Devlet müzisyenlerine nasıl davranıyor

Amerika'da müzik yapan Yaman Akdoğan, oradaki süreci Odatv'ye anlattı. Devlet müzisyenlerine nasıl davranıyor...

Yaman Akdoğan’ı uzun yıllardır tanıyorum. Yaman’ın yıllar içerisinde elde ettiği başarıların neredeyse tamamına yakından şahidim. Son yıllarda Amerika’da çok önemli müzisyenlerle çalışmalara imza atıyor. Aynı zamanda müzik alanında, eğitimci olarak da yer alıyor ve öğrencilerin yetişmesine katkıda bulunuyor. Kendisine pandemi dönemi ile ilgili en çok merak ettiğim soruları sordum. Çünkü Covid-19 ve pandemi döneminden en çok etkilenen sektör, müzik sektörü. Elbette diğer sahne sanatları da bu süreçten olumsuz etkilendiler. Ama müziğin bu anlamda diğer sahne sanatlarına göre bir farkı var. Müzik sektörü A’dan Z’ye, kapsadığı alan bakımından diğer sahne sanatlarına göre çok daha fazla insana iş imkanı sağlıyor. Bu nedenle bu sektörde yaşanan olumsuzlukların da etkisi kapsadığı alan kadar büyük oluyor. Müzik olaylarına sadece Türkiye penceresinden bakmak bazen yeterli olmuyor. Olan bitene, yurtdışından, başka bir gözle de bakmak gerekiyor. Yurtdışında Türkiye’yi temsil eden birçok müzik elçimiz var. Bu müzisyen kardeşlerimin sayıları yıllar içerisinde daha da fazla arttı. Onların başarıları beni ayrıca mutlu ediyor. Kendileriyle her zaman gurur duyuyorum. Yaptıkları işlerle adlarından söz ettiriyorlar. Hepsini yakından takip ediyorum. Yaman Akdoğan’la da bu çerçevede bir röportaj gerçekleştirdim. Keyifle okumanız dileğiyle…

Devlet müzisyenlerine nasıl davranıyor - Resim : 1

Uzun yıllardır Amerika’da yaşıyorsun ve orada müzik dünyasının içindesin. Bir çok önemli müzisyenle çalışmalar yapıyorsun. Amerika’da müzik Covid’den nasıl etkilendi?

- Bu yaz sonunda Amerika’da, Boston şehrinde, 11. senemi doldurmuş olacağım. Bu 11 sene içerisinde, her seviyeden, birçok farklı tarzda müzik yapan, farklı enstrüman çalan müzisyenleri dinleme, onlardan öğrenme ve onlarla çalışma fırsatı yakaladım. Burada yaşadığım süre içerisinde, özellikle okuldan mezun olduktan hemen sonraki yıllarda iş bulmakta zorlandığım zamanlar oldu. Fakat Boston’da bulunduğum süre içerisinde hiçbir sene, çevremdeki müzisyenler için de öyle olmak üzere geçtiğimiz bir sene kadar kurak geçmedi. Pandemi’den önce haftada 4-5 “gig” çaldığımız zamanki tempodan senede 4-5 “gig” çalar hale geldik. Covid tüm ülkelerde olduğu gibi Amerika’daki müzik sektörüne de büyük darbe vurdu. New York’ta dünyanın en ünlü müzisyenlerine ev sahipliği yapan ‘’Jazz Standard’’ gibi tarihi caz klüpleri kapandı. Bir senedir müzisyenler evlerinden internet üzerinden canlı konserler ve dersler vererek geçimlerini sağlamaya çalışıyorlar. Birikimi olanlar birimlerini yiyor, olmayanlar ise müzik dışı işlerden para kazanmaya çalışıyorlar. Hepimiz için çok zor bir dönem oldu.

Devlet müzisyenlerine nasıl davranıyor - Resim : 2

Müzisyenlere ve diğer sahne sanatlarına Amerika’da devlet yardımı var mı? Varsa, o yardımlardan yararlanmak için hangi şartlara sahip olmak gerekiyor?

