Destici kimin yüzüne tükürecek

Müyesser Yıldız yazdı

Erdoğan'ın, Suriye sınırındaki mayınlı arazileri İsrail'e verme girişimine ilk tepki gösteren isim, meçhûl bir helikopter kazası sonucu hayatını kaybeden BBP'nin merhum Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu idi.

Yazıcığoğlu'nun koltuğunda şimdi Mustafa Destici oturuyor. MHP Genel Başkanı Bahçeli istemediği için “Cumhur İttifakı”na alınmayıp, AKP listelerinden seçime girecek olan Destici de Cuma günü Yenikapı'daki Kudüs mitingindeydi. Erdoğan'ın hemen solunda Bahçeli, sağında 5'inci sırada kendisi el ele tutuşarak, halkı selamladı ve bir konuşma yaptı. Şu sözleri önemliydi:

“Hem bu işgâl girişiminden hem de ABD’nin uluslararası hukuka mugayyir davranışından sonra ilk olarak tepki gösteren Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a şahsım, camiam ve milletimiz adına şükranlarımız sunuyorum. İnanıyorum ki, bugün büyükelçiliklerini Tel Aviv’den Kudüs’e getirenler, yarın Tel Aviv’i de bulamayacaklar Allah’ın izniyle... Yıkılasın İsrail, enkazını göreyim. Sana devlet diyenin yüzüne tüküreyim.”

İSRAİL'E KİM “DEVLET” DİYOR

Destici'nin o sözünden hareketle, İsrail'e kim “Devlet” diyor, hemen cevaplandıralım.

Türkiye diyor.

Dışişleri Bakanlığı'mızın internet sitesine bakın;

Ülke künyesinde, “İsrail Devleti” yazıyor.

Peşi sıra “İsrail Devleti”nin; nüfusundan yüzölçümüne, konuşulan dillerden Gayrı Safi Milli Hasılasına, etnik yapısından önemli siyasi partilerine hepsi tek tek anlatılıyor. Üyesi olduğu başlıca uluslararası kuruluşlar da sayılıyor. Bu bölümdeki şu ayrıntıya da dikkat çekelim; “AGİT’in ortak ülkelerinden biri ve NATO Akdeniz Diyaloğu üyesi olup, AB ile de 'Avrupa-Akdeniz Ortaklığı' çerçevesinde Ortaklık Anlaşması bulunmaktadır” deniliyor. Bunların tamamında biz de varız, ancak nedense İsrail'le buralardaki ortaklığımız ustaca gizleniyor.

Devam edelim.

Ülke künyesinin ardından, “Türkiye-İsrail Siyasi İlişkileri, İsrail'in Ekonomisi ve İsrail'e Seyahat Edecek Türk Vatandaşlarının Dikkatine” başlıklı bölümler var.

“Türkiye-İsrail Siyasi İlişkileri” başlıklı bölümden birkaç cümle aktaralım:

“Ülkemiz, komşu coğrafyalarda bir istikrar, güvenlik ve refah kuşağının yaratılmasını ve başta komşuları olmak üzere, bölgede yer alan tüm ülkelerle ilişki ve işbirliğinin geliştirilmesini hedefleyen bir politika izlemektedir. Bu anlayış çerçevesinde Türkiye, İsrail’le de karşılıklı çıkarlar temelinde ikili ilişkiler tesis etmiştir” diye başlıyor ve İsrail'i ne zaman tanıdığımız, ilk diplomatik temsilciliği ne zaman açtığımız vs. ile devam ediyor.

Küçük bir ayrıntı; İsrail'le ilgili bu bilgilerin tamamı Dışişleri Bakanlığı internet sitesinin Türkçe versiyonunda yer alırken, İngilizce versiyonunda sadece, “İsrail'le Ekonomik ve Ticari İlişkiler” bölümü var.

Tüm bu resmi bilgilerden sonra soralım:

Şimdi Mustafa Destici, kimin yüzüne “tükürmüş” oluyor?

