Ercan Turgut’un ardından: Sesi sonuna kadar açıyordum ki...

Kaan Çağlayangöl yazdı...

Geçtiğimiz günlerde Ercan Turgut’u uğurladık. Dönemin önemli şarkıcılarından birisi olan Ercan Turgut’u tanımayanlar veya bilmeyenler için yine Ercan Turgut’un anlatımı ile kendisinin müzik yolculuğunu sizlere aktarmak istedim.

KENDİ SÖZLERİYLE MÜZİĞE BAŞLANGIÇ ÖYKÜSÜ

“1965 yılında, 13 yaşındayken şarkı söylemeye başladım. Kurduğumuz orkestra ile okul çaylarında sahneye çıkmaya başladık. 1968 yılında Melih Kibar, Yaz Baltacıgil, Mehmet Duru, Namık Denizli, Erdinç Avcı ile birlikte orkestra günlerim başladı. Bu orkestra ile yabancı şarkılar söylüyordum. Biz İstanbul Yelken Kulübü’nde çalışıyorduk. Yan tarafımızda yer alan Fenerbahçe sosyal Tesisleri’nde ise Şerif Yüzbaşıoğlu kendi orkestrası ile çalışıyordu. Şenay, Rober ve Neco solistleri idi. Asım Ekren, Selçuk Başar, Uğur Başar, Atilla Özdemiroğlu olarak çalışıyorlardı. O dönem ben Tom Jones, Engelbert Humperdinck, Andy Williams şarkıları söylüyordum. Daha sonra repertuvarıma Türkçe sözlü şarkılar eklemeye başladım. Timur Selçuk ve Erol Büyükburç şarkıları… Türkçe sözlü şarkılar çok tutulmaya başladı ve İstanbul Yelken Kulübü’nde söylediğim şarkılar çok ilgi görmeye başladı. Aynı zamanda gece kulüplerinde de sahne almaya başlamıştım. O günlerde beni dinlemeye gelen Turgay Noyan gecede ne kadar kazandığımı sordu. O sırada gecede 250 lira yevmiye alıyordum. “Sana gecede 40 lira vereceğim ama bu işin alaturası çok fazladır” dedi. Sözünü ettiği yer Derya Taverna imiş. Gecede 40 lira yevmiye alıyordum. Ama gecede 300-400 lira alatura alıyordum. O tavernada yıllarımız geçti. Ben o tavernada “Huzurum Kalmadı” adlı şarkıyı söyledim ve arabeskin yolu açıldı. 1979 yılında da Baha Boduroğlu ağabeyim “sana arabesk bir longplay yapalım” dedi. Şarkı aramaya başladık ve şarkıları bulduk. Şarkılardan bir tanesi de orkestra arkadaşım olan gitarist Tahir Dökme’nin bestesi olan “Neredesin Sen” adlı şarkıydı. Fakat ben arabeski hiçbir zaman ağlayarak veya inleyerek söylemedim. Düzgün bir İstanbul Türkçesi ile söyledim.”

Ercan Turgut, 8 Ekim 1952 tarihinde Malatya’da dünyaya geldi. Lise eğitimini Haydarpaşa Lisesi’nde aldı. Üniversite eğitimine Siyasal Bilimler Fakültesi’nde başladı. Daha sonra Türk Müziği Devlet Konservatuarı’na girdi ve mezun oldu. 13 yaşında iken müzik kariyerine başladı. 1974 senesinde “Olur Böyle Şey / Gülme Komşuna Gelir Başına” isimli albümünü piyasaya sürdü. “Delikanlılar” isimli grupta uzun yıllar yer aldı. Gruptan ayrıldıktan sonra arabesk parçalar ile adından söz ettirdi. 1979 senesinde Baha Boduroğlu’nun BİP Plak etiketiyle piyasaya sürdüğü “Dönemezsin” adlı albümü ile büyük bir çıkış yakaladı. Albümün aranjörü Tuğrul Karataş, müzik direktörü ise Sabahattin Akdağcık idi. Albümün prodüktörü ise Baha Boduroğlu. Bu albümü “Arabesk 2” ve “Deli Fişek” albümleri izledi. Uzun yıllar boyunca müzik ile iç içe yaşayan Ercan Turgut daha birçok kaset ve plak yaptı. 1990’lı yıllarda Ankara Büyükşehir Belediyesi Kent Orkestrası’nda solistlik yaptı. Kültür ve Turizm Bakanlığı‘nın verdiği görevlerde ülkemizi temsil etti. Evli ve bir erkek çocuk babası olan Ercan Turgut aynı zamanda iyi bir Fenerbahçe taraftarıydı.

Ercan Turgut’un ardından: Sesi sonuna kadar açıyordum ki... - Resim : 1
* Dönemezsin plak kapağı
Ercan Turgut’un ardından: Sesi sonuna kadar açıyordum ki... - Resim : 2
* Bip plak logosu

BAHA BODUROĞLU’NUN SÖYLEDİKLERİ

Ercan Turgut ile yıllarını geçirmiş ve yaptıkları müzikal ortaklıklarla Ercan Turgut’un müzik dünyasında isim yapmasında bir hayli katkısı olan Baha Boduroğlu’nun bu noktada söyledikleri çok önemli:

“Öncelikle şunu söylemek istiyorum; Ercan Turgut çok iyi Batı müziği şarkıları söylüyordu. Tom Jones, Engelbert, Elvis Presley, Beatles, Frank Sinatra şarkıları… Derya Taverna günlerinde beraber olduğum zaman Ercan’ın çok daha ilerde olması lazım diye düşünüyordum. Yapmış olduğu 45’liklerle dönemin erkek şarkıcıları arasında bir türlü parlayamıyordu. Onun söylediği şarkıların ve yaptığı plakların kolejli kızların odasına girmesi gerekiyordu ve bu “Dönemezsin” aldı longplay sayesinde oldu. Bize bir mecra lazımdı hedeflediğimiz kitleye ulaşmak için. Denetimden geçmeyen şarkılar vardı. Çünkü o yıllarda TV ve radyonun dışında birçok müzik alıcısı vardı. Daha sonra ise “Arabesk 2” albümünü yaptık. Bu yapımlardan sonra Ercan Turgut ne yaptıysa dinlendi.

