş. Peki siz AB organlarından herhangi birinin, aynı zatın 6-8 Ekim olayları sırasında insanları, tamamı yalan olan beyanlarla galeyana getirip 50 masumun sokaklarda vahşice katledilmesine yol açması konusunda herhangi bir beyanını duydunuz mu? Türkiye'de darbeye teşebbüs eden FETÖ'cüleri baş tacı eden hiçbir ülkenin, hiçbir kurumun demokrasinin adını ağzına almaya hakkı yoktur.”

AİHM'in bugüne kadar büyük ölçüde PKK'lı teröristler ve ülkemizdeki azınlıkların davaları ile ilgili “olumlu” karar verdiği, bilinen bir gerçek. Ancak yandaş medya Erdoğan'ın bu çıkışından sonra AİHM'in bir “Haçlı mahkemesi” olduğunu keşfetti!..

Erdoğan'ın Demirtaş açıklamasındaki, “FETÖ'cüleri baştacı eden kurum” ifadesine gelince; İşte burada yanılgı var. 15 Temmuz darbe teşebbüsünden bu yana “FETÖ”cülerin, AİHM'e başvurularının sonucuyla ilgili medyamızın attığı bazı başlıklara bakalım:

“AİHM 25 bin FETÖ’cüye kapıyı gösterdi... AİHM, FETÖ mensubu öğretmenin sağlık sorunlarını gerekçe göstererek yaptığı tedbiren tahliye başvurusunu reddetti... AİHM FETÖ'cülere kapıyı kapattı... AİHM'den FETÖ'cülere büyük şok! Reddedildi...”

Mart 2018 itibarıyla AA'nın verdiği tablo da şöyle; “AİHM, 2017'de çoğunluğunu FETÖ mensuplarının yaptığı 30 bin 63 başvuruyu reddetti.”

ERDOĞAN'DAN AİHM'E ÖCALAN SİTEMİ

AİHM'in geçmişte üniversitelerde türban yasağı ile Refah Partisi'nin kapatılmasının onaylamasına kızıldığı, keza hakkında hapis cezası verildiğinde Erdoğan'a sahip çıkmamış olmasının unutulmadığı bilinen bir gerçek.

Nitekim Erdoğan Başbakanlık koltuğunda oturduktan sonra Türkiye aleyhine açtığı davaları çekerken, 2004'te dönemin AİHM Başkanı Luzius Wildhaber'le bir görüşmesinde, türban yasağından dert yanıp, “Benim iki kızım da yasak nedeniyle Türkiye'de okuyamadı” dedi. Erdoğan, kendi davaları konusunda da şöyle sitem etti:

“Benim davam mahkemede 4 yıl bekledi. Abdullah Öcalan'ın açtığı dava ise bir ayda gündeme alındı. Bu bir çifte standarttır.”

Hasılı Erdoğan, AİHM'in “çifte standardını” daha 2004'te teşhis ettiği halde bugüne kadar hiçbir kararına böylesine itiraz etmediği gibi, verilen kararları uyguladı.

Bunlardan Kıbrıs milli politikamız açısından son derece önemli birisini hatırlatalım.

Sadece AB'den müzakere tarihi alabilmek için Türkiye'nin “siyasi bir karar” diyerek, 1998'den beri reddetiği Rum Louzidou’ya tazminat ödenmesi kabul edildi. Bu kabulün Türkiye ve KKTC aleyhine siyasi sonuçları bir yana, Avrupa Konseyi'nin, “Emsal olmayacak” vaadine rağmen, Louzidou'yu örnek alan binlerce Rum, AİHM’e başvurdu.

Başka?

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, ek protokolleri ve AİHM içtihatları bizatihi AKP iktidarı döneminde “İnsan haklarının korunması ve geliştirilmesinin, demokrasi ve hukukun üstünlüğünün güçlendirilmesinin, temel hak ve özgürlüklere saygının tam olarak sağlanmasının” ana lokomotifi yapıldı...

Mart 2014'te dönemin Cumhurbaşkanı Gül, Başbakanı Erdoğan ve Bakanlar Kurulu üyelerinin imzalarıyla, “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi İhlallerinin Önlenmesine İlişkin Eylem Planı” yayınlandı. Bu plan çerçevesinde, 14 amaç, 46 hedef belirlendi. Hedefler arasında, “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi müfredatının AİHM standartlarına uyumu” dahi vardı...

Erdoğan'ın Demirtaş kararına tepki gösterirken hatırlattığı 6-8 Ekim olayları; Ne zaman oldu? 2014'te. Ama bundan sonra da AİHM “pusula” olmaya devam etti...

Aralık 2017; Gümülcine'de soydaşlarımıza hitap eden Erdoğan, “Sizlerin, Lozan Anlaşması, Avrupa Birliği müktesebatı ve evrensel insan hakları anlayışına uygun olarak her türlü imkandan yararlanmanızı istiyoruz. Bu çerçevede, AİHM kararlarının uygulanmasını bekliyoruz. Görüştüğüm tüm Yunanistan yetkililerine bunları ifade ettim” dedi.

