Elektrik faturalarına o rakamlar nasıl yazılıyor

Bugün milyonların canını yakan fahiş elektrik faturaları dün yaşananların sonucuydu; yarın yaşanacakların da nedeni olacak. Yusuf Yavuz yazdı...

Elektrik faturalarına isyan etmek yetmez, 20 yıllık enerji politikasını anlamadan faturaların arkasındaki gerçekler anlaşılmaz. Evlere gelen ve her ay işçisinden köylüsüne, akademisyeninden sanayicisine, öğrencisinden ev kadınına halkın her kesiminin canını yakan fahiş elektrik faturaları dün yaşananların sonucuydu; yarın yaşanacakların da nedeni olacak. Türkiye’de halkın artık tüm enerjisini toplayıp, en başta kendi yaşam alanlarında olup bitenlere, yıkıcı politikalara karşı enerjisini birleştirip birlikte mücadele etme, çözüm üretmesi için son dönemeçlerdeyiz. Ey güzel halkım, tepkisizlik ve kabullenmenin yarattığı bitkinliğin, yenilmişlik duygusunun seni sömürenlerde nasıl bir enerji yarattığını görmüyor musun?

Türkiye uzun süredir yüksek elektrik faturalarını konuşuyor. Geçmişte kamunun ürettiği elektrik, yine kamu eliyle abonelere dağıtılıyor, rant aracı olarak değil kamusal hizmet olarak sistemin sürmesi sağlanıyordu. Elbette çeşitli aksaklıklar vardı ancak bunlar düzeltilemez sorunlar değildi…

ÜRETİMDEN DAĞITIMA ŞİRKETLERİN İNSAFINA TERK EDİLEN ENERJİ

Bütün özelleştirmelerde olduğu gibi bu alanda da kamunun zafiyeti köpürtüldü, özel sektörün ve serbest piyasa koşullarının parlatılmasıyla elektrik üretiminin büyük kısmı ile dağıtımı özel şirketlere devredildi. Elektrik dağıtımı hizmetini alan şirketler arasında adı en çok tartışılan Cengiz Holding’in de ortak olduğu CK Enerji bünyesindeki CK Akdeniz EDAŞ’ın en son Isparta’da günlerce süren elektrik kesintileriyle gündeme gelmesi, bu konudaki denetimsizliğin boyutlarını da gözler önüne serdi.

HEM KARANLIKTA KAL HEM DE FAHİŞ FATURA ÖDE

Kamuoyuna ışıltılı vaatlerle pazarlanan enerji özelleştirmelerinin, bu hizmetin en önemli ayaklarından biri olan kamu denetimi olmadan nasıl yürüyeceğini, özel şirketlerin kamunun ve halkın çıkarlarından çok kendi çıkarlarını düşüneceğinin çarpıcı örneğini Isparta’da gördük. Altyapısı eski ve dayanıksız olan dağıtım ve iletim şebekesi çöktü, halk karanlıkta kaldığı yetmezmiş gibi alamadığı elektriğin fahiş faturalarıyla da baş başa kaldı. Bakanlığın kentteki aboneler için elektrik faturalarını bir ay erteleme kararı sadece geçici bir çözüm ve sonraki aylarda yaşanacak sorunları çözmeye yetmeyecek.

HALKI MÜLKSÜZLEŞTİRME PAHASINA ÜRETİM KİME YARADI

Enerji konusunda daha çok üretim aşamasında sahada yaşanan sorunları ve Trakya’dan Doğu Karadeniz’e, Akdeniz’den Ege’ye ülkenin dört bir yanında uygulanan yıkım politikalarını yaklaşık 20 yıldır yakından izliyor, yazıp çiziyorum. Bu süreç, bir tür vahşi bir yerinden etmenin yaşandığı ülkede, özel şirketlere sağlanan ayrıcalıkların yanında, enerji üretiminde adeta savaş koşullarında uygulanan acele el koyma kararlarıyla halkın nasıl mülksüzleştirildiğini de ortaya koyuyor.

