Direnişçi ile esnaf konuştu

Cumartesi günü yaşanan cadı avında, 59 kişi göz altına alındı.. 9 kişi tutuklandı. O gün hakikaten çok acımasız ve korkunç sahneleri paylaştım sanal...

Cumartesi günü yaşanan cadı avında, 59 kişi göz altına alındı.. 9 kişi tutuklandı. O gün hakikaten çok acımasız ve korkunç sahneleri paylaştım sanal medyada. Burada oturuyoruz ya, yüreğimiz, aklımız onlarda. Çünkü bir ara sokakta darp edilme, göz altına alınma ya da öldürülme tehlikeleri var.

KORKUTTUM MU CİCİM?

Direnişçilerden bir tanesi, Can Ceylan, başına gelen olayı şöyle anlatıyor: “Polisten kaçıyordum. Bir sokağa girdim. Baktım sokak boş. Duvara yaslandım, nefes alırken bir anda patır patır ayak sesleri duydum. Karanlık içinden bir sürü polis çıktı. Sayıları çok fazlaydı. Bir tanesiyle göz göze geldik. Aramızda yirmi metre ya var ya yok. Bakışlarımız kilitlendi. Hiç gözünü ayırmadan elini sırtına doğru attı, gaz fişeği çıkarttı, gaz silahını doğrulttu, fişeği önden attı tüfeğin içine, bana doğru tuttu ve gaz maskesini taktı. O maskeyi takınca diğer polisler de lap lap gaz maskelerini taktılar. Neye uğradığımı şaşırdım. Dizlerimin titremesine engel olamadım. Nişan alır gibi bir pozisyona geçti. Orada düşüp bayılacaktım. Ellerimi kaldırdım, herhalde bitti, artık alıyorlar beni de... diye düşünürken polis bir anda gaz maskesini kaldırdı ve bana ‘Korkuttum mu cicim?’ diye sordu. Sonra hep beraber kahkahalarla gülerek yollarına devam ettiler. Sinirden ağladım. Bu nasıl iştir, bu nasıl bir saçmalıktır ben anlayamadım Sinem abla!”

NASIL ESNAF OLUNUR

Taksim esnafı, hayatlarında yaşamayacakları kadar hareketli günleri konsantre olarak son kırk gündür yaşayıp görüyorlar. Ülkeyi yöneten kişilerin stratejileri doğrultusunda oluşan sosyolojik yarılma içinde kendilerinin nerede olduğunu ve olması gerektiği konusunda net bir düşünceleri yok. Türk insanına has sabır ve kalenderlikle olayları karşılayan esnaf, bu krizin uzun süredir devam ediyor olmasından fena halde muzdarip. Orada direnen çocuklar neredeyse bir buçuk aydır aç ve parasız yaşarlarken, bu insanlar bir de ailelerine ekmek götürmek çabasındalar. Bu nedenledir ki kimi artık isyan bayrağı çekmeye başlamış.

Şöyle bir gerçek var ki esnafın kafası fena halde karışık. Bir taraftan gördükleri gerçekler var. Vicdanlı olanları hala çocukları koruyor, kollamaya çalışıyor. Öte yandan, kimi esnaf da bir parçası olduğu bu geçmiş 40 günün tamamını görmezden geliyor, kendine göre yorumluyor ve direnişçileri suçlu görüyor. Onlara saldırıyor. Kapılarını açmıyor. Direnişçilere yapılan her türlü isyan, aslında belki de stratejik bir oyunun parçası olarak, provokasyonu kendi içinden doğuran bir yöntem olarak düşünülmeli… Pala ile saldıran, bir kıza önce pala ile vurup sonra şiddetli bir tekme atan ve çok kısa bir sürede serbest bırakılan esnaf Sabri Çelebi ile yapılan odatv’ye özel röportajı bir kez daha okumanızı öneririm. Konuşmanın bir kısmı şöyle ilerliyordu:

B.P: Siz o zırh dediğiniz kesici aletle, kadını öldürebilirdiniz?

