Çürüklerin efendisi

Kimliği ve düşüncesi ne olursa olsun, artık yalnızca iki çeşit insandan söz edilebilir; sağlamlar ve çürükler.

Kimliği ve düşüncesi ne olursa olsun, artık yalnızca iki çeşit insandan söz edilebilir; Sağlamlar ve çürükler.

Hoyrat politikaların dayattığı yaşam biçimine şartlar ne olursa olsun teslim olmayan, sevgiden, özgürlükten vazgeçmeyen, hastalıklı aidiyetlerden, dogmalardan uzak duran, işi ne olursa olsun, severek mükemmel bir biçimde yapmaya çalışan, insani değerleri bir an bile terk etmeyen, evrensel boyutların sınırsız açılımlarından, bilimin yolundan ayrılmayan, Cumhuriyet aydınlığının kıymetini bilen, yurt sevgisini gündelik kazanımların üstünde tutan, vicdan ve vefa duygusunu yitirmeksizin, hiçbir koşulda değerleri ve güleryüzlü hayatı için direnmekten vazgeçmeyen, umudunu kaybetmeyen insan sağlamdır. Ötekiler çürük!

Çürük olmak hiç kolay bir iş değildir. İçlerindeki boşluğu şişirip, bir ömür boyu Balon Balığı gibi çırpınsalar da, hayatın neresinde, hangi mevkiide olursa olsun, kendi saplantılarına sarılıp, yalınkatlığının hiç farkında değilmiş gibi bir yaşantı sürseler de, içten içe kofluğun ezikliği bünyelerini hiç terk etmez. Bu yüzden inandıklarının dışındaki her şeye algıları kapalıdır. Uzlaşmasız biçimde saldırgandırlar ve asla adım çekmezler. Kendileri gibi olanlarla kapalı devre bir hayat içindedirler. Karanlık dünyalarını hayat belleyen çürükler, sağlam insanların ışıklı dünyasından rahatsız olur. Farklı dünyaların varlığı, korkularını, güvensizliklerini anımsatır ve çürükler, çoğunlukla böbürlenme olarak tezahür eden komplekslerini tetikleyen sağlam insanlardan nefret eder. Birey olarak bir anlam ifade etmediklerinin ayırdında olan çürükler, toplu olarak, gettolar, cemaatler, tarikatlar halinde yaşarken kendilerini daha güvende hissederler.

Ellerine güç geçtiği zaman ise mesailerinin büyük bir bölümünü kendileri gibi olmayanların onlara çok uzak olan hayatlarını cehenneme çevirmek uğruna harcarlar. Herkesin kendileri gibi çürük olduğunu zannettiklerinden hiç kimseye güvenmezler. Dernek, parti, cemaat gibi herhangi bir aidiyet altında toplanmaları ise inançtan çok güç birliği amaçlıdır. Birbirlerine de güvenmezler ve en küçük bir ters rüzgarda, farklı köşelere ve başka fikirlere savrulabilirler.

Çürüklerin en büyük özellikleri kurnaz oluşları, buna karşılık ardışık zekaya sahip olmayışlarıdır. Sebep-sonuç ilişkileri ve tutarlılıkları yoktur. O yüzden dakikalar içinde bile değişken, birbirine zıt şeyler söyleyebilirler. Bütün çürükler bir biçimde defolu olduğundan, birbirlerinin tutarsızlıklarını fark etmez ve sorgulamazlar. Farkında olsalar bile, menfaat kelepçesi ile birbirlerine bağlandıkları için, çıkarları sona ermedikçe, birbirlerini eleştirmez satmazlar. Kendi ihmalleri ve kazanma hırsları yüzünden sebep oldukları olaylarda, sorumluluktan kurtulmak için kolaylıkla yalan söylerler, kendilerinden başka herkesi suçlarlar ya da din olgusunu kullanarak kaderden söz ederler. Sorunlar yaşandığında, çürükler, gerçeği araştırıp bulmak yerine, kendilerini ve diğer sorumlu çürükleri koruyup kollamayı tercih ederler. Olaylardan ders almadıkları için, birbirine benzer felaketlerin art arda yaşanması kaçınılmaz olur.

