Erdoğan kendini emniyete aldı

Mozart’ın muhteşem eseri “Saraydan Kız Kaçırma” operasını izlemediyseniz yeniden sahnelendiğinde kaçırmayın. Bu üç perdelik komik operayı gülerek...

Mozart’ın muhteşem eseri “Saraydan Kız Kaçırma” operasını izlemediyseniz yeniden sahnelendiğinde kaçırmayın. Bu üç perdelik komik operayı gülerek izleyecek ve hiç unutamayacaksınız.

12 Eylül’de yapılan ve sadece birkaç saat süren AKP kongresini izlerken aklıma hep Mozart’ın bu ünlü eseri geldi.

DAVUTOĞLU SARAYDAN KONGRE KAÇIRMAYI BECEREMEDİ!

Ahmet Davutoğlu, AKP kongresini Saray'dan kaçırmak isterken anlaşılıyor ki becerememiş! Davutoğlu’nun 12 Eylül’ü de içine alan programını bilen Davutoğlu’nun hamlesini fark eden ve yurtdışına seyahate çıkmak üzere olan Cumhurbaşkanı Erdoğan Orta Asya bozkırlarındaki birkaç sürecek programını iptal ederek Ak Saray’dan kongreyi kaçırmak ve AKP’nin kaderine el koymak isteyen Davutoğlu’nun hamlesini boşa çıkarmak için karşı hamleyi geliştirmiş.

Erdoğan, Davutoğlu’na karşı “Binali Yıldırım” kartını açarak istediği şekilde ‘partisini’ dizayn etti sonuçta. Hem de yakın gelecekte de gerekirse AKP’yi kontrol etme uğruna açıp kapattığı kartı yeniden açabileceğini de hissettirdi.

DAVUTOĞLU’NUN KONUŞMASINDAKİ ŞİFRELER

AKP’nin ülke için bir “şemsiye” olamayacağını, “koalisyon” niteliğinin erozyona uğradığını 7 Haziran seçimlerinde objektif olarak gören Davutoğlu; “mütevazı olmak, kibirden uzak durmak, halka tepeden bakmamak, milletin hizmetkarı olmak, makam ve mevki peşinde olmamak, kısa vadeli hesaplar yapmamak” üzerinde dururken, aynı zamanda AKP’nin zaaflarının bir boyutunu ortaya koyuyordu.

Keza Davutoğlu’nun “Ortak akıl, ortak hareket” vurgusu ise iki başlılığa hatta birkaç başlılığa doğru giderek sürüklenen AKP’yi bekleyen fetret devrinin çanlarının çaldığına delalet oldu.

KONUŞMADA TOPA GİRİLMEYEN SEFALET ALANLARI

Fakat Davutoğlu ne hikmetse AKP’nin yerlere serdiği dış politika üzerinde pek durmadı. Ne perişan olan ve Türkiye’yi de perişan eden 2,5 milyona dayanan Suriyeli mülteciden söz etti ne de dünya gündemine oturan Aylan bebekten. ‘Hoca’, ‘Reis’ten icazet alamamış olmalı ki iflas eden ve yaşadığımız son dönemdeki görülmemiş PKK saldırılarının hazırlık aşamasına tekabül ettiği anlaşılan ‘çözüm süreci’ne de değinmedi. ABD Doları’nın 3 TL’yi geçmesi de, ekonomideki tedirginlik de Davutoğlu’nun kongredeki ajandasında yoktu. Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklara değinirken hiç inandırıcı değildi! 17/25 Aralık’ın üzerini örten, dört bakanı göreve iade etmese de, 7 Haziran’da aday yapmasa da Yüce Divan’a göndermekten işin ucu Saray’a dayanır diye imtina eden Davutoğlu bu bağlamda hiç ama hiç inandırıcı olamaz. (17/25 Aralık’ın tapelere göre en ucuza giden adamı Egemen Bağış’ın kongre salonundaki neşeli havası da zaten Davutoğlu’nu tekzip ediyordu)

ERDOĞAN KENDİNİ EMNİYETE ALDI

Ak Saray, Gül’ü kongrede tam anlamıyla silerek, Davutoğlu’nu da çevresini tamamen kuşatıp ‘mutemet’ konumunda tutarak “ya devlet başa ya kuzgun leşe” mi demek istedi (AKP’li Saraycılar ‘AKP dağılırsa devlet dağılır’ jargonuna sarılıyor) yoksa kendisini daha bir güvende mi duymak istedi?

