Dindar ile dinci arasındaki farklar

Murtaza Demir yazdı

Din bezirgânları dindarlıktan da, çalıp-çırpmak sevdasından da vazgeçmiyorlar! Kasa, masa ve şehvet düşkünlükleri ise gerçekten korkutucu; üç yaşındaki kız çocuğundan, analarından, asansörden, battaniyeden tahrik oluyorlar… Tam bir meczuplar ülkesi olduk!

Hem, “Kurtuluş Savaşı'nı keşke Yunanlılar kazansaydı” dedikleri ülkenin olanaklarını sonuna kadar kullanıyor, hem de Atatürk’e kin kusuyorlar. Ne istiyorsa alıyor, satıyor, yardım topluyor, güya Suriye’de mağdurlara yardım ediyorlar. Öyle adil, öyle inançlılar ki(!), yardım ettikleri insanlar arasında bile mezhep ayırımı yapıyor; burada Aleviler nasıl davranıyorlarsa, Suriye’de de aynı davranışı sergiliyorlar.

Bir yerde çocuk tecavüzü mü var; altından genellikle bunlar çıkıyor. Bir toplu dolandırıcılık mı var; içlerinde mutlaka bir din istismarcısının referansı oluyor. Devlet ya da özel sektörde ayırımcılık mı yapılıyor, arkasında mutlaka bir dinci bulunuyor…

İşte bu anlayışın kadrolarını savcı-hâkim olarak atıyor, toplumun “adalet beklentisinin” Kaf Dağının arkasına gönderiyor, oy sandıklarından kendilerinin çıkması için ellerinden geleni geri koymuyorlar. Bunlardan korunmak ve kurtulmak şart oldu. Öyle ki, yeni bir kurtuluş savaşı mantığıyla çalışıp, rayından çıkan sistemi demokratik, laik, hukuk devleti ilkelerine saygılı bir siyasi anlayışa çekemezsek, ya bunlara teslim olacağız (Ki, Allah korusun) ya da yok olup gideceğiz.

DİNCİDEN KORUNMA REÇETESİ

Öncelikle, siyasi söylevine “Allah-Kuran” diye başlayandan şüphe edeceğiz ve Ona “Allah bir” dese inanmayacağız! Her kim ki; olur-olmaz yerde dinden imandan, ayetten-sureden söz ediyorsa, altından mutlaka bir “çapanoğlu” çıkacağını bileceğiz. Fetva ehline, mahalle imamına, din dersine, imam okuluna, şeyh ve şıha, hele de “çalmanın özgürlük” olduğunu söyleyen ilahiyat hocalarına kesinlikle mesafeli olacağız… “Çiftlik Bank” benzeri kepazeliklere, “Alnı secdeye değiyorsa iyidir” kabulüne, “Çalıyor ama iş de yapıyor” sapıklığına kanmayacağız.

Ve Diyanet’ten uzak duracağız…

Oradan yayılan söylemin mutlak surette demokrasi, laiklik, adalet karşıtı olduğunu bileceğiz. Dikkat edin, her konuda fetva veren Diyanet, "Dinci sahtekârlık ve dinci istismar hızla artmaktadır, çoluk-çocuğunuza, malınıza-mülkünüze sahip çıkın, dinciye kanmayın, aklınızla hareket edin, bilimin yolundan gidin” demiyor. Demiyor çünkü musibetin membaı bizatihi kendisi… İnsan sormadan edemiyor; senin 100 bin camin, 115 bin personelin, kurulların, profların, uzmanların var ama dinci soygunun en çok vurduğu kesim cami cemaati… Neden önlem almıyorsun; bu soygunların cami cemaati çevresinde ve cemaatlerde örgütlenmesine neden izin veriyorsun?

8 milyar liramızı tüketip “yetmedi” diyen, ahlaki çalışmalar yerine salt siyaset yapan, camiyi parti ilçe merkezine çeviren Diyanet; Jet Fadıl, Kombassan benzeri dinci soygunlardan, bunların yüzbinlerce insanımızı soyduğundan haberim yok diyebilir mi?

AKP dindarlığından bir örnek daha: “Habertürk yazarı Mustafa Doğan, kısa süre önce CB Tayyip Erdoğan tarafından YÖK üyeliğine seçilen Nihat Hatipoğlu’nun Ramazan programları için toplam 600 bin, Mustafa Karataş’ın 400 bin, Fatih Çıtlak’ın da 150 bin lira alacağını yazdı…”

Bu parayı tabii ki, TRT’den yani bizim cebimizden alıyorlar; helal ettiniz mi?

“Yav he he…”

Ama artık sona geldiler, ne oldukları anlaşılmaya başlandı. “Bir musibet bin nasihatten evladır” denir. Bir bakıma iyi ki geldiler, iyi ki iplikleri pazara çıktı, iyi ki din imanla ilgileri olmadığı görüldü. Evet, görüldüğü şuradan belli ki; 115 bin din görevlisi, 100 bin cami var ama Kadir Gecesinde camiler boş...

DİNCİ AHLAKSIZDIR!

Dindar iyi, dinci ahlaksızdır… Dinci bir duble rakı ve bir avuç beyaz leblebiyle bize koca bir vatan armağan eden Atatürk’e etmediğini bırakmazken, dindar; kadir bilen, rahmet okuyandır…

O nedenle; Diyanet’e verilen para, Fetö ve IŞİD zihniyetine verilen paradır, laiklik, demokrasi, eşitlik ve adalet aleyhine kullanılmaktadır. Bölücülüğün, cehaletin devlet eliyle devlet hazinesinden finanse edilmesidir” diyor, dinciden, din tacirinden uzak durmayı şiddetle tavsiye ediyoruz… Çünkü Diyanet, FETÖ ve benzer anlayışların serasıdır, anasıdır. Eski Diyanet Başkanı Görmez’in FETÖ’ye yazdığı mektup ve Diyanet’te yetişen yüzlerce meczup yazılanların belgesidir, kanıtıdır.