Aralarındaki vicdanları ağır basan, daha sağduyulu olanları ise hemen karalayıp dışlarlar. İçlerinde sivrilenlerin narsistik yapıları öylesine uç boyutlardadır ki, hiçbir yaptıklarından, söylediklerinden sorumlu tutulmayacaklarını düşünürler. Yaşam mottoları 'ben böyleyim, herkes kabul edecek ve bana uyacak' şeklinde özetlenebilir. Kiminle, nerede, nasıl konuşacaklarını bilmezler. Boşluğu perdelemek adına sarıldıkları kronik bir patavatsızlık ve kendini bilmezlik hali içindedirler. Ancak beklemedikleri gelişmeler yaşanır, olaylar veya birileri her şeyin değişebileceğini, ima yolu ile bile hatırlatırsa, bastırdıkları korkuları su yüzüne çıkar ve daha da hırçınlaşırlar. Kumdan kalelerini korumak için hiçbir kırmızı çizgileri yoktur.

Çürükler yarı ölüdürler. O yüzden herkesin hayat sevincini öldürmek isterler. Sık sık öteki dünyaya, ölüme dair cümleler kurmaları bundandır.

Referansları farklıdır ve hayata, dünyaya dair görüşleri kendi referanslarına göre şekillendiğinden, her konuya yaklaşımları derya zannettikleri göletleri ile kısıtlıdır. Bu yüzden ince düşüncelerden, gerçek sanattan, özgürlük ve derinlik içerikli sanat eserlerinden ve onların atmosferini kabullenmeyen sanatçılardan, bilim insanlarından uzak dururlar. Düşüncelerine uymayan sanatçıları ve üretimlerini yok sayarlar, onları yaftalarlar. Araştıran, öğrenen, gelişen insanlardan, farklı renklerden, farklı düşüncelerden hoşlanmaz, çürüklükleriyle gurur duyan cehaleti taçlandırırlar.

Evrensel değerleri yoktur. Bu yüzden çürükler, çürük olduklarının farkında değillerdir ve bunu asla kabul etmezler. O kadar ki, kendilerini anlatan bu yazıyı okuyan çürükler, sağlamları işaret ederek, “sizden söz ediyor” diyebilirler!

Hayatla ilişkileri yalnızca almak üzerine kurulmuştur. Daha yukarılara çıkmak, daha çok kazanmak, daha çok almak için bütün zamanlarını harcarlar. Ve istediklerine ulaşmak için acımasızlık krizine girebilirler. Evrensel değerleri olmadığı için, dine yaklaşımları, ölümden ve öte alemden söz etmeleri aldatıcıdır. Çünkü dinsel konuları çıtalarının yüksekliğince, ancak yöresel boyutlarda algılayabilir ve bu uhrevi konuyu da hurafelerle kendilerine uygun hale getirerek amaçları için kullanmaktan çekinmezler. Sağlamların asla anlayamayacağı hastalıklı bir bakış açıları vardır. Anlattıkları mantık dışı kurgulara ve yalanlara kendileri inanırlar. Tutarlı oldukları tek konu, birbirine zıt söylemleri her zaman aynı inanç ve aynı parlak sunumlarla dile getirmeleridir(!) Sıkı sıkı kendilerine sarıldıkları yolculukta, hatırlamak ve özeleştiri yoktur. Zaten bu yol yalnızca kendilerine ve amaçlarına çıkar. Güçlerinden ve güçlü duruşlarından emin oldukları zaman, özeleştiri yaptıkları da görülür. Genelde bu viraj da amaçlar için dönülmüştür.

Sevgilerine, dostluklarına güvenilmez. Hayatı çürük olanın duyguları da çürümüştür.

Çürüklerle, onların çürümüşlüklerini, varolma zaaflarını kullanarak duygusal yada akçeli ilişkilere girenler, çürüklere esir düşen ruhları ile artık onlardan bir parçadırlar!

Çürükler hastadır ve bu hastalık bulaşıcıdır. Bulundukları her ortamda hızla yayılırlar. Aralarındaki sivrilmişlere diğer çürükler özenir ve onu taklit ederler.

Bir tane çürük elma kısa sürede tüm sepeti çürütür. Hepsi kurtlanır ve kokuşur.

Geri kalmış toplumların bazen toplu olarak, hızla çürümesi bundandır. Ölümcül bir virüs gibi, hayatın bütün güzelliklerini hızla paramparça ederler…

Çürükler, kainatın kendilerine sunduğu yeniden tohumlanıp yeşerme mucizesini çoğunlukla göremezler…

Ve her şeyin birer birer yok oluşu, insanların görmeyi, duymayı, düşünmeyi tekrar hatırladıkları ve sağlamların suskun kalmadığı günlere kadar sürüp gider.

Işık ve sevgiyle...

İlhan İrem
Odatv.com

ilhan irem çürükler sağlamlar arşiv