- Amerika’da böyle yardımlar var. Ancak müzisyenler eğer ders vermiyorsa veya başka bir işte çalışmıyorlarsa sadece devlet yardımı ile geçinmeleri mümkün değil, çünkü işsizlik sigortası gibi yapılan yardımlar bir kişinin aylık ihtiyacının ancak yarısını karşılayabiliyor. Bu noktada müzisyenlerin özel fonları araştırması gerekiyor. Pandemi’nin ilk aylarında bu özel fonlar müzisyenlere çok destek oldular. Bu tür yardımlardan yararlanmak için pandemiden önceki işinizin tamamını veya bir bölümünü kaybetmiş olmanız gerekiyor. Bu yardımlardan çoğunlukla sosyal güvenlik numarası olan, yani geçmişte yasal çalışmış kişilere yararlanabiliyor, bunun yanında Amerika’da legal yaşamayan fakat pandemiden dolayı zor duruma düşmüş kişilere de sınırlı olmakla birlikte yapılan yardımlar var.

Devlet müzisyenlerine nasıl davranıyor - Resim : 3

Türkiye’de müzisyenler için en büyük sorun sosyal güvenlik ve emeklilik konuları... Amerika’da bir müzisyenin sosyal güvenceye sahip olması ve emekli olması için ne gerekiyor? Herkes orada sigortalı olarak mı çalışıyor ya da günlük gelen işlerde aldığı ücretin yani yevmiyesinin(günlük kazancının) vergisini ödemek zorunda mı?

- Bu konu maalesef Amerika’da da müzisyenler için büyük sorun. Burada bir müzisyenin sosyal güvenceye sahip olması veya emekli olması için müzik sektörundeki bir şirkete uzun yıllar sigortalı çalışması gerekiyor. Müzisyenlerin çoğu “freelance” yani serbest çalışan statüsünde çalışıyor, performans yapıp “gig” veya konser çalan müzisyenlerin çalıştığı gruplar şirketleşmiş olsalar dahi onlara yasa tarafından zorunlu kılınmış, müzisyenleri sigortalı çalıştırmaya yönelik bir yükümlülük yok. Müzisyenler el altından para almadıkları sürece çalıştıkları bu gruplardan kazandıkları paraların vergisini ödemek zorundalar. Vergi ödeme konusu genellikle günlük (yevmiye) ile çalışılan işlerde zorunlu tutulmamış, çünkü bu işler genellikle aylık belli bir ücretin altında olan işler. Eğer çalıştığınız bir kişiden tahmini aylık $500-600’ın üzerinde kazanıyorsanız devlet sizi vergi ödemeye zorunlu kılıyor. Sosyal güvenceye veya emekliliğe hak kazanma konusuna gelince, genellikle bu üniversitelerde “full time” ders veren müzik hocaları için geçerli oluyor. Üniversiteler belli bir saatin üzerinde hoca çalıştırdıklarında o kişinin tüm sosyal güvencesini karşılamak ile yükümlüler.

Devlet müzisyenlerine nasıl davranıyor - Resim : 4

Genel olarak Müzisyenlerin ve bireysel olarak senin Covid-19 sonrası müziğe dair beklentileriniz var mı? Orada havayı kokladığında ne görüyorsun ve hissediyorsun?

