Erdoğan heyecanlı

Damadı Gazeteci Metin Toker yazdı:

1941 yazı başıdır.

Naziler Balkanlara sarkmışlar, bizim Bulgar hududunda mola vermişlerdir.

Türkiye'de bir adam geç saatlere kadar gözünü kırpmamaktadır. Bu, İsmet İnönü'dür.
Hele haziran ayında tansiyon tamamıyla gerilmiştir. İnönü, Alman ordularının mutlaka harekete geçeceklerini bilmektedir. Ama hangi yöne?

Almanlar için iki muhtemel karar vardır:

Ya Türkiye üzerinden güneye inmek; ya da Sovyetler Birliği'ne karşı taarruza geçmek.
Bulgaristan'daki ajanlarımız oradaki Alman birliklerinin hareketlerinden manalar çıkarıp bu bilgileri günü gününe Türkiye'ye göndermektedirler. Haziranın üçüncü haftasına girilirken henüz hiçbir şey kesinlikle belli değildir.

İsmet İnönü Yalova'da kaplıcadadır ve müthiş sinir gerginliği kendisine hâkimdir.
Cumhurbaşkanın Özel Kalem Müdürü Süreyya Anderiman gece gündüz radyoları dinlemekte haber kapmaya çalışmaktadır. Bir sabah, pek erken saatte beklenen haberi Anderiman radyodan alır. Alman orduları harekete geçmiştir: Kuzeyde Sovyetler Birliği'ne karşı…

Anderiman derhal telefonla Yalova'yı arar. Cumhurbaşkanı uyumaktadır. Odasına kim girecek, onu durumdan haberdar edecektir.

Nöbetçi yaverin aklına, o sırada Yalova'da bulunan Ömer İnönü gelir. Babasını Ömer uyandırır:

-Baba Almanlar Rusya'ya karşı taarruza geçmiş…

İsmet İnönü bir an oğlunun yüzünü seyreder. Sonra yatağının üzerine bağdaş kurar ve başlar kahkahalarla gülmeye

Babasını hiç böyle görmemiş Ömer şaşkınlıkla bakar. Bu hâl, üzerinden kâbus kalkmış olan devlet adamın boşalmasıdır…

Gazeteci Toker'in yazdıklarını şundan hatırlattım:

ÇİNLİLERE GÖRE

Kriz, Çince “wei-ji” kelimesidir.

Sözcüğün iki karakteri var:

Biri, tehlikeyi

Diğeri ise, fırsatı sembolize eder.

Yani: Bu düşünceye göre, krizlerin sadece negatif değil, pozitif tarafı da vardır.

Yani: Krizi şansa da dönüştürebilirsiniz.

Bunun tek geçerli yolu var: Krizi iyi yönetmek! Bu sebeple:

Uluslararası ilişkilerde kriz yönetmek ustalık ister.

Öncelikle… Devletlerarası krizde karar verme baskısına yenilmemek lazım. İtidal şart.

Kriz durağan değildir, akışkandır/dinamiktir…

Kriz, nihai durum değildir…

Kriz, belirsizliktir…

Kendinizi/ülkenizi/partinizi ta en başta taraf olarak bağlamak, doğru diplomasi olamaz. İletişim kazası yapmamak gerek; verilenler mesajlar bir tarafın hoşnutsuzluğuna neden olmamalıdır.

Salt odaklanılması gereken; doğru planlamayla krizi (kişi/parti değil, ülke için) fırsata çevirmektir!

En son… Libya'da hata yaptık, Suriye'de hata yaptık.

Bakmayın siz ülkelerin etik sözlerine; hiçbir devlet dünyanın “ahlak bekçisi” değildir; hiçbiri, doğru-yanlış veya haklı-haksız peşinde olmaz; çıkarına/menfaatine göre konum alır.

Bu sebeple NATO/ABD…

Çıkarına karşıt Saddam'ı astı…

Çıkarına karşıt Kaddafi'yi linç etti…

Usame bin Ladin'i önce destekledi, çıkarına ters düşünce öldürdü.

Suriye'yi böldü.

Çıkardığı krizden faydalandı hep Batı

ERDOĞAN HEYECANLI

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya-Ukrayna krizinde hemen açıklama yaptı.

Peki, zorunda mıydı?

Erdoğan'ın bu heyecanlı kişisel karakteristik özelliği, dış diplomasinin soğuk yüzüyle hep tezat oluşturuyor. Küresel krizlerden bizi etkileyecek sorun çıkarma konusunda pek marifetli! Suriye, Libya örnek…

Taraf değil, ikna edici olmalıydı. Küresel kriz iletişimi, iç propaganda malzemesi olamaz.

Keza:

Her fırsatta karşımızdaki NATO'ya şirin gözükmek zorunda mı? Hatırlatmak isterim:

NATO üyesi Türkiye, Rus uçağını 2015 yılında düşürdüğünde ABD ne dedi; “Bu Türkiye'nin kendi başına çözeceğin krizdir.”

Bunu daha kez daha yaşayacağız; karşılıksız aşk bu!

Uzatmayayım, demek istediğim şu:

Evet uluslararası krizlerden, ulusal çıkar için faydalanmayı bilmek-ince hesaplama yapmak lazım. Kendinizi başta bağlarsanız/yargıya varırsanız, dönüşü kolay olmadığı için fırsatları kaçırırsınız…

Söyler misiniz, Rusya-Ukrayna krizinde her iki ülke halkının da sempatisini niye kaybedelim? Örneğin: Büyük ekonomik umudumuz olan yabancı turistin neredeyse dörtte biri bu iki ülkeden geliyor. Hangisini yazayım; toplam doğalgazın yarısını Rusya'dan alıyoruz…

Yanlış diplomasi yöntemi ve sert dil kullanılarak verilen orantısız tepki, (milyarlarca dolarlık ticari hacmimiz olan) ülkeler ile aramızda gerilim artırır. Ne gerek var buna?

Atatürk ve İnönü gibi kurucu babalardan öğrenilecek çok tecrübe/alınacak çok ders var.

Montrö ya da İkinci Dünya Savaşı'na girmeme usta diplomasisi gibi…

Soner Yalçın

Odatv.com

SONER YALÇIN'IN KİTAPLARINI SATIN ALMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Erdoğan heyecanlı - Resim : 1
soner yalçın