Cumhuriyet şimdi ne yapacak

Şimdi “Belge’li Birikim Gericiliği” denilen imha harekâtının yarattığı hasar ve maliyeti, somut bir örnek üzerinde, çok daha yakından tanıyacağız...

Şimdi “Belge’li Birikim Gericiliği” denilen imha harekâtının yarattığı hasar ve maliyeti, somut bir örnek üzerinde, çok daha yakından tanıyacağız.

Cumhuriyet’ten söz ediyoruz.

Burada, bu sitede geçmiş yıllarda birkaç kez açıkça yazmıştık; muhataplarının yazdıklarımıza fena köpürdükleri bilgisine de sahibiz: Akın Atalay-Aydın Engin-Hikmet Çetinkaya ve bu üçlünün “hırsları boylarından fersah fersah büyük adamcıkları” tarafından oluşturulan “işgalci Gorbiler”, geride yakıp kül ettikleri bir toprak bırakırlar. İşgalleri sırasında o mekânı yaşanmaz hale getirmişlerdir. Gazeteyi bütün yeteneksizlikleri ve cumhuriyet düşmanlıklarıyla, ancak bunu solculuk adına yaparak, entelektüel bir sefalete maruz bırakmanın yanı sıra mali açıdan da ne hale getirdikleri yakında -herhalde- açıklanır. Orhan Bursalı zaman zaman bu konuda sosyal ağlar üzerinden notlar iletiyor. Durumun son derece vahim olduğunu düşünmek, abartılı bir yaklaşım olmayacaktır.

Ama mesele şu: Can Dündarların, ki bu türün teorisyenliğini bütün cehaletleriyle Aydın Engin-Hikmet Çetinkaya-Akın Atalay-Güray Öz grubu (“TKP İtirafçıları”) temsil ediyordu, geride sağlam ve tüten bir ocak bırakması mümkün değildir. Kimse kendisini aldatmasın. Batırıp gittiler. Gorbaçov’dan geriye nasıl bir ülke kalmadıysa, bu liberal işgalcilerden geriye de tıkır tıkır işleyen kârlı bir gazete kalmamıştır. Tersini düşünmek saflık olur. Kimi çevrelerde gerçek satışlarının 20 binlerin altında olduğu belirtilen bir gazetedir ortadaki.

Demek ki, birçok şeye yeniden başlanması, yeni bir kuruluş örgütlenmesi gerekecek.

Olur mu?

Bilemeyiz.

İLHAN SELÇUK VE ZAMANI

İlhan Selçuk’un en devrimci zamanlarından hareketle Türkiye’nin aydınlarına, emekçilerine ve en önemlisi Türkiye’yi bir anomali olarak görmeyen devrimcilerine seslenebilen, ama gerçekten çok yeni, çok yaratıcı bir gazetecilik yapılırsa, başarıya ulaşmak mümkün olabilir.

Yani aslında iki olasılık var: Gorbaçov döküntülerinin işgal yıllarından sonra bu gazete ya büyük bir hızla bu gidenlerin bıraktıkları bubi tuzaklarına çarpıp berhava olur ya da gerçekten büyük bir gazetecilik başarısına imza atar. Medya çölünde, medyanın öldüğü bir Türkiye’de bu ikinci olasılık zordur, tamam, ama imkânsız değildir. Çünkü çöl, büyük fırsatlar da gizlemektedir.

Tabii şu var: Bu gidenlerin hırsları boylarını fersah fersah aşmış en cahillerinin yazacakları yerler hazırdır. Kendilerine gazete bile kurulabilir, kendileri de kurabilirler, ama zaten yazabilecekleri, “T24” ve “artı gerçek” gibi, web dünyasında etkin karşıdevrim karargâhları var. Türkiye’nin bir anomali, Türkiye devrimci solunun da dinozorluk olduğunu ileri sürenlerin yerleri şimdiden hazırdır. Kimse üzülmesin “Vah zavallılar, şimdi bunlar nerede yazar yahu?” diye.

Fakat Cumhuriyet’in bu kadar kolay ve yıllarca işgal edilebilmesinin de bir biçimde irdelenmesi gerekir. Bu, ileride herhalde yapılır.

