Dünya ülkeleri arasında yolsuzlukta durumumuz ne

Türkiye’yi sarsan yolsuzluk iddiaları üzerine herkes merakla bu konuda dünyada kaçıncı sıradayız meselesine eğilmiş olmalı. Kötü şeylerde...

Türkiye’yi sarsan yolsuzluk iddiaları üzerine herkes merakla bu konuda dünyada kaçıncı sıradayız meselesine eğilmiş olmalı. Kötü şeylerde birincilikleri kimseye bırakmayan bir ülke olduğumuz düşünülürse, bu merak yabana atılır bir merak değil. Hemen söyleyeyim, bu konuda birinciliği maalesef Kamerun’a kaptırmış durumdayız.

Bu arada...

Bildiğiniz gibi, kısa süre önce İspanya Başbakanı Mariano Rajov yurtdışındayken polis, partisinin genel merkezine baskın yapmıştı. Rajov, yolsuzluk araştırması yapan polislerin işini kolaylaştırmasını partililerinden rica etmişti.

Yunanistan Başbakanı Antonis Samaras, arabasına sahte plaka taktırdığı için eski ulaştırma bakanını gözaltına alan polisler için “destan yazdılar” demişti.

Uruguay’da Ekonomi Bakanı Gernando Lorenzo, uçak alımında ihaleye fesat karıştırdığı iddiaları nedeniyle istifa etmişti.

Tokyo valisi Naoki Inose ise vali yardımcılığı görevindeyken rüşvet aldığı iddiası ile karşı karşıya kalmış ve istifa etmişti.

Dünyanın geri kalan bölgelerinde de ufak-büyük rüşvet ve yolsuzluk iddiaları gazetelerde zaman zaman yer aldı, ama az gelişmiş ülkelerdeki rüşvet iddialarının hep üstü kapanmaya çalışıldı.

Peki bunun nedeni ne?

Araştırmalar az gelişmiş ve gelişmekte güçlük çeken ülkelerin ekonomilerinde devletin rolü arttıkça, yolsuzluk düzeyinin de arttığını gösteriyor. Bu ne demek? Bunun en kısa ve net anlatımı, iktidarı elinde tutan erkin, kontrolleri altındaki devlet olanaklarını kullanarak zengin olmaları. Bu nedenle de yolsuzluk ile devletin ekonomideki etkinliği (büyüklüğü) arasında yakın ilişki bulunuyor.

İşin ilginç yanı, eyalet sistemiyle yönetilen ülkelerde, üniter devlettekinden daha fazla rüşvet ve yolsuzluk yapılıyor olması. Bunda da, federal devletlerin de kendi içlerinde bir erk oluşturması ve merkez yönetimden habersiz kendi yönetimindeki güçleri kullanarak zenginleşmeye çalışması rüşveti ve yolsuzluğu artırıyor. Böylelikle eyalet sistemiyle yönetilen devletlerde her eyalet ayrı ayrı rüşvet ve yolsuzluk sarmalından payını alıyor.

Bir ülke doğal kaynakları açısından zenginse, bu ülkelerde yolsuzluğun arttığı görülüyor. Örneğin petrol ve maden zengini ülkelerin ihracatlarında yolsuzluğun arttığı saptanmış. Dinsel açıdan bakıldığında ise iş iyice karmaşıklaşıyor. Katolik ülkeler yolsuzlukta birinci sırayı kapmışken, Müslüman ülkeler onların hemen ensesinde bitiyor.

Ekonomik özgürlüklerin ve yetersizliklerin yerleşik olduğu ülkelerde yolsuzlukların arttığı, demokratik ülkelerde ise azaldığı bilinen bir şey. Bunun nedeni gelir dağılımındaki eşitlik ilkesine dayanıyor. Milli gelirden yeteri kadar pay alan bireyler rüşvet ve yolsuzluğa ihtiyaç duymuyor veya gerekli görmediğinden uzak duruyor.

Az gelişmiş ülkelerde devletin başvurduğu ruhsat-lisans dağıtmalar; vergilendirme, devletin harcama kararları gibi nedenlerin rüşvet ve yolsuzluğu tırmandırdığı kesin. Bu gibi ülkelerde erki elinde tutan yönetimler, yandaş sermaye yaratarak erklerini güçlendirmeyi neredeyse bir görev olarak görüyor. Bunun yollarından en önemlisi de rekabeti kısıtlayan ve devlet işletmelerine ekonomik rantlar yaratmak. Bu öylesine büyük iştah kabartan bir pazar oluşturuyor ki, iktidarı elinde tutanlar rantı kollamayı kendileri için vazife addediyorlar.

Yolsuzlukla mücadelenin birinci koşulu gerçek bir demokrasinin ülkeye yerleşmesinden geçiyor. Yapılan onlarca araştırma, demokrasiyi içselleştirmiş ülkelerde yolsuzluk ve rüşvet olaylarının yok denecek kadar azaldığını gösteriyor. Nitekim dünyanın en az yolsuzluğunun yapıldığı ülke İsveç’tir. En fazla yolsuzluk yapılan ülkelerin başını da Kamerun çekiyor. Kamerun’a bakarsanız eğer, bireysel ve ekonomik özgürlüklerin en az ülke olduğunu da görürsünüz. Kişi başına düşen milli gelir bin doları biraz geçmektedir (1.115 dolar-Wikipedia).

Türkiye’nin kişi başına düşen milli geliri ise 10 bin doların üzerinde (10.609 dolar-Wikipedia), ancak gelir dağılımı konusunda dünyanın “nal” toplayan ülkelerinin de başında geliyoruz. Kasalarından milyonlar çıkan, banka hesaplarının ne kadar olduğu bilinmeyen bizim gibi ülkelerde gelir dağılımı hesaplanırken bunlar da hesaba katıldığı için, on bin doların üzerinde payımız olduğu belirtiliyor, ama gerçek hiç de öyle değil.

Dünya Bankası, Dünya Kalkınma Raporu (2009) verilerine göre en yoksul ülke Kongo Demokratik Cumhuriyeti 290 dolar olarak gösterilirken, en zengin ülke ise 58 bin 500 dolarla Norveç kaydedilmiş.

Mümtaz İdil

Odatv.com

*Kaynak: Uluslararası Şeffaflık Enstitüsü

yolsuzluk operasyon arşiv