Dış politika kriz üstüne kriz yaşıyor

AKP Hükümetinin dış politikadaki tutarsız ve abartılı adımları kriz üstüne krize neden olmaya devam ediyor. Erdoğan-Davutoğlu ikilisi adeta maşallah...

AKP Hükümetinin dış politikadaki tutarsız ve abartılı adımları kriz üstüne krize neden olmaya devam ediyor. Erdoğan-Davutoğlu ikilisi adeta maşallah bir “dış politikada sorun üretme makinesi” gibi çalışıyor!

Son olarak füze savunma sistemlerindeki Çin tercihi nedeniyle NATO’daki müttefikleriyle; Başbakan’ın Kosova ziyareti nedeniyle Sırbistan’la; iki pilotun serbest bırakılma sürecinde de Filistin’le bile kriz çıktı!

SIRBİSTAN’LA KOSOVA KRİZİ

Sırbistan’la başlayalım… Başbakan Erdoğan’ın kısa süre önce Kosova’ya yaptığı ziyarette sarf ettiği, “Türkiye Kosova’dır, Kosova da Türkiye’dir” sözleri Türkiye-Sırbistan arasında diplomatik krize neden oldu. Sırbistan resmi haber ajansı TANJUG, Sırbistan Dışişleri Bakanlığı’nın Erdoğan’ın ifadesini kınadığını duyurdu. Sırbistan Dışişleri Bakanlığı, Başbakan Erdoğan’ın Kosova’daki söyleminin dostane kabul edilmeyeceğini ve iki ülke arasındaki güven ortamını ortadan kaldıracağını savundu. (Bilindiği gibi, Sırbistan, Kosova’yı kendi toprakları arasında görüyor) Keza, Sırbistan Meclis Başkanı Stefanoviç de devlet televizyonu RTS’ye yaptığı açıklamada “Bu tür söylemler, Türkiye ile Sırbistan arasındaki ilişkileri iyileştirecek söylemler değildir. Bu söylem, ağır ve skandal sayılacak bir söylemdir” diyerek Başbakan Erdoğan’ın Kosova’da yaptığı açıklamaları kınadı.

Başbakan Erdoğan, diplomatik ifadeden uzak söylemlerini tevil etmek zorunda kaldı ama iyileşme yolundaki Türkiye-Sırbistan ilişkileri de maalesef ciddi bir yara almış oldu. (AKP bunu hep yapıyor, bir ülke ile ilişkilerini iyileştirme adına üçüncü bir ülke ile ilişkilerini bozuyor! Örneğin, Ermenistan’la ilişkileri düzeltme adına Azerbaycan’la da gerilim yaşandı)

FİLİSTİN’DEN BİLE ELEŞTİRİ VE SİTEM!

Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin direksiyonundaki Türk dış politikasının bir adımına Filistin’den bile sitem geldi! Lübnan’da kaçırılan iki Türk pilotunun kurtarılmasını sağlayan takasın gizli mimarlarından biri de Filistin’in Ankara Büyükelçisi Nabil Maaruf’tu. Ancak, gelin görün ki Ankara’da konuyla ilgili yapılan açıklamalarda ne büyükelçinin ne de ülkesinin oynadığı rolden söz edilmedi. Oysa, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas bile geçen yıl Eylül ayında Türkiye’yi ziyaret ederek temaslarda bulunmuş, Filistin ayrıca büyükelçisinin marifetiyle süreçle ilgili etkin bir gizli diplomasi yürütmüştü. Cumhuriyet Ankara Temsilcisi’ne konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Filistin Büyükelçisi Maaruf, Davutoğlu’na sitemini ve Ankara’nın açıklamalarına ilişkin hayal kırıklığını şöyle ifade etti:

“Türk halkının bu süreçte Filistin’in oynadığı rolü bilmesinde yarar var. Başta Mahmud Abbas olmak üzere biz bu süreçte çok merkezi bir rol üstlendik. Ve şükürler olsun ki Türk pilotlarının serbest bırakılmasında başarılı olduk. Ama Dışişleri Bakanı Davutoğlu, takasın ardından sadece Katar’a teşekkür etmekle yetindi. Oysa bu süreçte birinci derecede katkısı olan kişi Lübnan İstihbarat Şefi Abbas İbrahim’di. Süreçte Filistin’in rolünün de görmezden gelinmesini anlayamıyorum. Bu düşüncelerimizi bizzat Sayın Davutoğlu’na da aktardım.” (25 Ekim 2013, Cumhuriyet)

Filistin’le bile bu duruma düşüyorsanız hakikaten ferasetten yoksunsunuz ya da şaşırmış kendinizi dev aynasında görüyorsunuz!

