Cem Yılmaz'ın aldığı risk

Elçin Demiröz yazdı...

Gişeleri sallarken “gişede çakıldı” haberlerinin son günlerdeki öznesi Cem Yılmaz. Hem yönetmen, hem senarist, hem de oyuncu olarak iki filmi bir araya getirdiği Karakomik Filmler ile onu eleştirmek için iştahla bekleyen güruhu bu sefer de boş döndürmedi. Üstelik ellerine bir değil, iki film verdi ve karanlık galakside gözden kayboldu.

GÜLDÜRMEK GARANTİLİ BİR YOL AMA...

1995 yılından bu yana bilfiil hayatımızda olan biri Cem Yılmaz. Leman Kültür’de başladığı stand up’larına yetişememişsek bile hayatımızın birçok anına, her kanaldan sızabilecek yaygınlığa ve güce hızla yürüdü. Gösterisine bilet alıp gidenimiz de oldu, gece boş boş evimizde otururken iki lokma gülebilmek için saatlerce videolarını bırakamayanımız da...

Güldürü ustası olmak sevilmek için garantili bir yoldur. Ama Cem Yılmaz güldürünün farklı kıyılarına da demir atmak istedi. Sadece komedyenlikle değil oyunculuktan senaristliğe, yönetmenlikten yapımcılığa sınırlarının sonuna kadar kendini zorlarken değil birbirini, kendini dahi sevemeyen bir toplumun karşısında kendi olarak durmaktan korkmadı. Bunu da en sıradan, vasat, gündelik hayatta her an karşımıza çıkabilecek karakterlerle denedi. Giyimiyle, davranışıyla, şivesiyle bir iddia ortaya koymaktan çok karakterlerine, içinde sıcacık bir kuytu bulabileceğimiz bilindik bir dünya yarattı. Daha da önemlisi bir karakterin ne olduğundan çok dünyayı nasıl algıladığına yönelik izleyicisiyle bir bağ kurdu ve onu kendi algı dünyasına ortak etmeyi bildi. Haliyle de karakterlerini gerekçeleri sebebiyle daha çok sevdik. Saçmalasalar, hatta komik duruma düşseler bile... Başkası yapsa sakil duracak şeyleri, onun analizinden seyrelmiş ve aynı zamanda yoğunlaşmış bir biçimde izlerken yanında da gülmek bu zevkin faizi oldu. Beyaz perdedeki ilk oyunculuk deneyimi Her Şey Güzel Olacak’ı hatırlayanlarınız vardır. Belki de unutamayanlarınız demek daha doğru, çünkü Altan gibi en çaresiz anlarda bile umut ve gayretten zerre vazgeçmeyen birinin naif ruhunda birkaç saat için bile asılı kalmak hepimize iyi gelmedi mi?

MISIR SAVAŞLARINDAN MEHMETÇİK'E...

Karakomik Filmler vizyona girmeden önce sinema sektörü zaten mısır savaşlarından ötürü sıcak günler içindeydi. Bilet fiyatına dahil olan promosyonlar sebebiyle ortaya çıkan kriz diğer yapımcılar gibi Yılmaz’ın da Karakomik Filmler için biraz beklemesine neden oldu. Bu esnada yükselen izleyici beklentisi, Cem Yılmaz özelinde ortaya atılan Mehmetçik eleştirisi ile titrek bir boykota dönüştü. Birçok konuya destek verirken Mehmetçik’e destek olmadığına yönelik eleştirilere Yılmaz’ın cevabı Cumhuriyet bayramında, Mehmetçik yararına düzenlediği gösterisiyle geldi. Ama bu durum gişeye yansımadı. Karakomik Filmler, Yılmaz’ın bugüne kadar en düşük gelirle gişe açılışı yapan filmi oldu.

Cem Yılmaz'ın aldığı risk - Resim : 1

CEM YILMAZ İRTİFA MI KAYBEDİYOR

Karakomik Filmler’in ilk filmi 2 Arada. Buradaki Ayzek karakteri ile önceki filmlerinde de olduğu gibi teğet geçilen kişilikleri kahramana dönüştürmeyi çok iyi beceren Yılmaz, gülme beklentisi ile sinemaya giden izleyicisine daha ilk filmle ters köşe yapıyor. Belki de seyircinin gönlünü ikinci filmde kazanma çabasıyla ortaya çıkan Kaçamak, Yılmaz’ın eski filmlerindeki paterni olduğu gibi yansıtırken aynı kadro, benzer espriler ve uzay teması sebebiyle daha üst oktavda bir yapım bekleyen izleyicinin eleştiri oklarının havada uçuşmasına sebep oluyor. Kısaca Yılmaz’ın irtifası aynı kalsa bile izleyici beklentisi umarsızca artıyor. Ve bu durum, ister gösteri, isterse de sinema filmi olsun kendi imzasıyla sunduğu her yapım üzerinden beğenmeyi kendinde hak olarak gören ve bunu sert eleştirilerle talep eden bir izleyici davranışına dönüşüyor.

ANTİ DEPRESAN OLARAK YILMAZ

En az 20 yıldır, milyonların kişisel hafızasında yeri olan biri Yılmaz. O da değil, paylaştığımız anları kıymetlendiren; birçok kişinin, arkadaşın, ilişkinin, mutluluğun, mutsuzluğun anti depresanı gibi adeta başvurulan bir ilaç niteliğinde. Yani yarattığı dünya ile hem bireyle insani, sıcak bir bağ kurması beklenen, hem de toplumun tüm hassas beklentilerini kapsayan ve karşılayan...

Bu yüzden de Cem Yılmaz’dan bir süper kahraman olma beklentisi, olsa olsa bunu becerebilecek kapasitesi olduğuna inancımızdan. Yani bir tür izleyici kaprisi... Oysa ki kapris sanatçıdan beklenir, burada roller farklı. Nedeni de yüksek ihtimalle izleyicisini anlamaya çalışma isteğiyle dolu biri olmasından. Bir güldürü ustası için bundan daha büyük bir empatik yük olabilir mi?

Cem Yılmaz Kocamustafapaşa’da doğan, Bahçelievler’de büyüyen ama aslında dokunduğu milyonların gönlünde büyümüş, hatta onları da büyütmüş bir hayat mühendisi. Kendini sevmeyenlerin bile sebeplerine kulak uzatan, onlar için kafa yoran, daha da önemlisi onca gücün arasında insancıl yanını korumayı becerebilmiş biri.

İmkanlarıyla çok daha kolayını yapabilecekken, kendi sınırlarını deneyerek riskli olanı seçen...

Kendini ortaya koyabilme cesaretini.

Üstelik bu ortamda, çoğu kimsenin kendinden en uzak yere demir attığı bir sosyal medya dünyasında...

Cem Yılmaz olmak kolay değil.

O yüzden herkese kolay gelsin.

Elçin Demiröz

Odatv.com

Elçin Demiröz odatv arşiv