- Ben Covid sonrası dönemin müzisyenler açısından hareketli olacağını düşünüyorum. 1 senedir eğlence mekanlarının, konser salonlarının ve restoranların kapalı olması insanlarda eğlenmek, gezmek, kültür sanat etkinliklerine katılmak için bir açlık yarattığı gibi, müzisyenlerde de mesleklerini icra etme konusunda bir açlık yarattı. Covid sonrası dönemde bu iki tarafın birbirinin ihtiyacını doyurması gerekecek. Parası olan girişimci işletmeciler bu durumu yeni bir yatırım fırsatı olarak görebilirler. O yüzden, kapanan kültür sanat mekanlarının yerine yenileri açılacaktır diye düşünüyorum. Açıkçası müzik piyasasının Covid sonrası dönemde tam olarak nasıl şekilleneceğine dair bir yargıya varmak icin hala biraz erken bence. Teknolojinin değişim hızı gittikçe hızlanıyor ve bu yüzyıl içinde müziğin sşu an tahmin edemeyeceğimiz şekillerde ve formlarda dinleyiciye sunulduğuna şahit olabiliriz. Covid öncesindeki dönemde dijital müzik dinleme platformları ve Youtube, müziğin ve müzisyenin dinleyiciyle birebir temasını zaten oldukça zorlaştırmıştı. Pandemiyle beraber bu durum tavan yaptı ve dinleyici şu an konserlere gitmek, canlı müzik dinlemek icin sabırsızlanıyor. O yüzden pandemi sonrasının müzisyenler için hareketli olacağını düşünüyorum.

Devlet müzisyenlerine nasıl davranıyor - Resim : 5

John Patitucci gibi önemli bir müzisyen ve hocayla çalıştın. Aranızda iyi bir dostluk olduğunu da biliyorum. O seviyede müzisyenlerle müzik yapmak ve çalışmak sana ne hissettiriyor?

- “John Patitucci”, lise yıllarımdan beri hayranı olduğum, odamda posterleri olan bir isimdi. Boston’a taşınmadan önce Berklee’de ders verdiğini bilmiyordum. Bir gün okulun önünde arkadaşımla konuşurken yanımızdan geçti, cok şaşırıp heyecanlanıp arkasından koşturduğumu hatırlıyorum. O gün ilk kez okulun önünde kısa bir sohbet etme imkanım olmuştu, çok sıcak ve cana yakın, samimi bir tavrı olduğunu görünce kendisine hayranlığım daha da arttı. Berklee’ye devam ettiğim süre boyunca ve mezun olduktan sonraki senelerde peşini hiç bırakmadım, hemen hemen bütün workshoplarına ve sayısız dersine katıldım. “Patitucci” seviyesindeki müzisyenlerin etrafında olduğunuzda, onlarla konuştuğunuzda, çalımlarını birebir yan yana dinlediğinizde onların enerjilerini, ruhunu ve öz insanlığını çok güçlü bir şekilde hissediyorsunuz. Sizin insan ve müzisyen olarak kendiniz için hayal edebildiğiniz en üst potansiyelin daha ilerisini görüp sizin sşu an yaptığınızdan daha iyisini yapabileceğinize inanıyorlar ve buna sizin de inanmanız için size şevklendiriyorlar. Çok destekleyici, genç müzisyenlere umut veren, 24 saatlerini çalışmaya ve ilerlemeye, öğretmeye, müziği ileri götürmeye adamış insanlar. Bir gün, ders arasında çok kısıtlı olan zamanında Patitucci’yi yine soru sormak ve onunla vakit geçirmek için sıkıştırdığımı hatırlıyorum, bana “yemeğe gideceğim, sen de gelsene” dedi, ben şaşkınlıkla ne diyeceğimi bilemeyip kendisine katıldım, zamanı kısıtlı olduğu için yemeği çabucak yemek zorunda kaldık ve okula geri döndük. Bir sonraki dersine tahminen 10-15 dakika kalmıştı, bas gitarını çıkardı ve Chick Corea’nin meşhur ‘’Got a Match’’ parçası üzerine emprovize yapmaya başladı, ben ağzım açık bir şekilde dona kalmış izlerken bana baktı ve “daha iyiye gidiyor” dedi. Çalışmaya ve daha ileri gitmeye olan enerjisi sanki içinde durdurulamaz, sürekli çalışan bir motor gibiydi. Buna birebir şahit olunca, Patitucci gibi isimlerin neden müzikte efsane olduğunu daha iyi anlıyorsunuz. Onunla görüştüğünüz veya konuştuğunuz zaman, müzisyen olarak daha ileriye gitmeniz için, çok çalışmak ve çalıştığını paylaşmak, çevrenizi de elinizden geldiğince ileriye götürmek için şevkleniyorsunuz.