FÜZE SAVUNMA SİSTEMİ KRİZİ

AKP Hükümetinin füze savunma sitemindeki Çin tercihi de üyesi olduğu NATO’da olsun, ‘stratejik ortak’ vb. sıfatlarla adlandırılan ABD’de olsun sıkıntı yarattı. (Aslında o da ayrı bir konu ya; yok böyle bir şey; ayrıcalıklı ya da stratejik ortaklık kavramına ABD’nin uzak durduğu sır değil!)

ABD Büyükelçisi Ricciardone Ankara’da Diplomasi Muhabirleri Derneği’ne konuk olduğu geçtiğimiz günlerde “Eğer ambargo kararı olan bir Çin firması ile anlaşma olursa kuşkusuz bu işbirliği etkilenir. Bu bir gerçek.” diyerek açık konuştu ve şunları belirtti:

“Bu konuda endişelerimizin olduğu sır değil. İki adli makamımız tarafından yaptırıma uğramış bir firmaya bu ihale verildi. Türkiye kendi kararını vermekte özgürdür. Bu konuda ilgili hükümetinizle uzmanlarınız arasında resmi kanallardan bir diyalog başlattık. NATO ülkesi olan bazı ülkelerde örneğin Yunanistan, Kıbrıs, Çek Cumhuriyeti’nde de Sovyetler’den kalma Rus sistemi var. Hiçbir zaman o Rus sistemleri NATO’ya entegre edilmedi. Bunu kontrol edebilirsiniz. Bu artık ticari bir konu değil stratejik bir konu”.

Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin füze savunma sistemleri konusunda Çin’le flörtü büyük olasılıkla ‘fiyat kızıştırma’ ve rekabetten yararlanarak Çin’i ‘kullanıp’ NATO üyesi olarak NATO konseptiyle uyumlu bir sistemde karar kılmasıdır.

AKP’li arkadaşlar hakikaten çok başarılı dış politikada! Yani kriz çıkarmada! Önce Çin’le flört et, Batılı müttefiklerini endişeye sürükle ve kriz çıkar, muhtemelen sonra da vazgeçeceğin için Çin’in şimşeğini çek! Acı ama gerçek durum budur maalesef.

Bir dakika… Türkiye’nin füze savunma sisteminin çok zayıf olduğunu biliyoruz. Bu aşamada elimizde milli gereksinimler için Amerikalılar’dan alınan 120 km menzilli ve Çin’den teknoloji transferiyle ROKETSAN’ca üretilen 80 km menzilli füzeler vardır. O yüzden Suriye krizi ve İran-Suriye ittifakından dolayı alelacele ülkemize NATO tarafından Patriot füzeleri yerleştirildiğinin ve Amerikalılar eliyle Kürecik radarının kurulduğunun farkındayız… Ki, ABD’nin Türkiye’ye 50’lerde, 60’larda verdiği sistemlerin miadının dolduğunu, envanterde gözükse bile işlevsel olmayacağını sağır sultan bile bilmektedir. Bu bağlamda Türkiye konsept transferi de dahil olmak üzere kendi derdine çare aramayacak mıdır? Tabii arayacaktır ama kaş yapayım derken göz de çıkarılmamalıdır. Aynı zamanda, farklı konseptler arasındaki uyumsuzluk da dikkate alınmalıdır. (Milli bir tehdide NATO kapsamındaki sistemlerin ne derece fiili mukabelede bulunacağı da ayrı bir tartışma konusudur)

Türkiye, teknoloji üretmek ve seçeneksiz kalmamak adına da farklı adımlar tabii ki atabilir, atmalıdır. Ancak, bunu ne zaman ve nasıl yapacağı konusunda çok dikkatli olmalıdır. Bir söz var; “Attığın taş kurbağaya değmeli.”

XXX

İşte bu tutarsızlıktır ki Türk dış politikasını tanınmaz hale getirmektedir git gide… CHP’nin uyarıcı yaklaşımları ve onarıcı adımları olmasa daha da beter olacak…

İşte geride bıraktığımız ayda yaşanan üç kriz ve AKP’nin de hükümetin de Türkiye’nin de neden bir an önce acemi kasap Davutoğlu’nu sırtından atması gerektiğinin en yeni gerekçeleri…

M. Ayhan Kara

Odatv.com

Davutoğlu dış politika kriz arşiv