ENGİZİSYON MAHKEMESİ KİTABI YAKMAK YERİNE ONU YAKMIŞTI!

Engizisyon mahkemesi Giordano Bruno’yu yaktı, ama kitabını yakmadı. Üstelik Engizisyon biraz incelese, hayatına din temelli olarak başladığını da...

Engizisyon mahkemesi Giordano Bruno’yu yaktı, ama kitabını yakmadı.

Üstelik Engizisyon biraz incelese, hayatına din temelli olarak başladığını da bilecekti, ama üzerinde durmadı. Ne olmuşsa olmuş, Kopernicus sistemine bir şekilde bulaşmıştı ve öldürülmesi gerekiyordu.

Meyvelerini yok etmek yerine ağacı kesmek daha akıllıcaydı.

Elbette hayatının tehlikede olduğunu biliyordu Bruno, bu yüzden de kaçabildiği kadar da kaçtı, ama yakalandı. Dinsizlikle suçlandı, kitaplarının bir bölümünü Sorbonne Üniversitesi’nde kürsü sahibi olunca bastırdı. Ne kadar uğraşırsa uğraşsın, diğer ülkelerde eserlerini basmaya gücü yetecek matbaa bulamıyordu.

Engizisyon son derece “müşfikti”... Mocenigo adlı arkadaşı kendisini “ihbar” edince, Engizisyona teslim edildi ve “düşüncelerinden vazgeçmesi ve sonsuz evren görüşünün din sapkınlığı olduğunu kabul etmesi” karşılığı serbest bırakılacağı söylendi.

Söylemedi...

Ölüme mahkûm edildi.

“Tanrı,” dedi, “iradesini hâkim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır; yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hakim kılmak için Tanrıyı kullanırlar.”

Bir daha ölüme mahkûm edildi...

Roma’da, Campo de Fiori meydanında törenle yakıldı, diri diri...

Ölüm kararı ve şekli yüzüne okunduğunda, “siz benden daha çok korkuyorsunuz,” demesini de bildi. Dört yüz on bir yıl önce, kasvetli bir şubat sabahında...

Sonsuz evrenin içinde sonsuz dünyalar olduğunu söyleyerek, bugünün yobazlarının bile ilerisinde bir düşünceyi yüzyıllar önce ortaya attı. Bütünün daima tek olandan üstünlüğünü anlattı. Doğum ve ölümün olmadığını söyledi. Bütünün her an yenilendiğini mırıldandı ve sonunda dedi ki, “Evreni bilmek, Tanrıyı da bilmektir.”

Buyurun...

Bruno’nun yakılmasından üç aşağı beş yukarı bin yıl önce, Hz. Ömer de Bağdat Kitaplığı’nı yakmakla meşguldü: “Kuran’da varsa gereksiz, Kuran’da yoksa hepten gereksiz,” gerekçesiyle.

Bağdat Kitaplığı yandıktan sonra Dicle nehrinin günler boyu simsiyah aktığı söylenir. Yok, etmenin “radikal” çözümüdür bu ve günümüzde “sabit diskler” üzerinden çözülmektedir bu iş. Yakma “barbarlığı” artık kalmamıştır (şükür!).

Aslında bu Kopernicus az da değilmiş.

Bruno’nun sadece başını değil, tüm vücudunu yaktıktan başka, Galileo Galilei’nin de yaşamını zindan etmişti. Ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı ve ev hapsiyle ömrünü tamamladı.

Yazdığı kitap, Ahmet Şık’ın kitabı kadar tehlikeli görüldü ve Medici ailesinin ve arkadaşı Papa 8. Urban’ın seçilmesiyle “Diyaloglar” adlı kitabını bin bir güçlükle bastırabildi. Ama değişikliklere de razı oldu.

Ayın çekimini, suların yükselme ve çekilmesini, kütlesi eşit cisimlerin aynı anda yere düştüğünü kanıtlamasına rağmen, Engisizyon’un baş düşmanı ilan edildi.

Bruno gibi yanmamak için mahkemede kendisine dikte ettirilen şeyleri söyledi.

Onursuz biçimde davrandığını söyleyenlerin, dönüp “bilim tarihine” bakması gerekir.

Jüpiter’in iki uydusunu, kendi ürettiği ve hala geçerli olan teleskopuyla keşfetti. Isı ile sıcaklık, hareket ile hız arasında kurduğu ilişki hala tam olarak çözülebilmiş değil.

Kitabı yok edilmedi, yakılmadı... Ama asla orijinal halinde de çıkmadı.

Neler yazdım ben?

Yüzyıllar öncesinden örnekler vermeye çalıştım. Sanki bizde Engizisyon varmış gibi. Biraz haksızlık mı ettim?

Ne dersiniz?

Mümtaz İdil

Odatv.com

mümtaz idil engisisyon Giordano Bruno arşiv