Dünyanın her yerinde ve özellikle de ülkesi, yöneticileri tarafından bilerek geri bırakılmış ülkelerde dinciler; (genellikle ve çoğunlukla) din ve ahlakın değil, çıkarının, konforunun ve de cinsel dürtülerinin derdine düşmektedir. Hiç kimse bugün cami ve İHL’lerde, medrese ve Ensar Vakfı bünyesinde ortaya çıkan tecavüzlere, “6 yaşında evliliğe” fetva verenlere, battaniyeden, kızından, anasından tahrik olanlara, dini vakıflarda meydana gelen sayısız çocuk tecavüzlerine şaşırmasın…

Şaşırmasın çünkü dine saygısı olmadığı halde dindar maskesi takanların içtimai durumu dün de böyleydi bugün de böyle… Daha önce de yazdım, bugün günlük/toplamda iki saat çalışan (namaz kıldıran) sonrasında da “yan gelip yatan”, buna karşın öğretmenden fazla maaş alan adamın yiyip-içip kudurması, oraya buraya, “anaya-bacıya” musallat olması eşyanın tabiatı gereğidir.

DİB E. BAŞKANI MEHMET GÖRMEZ’DEN FETÖ’YE…

“Ehl’i hadisin naçiz bir talebesi olarak bir grup genç âlimle birlikte, Resul-i Ekrem’in nübüvvet işkâtından iktibas ile cem, tebvib ve tasnif ederek şerhettiğimiz 'Hadislerle İslam – Hadislerin hadislerle yorumu' eserini şahsım da dâhil çağımız İslam nesillerinde büyük emekleri olan zât-ı âlilerinin yüksek ıttılâlına tankidâtına arz etmekten şerefyab olduğumu ifade eder, sıhhat, âfiyet, uzun ömürler niyazıyla, selam, hürmet ve muhabbetlerimi takdim ederim.” (25.04.2013, Mehmet Görmez)

Bu mektubu yazan M. Görmez FETÖ soruşturmasına dâhil edildi mi; "Binlerce FETÖ'cüyü Diyanet’te işe başlatan kim” denildi mi? Hayır… Tam tersine Diyanet, Fetö, Ensar, Menzil gibi Şeri devlet düzeni adına savaşan kurumlar ne istediyse beş fazlası verildi. Türkiye’yi çıkmaz sokağa birlikte getirdiler, “birlikte ıslandılar yağan yağmurda” “FETÖ'yle savaş” derken örgütün anaçlarına kıyamıyor, tezahürlerini cezalandırıyorlar…

Şimdi, FETÖ ahlaksızı darbe girişiminde başarılı olsaydı Mehmet Görmez Ona yaslanacaktı, millet başarılı olduğu için gidip hükümete yaslandı ve 2017 Temmuzuna kadar Diyanet başkanlığına devam etti. Fransa, Almanya ya da İsrail gelip ülkeyi işgal etseydi bu kez de onların kayığına mı binecekti?

BÖYLE OLUR AKP'NİN REKTÖR

Diyanetvari yapılar, sosyolojileri nedeniyle demokrasiye sürekli muhalif olmuşlar, çatışmışlardır. Bu çatışma eşyanın tabiatıdır. Birinin varlığı diğeriyle savaşı gerektirir ve bu savaş birinin imhasına kadar sürer. Bu nedenle AKP değil, toplum artık karar verilmelidir; Diyanet mi, demokrasi mi?

Biz, “Diyanet, Diyanet” derken, ortaya Diyanet’e bile rahmet okutacak üniversite rektörleri çıktı. Artuklu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Ağırakça; "Demokrasi isteyen kâfirdir, tövbe etmezse öldürülmelidir, sarıkla kılınan namaz, sarıksız kılınan 25 namaza, sarıklı Cuma da sarıksız 70 cumaya bedeldir” diyor… AKP’nin Üniversite rektörü…

AH DOĞU GUTA, VAH DOĞU GUTA!

AKP’nin rektörü “demokrasi isteyen tövbe etmezse öldürülmelidir” der de, Doğu Guta’nın 2015'te Suriye ordusunun hava saldırısında öldürülen İslam Ordusu lideri Zehran Alluş aşağı kalır mı; O da, “demokrasiyi küfür olarak gördüklerini” ve amaçlarının “Şii ve Alevilerin kafasını ezecek bir Emevi devleti” olduğunu söylemişti. Buyurun, aralarındaki farkı siz söyleyin…

Suriye'nin "Doğu Guta" denilen bölgesinde olan bitene bakıp, yönünüzü tayin edin: "bizimkilerin” erzak vb götürdüğü, sabahtan-akşama kadar “ne kadar masum, ne kadar perişan" diyerek dünyayı ayağa kaldırdıkları örgüt kim; IŞİD’ten beter bir anlayış olan İslam Ordusu!!!. Kime karşı savaşıyorlar, amaçları ne, ne istiyorlar; laik devlete karşı savaşıyorlar, Şeriat devleti istiyor, kafa kesiyorlar!

İşte size Doğu Guta gerçeği ve AKP’nin feryadı...

Murtaza Demir

Odatv.com

http://haber.sol.org.tr/…/10-soruda-dogu-gutada-neler-oluyo…

http://t24.com.tr/haber/nihat-hatipoglu-30-gun-icin-600-bin-lira-alacak,406599

murtaza demir odatv arşiv