Kuşkusuz, Erdoğan’ın önceliği kendisi ve AKP’nin kendisinin gölgesi olan iç kısmı. Memleketi yönetmekteki basiretsizliği, millet ve memleket kavramları yerine ümmet ve hatta ümmetin bir bölümü olan bir mezhep ve hatta onun da dar bir yorumu; demokrasiyi seçimle gelinen ama gidilmeyecek bir sistem olarak görme arzusu çok belirgin. AKP kongresine de bu yönelim damga vurdu. Davutoğlu’nun görece çok zayıf da olsa rasyonel yaklaşımı Saray’ın taş duvarlarına tosladı! Öyle ki, kongreden sonra oluşan AKP MYK’sına bakıldığında Saray’ın damgası net olarak görülüyor; avukatımız, damadımız, danışmanlarımız… Maşallah hepsi orada!

PERVASIZLIĞIN BU KADARI…

Bu sabah (Pazar) yandaş kanallardan birinde konum değiştirip Saray’a biat eden Hüseyin Gülerce’ye kulak verdim. Hazret hiç perdelemeden açık açık anlatıyor, Saray’ın AKP’nin kaderine el koymaktaki haklılığını! Erdoğan, Demirel ve Özal’ın durumuna düşmemeliymiş de, AKP’yle ilgilenmezse onların akıbetini paylaşırmış da… Dinleyen de sanır ki bu ülkede ne anayasa var ne cumhurbaşkanının görevlerini ve tarafsızlığını düzenleyen yasa maddeleri!.. Efendim, Erdoğan AKP’yi başıboş bırakırsa bu parti de ANAP ve DYP gibi dağılırmış da, o zaman devlete zeval gelirmiş de!.. Daha ne zırvalar!..

AKP’NİN DAĞILMASI HIZLANACAK DA MUHALEFET YAVAŞ

Ama şurası kesin ki, hakikaten AKP bir “Erdoğanizm” partisi, Mursivari bir ‘reis’ partisi… Hakikaten de AKP gemisi su aldı. Yolsuzluklar, dış politikadaki sefalet, ‘çözüm süreci’ zavallılığının ülkeyi getirdiği nokta, Kürtleri kaybetmesi, Alevileri bir türlü içine sindirememesi, çok başlılık gibi nedenlerle bir daha toparlanamaz. 7 Haziran’da bile yüzde 41 oy aldıysa, bunun nedeni iktidarın kapısını tek başına gümbür gümbür çalacak bir muhalefet partisinin alternatif olarak sahneye çıkamamasıdır. Yoksa kesinlikle yüzde 30’a doğru inerdi.

Bu kadar daralan ve tam bir Erdoğanizme dönüşen AKP’nin 1 Kasım’da kısmet olur da yapılırsa seçimde alacağı oy yüzde 40’ın da altında olur. İstediği kadar MHP’nin, BBP’nin içine dalmak için elini kolunu uzatsın; istediği kadar SP’ye çengel atsın, istediği kadar istediği yere mavi boncuk dağıtsın… Gemi bir kere su almaya başlamıştır. Ne var ki buna sevinemiyorum; çıkıp da gümbür gümbür birinci parti olmak için AKP ile -bunca sıkıntısına karşın- yarışma havasına giren bir muhalefet partisi olsaydı arenada, o zaman memleketin havası bambaşka olurdu. CHP’nin çok yönlü kendi iç reformunu çoktan gerçekleştirip çürümeye-dağılmaya teşne AKP’ye karşı beşinci genel seçimde birinci parti olmak için yarışması gerekirdi. Parlamenter demokratik sistem o zaman kendine gelirdi. Geçen zamana hakikaten yazık. Bu ülkeye de.

M. Ayhan Kara

Odatv.com

AKP kongre Tayyip Erdoğan arşiv