CHP listelerinde bas bas bağıran eksiklik neler

Beştepe’nin arzusu ve zorlamasıyla mecburen mecburiyetten gidilen 1 Kasım tekrar seçimleri için siyasi partiler listelerini YSK’ya verdiler. 7...

Beştepe’nin arzusu ve zorlamasıyla mecburen mecburiyetten gidilen 1 Kasım tekrar seçimleri için siyasi partiler listelerini YSK’ya verdiler.

7 Haziran genel seçimlerinden birinci parti olarak çıksa da başkanlık sistemini gerçekleştirecek hedefe ulaşacak sayıyı bırakın bir kenara, tek başına iktidarı da kaybeden AKP’nin seçim çevrelerinde çok kapsamlı bir matematik çalışması yaparak aday listelerinde kayda değer değişiklikler yaptığı anlaşıldı. O kadar ki, üzerinde kalın çizgilerle vurgu yapılan üç dönem kuralı bile tuz buz oldu. Çünkü AKP yaptığı araştırmada 20 kadar seçim çevresinde 810 ila 10 bin arasındaki oyla MHP ve CHP’ye birer milletvekili kaybettiğini biliyor (Bu listeyi bugünkü (22 Eylül) Milliyet’te Güneri Civaoğlu köşesinde yayınladı)

Buna karşılık parlamentoda grup oluşturan diğer üç partide; CHP, MHP ve HDP’de daha sınırlı sınırlı değişikliklere gidildi. MHP’de Tuğrul Türkeş firesine dışlanan Meral Akşener firesi de eklendi. HDP’de Levent Tüzel çatlağı küçük ama önemlidir.

1 KASIM’DAKİ SEÇİM KOŞULLARI VE CHP’DEKİ AÇIKLAR

Bu değerlendirmede esas olarak CHP listelerinin sadece bir boyutu olan “önemi alanlardaki karşılık sima eksikliği” üzerinde duracağım. (Aslında üye ve örgüt yapısının doğal sonucu olarak CHP’ye oy olarak bir artı getirmeyen, bilakis yapıldığı pek çok yerde oy yitirilen “ön seçim” sonucu oluşan listelerin birkaç kişi dışında aynen korunması her ne kadar da bir ‘erdem’ gibi sunulsa da önemli olanın oy getirisi olduğu genel seçimlerde gözden geçirilmemesi bir handikaptır. Çünkü 7 Haziran listelerini oluşturan ön seçimde nesnel olarak anlaşılmış olsa gerektir ki, CHP’nin üye bileşimi genel seçmen eğilimlerini yansıtmaktan uzaktır. Kaldı ki kontenjanla getirilen bazı simalar neden elemine edildi? Bu konu üzerinde başka bir kapsamlı değerlendirme yapacağım yakın gelecekte)

CHP listelerinde maalesef dış politika ve uluslararası ilişkiler, içişleri, milli savunma ve güvenlik gibi son derece stratejik alanlardaki isimler yeterli değildir.

Tekrar seçimlerde partilerin oy oranlarında ve çıkaracağı milletvekili sayılarında kayda değer bir değişiklik olmayacağı, hiçbir partinin tek başına iktidara gelemeyeceği; seçmenin başkanlık sistemine de tek parti iktidarına da yüz vermeyeceği ve koalisyonu tercih edeceği anlaşılıyor.

CHP’YE OY VERENLERİN DEVLET İDARESİNDEKİ KRİTİK ALANLARDA GÜVEN VERECEK SİMA EKSİKLİĞİNDEN DOLAYI UĞRAYACAĞI ALGI

Bu durumda CHP listelerine bakıldığında seçmende şöyle tehlikeli ve CHP’ye dönük teveccühte tereddüt oluşturabilecek bir algı oluşabilir: “Demek ki CHP birinci parti olmayı ve olası bir koalisyon hükümetinin büyük ortağı olmayı ummuyor. Hatta küçük ortak olarak katılabileceği olası bir AKP-CHP koalisyonunda da Dışişleri, İçişleri, Savunma gibi bakanlıkların kendisine verilmemesini peşinen kabul ediyor. Böyle olmasaydı hazırlık ve planlamalarını buna göre yapar, listelerini buna göre oluştururdu.”

Daha da önemlisi, bu vahim eksikliklerin dış politikanın AKP hükümetlerinin en büyük zaafını oluşturduğu, ülkede ise adı konulmamış düşük yoğunluklu bir iç savaş ‘antrenmanının’ hüküm sürdüğü bir atmosferdeyiz. Etrafımızın savaş tehlikesiyle, ateş çemberiyle sarılmış olduğu dehşetengiz ortamda güven verecek donanım ve sayıda simanın olmayışının sadece CHP’nin Meclis içindeki ve dışındaki siyasi faaliyetlerini değil, partinin bu faaliyetler yoluyla ülkemizin yönünün doğru ve güvenli bir rotaya çevrilmesine yapabileceği katkıyı da büyük ölçüde aksatacağını kısa vadede halkımızca görülmesinden endişeliyim.