Daha önceki yıllarda ise ben Ercan Turgut’u Atilla Özdemiroğlu ve Şanar Yurdatapan’ın sahibi olduğu Şat Yapım’a götürmüştüm. Orada yeni gelen şarkıları önce Ercan’a söyletiyordum. Ercan’ı dinleterek şarkıları öğretiyordum ve bu durum bir süre sonra etkisini gösterdi. Hatta Ercan şarkı söylerken sesi sonuna kadar açıyordum ki fark edilsin. Bu durum Şanar Yurdatapan’ı etkilemişti. Fakat ŞAT Yapım, erkek şarkıcılarla çalışmak istemiyordu. Hatta Kayahan ve Coşkun Demir’le o nedenle çalışmadılar.

ŞAT Yapım bir süre sonra işleri küçültmek istedi ve alt kadroyu işten çıkardılar. Hurşit Yenigün, ben, Recep Aktuğ, Serpil Eroymak, Ercan Turgut… Hepimiz ayrıldık ve ben ARI Yapım’ı kurdum. ARI Yapım olarak başka bir stüdyoya geçtik ve prodüksiyonlara başladık. Arı Yapım’a sonradan Tuğrul Karataş, Hayrettin Çalkılıç ve “Yonca Plak” etiketinin sahibi Ergin Bener’de ortak olarak katıldılar. Arı Yapım’ın ilk prodüksiyonu Sezen Aksu’nun “Kaybolan Yıllar- Neye Yarar” adlı 45’liğidir. Bip Plak “Disko Fasıl” serisi, “Küçük Kız ” 45’liği ile Küçük Kız Ayça, “Sadık Gürbüz”, Ercan Turgut ” Dönemezsin ve Arabesk 2″,”Turgay’ın Tavernası ” Ersen Dinleten, Semiha Yankı, Erkut Taçkın, Işıl German, Pakize Suda, Füsun Önal prodüksiyonlarıyla müzik dünyasının belli başlı yapımcıları arasına girdi. ARI Yapım’ın plak markasının adı ise BİP plaktı. Disco Fasıl plağı o dönem çok tuttu ve ben o kayıtları Minareci firmasına, Almanya’ya sattım. Oradan gelen parayla stüdyoyu yeniden kurduk."

Ercan Turgut’un ardından: Sesi sonuna kadar açıyordum ki... - Resim : 3

Baha Boduroğlu, Ercan Turgut’un da dahil olduğu Delikanlılar vokal grubundan da söz etti. Bu grubun 4 ses vokal yapan bir grup olduğunu belirtti. Ercan Turgut, Kartal Kaan, Mustafa Savaş, Timur Arda ve Ali Çetin.

Ercan Turgut aracılığı ile anlattığım geçmiş yıllara ait Türkiye’nin müzik dünyasının kısa bir öyküsü bana günümüz Türkiye’sindeki müzik piyasasının kalitesizliğini bir kez daha hatırlattı. Günümüzde özellikle Türkiye’de müzik piyasasında ne ararsan var. Ortalık amatörlerden geçilmiyor. Prodüktörlük, aranjörlük ve müzisyenlik gibi ünvanlar artık herkesin sahip olduğu unvanlar haline gelmiş durumda. Herkes bu ünvanları kendi kendine kolayca verebiliyor. Hal böyle olunca müzik piyasası ise buram, buram amatörlük kokuyor. Basit ve kolay yapımları tüm “digital” mecralarda bulmanız mümkün. Yükle Youtube ve Spotify’a. CD ve longplay de neymiş? Bu yüzyılda artık müzik internetten dinlenirmiş. Malum kişilere sorunca da böyle bir cevap veriyorlar. Kaliteyi ara ki bulasın. Çok az sayıdaki yapımlar hariç piyasanın genel hali bir hayli kalitesiz durumda. Ben aranjörüm, ben prodüktörüm, ben müzisyenim. Kendi bestesini kısıtlı bilgisiyle internete yükleyen herkes otomatik olarak prodüktör ve aranjör olmuş oluyor. Müzisyenlik zaten cepte. Cubase, Logic ve bilumum programlar varsa ben de bilgisayarıma yüklemeyelim diyen azımsanmayacak sayıda bir müzisyen kesimi var.

Ercan Turgut’un ardından: Sesi sonuna kadar açıyordum ki... - Resim : 4

Herkesin müzik adına dilediği gibi ahkam kesmediği günleri görmek ve yaşamak ümidiyle.

Erken yaşta kaybettiğimiz sevgili Ercan Turgut’a bir kez daha rahmet diliyorum. Sevgiyle kalın.

Kaan Çağlayangöl

Odatv.com

* Bilmeyenler için ALATURA: Düğün salonu, gazino ve taverna gibi benzeri eğlence yerlerinde müzisyenlerin sahnede çalarken dinleyicilerden aldıkları bahşiş.