ÇAVUŞOĞLU: VATANDAŞLARIMIZ AİHM'DEN MUTLU

Başka?

Mart 2018'de AİHM, 2003'teki bir konuşmasında, “Sen ne biçim Müslüman'sın. Senin gözünü korku ve hırs bürümüş. Sende Allah korkusu kalmamış. Sen Allah'sız olmuşsun. Allah'sız herif” dediği için Erdoğan'a hakaretten ceza alan Cem Uzan'ın ifade özgürlüğü ve makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine hükmetti. “Bizi bağlamaz” diyen çıkmadı...

AİHM'e giden tüm dosyalar için Adalet Bakanlığı, Türkiye adına savunma göndermeyi sürdürdü. Selahattin Demirtaş'ın başvurusu dahil...

Görev süresi dolan Türk Yargıç Işıl Karakaş'ın yerine seçilecek isim için aday üstüne aday bildirildi...

Demirtaş kararının açıklanmasından sadece bir hafta önce Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda şunları söyledi:

“Avrupa Konseyi'nde, özellikle olağanüstü hâlin getirilmesiyle birlikte –ki bu elzemdi bizim için, bir tercih değildi- denetime tekrar dönme süreci oldu. Şimdi olağanüstü hâlin kalkması ve ortak komisyonun kurulması gibi bazı kriterleri yerine getirdik. Avrupa Konseyi, bizim şu anda en önemli ortağımızdır. Üye olduğumuz için de çok yakın işbirliği içinde çalışıyoruz, çalışma gruplarımız faal halde ve neticelerini de alıyoruz. Ve İnsan Hakları Mahkemesinden dosyaların Türkiye’ye gelerek, devlet ile vatandaşın özellikle barışarak, sulha gitmesi de bizim için çok önemlidir. Vatandaşlarımızın da mutlu olduğunu görüyoruz ve önümüzdeki süreçte Avrupa Konseyi'nin diğer kriterlerini yerine getirme konusunda da arkadaşlarımızla çalışmalarımıza devam edeceğiz.”

TERÖRİSTBAŞININ İDAMI İÇİN AİHM'İ BEKLEYEN BAHÇELİ NE DER?

Teröristbaşı Abdullah Öcalan idam cezasına çarptırıldığında yaşananlar hatırlanacaktır.

Dönemin Başbakanı merhum Bülent Ecevit ve koalisyon ortakları Devlet Bahçeli ile Mesut Yılmaz bir zirve düzenleyip, teröristbaşının infaz dosyasının Meclis'e gönderilmesini erteledi. Liderlerin, “hukuka saygı içinde alındığını” bildirdikleri erteleme kararında, şu ifadeler vardı:

“Bilindiği gibi Türkiye'nin de yargı yetkisini kabul etmiş olduğu AİHM'in Türk yargısınca verilmiş kararları değiştirmesi hiçbir şekilde sözkonusu değildir. Anayasamız'dan ve uluslararası taahhütlerimizden kaynaklanan süreç tamamlandığında, dosya gereği için ivedilikle TBMM'ye gönderilecektir.”

Anlamı şuydu; Teröristbaşı, AİHM'e başvurmuştu. Bu başvuru sürecinin tamamlanması beklenecek, ondan sonra dosya TBMM'ye gönderilecekti.

O bekleme sürecinde idam cezası kaldırıldı vs.

Teröristbaşı için bile AİHM kararının beklenmesini kabul eden Bahçeli, acaba Erdoğan'ın bugünkü, “Bizi bağlamaz” çıkışı hakkında ne düşünür, bilmiyoruz.

Şuraya geleceğim;

Erdoğan'ın bu öfkesinin sebebi, AİHM'in Türkiye'ye “çifte standardının” birikiminin sonucu mudur?..

Diploması konusunda AİHM'e başvurulmuş olması mıdır?..

Her açıklaması yüklü tazminat cezalarına çarptırılan Kemal Kılıçdaroğlu'nun bunları Strazburg'a taşıması ve davalarla ilgili “Fikir özgürlüğü kapsamındadır” kararı çıkması ihtimali midir?..

Ya da “FETÖ” ve darbe davalarının olası sonuçlarına karşı bir ön alma mıdır?..

Sebep her ne ise; Uluorta meydan okuma yerine yapılacaklar bellidir; Tüm siyasi ve ekonomik sonuçlar göze alınıp, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ndeki imzamız çekilir... Avrupa Konseyi ile ilişkiler de dondurulur... Hele de Avrupa Konseyi'nin, Türkiye'yi yeniden “denetim” sürecine sokması gibi bir gelişme yaşanmışken!..

Değilse geriye tek ihtimal kalıyor.

Malûm her seçimden önce bir “düşman” oldu. Kâh “askeri vesayet”, kâh “bürokratik oligarşi”, kâh “AB-ABD”, kâh “Almanya, Hollanda”...

Bu gidişata göre, 31 Mart seçimlerinin en önemli “düşmanı” da AİHM olacak herhalde!..

Müyesser Yıldız

Odatv.com

Selahattin Demirtaş AİHM arşiv