LİSTELERDEKİ DIŞ POLİTİKA SİMALARI; GEÇMİŞ, DÜN VE BUGÜN…

CHP’de tek diplomat aday Ardahan’da milletvekili çıkaramamanın etkisiyle olsa gerek, ‘popülerlik’ kaygısıyla da gösterilen genç bir isim. Musul Başkonsolosu iken IŞİD tarafından rehin alınan (ki, çok önceden birkaç kez yazdım, bu olay hala büyük ölçüde karanlıkta) ve serbest bırakılan, Duşanbe’ye “büyükelçi” olarak atanan ancak giderek göreve başlama fırsatı bulamayan deneyimsiz ve belirli birikimlerden yoksun bir diplomattan söz ediyoruz.

Bunu kabul edelim. Şu notu da düşelim; inşallah seçilir ama seçilmeme olasılığı da var tabii. Seçilemezse, CHP’nin Meclis’te hiç diplomatı olmayacak! Çünkü 7 Haziran’da seçilen tek diplomat da bu defa listelerde yok! (CHP’de diplomat kökenli milletvekili-yöneticinin bire indirilmesi de anlaşılır gibi değil ve ciddi bir handikap. Bu arada, mevcut diplomatın MYK’dan gürültülü bir şekilde istifa etmesi, Kılıçdaroğlu’nun kendisini ikna ederek istifasını geri aldırması anlaşılır gibi değil! Ayrıca, bu kadar gerekli ise bir isim neden aday listesine konulmaz? Hakikaten anlamak zor!) Oysa Kılıçdaroğlu’nun yönetimi ve Meclis Grubunu ilk oluşturduğunda üç yıldız diplomat ve uluslararası ilişkiler-dış politika alanından bir akademisyen görev almıştı. Hatta o zaman daha Suriye olayı patlak vermemiş, dış politika raydan çıkmamıştı. Durum şimdiki gibi vahim değildi henüz. Eski dönemlerde de bakıldığında görülecektir; CHP’de her zaman birkaç diplomat-akademisyene görev verilirdi.

3 EMEKLİ BÜYÜKELÇİ ADAYLIK İÇİN BAŞVURMUŞTU

Hadi diyelim 24. Dönemde önemli çalışmalara imza atan üç yıldız diplomattan (Bunlardan ikisi kendi alanları dışında da ciddi katkılar sundu) vazgeçtiniz. Onların yerine ‘ikame’ ettiğiniz isimden de vazgeçerek listeye almadınız… Bildiğim kadarıyla, kaynaklarım yanıltmıyorsa adaylık başvurusunda bulunan üç emekli büyükelçi var 26. Dönem için CHP’ye. Bunlardan birisi 25. Dönem için de başvurmuştu. Üç büyükelçiden ikisi Dışişleri’nin önemli noktalarında görev alan birikimli diplomatlar. İkisi de Londra büyükelçiliği yapmış. Bunlardan birisi aynı zamanda ilk sivil MGK Genel Sekreteri, birisi de aynı zamanda İstanbul İl Başkanımızın danışmanı. Ayrıca başvuranları gözünüz tutmadıysa araştırıp davet edebileceğiniz isimler de olabilir( Babası CHP ilçe başkanlığı bile yapan ve yakın zamanda emekli olan, görev almaya meyilli büyükelçi bile biliyorum).

İktidar ortağı olması çok muhtemel bir partide bu donanımlı dış politika siması eksikliği kabul edilebilir değil. Oysa size hükümette bakan gerek, Meclis’te komisyon başkanı ya da sözcüsü gerek, genel merkezde birisi gerek. Bu tablo, CHP’yi ve bu görevleri en azından “hafife almak” demektir. CHP’de bu alandaki eksiklikler onca sorunla iktidarda ya da muhalefette boğuşurken son derece hissedilecektir. Son derece yerinde olan “Önce Türkiye” belgisiyle bu tablo tezat oluşturmaktadır.

İDARECİ 24. DÖNEMDE ÜÇ KİŞİ, ŞİMDİ HİÇ YOK!

Öte yandan içişlerine gelince… 24. Dönemde valilik yapmış üç idareci vardı. Üçü de fevkalade iyi çalıştılar. Üçü de son derece saygıdeğer. Komisyonlarda nasıl dişe diş mücadele ettiklerini birisini yakından diğerlerini de çok yakından olmasa da tanıdığım ve çalışmalarını izlediğim için iyi biliyorum. Söz konusu idareciler bir sonraki dönemde de, 1 Kasım listelerinde de yoklar. Peki, ne düşünürsünüz? “Herhalde yerlerine başkaları ön seçimden gelerek ya da ön seçimden gelen yoksa atanarak konulmuştur,” dediğinizi duyar gibi oluyorum ama hayır, bilemediniz! Çünkü 1 Kasım listelerinde -doğru bir tarama yaptıysam, yanlışım varsa şimdiden özür dilerim- bir tane bile idareci kökenli aday yok! CHP iktidarda da muhalefette de olsa bu konudaki donanımlı isim eksikliği hissedilecek demektir.