S.Ç: Ama farkındaysanız, ben bilinçliyim. Çocuğumu düşündüm. O zırhı benim salladığımı düşünürseniz, o kadını ben ikiye bölemez miydim?

B.P: Onu ben bilemem.

S.Ç: O kadar korkunç bir şekilde anlatıyorsunuz ki…

B.P: Görüntüleri görerek soruyorum.

S.Ç: Çok korkunç bir şekilde anlatıyorsunuz…

Çok korkunç olan, ne yazık ki Barış Pehlivan’ın anlattığı değildi. O anda Sabri Çelebi’ye korkunç gelen şey, kendi vahşeti ile yüzleşmesiydi. Bu yüzleşmeyi, mahkemede ya da cezasını çekmek için verilen kararı duyduğunda yaşaması doğru olanıydı. Oysa yaptığından sonra neredeyse ödüllendirilir gibi serbest bırakılması, belki de “Çapulcuların önüne yem sürmek” olarak düşünülmüş başka bir oyundu.

Alman Hastanesi’nin hemen karşısından aşağı doğru indiğinizde bir otopark görürsünüz. Bu otopark ve çevresindeki esnaf da isyan bayrağını çekmiş. Olanın bitenin ilk elden tanığı oldukları halde, şehir efsanelerine inanmayı tercih ediyorlar, kendi kahramanlıklarını yaratıyorlar.

Geçtiğimiz Cumartesi günkü saldırıdan kaçmaya çalışan direnişçiler, canlarını kurtarmak için çırpınırken, sokağın aşağısında esnafın, sohbet ederek sigara içtiğini görürler. Polis onlara dokunmamaktadır. Bunun üzerine bir iki tane direnişçi, esnaf gibi davranmaya karar verir. Amaç hem biraz soluklanmak, hem de onlarla bir iki kelime konuşmaktır. Ne düşünüyorlar, ne yapmak istiyorlar... Tanık oldukları sohbeti de telefonları ile kaydederler. Bu konuşmayı aşağıda olduğu gibi aktarıyorum:

Soru (Direnişçi): Nereden geldi bu kadar insan yahu! Amma kalabalık.

Tekel: Her yerden gelen var. Mesela Bostancıdan gelmiş Taksim’deki parkı savunuyor o.. çocuğu

Tantunici: Sen esnafa bıçak soksan kan akmaz adam o duruma gelmiş o derece, para yok, iş yok.. İlk üç gün biz de yürüdük. Ama şimdi artık olayların hiç alakası yok... (Arkadan yok yok sesleri)

Tantunici: Sen şimdi bunlara bir ay işe gitme de. Bir ay sonra gel eylem yapalım de... Bir aydır para almamış aç... Bakalım yapar mı eylemini! Yarın Pazar ya akşama kadar yatarlar, içerler. Sonra saldırırlar sabah da işlerine giderler.

TV DİYOSUN İNTERNET DİYOSUN... GİT MEYDANA DÖKÜL ORADA

Tantunici: Meydan var kardeşim, git meydana. Tv diyosun internet var diyosun git meydanlara dökül orada. Buraya gelip insanları rahatsız edip orayı burayı dağıtma.... O buradan atıyor öbürü oradan kaçıyor. Kedi fare oyunu gibi. Bu buradan geliyor öbürü buradan çıkıyor. Çözüm değil ki yani.

Tekel: Çoğu makarada eğlencede yani.

Otoparkçı: Bu çözüm değil ki. Hepsi elde bira makarada hepsi “haha huhu şuraya kaçalım buraya gidelim”...

Demirci: İki kişi oturmuş şarap içiyor. Esnafın ben .....na koyayım. Esnaf da sizin .. ..na koysun. Esnaf bitmş hiç s...inde değil adamın.

Esnaf (Direnişçi): Talimhanede adam satırları çekmiş saldırmış genç kızlara. O da esnafmış.

