Cumhurbaşkanını ihbar ediyorum

Evet, mezhep meselesini yazıyorum. Lanet olası bir durumdur, İslam dünyasında giderek yayılan bir veba salgınıdır; öldürücüdür, öldürmektedir!...

Evet, mezhep meselesini yazıyorum. Lanet olası bir durumdur, İslam dünyasında giderek yayılan bir veba salgınıdır; öldürücüdür, öldürmektedir! Halkını yoksulluğa mahkûm edip kendileri sırça köşkte gününü gün eden zalim diktatörlerin neredeyse tamamı İslamcıdır, mezhepçidir. İslamcı-mezhepçi diktatör ne denli hırsızsa, halkı da aynı oranda yoksuldur.

Tamamı anti laik, tamamı demokrasi düşmanıdır.

Bu çağda bunca aşağılık bir konuda yazmak, “hırsız vaaar! Soygun vaaar; mezhep fitnesini hortlatıyorlaaar!” diyerek bağırıp-çağırmak, dikkat çekmek, tatsız-tuzsuz bir iştir. Doğrudur ama neylersiniz ki, tehdit öylesine doludizgin, komplike, güçlü, bürokrasiyi teslim alarak, kendini tahkim ederek geliyor ki, korkuyorum…

Bu nedenle yazıyorum; yazmaya devam edeceğim…

Okumak istemeyen, sevmeyen, gereksiz bulan beni okumasın… Bu konu kimleri ilgilendirmiyorsa, kafasını kumdan çıkarmaya kimlerin cesareti yoksa canı Cehenneme!

Ülkemin cumhurbaşkanı muhtarları toplayıp; "… hangi evde kim olduğunu, kimin mezhebinin ne olduğunu gayet iyi biliyorsunuz..." (…) "Bunlar teröristse, bunları gelip emniyet mensuplarımıza bildirecek olan sizsiniz…" diyorsa, sessiz mi kalalım? “Teröristin, suçlunun, gaspçının, hırsızın mezheple ne ilgisi var; kişinin mezhebi herhangi bir suçun unsuru mudur” demeyelim mi?

Neyi yazalım: penguenleri mi?

***

Sn. Cumhurbaşkanının ‘meşrebini’ de biliyoruz, neyi kast ettiğini de… Sorun bunca düzeysiz noktaya gelmişse, kendine; “aydınım, insanım” diyen, “ülkemi seviyorum, insanları seviyorum” diyen herkes ayağa kalkmalı, “bunca fitne yeter; batıyoruz-tükeniyoruz, bölünüyoruz, buna hakkınız yoktur” demelidir…

Hukukçular sokağa çıkmalı; cumhuriyetin, laikliğin, birliğimizin adamakıllı tehdit altında olduğunu haykırmalıdır!

Cumhuriyet savcıları bu tehdidi bertaraf edecek çare aramalıdır!

Vatan-millet sevdası olan siyasi partiler tepki göstermelidir. Sendikalar, demokratik kitle örgütleri, laik kesimler, Alevi örgütleri ayağa kalkmalıdır. Alevilerden önce vicdanı ve vatan-millet sevgisi olan Sünniler ayağa kalkmalıdır.

Çünkü bu bir Sünnilik sorunudur!

Çünkü cumhurbaşkanı bu yıkıcı tavrını, cesaretini muhafazakâr Sünni kesimden almaktadır. Sünni kardeşlerimiz; “böyle cumhurbaşkanlığı olmaz” demeli, büyük insanlık, ilahi vicdan bu kör gidişe tepki göstermelidir.

İzledim, dinledim, dikkat kesildim; bu konuşmaya tepki gösteren olmadı?