TÜRKİYE'YE GÖRE İSRAİL'İN BAŞKENTİ NERESİ?

“Bu ne biçim soru?” demeyin.

Elbette biliyoruz, Tel Aviv. Büyükelçiliğimiz de orada zaten.

Yine biliyoruz ki, İsrail 1980'nde Doğu Kudüs'ü ilhak ettikten sonra Kudüs'ü “Ebedi başkent” ilân etti. ABD de aynı görüştü olduğundan, “gereğini” kanlı bir biçimde gerçekleştirdi.

Ancak son Kudüs mitingi vesilesiyle hem yöneticilerimiz, hem de mitinge katılan Filistin Başbakanı Rami el-Hamdallah, Kudüs'ün Filistin Devleti'nin “Ebedi başkenti” olduğunu vurguladı.

Peki resmiyetteki gerçekler ne?

Yeniden Dışişleri Bakanlığı'mızın internet sitesine dönelim.

İsrail'in “Ülke Künyesi” bölümündeki ilk bilgi “Başkent”le ilgili... Ne mi yazıyor? Hiçbir şey, sadece yıldız işareti var.

Yıldızın anlamı da bölümün en sonunda şöyle açıklanıyor:

“İsrail, 1980 yılında başkentini Kudüs olarak ilân etmiş ve devlet kurumlarını bu şehre taşımıştır. Ancak tek taraflı bu adım, uluslararası camianın tepkisini çekmiş ve kabul görmemiştir. İsrail’in Kudüs’ün başkenti olduğu yönündeki tutumu uluslararası camia tarafından tanınmamaktadır. Bu çerçevede ülkemiz ve diğer ülkeler Büyükelçiliklerini Tel Aviv’de bulundurmaktadır.”

Madem ki, tanımıyoruz ve madem ki, Büyükelçiliğimiz Tel Aviv'de, “Başkent” kısmına niye açık açık Tel Aviv yazılmaz da boş bırakılır?

FİLİSTİN'İN BAŞKENTİ NERESİ?

Buyurun, bir garabet daha:

Yöneticilerimizin, Kudüs'ü Filistin'in “Ebedi başkenti” saydığını belirtmiştik.

O halde Dışişleri Bakanlığı'mızın internet sitesinde Filistin'in “Ülke künyesine” de bakalım.

Evet, Başkent için “Doğu Kudüs” deniyor.

Devamında da, “Türkiye-Filistin Siyasi İlişkileri, Filistin'in Ekonomisi ve Filistin'e Seyahat Edecek Türk Vatandaşlarının Dikkatine” başlıklı bölümler var.

Ancak yine sadece sitenin Türkçe versiyonunda.

İngilizce versiyonunda ise “Ülke Künyesi”, yani “Başkent Doğu Kudüs” yazan bölüm yok.

Gel de sorma:

İsrail'le ilgili sayfanın İngilizcesinde sadece “İsrail'le Ekonomik ve Ticari İlişkiler” bölümünün olmasının, Filistin sayfasının İngilizcesinde ise “Ülke Künyesine” yer verilmemesinin sebebi, İsrail ve hamilerini küstürmeme çabası mıdır?

TÜKÜRECEĞİNİZE GEREĞİNİ YAPIN

Yeniden BBP Genel Başkanı Destici'nin, “Sana devlet diyenin yüzüne tüküreyim” çıkışına dönelim.

Bu, Erdoğan'ın tam 25 yıl önce Refah Partisi MKYK üyesi ve İstanbul İl Başkanıyken söylediği sözlerin bir başka şekli. Söylediği şuydu:

“Türkiye'nin İsrail'i tanıması, tarihimize sürülmüş bir kara lekedir... İsrail'i devlet olarak tanımıyorum.”