Türkiye’ye dönmek gibi bir düşüncen bir gün olursa burada neler yapmak istersin? Ya da daha açık bir ifadeyle sorayım; Türkiye’ye bir gün dönersen kimlerle çalışmak istersin?

- Ben ileride Türkiye’ye dönersem, müziğe eğitim alanında katkı sağlamayı çok isterim, ders verebileceğim bir okul veya üniversite olursa, yetenekli ve hevesli genç müzisyenlerle buluşmak beni çok mutlu eder. Onun dışında her zaman müzik yaratmaya ve projelerde yer almaya devam etmek beni memnun eder. Türkiye’de çok değerli mentorum Ömür Gidel ile fırsat yakalarsak beraber bir albüm veya projede yer almak benim için büyük bir hayalin gerçekleşmesi olur. Onun dışında Erkan Oğur ve Aydın Esen gibi değerli müzisyenlerle tanışmak ve çalışmak da çok isterim.

Devlet müzisyenlerine nasıl davranıyor - Resim : 6

Amerika’daki müzik eğitimi ile Türkiye’deki müzik eğitimini yani konservatuarları kıyaslarsan aradaki temel farklar nelerdir?

- Türkiye’de müzik eğitimi konusunda bir açık olduğunu düşünüyorum. Devlet destekli klasik batı ve Türk müziği konservatuarlarında sıkı eğitim veriliyor ama onun dışında, bir kaç üniversite hariç, hiçbir yerde klasik müzik eğitimi dışında eğitim almak isteyenlere hitap eden okullar ve bölümler yok. Bir yandan çok başarılı ve yetenekli genç müzisyenler yetişiyor, bunun yanında yıllarını müziğe adamış, Türkiye’ye uzun yıllar hizmet etmiş, bu çocuklara eğitim verebilecek dünya çapında müzisyenler ve hocalar var. Bu genç müzisyenleri ve değerli hocaları devletin desteği ve özel şirketlerin yatırımıyla bir araya getirecek eğitim platformları sağlanmalı. Bu durum senelerdir süre gelen kültür sanat alanında Türkiye’nin temel sıkıntısı bence. Bu durumun gelişmesi ve değişmesi önümüzdeki yıllarda Türkiye’de olacak ekonomik ve politik gelişmeler ile de çok bağlantılı. Müzisyenler bu konuya bir yere kadar katkıda bulunabilirler ancak, ondan sonrası devlete ve sanatsever zenginlere kalıyor. Bu konu Amerika’da çok daha ileri noktada, fakat burada da müzik eğitiminin daha çok yol kat etmesi gerektiğini düşünüyorum. Konservatuarlarda durum genellikle Türkiye’dekine benzer, ya klasik ya da caz eğitimi veriliyor. Tüm tarzların birlikte öğretildiği ve harmanlandığı modern müzik okullarının sayısı az açıkçası. Onlar da genellikle özel ve parası yüksekokullar, fakat yetenekli öğrencilere büyük oranda burs imkanı sağlıyorlar.

Geleceğe dair projelerin veya hayallerin neler?