MİLLİ SAVUNMA VE GÜVENLİK ALANI

Keza, CHP listelerinde milli savunma-güvenlik politikalarını üstlenecek isimlere baktığımızda da yetersizlik görüyoruz. 7 Haziran’da emekli kurmay deniz albayımız ön seçimden çıkarak adeta ‘bacadan girdi’ ama kontenjana başvuran emekli generalimiz kapının önüne konuldu. Ki, bu generalimiz 2011 seçimleri öncesinde aile sigortasıyla birlikte ciddi oy getiren askerlik projemizi hazırlayan bir sima. CHP üyesi ve adı konmasa da fiilen beş yıldır partide milli güvenlik, savunma, askerlik alanlarında danışmanlık yapıyor. Kendisiyle yakın çalışma fırsatım oldu ve hakikaten Genelkurmay Karargahı’nda önemli misyonlar üstlendiği gibi, soğuk savaş sonrası yeniden yapılanan uluslararası karargahta da önemli görevler üstlenerek karar alma süreçlerini ve komuta yapısını düzenleyen kritik sorumlulukları alan çok donanımlı bir sima. Makalelerinden ve medyadaki demeçlerinden de son derece yararlanıyoruz. Söz konusu generalimiz küsmedi, çalışmalarını sürdürdü ve 26. Dönem için yeniden başvurdu. Bu kez listeye alındı ama sekiz milletvekili çıkaran Balıkesir’de yedinci sıraya konularak deyim yerindeyse “dolgu malzemesi” yapıldı. Asker kökenli olup belli donanımdaki, “her eve lazım” nitelikteki adaylar dolgu malzemesi yapılırsa seçmende “CHP’nin kapısı askere kapalı” algısı oluşmaz mı?

Bu arada, CHP MYK için not düşeyim; Ankara’da sadece 40 bin muvazzaf general ve subay var. Onca astsubay, sivil memur var. Onca emekli general ve subay var. Bütün bunların aileleri var. Burada hiç olmazsa bir asker adayınız olursa yüz binlerce seçmene dokunursunuz. Keza, İzmir’de her iki bölgede de durum farklı değildir. İstanbul 1. Bölge’de de askerler ve aileleri önemli bir seçmen tabanına karşılık geliyor. Siz bu kadar bir seçmen tabanını dikkate almazsanız onlarda da “CHP’nin kapıları bize kapalı” algısı oluşabilir. Siyasette seçmen davranışlarında “özdeşleşme duygusu” çok önemlidir.

“BİR ELİN NESİ VAR İKİ ELİN SESİ VAR”

CHP’de önemli bazı alanlardaki donanımlı sima eksikliğine CHP için benim gibi yabancı olmayan bir isim, Doç. Mehmet Karlı da dün (20 Eylül) Cumhuriyet için yaptığı bir değerlendirmede üstelik aynı çıkış noktasından hareketle dikkat çekmiş. Bu makaleyi kaleme aldıktan sonra fark ettim. Okudum ve şaşırtıcı derecede benzerlik gördüm. Ne demişler; “Aklın yolu birdir”.

“Bir elin nesi var, iki elin sesi var” özdeyişine dayanarak belki yazdıklarım daha iyi anlaşılır diye onun dış politikadaki sima eksikliğine vurgu yapan satırlarını da meraklı okurlara öneririm; bulup okuyun. Hatta CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ve MYK-PM Üyelerinin de Karlı’nın değerlendirmesinin tamamını okumasında çok yarar olduğunu belirtmek isterim.

Bu değerlendirmede sadece üç alandaki isim yetersizliğini ele aldım. Başka alanlara bakmadım. Bir de şunu eklemeliyim; bu değerlendirmeyi neden yaptım? Şunun için: Şimdi iş işten geçti, artık var gücümle ben de 1 Kasım’da en iyi sonucu almak için çalışacağım. Gelecek seçimlerde iktidar adayı bir partinin listelerinde bir daha benzer handikap yaşanmaması için… İktidar iddiasının daha belirgin bir şekilde ortaya konması için… CHP’nin bu kadar hafife alınıp belirli çevre ve odakların etkisine girmemesi için…

Bir de not düşeyim: Dikkatli okur fark etmiştir; benim için isimler hiç önemli değil, önce ülke ve ülke idaresi için araç olan parti, sonra isimler gelir. O nedenle makaledeki değerlendirmelerimde tarif etsem de hiç isim geçirmedim.

M. Ayhan Kara

Odatv.com

CHP listeler arşiv