SIÇRAMA DA MÜMKÜN

Bizim sözümüz, ikinci olasılığın nasıl mümkün olacağı üzerine. Medyada haberciliğin öldürüldüğü doğrudur. Tıpkı Nazi Almanyası’nda olduğu gibi, kurumları doğrudan yasayla kapatmadan medya dahil İslamcı iktidarla “senkronize” ederek (“Gleichschaltung”) tehlikesizleştiren AKP rejimi, parlamentoyu ortadan kaldırarak iyi bir gazetecilik için büyük bir olanak sunmuş oldu. Çünkü toplumda giderek derinleşen krizin sonuçları hissediliyor ve tek sorumlunun (“Reyiz”) etrafındaki çember daralıyor. Böyle bir ortamda halka yalan söylemeyen ve halktan gizlenen gerçekleri, Türkiye’nin ilerici birikimine düşmanlık etmeksizin, halkının da birlikte aşama eğilimini bombalamaksızın haberleştiren bir gazetenin destek almaması mümkün değildir. Bu ülkede 7 milyonu aşkın “üniversite öğrencisi” yaşıyor. 70 bini de hapishanelerde. Siyasal atılganlığıyla ünlü bir aydın tarihi, bir cumhuriyetçi hırsı var. İyi yapılmış bir iş, 82 milyonluk bu büyük ülkede kendisini taşıyabilecek desteği bulabilir. Liberallerin İslamcılarla ortak gerici yürüyüşünü göğüslemekten çekinmeyecek, ama profesyonel gazeteciliği bir yeni aşamaya taşıyabilecek hırstaki atılımlardan söz ediyoruz. Medyadaki çöl, yeni bir çıkış için bir olumsuzluk değil, bir fırsat olarak görülür ve değerlendirilirse, bambaşka bir zamana uyanabiliriz. Bu, Türkiye’deki devrimci-sosyalist hareketi ve yayıncılığı da olumlu etkileyecektir.

Olur mu?

Bilemeyiz. Ama bu “düşük Gorbilerin” kimliklerini ve Türkiye’yi nereye taşıyacaklarını görmüş olduk: Bunlar Cumhuriyet’i de, muhtemelen bir iflasın eşiğine getirip bıraktılar.

İlhan Selçuk, bu satırların yazarına, ölümünden kısa bir süre önce ve daha sonra Odatv’de de yeniden yayımladığımız kendisi hakkındaki bir yazı nedeniyle konuşurken, “Bu Batılılar bizi hiç istemedi, ama biz yaptık. Buradakiler de Cumhuriyet gazetesini hiç istemedi, ama biz yine de yaptık” demişti. Bu bir aydın ve inat tarifidir. Aydını yaratıcı inat tarif eder, umut değil.

Umut, aydın ve devrimci için, inadın bir türevidir. İnat, umudun türevi değildir.

Umutsuz ortamlarda inat, isteyen Milli Mücadele’yi, isteyen komşumuzda en az 27 milyon ölüye mal olan Büyük Anayurt Savunması’nı hatırlasın, umudu tetikleyen yegâne kaynaktır.

TÜRKİYE VE CUMHURİYET PRATİĞİ ANOMALİ DEĞİLDİR

Gerçekten Türkiye’ci, tarihimizin bir anomali değil bir ilericilik fırsatı sunduğuna inanan, ama modern gazeteciliğin, haberciliğin gereklerini yerine getiren, hatta onları yenileyen bir atılım, önemli olanaklar da içeriyor.

Haberciliğe, araştırmacılığa yeni renkler taşıyacak, halkın sevecen diline yakın, ama Türkiye’deki aydın birikimini de gerek içeride gerek dış dünyada yeni arayışlarla güçlendirecek bir gazetecilik, teknolojinin yeni olanaklarından hareketle müthiş bir yaygınlık kazanabilir.

Gidenlerden geriye kalan enkazın üzerine ancak böyle bir yeni yaşam alanı kurulabilir. Bu iş elbette bazı basit doğruların yinelenmesiyle gerçekleştirilemez. Savaş alanındakiler bu olanakların ve kayıpların herhalde farkındadır. Gorbicilik, korkunç bir hırstır. Verdiği hasar henüz daha tam ortaya çıkmadı.

Zor iş. Kabul. Ama umutsuz olmak da gerekmiyor. İlhan Selçuk’a geçmişte Türkiye devrimcileri, eleştirilerine rağmen, hep destek vermişti, şimdi hem böyle bir destek istemek hem de gazetecilikte, habercilikte yeni dorukları savunmak, şaşırtıcı sonuçlar verebilir.

Osman Çutsay – Frankfurt

Odatv.com

osman çutsay odatv arşiv