Otoparkçı: Bu çocuklar var ya.. 20- 25 yaşındaki çocukların hiç bir suçu yok. Onları yönlendiren yav....lar var ya. Çocuğa yat diyorlar kalk diyorlar. Taş at diyolar taş atıyor. Bağır diyorlar bağırıyor.

Tantunici: Bak altı ay sonra seçim var inşallah gider abi. İnşallah gider ama biz başka türlü bi şey söyleyemeyiz. Çocuk oyuncağı değil ki bu. Seçim olmuş kazanmış bitmiş. Adamlar almış ülkeyi.

Demirci: Seçim olsa yine alacak.

Esnaf (Direnişçi): Esnaftan haber var mı, saldırandan?

Başka bir direnişçi geçerken nefes nefese sorar: Polis var mı etrafta?

Tantunici: Aman kardeşim, dikkatli olun. Her yerden çıkıyorlar. Çok tehlikeliler 50-60 gruplu dolaşıyorlar ortalıkta. Karşılarına çıkmayın yani vurduklarını indiriyorlar aşağıya.

Direnişçi: Bu giden polisler sivil mi?

Otoparkçı: Yok çevik çevik..

Tantunici: Kardeşim, toplu halde görünce alıyorlar. Tek tek gidin, toplu halde gitmeyin. İkişer ikişer, birer birer gidin.

Otoparkçı: Adamlar satırlarla çocuklara vurdular. Bu çocukların suçu ne?

Esnaf (Direnişçi): Di mi? Bu çocukların suçu nedir, 20-25 yaşındaki çocuklar bunlar.

Otoparkçı: Bizim burada bi adam evine gidemiyor ya, evine gitmeyi bırak, gezemiyor ya.

Tantunici ve Otoparkçı: O var ya ak saçlı Metin abi, İstiklalde mağazası var. Çocuğuyla geçemiyor buradan.

Demirci: Bizim de canımıza tak etti yani.

Otoparkçı : Senin de ailen olur burada senin de ailen geçebilir yani.

Tantunici: Yahu, musluğu açıyoduk b.k akıyordu bu ülkede. Yürümeye Yol yoktu. Ne zaman unuttuk biz bunu da bu hükümeti götürüyosunuz?

Esnaf (Direnişçi): Niye uzadı bu iş böyle? Ne dönüyor burada? Üç gün beş gündü, kaç gün oldu?

Karışık: Valla en başta CHP. Dış güçler. Ceplerine para iniyor. Para veriyor yav 75 milyon TL.

Esnaf (Direnişçi): Para mı veriyorlarmış bunlara?

Tantunici: Bilmiyor musun?

Esnaf (Direnişçi): Valla bilmiyorum

Tantunici: Yurtdışından 5 milyon TL hesap bulmuşlar. Merkel demiş ki kesinlikle o hava alanı yapılmayacak. Havaalanına karşı niye... Çünkü Frankfurt bitiyomuş.

Demirci: Tabi canım

Esnaf (Direnişçi) : Frankfurttaki havaalanı niye bitiyomuş, buraya hava alanı yapıldığı için mi?

Karışık: Evet.

Esnaf (Direnişçi): Kim yatırmış o zaman, Merkel mi yatırmış parayı?

Karışık: Evet, o yatırmış

Esnaf (Direnişçi): Ne zaman bitecek bu iş ne zaman, kan ağlıyoruz ne zaman bitecek bu iş?

Demirci: Yanaştırmayacaksın bunları yanaştırmayacaksın yanına

Tantunici: Esnaf alacak birer sopa otoparkta, vurduğunu indirecek.

Otoparkçı: Esnafı arkasına almak istiyosa öyle.

Tantunici: E öyle tabi abicim. Adamın evinde çoluğu var çocuğu var karısı var aç mı kalsın adam...