Vazgeçtik; ABD'nin tepe tepe kullandığı İncirlik'i, İsrail'e doğrudan istihbarat sağlayan Kürecik'i kapatmalarından ve tüm anlaşmaları iptal etmelerinden,

Dışişleri Bakanlığı'nın internet sitesindeki bu garabetleri ortadan kaldırmayan

Veya,

Afrin operasyonuna karşı çıkan ABD'nin Ankara Büyükelçiliği önündeki Nevzat Tandoğan Caddesi'nin adını “Zeytin Dalı” olarak değiştirdikleri gibi, Kudüs katliamından sonra yine ABD Büyükelçiliği'nin karşısındaki Kennedy ile İsrail Büyükelçiliği'nin bulunduğu Mahatma Gandhi Caddelerinin adını mesela “Selahaddin Eyyubi, Yaser Arafat, HAMAS veya Halit Meşal” yapmayı dahi düşünmeyenlerin,

İsrail'i tanımaktan vazgeçmeleri beklenebilir mi? Elbette beklenemez, ama böyle bir şey mümkün mü, olursa nasıl olur, bunu da konuşalım.

Bugünkü TCK'nın mimarı, geçmişte Erdoğan ve AKP'ye çok yakın bir hukukçu olan Prof. İzzet Özgenç, Kudüs mitinginden sonra toplanan İslâm İşbirliği Teşkilatı'nın aldığı 30 maddelik kararla ilgili olarak sosyal medya hesabından en önce şu tespitte bulundu:

“İİT üyesi olan 'Devlet'ler, 'İsrail' adıyla bir 'Devlet'in varlığı konusunda herhangi bir sorun görmemektedirler. Yani İsrail tanınmaya devam edilecektir.”

Ardından, “İsrail'i bir devlet olarak tanıma kararının geri alınması” konusunda özetle şu değerlendirmeyi yaptı:

“Ortadoğu’da sorun, Kudüs’ün İsrail tarafından başkent ilân edilmesi sorunu değildir. Asıl sorun, 'İsrail' adıyla bir meşru devletin varlığı sorunudur. İsrail, sınırları milletlerarası hukuka göre belirlenmiş olmayıp, işgal ve yayılma esasına göre oluşturulmuş bir haydut 'devlet'tir. Başka bir ifadeyle, İsrail, ABD'nin Ortadoğu karakoludur. Bir 'devlet' olarak tanınmış olması ve başta BM olmak üzere pek çok uluslararası örgüte 'üye' olarak kabul edilmesi, İsrail’e meşruiyet kazandırmamaktadır. Buna rağmen, halkı Müslüman olan ülkeler gibi, Türkiye tarafından da bir 'devlet' olarak tanınmış olması karşısında, İsrail’le ilgili sorunların milletlerarası hukuk kuralları çerçevesinde bir çözüme kavuşturulması gerekir. Milletlerarası hukuk alanında bu konuda pek çok çare bulunmaktadır. Bu çarelerden biri de, İsrail’i bir “devlet' olarak tanıma kararının geri alınmasıdır. Hukukta bir kural vardır. Bir işlem hangi usulle tesis edilmiş ise, tesise yetkili kamu otoritesi tarafından aynı usulle geri alınabilir. Tanıma işleminin geri alınması bakımından da aynı kural geçerlidir. Bir devletin tanınmasına ilişkin kararın geri alındığı bir örnek henüz mevcut değildir. Dilerim, Türkiye’nin 'İsrail' adıyla maruf haydut 'devlet'i tanıma kararını geri alması, bu konuda ilk örneği oluşturur.”

İşte yol yordam; Hadi İsrail'e “devlet” diyenin yüzüne tüküreceğinize, gereğini yapın.

Ve ez cümle; Yine Prof. Özgenç'ten:

“İsrail’e karşı milletlerarası hukuk çarelerine başvurulmadan, ceberut ve işgâlci uygulamalarına karşı salt 'kınama' ve 'lanetleme' mesajı yayımlamakla, ancak halklar kandırılmış olur veya halkların kandırıldığı zannedilir.”

Müyesser Yıldız

Odatv.com

Müyesser Yıldız odatv arşiv