Charlie Hebdo katliamının sırrı Huntington hastalığında

Türkiye, Huntington’un vasiyeti doğrultusunda Avrupa’dan dışlanacak, Orta(çağ)doğu’ya itilecek, “bazı hareket bozukluklarının yanı sıra mental gerilik” illetiyle uğraşmaya devam edecek. Hüseyin Vodinalı yazdı...

2014’ün son günleri…

13 Aralık’ta Fransa Cumhurbaşkanı Françoise Hollande, sürpriz bir ziyarette bulunarak, Cahors kentine gidiyor.

Sebep; Huntington hastalığı ile ilgili araştırmalara destek sağlamak için düzenlenen maratonun açılışını yapmak.

Huntington hastalığı (HD), genetik bir nörolojik hastalık. Hastalarda bazı hareket bozukluklarının yanı sıra mental gerilik görülür. Adını 1872 yılında hastalığın kalıtsal olduğunu ilk olarak gözlemleyen Dr. George Huntington'dan alır.

Amerikalı bir doktor olan George Huntington 1916’da vefat etmiş, ondan 11 yıl sonra 1927’de yine Amerikalı siyaset bilimci Samuel Huntington dünyaya gelmiş.

Hem Harvard’da ders verip, hem de Pentagon’a danışmanlık yaptı.

EN SEVMEDİĞİ İSİM MUSTAFA KEMAL ATATÜRK İDİ

“Medeniyetler Çatışması ve Dünya Düzeninin Yeniden Kurulması” isimli kitabını 1996’da yayımladığında, kimse bunun dünya üzerinde yaratacağı etkinin büyüklüğünü tahmin edemezdi.

Yazar, küreselleşme sürecinde Batı ve diğerleri arasındaki çatışmaların artacağı tahminini yapıyor ve Batı ile İslam coğrafyasının karşı karşıya geleceği öngörüsünde bulunuyordu.

Samuel amcaya göre dünya, ekonomik ve sınıfsal çelişmeler değil, dini ve kültürel çatışmalarla biçimleniyor ve biçimlenecekti.

Huntington, dünyayı 5 ana kültürel bölüme ayırmıştı.

İslam ülkeleri de din ekseninde yönetilmeliydi ona göre.

Demokrasi, cumhuriyet, laiklik filan ancak üstün Batı uygarlığı içindi.

Bu noktada en sevmediği isim ise Mustafa Kemal Atatürk idi.

Çünkü Atatürk onun kokuşmuş tezlerini, taa 1920’de yalanlamıştı.

Kitabın yazımından 5 yıl sonra 11 Eylül saldırıları meydana geldiğinde, Huntington, Amerikalı Neo Con’lara büyük ilham kaynağı oldu.

George W. Bush’u hatırlarsanız, Irak’ın işgali için ağzından “Crusade” yani “Haçlı Seferi” lafını kaçırmıştı o dönem. Huntington’un kitabına göre konuşuyordu.

Huntington’un bu eserini Huntington hastalığına ilk benzeten bu arada ben değilim, Slavoj Zizek yapmış bu benzetmeyi.

Irak ve Afganistan’ın işgaliyle başlayan Büyük Ortadoğu Projesi, “Büyük Kürdistan” ve Ortadoğu haritasının yeniden çizilmesi için Arap Baharları ve Suriye iç savaşıyla bugün de sürüyor.

Aslında süremiyordu ama, Proxy savaşı diye uydurdukları yeni terör eylemleri ve savaşlarla bunu dayatıyorlar.

Eski gücü yoksa da El Kaide ve ardından gelen IŞİD türü İslamcı terör ve gericiliğin yayılması sayesinde Huntington’un tezleri geçerliğini koruyor.

Ya da korunması isteniyor.

Avrupa’da yükselen İslamcılık ve İslam karşıtlığı somut bir olgu.

Bunun üzerinden fazla bir komplo teorisi geliştirmek bence anlamsız.

Ancak kültürel olmaktan başka, ekonomik ve sosyal temellere dayanan gerilimi kullanmak mümkün.

ABD’nin 1990’larda başlattığı doğrudan ve dolaylı askeri müdahaleler sürecini destekleyen Huntington tezleri doğal olarak Avrupa’daki gerilimlerle de beslendi.

Bugün Paris’teki o alçakça saldırıya baktığımızda, sonuçları itibarıyle Avrupa ülkelerinde büyük infial yaratacağı belli.

İslamcı çevreler, saldırıyı kime ve nereye dayandırırlarsa dayandırsınlar, sonuçta bu “İslam adına” yapılmış bir katliamdır.

Bu işin arkasından Süper NATO, Gladyo türünden Batılı gizli servisler de çıksa sonuç değişmez.

Neticede bir mizah dergisine “Allahüekber” nidaları eşliğinde kaleşnikoflarla saldıran lŞİD'çi ya da El Kaideci sapıklar, “Peygamber’in öcünü aldıklarını” söylemişlerdir.

Burada tetiği çektirenden çok, tetiği çeken önemli.

Neden mi?

YENİ ORTAÇAĞ

Çünkü bugün artık yeni bir ortaçağ dönemine giriyoruz.