Otoparkçı: Sen şimdi Taksimde eylem mi yapmak istiyorsun, getir esnafın kiralarını ver, geçindiği kadar parayı da ver... O zaman esnaf senin arkanda olur

Demirci: Kimse bir lira vermez. Bunların a... kodum ben. A.. kodum

Esnaf (Direnişçi): Çocukların mı?

Demirci: He. Polise karşı geleni bırakmam. Polisin yanındayım abi.

Otoparkçı: Şmdi bu işler bitse bile bu işlerin etkisi sürer. Olaya bak: Taksime gitmeyelim, patlama olur, şu olur bu olur, boşverin, Kadıköy’e gidelim, başka yerlere gidelim... iyi şeyler değil bunlar

Esnaf (Direnişçi): Ne yapmalıyız abi?

Otoparkçı: Valla toplanmamız lazım ben sana söyleyeyim. En son onu istiyolar abi. Cahil çocuklar da değil bunlar. Hepsi okumuş üniversite çocukları ya.

Tantunici: Polise küfrediyorlar ya. Senin anan gelsin bacın gelsin. Böyle gösteri mi olur ya. (Direnişçilerin hiç birisinden böyle bir slogan duyulmadığına dair bilgi var – kesin bilgi)

Demirci: Şimdi sen polissin di mi ben sana ana avrat küfrettim napan?

Tantunici: Yok abi polis orada ya. Şimdi ona diyor ki. Gel gel sen değil anan kızkardeşin gelsin öyle bir şey olur mu ya. Varsa biz de katılalım, haklı bi şey varsa biz de katılalım o gösteriye. İyice çapulculuk oldu bu tam anlamıyla çapulculuk.

Demirci: Büyük gösteri başladı ya burada büyük gösteri...

Otoparkçı: Polis çevirdi bu çocukları, çocuklar dedi ki abi nolur bana vurma.

Demirci: Bak şuradaki bina ağzına kadar eylemci dolu. Odalar dolu. Gittim sivil ekibi oradan getirdim. Kapıyı açtırdım soktum içeri al bunları buradan dedim. Gel a.. koduklarım burada dedim.

Esnaf (Direnişçi): Çıkardılar mı hepsini?

Demirci: Hepsinin a.. kodurdum. Coplan hem de. Polis dedi ki sen gösterici misin, ne göstericisi ya ben esnafım dedim. Demirciyim dedim. Helal olsun dedi polis sana. Abi şimdi yazdık yani. O da esnaf yani sen de esnafsın. Demirci sabah açıyor akşam kapatıyor siftah yok. On tane adam çalıştırıyorum. Nerden gelecek bu değirmenin suyu? Elemanlar maaş alamıyor. (Direnişçilerin en erken gittiği saat 7.00. O saate zaten demirci dükkanı kapatmış oluyor,siftahın olmaması direnişçilerden değil, üstüne üstlük aslında tam da ferforje yapılacak zaman)

Tantunici: Bak bu gün ctesi ya buranın çakılması lazım. Bu otoparkçının ne günahı var ya?

Otoparkçı: Piyasayı benden bilirsin ben doluysam buraları doludur.

Tantunici: Otopark doluysa herkes iş yapar.

Otoparkçı (cebinden bir miktar para çıkartır): Aha cebimizdeki tek para bu. Kabak tadı verdi ya. Eylem gösteri olur da.

Tantunici: Nerden böle kabadayılık yapıyor bu eylemciler, neye güveniyorlar?

Esnaf (Direnişçi): O zaman bu günkü tepki normal miydi, o satırlı adamın tepkisi

Otoparkçı: Normal yani. Biz de yakında aynı şeyi yapacaz.

(o sırada yukarıdan direnişçiler koşarak gelmeye başlar,çukurcumaya inerler, peşlerinden polis gelir, esnaf konuşarak başka yerlere doğru dağılır.)

Sinem Baş

Odatv.com

Gezi Parkı arşiv

Sinem Baş Diğer Yazıları