“Yahu sen cumhurbaşkanısın, kişiliğin-düşünce dünyan mezhepçilikle dolu olsa dahi, başka eğitimin-birikimin olmasa dahi, saltanatının devamı sadece ama sadece mezhepçi tavrını sürdürmene bağlı olsa dahi, cumhuriyeti, laikliği, Atatürk’ü sevemesen dahi, işgal ettiğin makamın, ettiğin yeminin hatırına da olsa biraz cumhurbaşkanı gibi davran” diyen olmadı…

Bu dil, bu nefret, bu siyaset biçimi senin muktedir olmanı, saltanatının devamını sağlar ama bizi böler; Irak’a, Suriye’ye, Pakistan’a, Afganistan’a çevirir, sadece Aleviler değil, hep birlikte kaybederiz; bizim için başka memleket, başka vatan yoktur, aklını başına al” diyen olmadı…

Ne yazık ki, olmadı!

Hukukçular ayağa kalkmadı; savcılar harekete geçmedi. Üniversite, aydın akademisyen çevresi konuşmadı; medya eleştirmedi, yazmadı… “Sus artık; Tanrı adına sus!” diyen olmadı…

İslamcılarımız, havuz, yandaş ve yalaka medyamız, cübbeli-cübbesiz takımı, camili ülkelerden kaçıp, camisiz “küffar” ülkelerine kaçan, bu kaçışı ölümüne göze alanlar hakkında tek cümle eden, “yahu cami-cemaat tamam da biraz da insanlık, ahlak, adalet” diyen olmadı.

“Hangi evde hangi mezhepten insanlar yaşıyor” ne demek yahu? “Ne demek kardeşim; Aleviler potansiyel suçludur; onları polise ihbar edin, suç atın, iftira edin, polis evlerine girsin, rahatsız etsin, alsın götürsün mü demek istiyorsun” diyen olmadı…

Olmadı… Sanki muz cumhuriyeti; köpeksiz köy!

CUMHURBAŞKANINI İHBAR EDİYORUM

Mezhepçilik bölücülüktür… Ki, bana göre bölücülük meselesinde Sn. Cumhurbaşkanının suçu, PKK bölücülüğünün yanında hafif kalır! İhbar ediyorum; savcıları bir kez daha göreve çağırıyorum; Sn. Cumhurbaşkanı taammüden yani bilerek-isteyerek mezhep bölücülüğü yapmış, Anayasa suçu işlemiştir…

Anayasa Madde 10’da; “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.” Denilmektedir.

Aynı suçu defalarca işleyen, alışkanlık haline getiren Sn. Cumhurbaşkanı kovuşturulmalı, yasaların herkesi kapsadığı, kendilerine hatırlatılmalıdır.

Bu nedenle yazacağım

İslam dünyasının liderleri mezhepçilikten, fukaralıktan, yalandan, talandan ve bilcümle aşağılık siyasi araçlardan beslenmektedir. İçlerinde; insanlığıyla, demokratlığıyla, insan ve doğa sevgisiyle anılan-bilinen tek ‘Müslüman’ lider yoktur…

Varsa söyleyin bilelim…

Bu yüzden, kan deryası içinde yüzen İslami ‘liderler’ hiç durmadan mezhebi araçları tahkim etmektedir. Tebaalarına, beyni dumura uğramış biatçilerine; camiyi, Kuran’ı-Kuran kursunu, İmam okulunu, din dersini, fukaralığı ve Cenneti önermektedir. Cenneti bu dünyada yaşamak uğruna ülkeyi bile feda etmekten çekinmemektedir.

Çare?

Çare, demokratik yolları işletmek, tehdidi anlatmak, görmeyenin gözüne sokmaktır.

Çare, adam gibi örgütlenmek, bilgiyle donanmak, zalimin karşısına dikilmektir…

Çare, “Gezi Ruhudur…” O ruhu çoğaltmak, hep birlikte ayağa kalkmak, itiraz etmektir.

Çare, sol duyulu sosyal demokrat iktidarı örgütlemektir.

Murtaza Demir

Odatv.com

Tayyip Erdoğan mezhep arşiv