YERLİ VE MİLLİ ENERJİ BAHANESİYLE ŞİRKETLERİN KASASI DOLDU

Bu süreçte ülkenin dört bir yanında mülkiyet hakkı gasp edilen insanlar yaşam alanlarını terk etmek zorunda kaldı ve “enerji üretimi” bahanesiyle ve “enerjide dışa bağımlılıktan kurtulacağız” hamasetiyle koparıldığı yaşam alanlarından ucuz ve niteliksiz işgücü olarak kentin kalabalığına dâhil oldu. İçine doğduğu coğrafyasıyla birlikte tüm yaşam enerjisini “yerli ve milli enerji üretimi” gerekçesiyle feda eden kitlelerin bir trajedisi de bütün bunlara rağmen her ay evlerine gelen elektrik faturalarını ödeyemez duruma düşürülmeleridir. Birçoğu yabancı bankalardan ya da küresel kredi kuruluşlarından alınan kredilerle inşa edilen enerji projelerinde kamu hakemliğinin yandaşlıkla ve çıkar gruplarının baskılarıyla göz ardı edilmesi, ne yerli üretim ne de milli çıkar kavramlarıyla örtüşmeyecek sonuçlar doğurdu. Firmalar örgütlü olarak çıkarlarını korumak için hemen her durumda bakanlık ve iktidar üzerinde baskı oluşturabilirken, fillerle karıncaların savaşını andıran bu süreçte halk kendi çıkarlarını koruyacak bir baskı grubu oluşturamadığı için son yıllarda hep ezilen tarafta yer aldı.

‘DEVLET AMERİKA, BİZ KIZILDERİLİYİZ’

Enerji üretimi uğruna yaşanan bu vahşi projelere karşı gösterdiği direnişle anılan Rize’nin Fırtına Vadisi’nde yaşayan Vatandaş Mustafa’nın dile getirdiği “Devlet Amerika, biz Kızılderiliyiz” sözleri, bu konuda yaşananların özeti olarak hafızalara kaydolmuştu

İKTİDARA GÖRE SORUMLU HEP DOĞA OLAYLARI VE DIŞ GÜÇLER

Elektrik sorunu sadece bu kışın sorunu değil. En temel insani ihtiyaçlardan biri ve kamusal hizmet olan günümüz yaşamının vazgeçilmezi elektriğin iktidar eliyle nasıl bir rant aracı ve sermaye aktarımı aracına dönüştürüldüğünün özeti olan son 15-20 yılın da sorunu. Nedenleri yakın geçmişte saklı olan sorunun bugün çok daha yakıcı biçimde kendini dayatan sonuçları, yakın gelecekte daha büyük sorunlar doğuracak gibi görünüyor. Ancak iktidar her durumda yaşanan sorunları doğa koşullarına, iklime, dış güçlere, batılı ülkelere ve hatta muhalefete bile yükleyerek işin içinden çıkabilme pişkinliğini gösterebiliyor.

AÇILAN YÜZLERCE HES VE BARAJ NEDEN ENERJİ SORUNUNU ÇÖZMEDİ

Beş yıl önce yine kış mevsiminde Türkiye’yi karanlıkta bırakan elektrik kesintisinin ardından dönemin Orman ve Su İşleri Bakanlığının her yıl şatafatlı şovlarla açılışını yaptığı yüzlerce HES ve barajın neden karanlığa çare olamadığını sorgulayan bir yazı yazmıştım. Enerjide özellikle üretim alanında sahada yaşanan sorunları ve iktidarın bir enerji üretim aracı olan projelerin birer yıkım aracına dönüşmesine yol açan uygulamalarından örnekler aktararak şunları dile getirmiştim:

ALIM GARANTİLİ ENERJİ PAZARINA KİMLER GİRDİ?

“Türkiye günlerdir enerji krizi yaşıyor. Özellikle İstanbul ve Ankara gibi metropollerde yaşanan elektrik kesintileri gündelik yaşamı alt üst etti. Sanayi üretimi durdu, kentler karanlığa gömüldü. Oldukça stratejik ve yaşamsal önemde olan enerji piyasasında boy gösteren aktörlere bakıldığında, birçoğunun tekstil, inşaat, turizm veya başka alanlardan gelen, asli iştigal alanı enerji olmayan, sırf ‘alım garantisi’ ve karlı bir pazar olduğu için bu sektöre girdiği görülüyor. Bir başka deyişle iktidar eliyle yandaşlara ‘ulufe’ gibi dağıtılan enerji üretim lisanslarının, kamu yararından uzak, tüketicinin ve yurttaşın hakkını değil, kendi çıkarını düşünen şirketlerin elinde bulunmasının yarattığı sonuç, ülkenin karanlıkta kalmasının en önemli nedenlerinden biridir.