Rönesans ile şahlanan ve 19. yüzyılda modernizmin doruğuna varan Batı uygarlığı, gelişmenin motorunu yükselen Asya’ya kaptırmıştır.

ABD, SSCB’nin dağılmasıyla birlikte güya yeni dünya düzeni ve tek kutuplu küresel sistem kuracakken bunu yapamadı.

Doların rezerv para olarak daima hegemonyasını sürdüreceğini sanan ABD ve küçük kardeşi İsrail, Çin başta olmak üzere, büyük ölçekli gelişmekte olan Güney ve Doğu’nun ülkelerinin sahneye çıkmasıyla bunun olamayacağını gördü.

Finans kapitalin, üretimi bu ülkelere yönlendirip, kara bedavadan el koyma operasyonu, hem içeride hem dışarıdaki gelişmelerle ters tepti.

Finans kapitalin üretimsizlik hastalığı, yeni ortaçağa çanak tuttu.

Buna, tüm dünyada taşradan şehirlere akan işsiz ve eğitimsiz varoş nufüs da büyük katkı sağladı.

Batı’daki sağcı muhafazakar hatta faşizan hareketler, romantik çağın “Beyaz adamın üstünlüğü” rüyasına sarıldı.

Avrupa’da yaşanan gelişmeler de buna çanak tuttu.

Londra’da Pakistanlılar, Paris’te Kuzey Afrikalılar, Berlin’de Türkler…

Müslüman “Orklar”, İngiliz Nazi Partisi’nin üyesi olan Tolkien’in o saçma sapan eseri Yüzüklerin Efendisi’ndeki o barbar yaratıklardılar, o akça pakça Batılı Elf’lerin gözünde.

Tolkien ve Huntington bu tezlerinde kardeştiler, insanlık ideallerinin söndüğü iki dünya savaşının yıkımı ve sonrasında “Hür Dünya” adıyla Alman kapitalizmini ve de dolayısıyla polis devletini devralan ABD’nin giderek çürüyen dış politikaları, yeni bir ortaçağ, yeni bir barbarlık dönemi için yazılı ve görsel “Mitoloji”ler, Harvard patentli yeni “Tezler” gerektiriyordu.

Hele de sosyalizmin yani humanizmin sembolik ölümü, bunun önünü fazlasıyla açmıştı.

Kadınların, 1960’lar, 70’lerde modern kıyafetlerle, sosyal hayata katıldığı Afganistan, Pakistan, İran, Irak, Suriye, Türkiye gibi müslüman ülkeler giderek ortaçağa dönüyor, Batı’da da ilkel korumacılık, içe kapanma eğilimleri güçleniyor.

Paris’teki psikopat saldırı, Libya, Suriye, Irak, Afganistan, Pakistan’daki ortaçağlaşma sürecinin sonucudur.

Bu süreçte, hangi sosyal sınıfta ya da eğitim düzeyinde olduğunuzdan çok, hangi milliyet, etnik, din ve mezhepten olduğunuz önemli olacaktır.

CHARLIE HEBDO’NUN SONUÇLARI

11 Eylül gibi komplo teorilerine fazlasıyla gebe bu saldırıyı saf sonuçları bakımından değerlendirirsek, Avrupa’da ve Amerika’da yaşayan Müslümanlar için çok zor bir dönemin başladığını söyleyebiliriz.

Ki, bunu herkes söyler.

Daha önemlisi, sözde sosyalist, özde NATO’cu olan Fransa Cumhurbaşkanı Hollande’ın, Suriye’ye saldırmak için bir türlü ikna edemediği kamuoyunu yola getireceğini düşünüyorum.

Türkiye'de IŞİD ve El Nusra dosyası ile tehdit edilerek “yumuşatılacak”, sanıyorum bahar ayları gibi Suriye’ye bir saldırı koalisyonu oluşturmak istenecek.

Rusya ve Çin’in önleyici girişimlerinin etkili olacağını düşünsem de bu saldırı olasılığı giderek artıyor.

İsrail, Filistin Devleti’nin tanınmaması yönünde önemli bir avantaj elde etti.

Ayrıca, Avrupa’daki Charlie Hebdo gibi muhalif aydın kesimlere de “dokunulmaz” olmadıklarına dair örtülü bir gözdağı verildi.

Türkiye, Huntington’un vasiyeti doğrultusunda Avrupa’dan dışlanacak, Orta(çağ)doğu’ya itilecek, bazı hareket bozukluklarının yanı sıra mental gerilik” illetiyle uğraşmaya devam edecek.

Ne çağımızın vebası AIDS, ne etyiyen Ebola, ne de amansız Kanser…

Ortaçağ virüsüyle yayılan “Huntington hastalığı” tüm insanlığı tehdit eden esas tehlike.

Dinciler sevinmesin yalnız, bu illetten en önce kurtulması gerekenler, İslam toplumlarıdır.

Onu da söyleyeyim…

Hüseyin Vodinalı

Odatv.com

samuel huntington mustafa kemal atatürk medeniyetler çatışması arşiv