- Şu an Boston’da birkaç farklı projede yer alıyorum. Bunların bir kısmı caz, bir kısmı pop ve rock olmak üzere değişiyor. Pandemi dolayısıyla şu an performanslar askıda olduğu için sadece internet üzerinden beste ve video projeleri yapıyorum. Geçtiğimiz haftalarda Boston’daki Grammy ödüllü davul sanatçısı Mark Walker ile kendi kompozisyonum olan “Reaching Forward”ı duo proje olarak kaydettik. Parçanın mixini değerli ses mühendisi ve Berklee’de beraber okuduğum çok yakın davulcu arkadaşım Tuna Boylu yaptı, şu an İstanbul’da Babajım stüdyolarında mastering yapılıyor, önümüzdeki haftalarda single olarak tüm müzik platformlarında yayınlanacak. Onun dışında Paul Brown & The Killing Devils rock grubuyla geçtiğimiz yıl “Res Judicata” , “Jonathan Hurley” ve “Matt Savage” gibi isimlerle ise “Never Again Part Two” adlı albümlerde yer aldım, pandemiden sonra bu gruplarla bir Amerika ve dünya turnesi gerçekleşmesi muhtemel bir proje. Önümüzdeki aylarda yine Boston’da Grammy Ödüllü bas sanatçısı Oscar Stagnaro ile bir bas duo projemiz olacak. Onun dışında, uzun vadede kendi kompozisyonlarımdan oluşan birçok farklı sanatçıyı içinde barından caz ve farklı türlerini içeren bir albüm düşünüyorum. Pandemi süresince yeni kompozisyonlar yapmaya ve farklı müzisyenlerle internet üzerinden de olsa müzik yapmaya devam edeceğim.

YAMAN AKDOĞAN KİMDİR

İzmir doğumlu olan bas gitarist Yaman Akdoğan, müziğe ortaokul yıllarında başladı. Kısa bir süre içerisinde, eğitimini sürdürdüğü İzmir Özel Türk Koleji’nde müzik hocaları tarafından yeteneği keşfedilerek lise orkestrasına çağırıldı ve eğitimi süresince konserler, festivaller ve liseler arası müzik yarışmalarında sahne aldı. O yıllarda bir arkadaşından edindiği caz albümlerini dinledikten sonra caz müziğine derin ilgi duymaya başladı. Lise sonrası Dokuz Eylül Üniversitesi Çalışma Ekonomisi bölümündeki eğitimi süresince, Türkiye’nin önde gelen müzik üstadlarından Ömür Gidel’den caz teorisi ve performansı üzerine dersler alarak çalışmalarını sürdürdü. Aynı yıllarda müzisyen arkadaşlarıyla kurduğu “RagBag” adlı caz grubuyla Türkiye’nin birçok yerinde konser ve festivallerde sahne aldı. 2008 yılında dünyaca ünlü müzik okulu Berklee College of Music’in Atina'da düzenlediği giriş sınavlarına, Antonio Sanchez gibi günümüzün Grammy ödüllü caz sanatçılarını yetiştirmiş fakülte üyesi Ron Savage tarafından davet edildi. Sınavdaki üstün başarısının ardından okula burslu olarak kabul edildi ve burada John Patitucci ve Lincoln Goines gibi çnemli bas gitaristler ile caz performansı üzerine çalışmalar yaptı. Berklee College of Music’teki eğitiminin hemen ardından yelpazesini genişleterek Paul Brown, Mark Walker, Oscar Stagnaro, Mehmet Ali Sanlikol, Matt Savage, Jonathan Hurley, AJ DeGrasse gibi Amerika’nın tanınmış caz, pop, ve rock sanatçılarıyla Amerika ve Dünya turnelerine çıktı. Bu sanatçılarla Whisky a Go Go, Olney Theatre, House of Blues gibi Amerika’nın tanınan müzik venuelerinde sahne aldı. Amerika’nın Boston şehrinde Grammy ödülü adayı caz müzisyeni Mehmet Ali Sanlıkol ile The Lilypad, Futura Productions Studios ve Ryles Jazz Club’da sergilediği solo performanslar Amerikan basınında yer aldı. Şimdilerde ise Boston’da Bunker Hill Üniversitesi’nde hocalık kariyerine devam ederken önümüzdeki aylarda Grammy Ödüllü sanatçılar Mark Walker ve Oscar Stagnaro ile duo olarak yayınlayacağı kompozisyonlar üzerine çalışmakta.

Kaan Çağlayangöl

Odatv.com

arşiv