‘HER ŞEYDEN ÖNEMLİSİ HESAP SORACAK BİR HALKIN OLMASIDIR’

Enerji piyasasını denetlemekle yükümlü olan EPDK ise tüm bu olup bitenleri sadece izlemekle yetinmektedir. Başta Enerji Bakanlığı koltuğunda oturan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak olmak üzere, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu ve AKP kulislerinde yandaş ‘yatırımcılara’ enerji üretim lisansı almak için iş kovalayan siyasiler bu karanlığın hesabını bir an önce vermelidir. Ancak her şeyden önemlisi, bu hesabı soracak bir halkın olmasıdır. Eğer bu hesap sorulmazsa, her anlamda hepimizi çok daha karanlık günler bekliyor olacak…”

BAKANLIK SUÇU KÖTÜ HAVA KOŞULLARINA ATIYOR

Elektrik kesintilerinin ve üretimdeki çarpıklıkların sorgulandığı bu yazımın yayınlanmasının hemen ardından hakkında eleştirilerde bulunduğumuz Orman ve Su İşleri Bakanlığı’ndan oldukça uzun bir açıklama geldi. Bakanlığın açıklamasında, “İstanbul’da yaşanan elektrik kesintileri ile Bakanlığımız bünyesinde yapılmakta olan hidroelektrik santral yatırımlarının ilişkilendirilmesi ile kamuoyunu farklı düşüncelere sevk etmeye yönelik bir algı oluşturmak istendiği görülmektedir. Bu konu ile alakalı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, yaptığı açıklama ile yaşanan kesintilerin kötü hava şartlarından dolayı zarar gören iletim hatlarından kaynaklandığını ifade etmiştir” deniliyor ve benim konuyu çarpıttığım savunularak elektrik kesintileri üzerinden algı oluşturmaya çalıştığım gibi dayanaksız suçlamalara yer veriliyordu.

BAKAN’A ‘BU YANLIŞTAN DÖNÜN’ ÇAĞRISI

Bakanlığın büyük kısmı tutarsızlıklarla dolu bu açıklamasını da yayınlamış, aynı yazının sonunda dönemin Bakanı Veysel Eroğlu’na açık bir çağrıda bulunarak şunları dile getirmiştim: Sayın Bakan, Anadolu kırsalına ateş düşüyor, devasa bir üretim kültürü can çekişiyor. Durum helikopterden göründüğü gibi değil. Bir kez daha size ateşin düştüğü ocaklardan sesleniyoruz: Birer enerji üretim aracı olan HES’ler ve barajlar, birer yıkım aracına dönüştürülerek toplumun ayarlarıyla oynanıyor. Bu yanlışı bir an önce görün ve bir an önce bu yanlıştan dönün.”

TÜRKİYE’DEKİ YIKICI ENERJİ POLİTİKALARI HENÜZ TARTIŞILAMADI

Elektrik konusunda içinde bulunduğumuz döneme bir günde gelinmedi. Türkiye henüz tam anlamıyla kavranamamış bir oldubittiyle karşı karşıya bırakıldı ve bu alanda ne yazık ki yeterince siyasi, sosyolojik ve kültürel çalışma yapılabilmiş değil. Birkaç örneği saymazsak tek bir silah kullanmadan, haksız ve hukuksuz yasal altlıklarla yerinden edilen, yurtsuzlaştırılan, mülksüzleştirilen binlerce insanın yaşam enerjisini çalan yıkıcı enerji politikalarının nedenleri ve sonuçları henüz tam anlamıyla çalışılmış değil.

ELEKTRİK FATURALARI DÜNÜN SONUCU, YARININ İSE NEDENİ OLACAK

Evlere gelen ve her ay işçisinden köylüsüne, akademisyeninden sanayicisine, öğrencisinden ev kadınına halkın her kesiminin canını yakan elektrik fahiş faturaları dün yaşananların sonucu; yarın yaşanacakların da nedeni olacak… Türkiye’de halkın artık tüm enerjisini toplayıp, en başta kendi yaşam alanlarında olup bitenlere, yıkıcı politikalara karşı enerjisini birleştirip birlikte mücadele etme, çözüm üretmesi için son dönemeçlerdeyiz. Ey güzel halkım, tepkisizlik ve kabullenmenin yarattığı bitkinliğin, yenilmişlik duygusunun seni sömürenlerde nasıl bir enerji yarattığını görmüyor musun?

Yusuf Yavuz

Odatv.com

elektrik faturaları Yusuf Yavuz